Efsaneler

Kral Arthur ve Excalibur aynı değildir, onlar Kral Arthur efsanesindeki iki ayrı unsurdur. Kral Arthur, Britanya mitolojisinin, hakkındaki hikayeler 5. yüzyıl sonları – 6. yüzyıl başlarına tarihlenen efsanevi kralıdır. Excalibur ise Kral Arthur'un taşıdığı, bazı kaynaklarda büyülü olduğu söylenen efsanevi kılıcın adıdır.

Prometheus'un sonunda, Herkül (Herakles) tarafından zincirleri çözülür. Prometheus'un özgürlüğüne kavuştuktan sonra başına ne geldiğine dair hikayeler net değildir. Prometheus'un hikayesinin farklı versiyonları ve devam olayları, mitolojik anlatılara ve sanatsal yorumlara göre değişiklik gösterebilir.

Prometheus'un sonunda, Herkül (Herakles) tarafından zincirleri çözülür. Prometheus'un özgürlüğüne kavuştuktan sonra başına ne geldiğine dair hikayeler net değildir. Prometheus'un hikayesinin farklı versiyonları ve devam olayları, mitolojik anlatılara ve sanatsal yorumlara göre değişiklik gösterebilir.

Kırklar Dağı'nın hikayesi, Suzan Suzi'nin trajik aşk hikayesiyle ilişkilidir. Hikayenin özeti: Diyarbakır'da yaşayan Süryani bir ailenin çocuğu olmaz. Suzi büyüdükçe, Müslüman komşularının oğlu Adil'e aşık olur. Bir doğum gününde, Suzi ve Adil gizlice buluşur ve birlikte olurlar. Suzi, On Gözlü Köprü'den Dicle Nehri'ne düşerek hayatını kaybeder. Kırklar Dağı, bu trajik hikayenin yaşandığı yer olarak efsanelere ve türkülere konu olmuştur.

Köylü gelin hikayeleri genellikle anonim ve halk arasında şekillenmiş efsaneler olarak kabul edilir, bu nedenle tamamen gerçek oldukları söylenemez. Örneğin, "Sarı Gelin" türküsünün hikayesi, farklı kültürlerde ve coğrafyalarda anlatılan, aşk, hüzün ve ayrılık temalarını işleyen bir efsanedir.

Hayır, "zamanın kumu" ifadesi gerçek bir hikayeyi değil, hayal ürünü hikayeleri ifade eder. Kurgusal hikaye: "Zaman Bükücü Kum Saati Hikayesi" adlı hikayede, büyülü bir kum saatinin Wonderschool'da zaman karmaşasına yol açması konu alınır. Efsane: Marmaris'in Orhaniye köyünde geçen Kızkumu Efsanesi'nde ise bir genç kızın sevdiğine kavuşmak için denize taş dökerek kendisine bir yol yapması ve bu sırada denizde bir kumsal oluşması anlatılır.

Simurg efsanesinin sonunda, kuşlar Simurg'un yuvasını bulurlar ve aslında Simurg'un kendileri olduğunu anlarlar. Farsça "si" otuz, "murg" ise kuş anlamına gelir. Bu yolculuk, kendine yapılan bir yolculuktur ve her biri bir Simurg'dur.

Amazon kadınlarının bazı özellikleri: Savaşçılık: Amazonlar, ok, yay, balta ve kalkan kullanarak at sırtında savaşan savaşçı kadınlardır. Toplumsal Yapı: Amazonlar, kadınların egemenliğinde olan bir toplumdur ve erkekler yalnızca üreme amacıyla kabul edilir. Eğitim: Kız çocuklarına küçük yaşlardan itibaren savaş eğitimi verilir. Fiziksel Özellikler: Rahat savaşabilmek için sağ memelerini kestikleri veya yaktıkları söylenir. Mitolojik ve Tarihsel Bağlar: Amazonlar, Yunan mitolojisinde yer alır ve bazı tarihsel kavimlerle ilişkilendirilir. Amazonların varlığı mitolojik hikayelerden öte, arkeolojik kazılarda bulunan mezar ve eserlerle de desteklenmektedir.

Çemberlitaş'ın altında, Bizans İmparatoru I. Konstantin'in annesi Helena tarafından Kudüs'ten getirilen kutsal emanetlerin bulunduğuna inanılmaktadır. Bu emanetlerden bazıları şunlardır: Hz. Süleyman'ın yedi kollu şamdanı; Hz. Nuh'un asası; Hz. Musa'ya su veren taş; Hz. İsa'nın dağıttığı kutsal ekmeğin kırıntıları; Hz. İsa'nın su kasesi ve yemek yediği tas; Hz. İsa'nın gerildiği çarmıhın, çivilerin ve tırnak parçaları. Bu iddialar, Osmanlı tarihçisi Hazerfan Hüseyin Çelebi ve Bizans tarihçisi A.A.Vasiliev gibi isimlerin yazılarına dayanmaktadır. Çemberlitaş'ın altında iddia edilen odanın varlığı, 2001 yılında yapılan restorasyon çalışmaları sırasında ortaya atılmıştır. Ancak, bu iddialar bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.

