Trombosit

Trombosit bağışı 2 günde bir yapılamaz. Trombosit aferezi bağışı, aralarında en az 48 saat olmak koşuluyla haftada 2 defadan fazla olmamak şartıyla yılda 24 kez yapılabilir.

Lösemi hastalarında trombosit değeri genellikle 50.000/µL'nin altına düşer. Normal trombosit sayısı genellikle 150.000-400.000/µL arasındadır. Trombosit değeri, löseminin türüne ve hastalığın seyrine göre değişiklik gösterebilir. Kesin tanı ve tedavi için bir sağlık uzmanına başvurulması önerilir.

PLT (trombosit) seviyesinin düşmesinin bazı nedenleri: Kemik iliğinde yeterli miktarda trombosit üretilememesi. Trombositlerin kan dolaşımı sırasında yıkım yaşaması. Mevcut trombositlerin dalak veya karaciğerde yıkıma uğraması. Dalağın büyüme göstermesi. Aşırı alkol tüketimi. Yetersiz B12 vitamini alımı. Kan kanseri hastalığı (lösemi). Hepatit C ya da HIV gibi virüslerden kaynaklanan enfeksiyonlar. Kemoterapi ve radyoterapi gibi kanser tedavileri. Kişinin bağışıklık sisteminin trombositlere zarar verdiği otoimmün hastalıklar. PLT seviyesinin düşmesi durumunda bir hematoloji uzmanına başvurulması önerilir.

Trombosit düşüklüğü Rusça'da "trombositopeni" olarak adlandırılır. Trombositopeni - kandaki pıhtılaşmayı sağlayan trombositlerin sayısındaki azalmayı ifade eden bir durumdur.

Yaşlılarda trombosit düşüklüğünün (trombositopeni) bazı nedenleri: Otoimmün hastalıklar: Lupus ve romatoid artrit gibi hastalıklar bağışıklık sisteminin trombositlere saldırmasına yol açabilir. Viral enfeksiyonlar: Hepatit C ve HIV gibi enfeksiyonlar trombosit seviyesini düşürebilir. Kanser ve kanser tedavileri: Lösemi, lenfoma ve kemoterapi ile radyasyon tedavisi trombosit üretimini olumsuz etkileyebilir. Yoğun alkol tüketimi: Uzun süreli alkol kullanımı trombosit üretimini engeller. Zehirli kimyasallar: Arsenik, benzen ve böcek ilaçları gibi toksinlere maruz kalmak trombosit seviyesini etkileyebilir. Kemik iliği hastalıkları: Aplastik anemi gibi durumlar kemik iliğinin yeterince trombosit üretmemesine neden olabilir. Gebelik: Hamilelik sırasında trombosit oranı düşebilir. Trombosit düşüklüğü şüphesi durumunda bir sağlık uzmanına danışılması önerilir.

WBC (White Blood Cell), yani beyaz kan hücreleri veya akyuvarlar, vücudun bağışıklık sisteminin önemli bir parçasını oluşturur ve enfeksiyonlarla savaşır. TE ise, kan tahlillerinde kullanılan bir terim değildir ve belgelerde bu kısaltmaya dair bir bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle, "WBC ve TE farkı nedir?" sorusunun cevabı, mevcut belgelerde yer alan bilgilerle desteklenmemektedir. Eğer farklı bir konuda bilgi arıyorsanız, lütfen daha fazla detay verin veya farklı bir kaynak sağlayın.

Trombosit bağışı için aç olmak gerekir. Bağış öncesinde, özellikle trombosit ve plazma bağışçıları yağlı gıdalardan kaçınarak karınlarını tok tutmalıdır. Bağıştan önce tuvalet ihtiyacınızı gidermeniz önerilir, çünkü işlem ara vermeden yaklaşık 1 saat sürer ve sıkışmanız halinde işlem kesilebilir.

