Sürrealizm

Jacques Prévert, gerçeküstücü (sürrealist) akıma mensuptur.

Joan Miró, sürrealizm akımının önde gelen temsilcilerinden biri olarak, sanatında hayal gücünü ve özgür ifadeyi savunmuştur. Miró'nun eserlerinde, soyut formlar, canlı renkler ve semboller kullanarak, izleyicilere duygusal ve düşünsel bir deneyim sunmayı amaçladığı görülmektedir.

Gerçeküstü sanat akımı (sürrealizm), Realizm, Natüralizm ve Parnasizm akımlarına tepki olarak doğmuştur.

Salvador Dali'nin "Aydınlatılmış Hazlar" tablosu, bilinç dışı ve rüyalar üzerinden insan zihninin yapısını ve evrenin anlamını anlamaya çalışan sürrealist bir eserdir. Tablonun bazı yorumları şunlardır: - Çöl, bilinç dışının tarafsızlığını ve uçsuz bucaksızlığını temsil eder. - Nesnelerin ışığı eşit alması, bastırılmamışlığa ve özgürlüğe işaret eder. - Havanın olmaması, nesnelerin eşitliğini ve uzaydan bağımsızlığı vurgular. - Tablonun ismi, bilinç dışının karmaşasında gizliyken gün yüzüne çıkarılmış şeyleri ifade eder. Ayrıca, tablodaki bazı nesneler ve imgeler, Freudyen sembolizmle de ilişkilendirilir: - Yaşlı erkek ve genç kadın, cinsel dürtüleri simgeler. - Bisiklet süren erkekler, mastürbasyon aktivitesini ima eder. - Kanlı bıçak, şiddet ve iç çatışmayı temsil edebilir.

"The Lost Empire" ifadesi iki farklı filme atıfta bulunabilir: 1. Atlantis: Kayıp İmparatorluk (Atlantis: The Lost Empire): 2001 yapımı bir Amerikan animasyon bilim kurgu macera filmidir. 2. The Lost Empire (1985): Jim Wynorski tarafından yazılan ve yönetilen, bilinmeyen bir zamanda geçen sürrealist bir bilim kurgu filmidir.

Sürrealizm akımının en ünlü eserlerinden biri, İspanyol ressam Salvador Dalí'nin "Belleğin Azmi" (1931) adlı tablosudur.

Salvador Dalí, soyut resimleri, bilinçaltını ve düşleri eserlerine yansıtmak amacıyla yaptı. Dalí'nin sanatı, sürrealizmin bir temsilcisi olarak, gerçek dünyadan farklı bir gerçeklik yaratmayı amaçlayan bir sanat hareketini yansıtıyordu.

Kadın silueti, sanatta Rönesans ve Empresyonizm gibi çeşitli sanat akımlarında önemli bir tema olarak yer almıştır. - Rönesans döneminde kadın bedeninin estetik açıdan idealize edilmesi ve zarif kıvrımlarla betimlenmesi öne çıkmıştır. - Empresyonizmde ise kadın figürleri, doğanın bir parçası olarak ve sanatçının duygusal durumunu yansıtan bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca, Sürrealizm ve Fütürizm gibi modern sanat akımlarında da kadın silueti, farklı duygusal ve toplumsal mesajlar vermek amacıyla yeniden yorumlanmıştır.

Metafiziğin amacı sürrealist sanat akımında, bilinçaltının ve rüyaların sanat üzerindeki etkisini keşfetmek olarak özetlenebilir. Bu akım, gerçekliğin ötesindeki dünyaları, sembolleri ve hayalleri özgürleştirmeyi hedefler.

Luis Buñuel, sürrealizm akımının önemli bir temsilcisi olarak, filmlerinde toplumsal ve sınıfsal eleştirileri savunur. Başlıca savunduğu konular: - Din: Kiliseyi ve dini kurumları eleştirir, dinin inandırıcılığını sorgular. - Burjuvazi: Burjuva sınıfının varlığını ve insan varoluşuna aykırı olduğunu düşündüğü yönlerini eleştirir. - Psikanaliz ve felsefe: Sigmund Freud'un psikanaliz teorilerinden ve Karl Marx'ın sosyal sorunlardaki görüşlerinden ilham alır. Buñuel, filmlerinde ayrıca sinemanın formal tekniklerini kullanarak izleyiciyi provoke ve şoke etmeyi amaçlar.

