Din

Ferisiler, İkinci Tapınak Dönemi'nde (MÖ 515 - MS 70) İsrailoğulları içinde doğan bir Yahudi toplumsal hareketi ve düşünce okuludur. Ferisilerin savunduğu bazı görüşler: Yazılı ve sözlü hukuk: Ferisiler, yazılı Tora'nın yanında sözlü Tora'nın (Mişna ve Talmudlar) da vahiy mahsulü olduğunu savunmuşlardır. Diriliş ve ahiret inancı: Ölülerin dirileceğine ve ölümden sonra yaşam olduğuna inanmışlardır. Melek ve iblis inancı: Meleklerin ve iblislerin varlığına inanmışlardır. Halkla ilişkiler: Ferisiler, sıradan vatandaşlarla temas halindeydiler ve halk tarafından Sadukilerden daha fazla saygı görmüşlerdir. Sanhedrin etkisi: Sanhedrin'de azınlık olmalarına rağmen, halkın desteğini alarak Sanhedrin'in karar alma sürecini kontrol etmişlerdir.

Aş meleği olarak genellikle Cupid (Aşk Tanrısı) kabul edilir. Cupid, aşk ve tutkuyu temsil eder ve romantik ilişkilerde insanlara yardım ettiğine inanılır. İsrafil Aleyhisselam ise İslam inancına göre dört büyük melekten biridir ve Sûr'a üflemek gibi önemli bir görevi vardır. İsrafil, kıyamet günü geldiğinde Sûr'a iki kez üfleyecektir: İlk üfleyişte kıyamet kopacak, ikinci üfleyişte ise diriliş gerçekleşecektir. Mikail Aleyhisselam ise tabiat olaylarına, insanlara, hayvanlara ve bitkilere, rızka ve yağmura nezaret eden melektir. Bu meleklerin görevleri, mitolojik ve dini inançlara göre değişiklik gösterebilir.

Tanrı'nın evi olarak bilinen bazı yerler: Olympos Dağı. Panteon, Roma, İtalya. Ayrıca, Nemrut Dağı da tarih boyunca tanrıların evi olarak bilinen mistik bir yerdir.

Zühre saati, her gün farklı bir saatte gerçekleşir. Zühre saatinin, zikir çekmek için en hayırlı zaman olduğu düşünülür. Zühre saatinin yanı sıra, diğer "saatler" için şu siteler ziyaret edilebilir: turkgun.com; haberler.com.

Elest meclisi, tasavvuf düşüncesine göre, Allah'ın ruhları yaratıp "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğu ve ruhların da "Evet, Rabbimizsin" diyerek tasdik ettiği meclistir. Bu meclis, Allah ile insanlar arasında bir çeşit ahit ve insanların nefislerine şahit tutulduğu bir an olarak kabul edilir. Elest meclisi, Kur'an'da A'raf Suresi'nin 172. ayetinde geçer.

Büyük çile 40 gün sürer. 21 Aralık’ta başlayan büyük çile, 31 Ocak’a kadar devam eder. Küçük çile ise 20 gün sürer; 1 Şubat’ta başlayıp 20 Şubat’ta sona erer.

"Sotve ay" ifadesi hakkında bilgi bulunamadı. Ancak, 2025 yılı için ay evreleri ve tarihleri şu sitelerden öğrenilebilir: SpaceWeatherLive.com. Kalender-365.de. RhythmOfNature.net.

Hz. Musa'nın doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, genellikle MÖ 1500 ile 1300 yılları arasında yaşadığı kabul edilir.

Kaf Suresi 16. ayet, insanın yaratılışını ve Allah'ın ona olan yakınlığını vurgulamak amacıyla inmiştir. Bu ayet, insanın bütün eylem ve düşünceleri konusunda derin bir sorumluluk bilinci taşıması gerektiğini vurgular. Kaf Suresi'nin genel olarak, Mürselât Suresi'nden sonra ve Beled Suresi'nden önce, Mekke döneminde indiği kabul edilir.