Trombosit agregasyonu, trombositlerin (kan pulcukları) bir araya gelerek pıhtı oluşturma sürecidir. Bu süreç, vücudun normal pıhtılaşma mekanizması içinde kritik bir adımdır. Tıpta trombosit agregasyonunun bazı kullanım alanları: Kanama bozukluklarının teşhisi. Tromboz riskinin değerlendirilmesi. Antiplatelet ilaçların tedavi etkinliğinin izlenmesi.

Trombosit ve lökositin görevleri şunlardır: Trombosit (Platelet) Görevleri: Kanamanın durdurulması. Doku rejenerasyonu. Lökosit (Beyaz Kan Hücreleri) Görevleri: Enfeksiyonlara karşı koruma. İltihaplanmanın düzenlenmesi. Bağışıklık yanıtı.

Trombosit için yapılan kan tahlili, PLT (trombosit) kan tahlili veya trombosit testi olarak adlandırılır. Bu test, tam kan sayımı (hemogram) testinin bir parçası olarak uygulanır. Test için, hastanın kolundan alınan kan örneğindeki eritrositler hemolize edilir ve geriye kalan trombositler sayılır. Testin doğru sonuç vermesi için mutlaka aç karnına yapılması gerekir.

Trombotik trombositopenik purpura (TTP) ve trombopeni aynı şey değildir. Trombopeni, kandaki trombosit sayısının azlığına verilen isimdir. TTP (Trombotik trombositopenik purpura) ise, kan yıkımı (hemolitik anemi) ve kan pulcuklarında (trombosit) azalma ile karakterize bir hastalıktır. TTP, trombositopeni bulgularının yanı sıra, çoklu organ yetmezliğine varabilecek seviyede hücre yıkımına neden olan çeşitli nörolojik bulgular ve yüksek ateş ile de karakterizedir.

Trombosit (PLT) yüksekliğinin nedenleri iki ana gruba ayrılır: 1. Birincil (Esansiyel) Trombositoz: Kemik iliği bozuklukları: Miyeloproliferatif hastalıklar gibi kemik iliğinin aşırı trombosit üretmesi. Esansiyel trombositemi: Kemik iliğinin normalden fazla trombosit üretmesine neden olan kronik bir kan hastalığı. 2. İkincil (Reaktif) Trombositoz: Enfeksiyonlar: Bakteriyel, viral veya mantar enfeksiyonları. Kronik inflamatuar hastalıklar: Romatoid artrit, inflamatuar bağırsak hastalıkları. Demir eksikliği anemisi: Vücut demir eksikliğine yanıt olarak trombosit üretimini artırabilir. Kan kaybı veya ameliyat sonrası iyileşme süreci: Kan kaybını telafi etmek için kemik iliği daha fazla trombosit üretebilir. Kanserler: Özellikle akciğer, mide ve meme kanseri gibi bazı kanser türleri. Dalak alınması (splenektomi): Dalak, kan hücrelerini filtreleyen bir organ olduğundan, alınması durumunda trombosit sayısı artabilir. Ciddi stres, travma veya yanıklar: Vücudun stres tepkisi olarak trombosit üretimi artabilir. Bazı ilaçlar: Kortikosteroidler ve diğer bazı ilaçlar trombosit seviyelerini yükseltebilir.

MTR düşüklüğünün neden olduğuna dair bilgi bulunamadı. Ancak, hematokrit düşüklüğünün bazı nedenleri şunlardır: Kan kanseri (lösemi). Anemi. Dalak büyümesi (splenomegali). Tiroid bozuklukları. Böbrek hastalıkları. Vitamin eksikliği. Hemoliz. Hematokrit düşüklüğü durumunda bir uzmana danışılması önerilir.

PRP (Platelet Rich Plasma) ile HD PRP (Yüksek Doz PRP) arasındaki fark, HD PRP'nin daha yüksek trombosit konsantrasyonu içermesidir. PRP tedavisi, hastanın kendi kanından elde edilen trombosit bakımından zengin plazmanın, hasarlı dokulara enjekte edilmesiyle gerçekleştirilir. HD PRP, bu temel PRP tedavisinin bir varyasyonu olup, trombositlerin daha yoğun bir şekilde konsantre edilmesiyle elde edilir. Her iki tedavi yöntemi de genellikle benzer durumlarda kullanılır, ancak HD PRP'nin etkisi daha belirgin olabilir. Tedavi seçimi, hastalığın türüne ve şiddetine göre uzman doktor tarafından yapılmalıdır.