Frida Kahlo'nun eserleri sürrealizm akımıyla ilişkilendirilse de, kendisi bu akımın bir temsilcisi olduğunu reddetmiştir. Başlıca eserleri: "Dikenli Kolye ve Sinek Kuşları ile Otoportre" (1926). "Frida ve Diego Rivera" (1931). "İki Frida" (1939). "Kırık Sütun" (1944). "Henry Ford Hastanesi" (1932). Ayrıca, Kahlo'nun resimlerinin çoğunda Meksika kültürü ve devrimci ulusal kimlik temaları öne çıkar.

Nadja, André Breton'un 1928 yılında yayımlanan sürrealist romanının adıdır. Kitapta anlatılan konular genel olarak şu şekildedir: Felsefi Temalar: Breton, gerçek benliği tanıma ve kimlik arayışı gibi felsefi soruları ele alır. Rastlantı ve Rüya Gibi Gerçeklik: Kitap, günlük yaşamda gerçeküstü insanların ve durumların var olduğunu, rastlantıların derininde bir anlam taşıdığını öne sürer. Sanatçı ve Musevi İlişkisi: Nadja karakteri, Breton'un sürrealist aydınlanmasını sağlayan, gizemli ve enigmatik bir kadın olarak tasvir edilir. Anlatım Tarzı: Roman, birinci tekil şahısla yazılmış olup, günlük ve felsefi düşüncelerin bir karışımıdır.

Muzaffer Akyol, fantastik anlatım dili ile eserler ürettiği için sürrealist akıma mensup olarak değerlendirilmektedir.

"The Holy Mountain" (Kutsal Dağ), Alejandro Jodorowsky tarafından yönetilen 1973 yapımı bir filmdir ve manevi aydınlanmayı arayan dokuz kişilik bir grup etrafında şekillenir. Filmin konusu özetle şu şekildedir: İsa benzeri bir karakter, ruhani bir liderin dünyasına girer ve onun aracılığıyla gezegenleri temsil eden renkli bir grupla tanışır. Film, materyalizm, din, politika ve insanın kendini gerçekleştirme arayışı gibi temaları sürrealist ve provokatif bir şekilde ele alır.

Gerçeküstücülük (Sürrealizm), iki dünya savaşı arasında, aklın egemenliğinin açıkça iflas ettiği bir dönemde Fransa’da ortaya çıktı. Akımın ortaya çıkışında etkili olan bazı faktörler şunlardır: 1. Dada Hareketi: 1916 yılında başlayan Dadaizm, burjuva düzenine ve geleneklere karşı bir hareketti ve gerçeküstücülüğün temellerini attı. 2. Sigmund Freud’un Çalışmaları: Freud’un rüya ve psikanaliz ile ilgili çalışmaları, gerçeküstücülerin bilinçaltını keşfetmelerine ilham verdi. 3. Sanatta ve Edebiyatta Değişim: Fransız şairlerin kapalılık, dünyadan bıkmışlık ve hayatın anlamsızlığı gibi temalar işlemesi, gerçeküstücülüğün etkilendiği kaynaklardan biriydi. Gerçeküstücüler, rasyonel düşünceye ve geleneksel mantığa karşı çıkarak yeni bir gerçeklik yaratmayı amaçladılar.

"Plank Face" (2016) filmi, ormanda vahşi bir aile tarafından yakalanan bir adamın hikayesini anlatıyor. Film, korku türünde çekilmiştir.

Zaman temalı resim, sürrealizm akımına aittir.

Salvador Dalí, sürrealizm sanat akımına aittir.

André Breton, Sürrealizm akımının kurucusu olarak, aşağıdaki temel prensipleri savunur: 1. Bilinçaltı ve Rüyaların Önemi: Breton, bilinçaltının insan zihninin daha derin ve gerçek katmanı olduğunu savunur ve rüyaların, otomatik yazı ve hipnoz gibi yöntemlerle ortaya çıkarılması gerektiğini düşünür. 2. Otomatizm ve Spontane Yaratıcılık: Sanatın, bilinçli kontrolü ve akılcı müdahaleyi minimuma indirerek, düşüncelerin ve imgelerin kendiliğinden akmasına izin verilmesi gerektiğini savunur. 3. Gerçeküstü İmgeler: Mantık dışı, şaşırtıcı, absürt ve paradoksal imgelerin kullanılmasını, gerçeklikle bağlantısı kopmuş gibi duran nesnelerin bir araya getirilmesini savunur. 4. Psikanaliz ve Freud Etkisi: Breton, Sigmund Freud'un psikanaliz teorilerinden etkilenir ve bu teorileri sanat ve edebiyatta uygulamayı amaçlar. Ayrıca, Breton özgürlük ve politik sorumluluk gibi kavramları da sanat ve düşüncenin merkezine yerleştirir.

Luis Buñuel, sürrealizm akımına mensuptur.