El Dorado'nun gerçek hikayesi, günümüz Kolombiya’sının kuzey And Dağları’nda yaşamış olan Muiska (Çipça) halkının efsanevi krallarına dayanır. Efsaneye göre, yeni bir kralın taç giyme töreninde, kral adayı bir mağarada inzivaya çekilir, acı biber ve tuzdan uzak durur. İspanyol fatihler, bu ritüelden yola çıkarak, altınla döşenmiş bir şehir efsanesi yaratmışlardır. El Dorado'yu bulmak için yapılan keşif gezileri, yüzyıllar boyunca birçok maceracıya ilham vermiş, ancak hiçbiri başarılı olamamıştır.

Alp Er Tunga'nın gerçek hikayesi, efsaneler ve tarihi kaynaklarla şekillenmiştir: Efsanelere göre, Alp Er Tunga, Türk, İskit (Saka) veya Turan hükümdarıdır. Tarihi kaynaklara göre, M.Ö. 7. yüzyılda yaşadığı düşünülen Alp Er Tunga, İranlılarla mücadele etmiş ve Pers (İran) hükümdarı Keyhüsrev tarafından bir ziyafete çağrılarak hile ile öldürülmüştür. Divan-ı Lügati't-Türk ve Kutadgu Bilig gibi eserlerde, Alp Er Tunga'nın adil bir hükümdar ve kahraman bir savaşçı olduğu belirtilir. Alp Er Tunga'nın mezarının Özbekistan'ın Buhara şehrinde olduğu iddia edilmiştir, ancak bu iddia kesinlik kazanmamıştır.

Kral Arthur Kılıç Efsanesi, Kral Arthur'un hayatını ve Excalibur kılıcını konu alır. Efsanenin bazı unsurları: Doğumu ve gençliği. Excalibur'u bulması. Mücadeleleri. Yuvarlak Masa Şövalyeleri. Sonu. 2017 yapımı "Kral Arthur: Kılıç Efsanesi" filmi, bu efsaneye dayanır ve yönetmenliğini Guy Ritchie üstlenmiştir.

Falda odada erkek görmek, farklı şekillerde yorumlanabilir: Güzel haberler: Fal sahibinin güzel haberler alacağına işaret eder. Koruyucu figür: Hayatında etkili bir erkek figürünün varlığına veya yaklaşan değişimlere işaret edebilir. Yeni fırsatlar: İş, aşk veya kişisel gelişim alanında önemli bir fırsatla karşılaşılacağını gösterir. Finansal zorluklar: Finansal anlamda zorluk çekilmesi olarak da yorumlanabilir. Fal yorumları bilimsel bir temele dayanmaz.

Külkedisi'nin Sindirella olarak anılmasının nedeni, bu isimlerin aynı masala verilen farklı isimler olmasıdır. Külkedisi (Cinderella) masalı, kıskanç bir üvey anne ve üvey kız kardeşleri tarafından kötü muamele gören genç bir kızın, ona yardım eden bir peri vaftiz annesi ve onunla evlenen yakışıklı bir prensle olan hikayesini anlatır. Bu masal, dünya çapında sayısız kez farklı versiyonlarda anlatılmıştır.

Loch Ness Canavarı'nın var olmasının nedeni, yüzyıllardır süren efsaneler ve bu efsanelere dayanan hikayelerdir. Bu yaratık, İskoç folklorunda, İskoç Dağlık Bölgesi'ndeki Loch Ness Gölü'nde yaşadığı söylenen mistik bir varlıktır. Ancak, bilimsel araştırmalar Loch Ness Canavarı'nın gerçek olmadığını göstermektedir. Günümüzde, Loch Ness Canavarı efsanesi, daha çok turistik bir cazibe merkezi olarak varlığını sürdürmektedir.

En eski Türk efsanesi olarak Bozkurt / Ergenekon destanı kabul edilir. Bu destanın en eski kaydı, 629 yılında yazılmış olan Cou-şu adlı Çin kaynağında bulunmaktadır. Destana göre, Türklerin ataları, Hyung-nu’ların (Hunların) kuzeyindeki So devletinden gelmiştir. Araştırmacılar, bu efsaneyi Bozkurt destanı ile ilişkilendirmişlerdir çünkü: Çin kaynakları bu efsaneyi de Kök Türklerle ilgili efsaneler arasında sayar; İlk ata İ-çi-ni-şi-tu, dişi kurttan doğmuştur; Efsanenin sonundaki isimler (No-tu-lu Şad, A-şi-na, A-hien (Bilge) Şad) Bozkurt destanıyla benzerlik gösterir.