Seyyid Ahmet Arvasi'nin "Kendini Arayan İnsan" eseri, belirli bir akıma dahil edilmekten ziyade, din, ahlak, eğitim, politika, sosyoloji, estetik, tasavvuf ve felsefe gibi çeşitli konularda metinler içeren düşünsel bir eser olarak değerlendirilebilir. Arvasi, eserlerinde milli unsurların ön planda olması gerektiğini savunmuş ve ırkçılığa varmayan bir milliyetçilik anlayışına sahip olduğunu ifade etmiştir.

Konsil, Hristiyanlıkta dinî veya idari anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak amacıyla din adamlarının toplandığı kuruldur. Terim, Grekçe "toplantı", "kurul" anlamlarına gelen "sinodos" kelimesinin Latinceye geçmiş hâli olan "concilium"dan türetilmiştir. Modern kullanımda, kelime genellikle üyeleri toplanıyor olsun veya olmasın, belirli bir kilisenin yönetim organını ifade eder. Konsiller, tarihî ve teolojik açıdan farklı türlere ayrılır: Tarihî bakımdan: Eyalet konsilleri, ekümenik konsiller, millî sinodlar, papalık sinodları. Teolojik açıdan: İlgili kilise mensuplarının sayısı, konsili toplayan yetkili merci ve alınan kararların değeri yönünden.

Dahve-i Kübrâ, "kaba kuşluk" anlamına gelir ve oruç müddetinin yarısını, öğleden bir saat önceki vakti ifade eder. Bu zaman diliminde, buluğ çağına erişmiş her Müslümanın o günün orucunu tutması farz olur.

"Ve elkaytu" ifadesi, Arapça kökenli olup, "ve (ben) bağlandım, yöneldim, yönelttim" anlamına gelir. Bu ifade, genellikle edebi, şiirsel veya dini metinlerde sevgi, bağlılık veya muhabbet ifade etmek için kullanılır. Örneğin, Taha Suresi'nin 39. ayetinde geçen "ve elkaytu aleyke mehabbeten minni" ifadesi, "Sana benden bir sevgi yönelttim" veya "Sana, kendimden muhabbet (sevgi) verdim" şeklinde yorumlanır.

"Mevlâ Görelim Neyler, Neylerse Güzel Eyler" şiiri, Allah'a teslimiyet ve tevekkül temalarını işler. Şiirde, hayatın getirdiği her türlü olayın, iyi veya kötü, Allah'ın takdiri olduğu ve nihayetinde bunun hayırlı olacağı ifade edilir. Şiir, Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın "Marifetnâme" adlı eserinde yer alan "Tefviznâme" adlı eserinde bulunmaktadır.

Nöroteoloji, dinsel deneyimleri beyni inceleyerek açıklamaya çalışan bir bilim dalıdır. Nöroteoloji, ruhsallığın nöral (sinirsel) temelde incelenmesini içerir ve geleneksel anlamda ruhani olarak kategorize edilen subjektif deneyimlerin nörolojik ve evrimsel temellerini araştırır. Bu bilim dalının incelediği bazı deneyimler şunlardır: zaman, korku ya da öz bilinci etkileyen veya ortadan kaldıran algılamalar; ruhsal huşu; evrenle bir olma ve birleşme hali; kendinden geçme, ekstaz veya trans hali; aniden aydınlanma; tahrif edilmiş bilinç durumları. Nöroteoloji, bilişsel sinirbilim, felsefe, psikoloji, antropoloji gibi alanlarla ilişkilidir. Nöroteoloji terimi, ilk olarak Aldous Huxley’nin “Ada” adlı romanında, akademik literatürde ise ilk olarak James Ashbrook’un 1984’te yayımladığı bir makalede geçmiştir.