Klopidogrel, trombositlerin ADP aracılığıyla uyarılmasını sağlayan P2Y12 reseptörünü geri dönüşümsüz olarak inhibe eder. Bu inhibisyon, trombositlerin aktivasyonunu ve agregasyonunu azaltarak kalp krizi ve inme riskini düşürür.

Beyaz kan bağışında, 1 ünite kan bağışlanır. Bir ünite kan, yaklaşık 450 ml ±%10'dur. Ayrıca, aferez yöntemiyle yapılan beyaz kan bağışında, bağışçıdan alınan kan santrifüj yöntemiyle bileşenlerine ayrılır ve ihtiyaç duyulan trombosit ve plazma gibi bileşenler ayrıştırılırken, kırmızı kan hücreleri donöre geri verilir. Beyaz kan bağışı, haftada 2 defadan fazla olmamak koşuluyla yılda toplam 24 kez yapılabilir.

"Tronposif trombosit" terimi, mevcut kaynaklarda tanımlanmamıştır. Ancak, trombositin ne olduğu ve yüksek trombosit değerlerinin ne anlama geldiği hakkında bilgi verilebilir. Trombosit, kanın pıhtılaşmasında hayati rol oynayan, kemik iliğinde üretilen küçük kan hücreleridir. Yüksek trombosit değerleri (trombositoz), enfeksiyonlar, iltihabi hastalıklar, bazı kan hastalıkları veya cerrahi sonrası gibi durumlarda görülebilir. Trombosit yüksekliği genellikle belirti vermese de, kan pıhtılaşmasını artırarak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Eğer "tronposif trombosit" terimi bir tıbbi terim veya bir yanlış yazım ise, doğru bilgi için bir sağlık profesyoneline danışılması önerilir.

Trombositler mikroskop altında küçük, renksiz ve disk benzeri kan hücreleri olarak görünür. Aktif olmayan formlarında, kelimenin tam anlamıyla küçük tabaklar şeklindedirler. Ayrıca, mikroskobik kan yayma preparatında eritrositler ve lökositlerin çevresinde mor renkte kümelenmiş trombositler görülebilir. Trombositlerin mikroskopta nasıl göründüğüne dair görsellere şu sitelerden ulaşılabilir: anadolusaglik.org; sakur.uludag.edu.tr.

MBP (Mean Platelet Volume) değerinin yüksek olması, kan içinde daha büyük trombositlerin bulunduğunu gösterir ve çeşitli sağlık sorunlarının işareti olabilir. MBP yüksekliğinin olası nedenleri arasında şunlar yer alır: Kronik hastalıklar: Kanser, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar. Vitamin eksiklikleri: B12, D vitamini veya folik asit eksikliği. Enfeksiyonlar: Tüberküloz gibi bazı enfeksiyonlar. Bağışıklık sistemi bozuklukları: Romatoid artrit veya enflamatuvar bağırsak hastalığı gibi durumlar. MBP değerinin yüksek çıkması, trombositoz olarak adlandırılır ve bu durum, kan pıhtılaşması ve kanama bozuklukları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. MBP değerinizdeki değişiklikleri değerlendirmek ve doğru teşhisi koymak için bir doktora başvurmanız önemlidir.

Evet, aspirin ve klopidogrel antiagregan ilaçlardır. Antiagreganlar, trombosit agregasyonunu regüle eden maddelerin hedeflediği ilaçlardır. Aspirin, prostaglandin (thromboksan A2) sentezini inhibe eder. Klopidogrel, trombosit membranında bulunan ADP P2Y12 reseptörlerinin antagonistidir.