Kahve falında deve kervanı görmek, önünüze çıkacak fırsatları temsil eder. Bazı yorumlara göre ise kahve falında deve kervanı görmek şu anlamlara da gelebilir: Fal sahibinin önemli bir kişi ile tanışacağı ve o kişiden çok büyük yardımlar alacağı, çok büyük faydalar sağlayacağı. Fal sahibinin bir ziyafet düzenleyeceği, büyük bir topluluk ağırlayacağı. Fal sahibinin nasibinin taştığı. Evli olan fal sahiplerinin yakın zamanda birkaç farklı yerden maddi kazanç elde edeceği. Kahve falının bilimsel bir temeli olmadığını unutmamak gerekir. Kahve falının yorumlanması konusunda daha fazla bilgi için aşağıdaki kaynaklara başvurulabilir: muhiku.com; kahvefalinda.com; milliyet.com.tr; onedio.com; kahvefalianlamlari.com.

Alaaddin, sihirli lambayı bir mağarada bulmuştur. Bir gün, pazarda gezinirken kendisini göz hapsine alan gizemli bir adamla karşılaşır. Büyücü, Alaaddin’i bir dağın eteklerine götürerek onu gizli bir mağaranın içine yönlendirir. Alaaddin mağaraya girince, altınlarla dolu hazineleri ve değerli taşları görür. Ümitsizce lambayı temizlemeye çalışırken, aniden lambanın içinden dev bir cin çıkar. Alaaddin, önce kendisini ve lambayı evine güvenli bir şekilde götürmesini ister. Cin sayesinde Alaaddin ve annesi rahat bir yaşam sürmeye başlar.

Alaaddin, sihirli lambayı bir mağarada bulmuştur. Bir gün, pazarda gezinirken kendisini göz hapsine alan gizemli bir adamla karşılaşır. Büyücü, Alaaddin’i bir dağın eteklerine götürerek onu gizli bir mağaranın içine yönlendirir. Alaaddin mağaraya girince, altınlarla dolu hazineleri ve değerli taşları görür. Ümitsizce lambayı temizlemeye çalışırken, aniden lambanın içinden dev bir cin çıkar. Alaaddin, önce kendisini ve lambayı evine güvenli bir şekilde götürmesini ister. Cin sayesinde Alaaddin ve annesi rahat bir yaşam sürmeye başlar.

Deli Dumrul, Azrail'in ölümün nedeni olduğunu kavrayamadığı için ona kafa tutmuştur. Deli Dumrul'un anlam dünyasında ölümün ilk nedeni Tanrı ya da “aldacı”dır. Mitik dönemin mantığı ile düşünen Deli Dumrul, Azrail vasıtası ile obada ölen gencin ölümüne bir anlam verememektedir. Deli Dumrul’un Azrail ile mücadelesi ve Azrail ile konuşması da anlatmanın bir başka yönünü ortaya koymaktadır. Deli Dumrul’un Azrail’e meydan okuyan sözleri Tanrı’nın hoşuna gitmez. Deli Dumrul, Azrail ile dövüşür ve yenilir. Deli Dumrul, Tanrı'ya "Canımı alacaksan sen al" sözlerinde bile hala Azrail’i red vardır. Roux’un da belirttiği gibi Türk kültüründe, can alıcı belirgin bir şekilde Tanrı’dır. Allah’ın canını almasını istemesi onun mitik temelli düşünce dünyasında tekrar eden eylemlerin bir nevi karşılığıdır. Bu gencin ölümünün Deli Dumrul’un bilincindeki gelişim ve harekete tam denk gelmeyişi açıktır. Deli Dumrul’un zihin dünyasında tedricen de olsa bir “Allah” ve dini bir figür olan “Azrail” fikri henüz oluşmamıştır. Deli Dumrul, Azrail’in ölümün nedeni olmasını kavrayamamıştır. Çünkü onun zihin dünyasında ölümün nedenleri arasında Azrail diye bir varlık yoktur. Ölümü anlamlandıramamasının nedeni budur. Onun zihin dünyası Azrail’e yabancıdır ve “öznel ile nesnel arasında” bir ilgisizlik bir boşluk oluşmuştur. Oluşan bu anlam boşluğu nedeniyle Deli Dumrul’un “Allah”a karşı geldiğini söyleyebiliriz. Deli Dumrul, Azrail’e kafa tutmasının ardından, kendi canı yerine yana döne can aramaya başlamıştır.