Atasoy Müftüoğlu'nun bazı sözleri: "Özkişiliğini yitirenin geride bıraktığı bir şey kalmamıştır. Yetenekleri kaybolmuştur, özgürlüğü de.". "Bir insanın bir insana kulluğu nasıl fıtrata aykırıysa, bir toplumun diğer topluma kulluğu, bir ülkenin diğer ülkeye kulluğu da o ölçüde fıtrata aykırıdır.". "Herhangi bir toplumda anormallikler normalleşmişse, o toplum her türlü ahlaki ilke ve duruşu terk etmiş demektir.". "İdeolojik ya da hizipsel körleşme, bütün toplumlarda insani her şeyi yok etti. İnsani sorunlar unutturuldu, konuşulamadı, tartışılamadı.". "Bize gelmeyin, kendinize gelin. Kendiniz olun, düşünmeye cesaret edin.". "Bekleyerek umutlanmak yerine, eylemde bulunarak umutlanmayı öğreneceğiz.". "Müslüman olmak, insanlığın bütünüyle ilgilenen, insanlığın bütünüyle konuşma yeteneğine sahip olan, çok yüksek bir bilinç düzeyine sahip olmayı gerektirir.". "Günümüz dünyasında, İslam toplumlarında da anlam ve adalet arayışının yerini, kâr, iktidar ve egemenlik arayışı almıştır.".

Haya hakkında sohbet, hayanın tanımı, önemi ve İslam'daki yeri üzerine yapılan bir konuşmadır. Haya, sözlükte "utanmak, çekinmek" anlamlarına gelir ve genellikle yüzün kızarması, başın öne eğilmesi gibi davranışlarla dışa yansır. Bazı hadisler: "İman, yetmiş küsur parçadır. Hayâ da imandan bir parçadır" (Müslim, Îmân, 57). "Her dinin (kendine özgü) bir ahlâkı vardır; İslâm ahlâkı(nın özü) hayâdır" (İbn Mâce, Zühd, 17). Hayanın önemi: Hayâ, edep ve ahlâkın temel bir unsuru olarak kabul edilir. Hayâ sahibi olmak, fazilet yollarını gösterir ve kişiyi çirkin davranışlardan alıkoyar. Ahlâkî değerlerin yozlaştığı toplumlarda hayâ duygusu zayıflar.

Midye yemek, farklı mezheplere göre farklı anlamlar taşıyabilir: Hanefi mezhebine göre, midye yemek haramdır çünkü midye ve benzeri deniz hayvanları balık sınıfına girmez ve çirkin/pis olarak kabul edilir. Şafii, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre ise, midye dahil tüm deniz ürünleri helaldir. Midye yemenin neye işaret ettiğine dair bir bilgi bulunamamıştır.

Sümerlerde kralların tanrının vekili olarak kabul edilmesinin nedeni, Sümer inancına göre tanrıların insanlara hizmet etmesi için insanları yaratmış olmasıdır. Sümer inancına göre, hava tanrısı Enlil, tanrılara hizmet etmeleri maksadıyla tahıl tanrıçası Aşnan ile sığır tanrı Lahar'ı yaratmıştır. Bunun üzerine Enki, tanrıça Nammu ve doğum tanrısı Ninmah'a insanı yaratması emrini vermiştir. Bu nedenle Sümer kralları, tanrıların yeryüzündeki iradesini yerine getirmekle görevli kabul edilmişlerdir.

Bir insanın hüküm vermesinin birkaç nedeni olabilir: Toplumsal düzeni sağlamak: Hükümler, toplumda adaleti sağlamak ve toplumsal düzeni korumak amacıyla verilir. Bireysel ve toplumsal sorunları çözmek: Hükümler, bireysel davalarda hak sahiplerinin durumunu düzenler ve karmaşık unsurları göz önünde bulundurarak adil bir çözüm sunar. Hukuki ve dini yükümlülükleri yerine getirmek: Hukuk sistemlerinde yargıçlar, yasaları uygularken hukuki yükümlülükleri yerine getirir. Değerlendirme ve analiz yapmak: Roş Aşana gibi dini bağlamlarda hüküm, bir yatırım incelemesi veya geçmiş işlerin değerlendirilmesi olarak görülebilir. Ayrıca, insanlar günlük hayatta da birbirleri hakkında değer ve kıymet hükümleri verebilirler, ancak bu tür değerlendirmelerde delil ve kanıtlara dayanmak önemlidir.