SabahattinAli

Sabahattin Ali'nin "Ses" adlı öyküsünde kullanılan anlatım teknikleri arasında ritmik yapılanma ve tematik tekrarlar öne çıkmaktadır. Ritmik Yapılanma: Öyküde, olay örgüsündeki belirli düzen ve ses, kelime, cümle tekrarları estetik bir ahenk oluşturur. Tematik Tekrarlar: "Kırık saz" gibi kelimeler, hem ahenk unsuru olarak hem de okuyucu için ipucu vererek anlatıya derinlik katar. Ayrıca, öyküde mekân-insan ilişkisi de önemli bir anlatım tekniği olarak kullanılmıştır.

"Bana Yar Olmayan Devri Devran" dizeleri, Neyzen Tevfik'in bir şiirinden alınmıştır. Şiirin tamamı şu şekildedir: > "Bana yar olmayan devr-i devranın, İzzet-i ikramını sikeyim. Yansın ibneler alayı, Su veren itfaiyenin hortumunu sikeyim."

"Aldırma Gönül Aldırma" sözleri, yazar ve şair Sabahattin Ali'ye aittir. Bu şiir, Sabahattin Ali tarafından 1933 yılında Sinop Cezaevi'nde yazılmıştır.

"Yusuf Olmak" şiiri, Fahrettin Petriçli tarafından yazılmıştır. Ayrıca, Ahmet Göçer'in "Yusuf Olmak" adlı bir şiiri de bulunmaktadır.

Sabahattin Ali'nin hayatının özeti şu şekilde kısaca yazılabilir: 25 Şubat 1907'de Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere'de doğdu. İlköğrenimini Üsküdar, Çanakkale ve Edremit'te yaptı. Balıkesir Muallim Mektebi'ni bitirdikten sonra Yozgat Cumhuriyet İlkokulu'nda öğretmen oldu. Maarif Vekâleti'nin açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya dil eğitimi için gitti. Türkiye'ye döndüğünde Almanca öğretmeni olarak göreve başladı. Komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla bir süre tutuklandı. "Kuyucaklı Yusuf", "İçimizdeki Şeytan" ve "Kürk Mantolu Madonna" gibi önemli eserler yazdı. Aziz Nesin'le beraber "Marko Paşa" dergisini çıkardı. 2 Nisan 1948'de Kırklareli'nde Ali Ertekin tarafından öldürüldü.

Kürk Mantolu Madonna'yı okumak için bazı nedenler: Çok katmanlı hikaye: Basit bir aşk öyküsünün ötesinde, dönemin sosyo-ekonomik koşullarını ve karakterlerin içsel dünyalarını anlatır. Evrensel duygular: Kitap, insancıl ve evrensel duygular üzerine kuruludur; bu nedenle her yerde ve her zaman okunabilir. Kendini arayış hikayesi: Raif Efendi'nin yaşam süreci, her yaştan okuyucunun kendini arayış hikayesine ışık tutar. Aşka ve tutkuya inanç: Raif Bey'in Maria Puder'e olan naif ve karşılıksız aşkı, böyle bir aşkın mümkün olduğunu düşündürür. Psikolojik etki: Okuyucunun, hayatın ve aşkın ertelenmemesi gerektiğini fark etmesini sağlar. Tiyatro ve edebiyat değeri: Kitap, yıllardır birçok kez senaryolaştırılmış ancak beyaz perdeye aktarılamamıştır; 2017'de tiyatro sahnesine uyarlanmıştır.

"Leylim Ley" türküsünün hikayesi, Sabahattin Ali'nin "Ses" adlı öyküsüne dayanır. Öyküde, Beyşehir'den Konya'ya giden bir kamyon yolda bozulur. Müzisyen bir arkadaşının dikkatini çeken Ali, Ankara'ya davet edilip müzik eğitimi almak üzere sınava sokulur.

"Leylim Ley" türküsü, Sabahattin Ali'ye aittir. Türkünün bestesi ise Zülfü Livaneli'ye aittir. "Leylim Ley", Sabahattin Ali'nin "Ses" adlı hikâye kitabına adını veren "Ses" hikâyesinde yer alır.

"Leylim Ley" türküsünün sözleri Sabahattin Ali'ye, bestesi ise Zülfü Livaneli'ye aittir.

En hüzünlü aşk romanı olarak değerlendirilebilecek bazı eserler şunlardır: Uğultulu Tepeler, Emily Brontë. Anna Karenina, Lev Tolstoy. Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali. Kolera Günlerinde Aşk, Gabriel García Márquez. Hüzünlü aşk romanları kişisel tercihlere göre değişebilir.

Sabahattin Ali'ye göre yarı aydınlar, "Yarı Münevver" başlıklı yazısında şu şekilde tanımlanmıştır: Ruhları hasta, iradeleri gevşek ve kafalarını bir nokta üzerinde uzunca bir zaman tutmak kabiliyetinden mahrum psikopatlardır. Hayatın bütün ciddi meseleleriyle alakalarını kaybettikleri için hiçbir şey onları sahiden sarsmaz. Bir çocuk tecessüsü ile her şeye şöyle bir dokunup derhal bırakırlar. Kütleşmiş ve hassaslığını kaybetmiş alakalarını uyandırmak için daima başka şeylere muhtaçtırlar. On dakika içinde maddi ve manevi her çeşitten en aşağı on mevzuya dokunup geçtiklerini görmek insana adeta dehşet verir. Bir meseleyi başından alıp sonuna kadar götüremeyecek derecede uyuşuk oldukları için yanlarında her hadise hakkında hazır bir hüküm reçetesi taşırlar. Sabahattin Ali'nin romanlarında da yarı aydın karakterler bulunmaktadır.

Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf dışında yazdığı bazı hikayeler şunlardır: Değirmen; Kağnı; Ses; Yeni Dünya; Sırça Köşk.

Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali tarafından 1937 yılında yazılmış bir romandır ve çeşitli temaları işler: Köylü ve şehirli sınıfı arasındaki fark. Zengin ve fakir çatışması. Sevginin gücü. Topluma yabancılaşma. Ayrıca, eser Anadolu'daki toplumsal ve töresel yaşamı güçlü bir gözlemle yansıtır.

"İçimizdeki Şeytan Mesut Olursun" ifadesinin ne anlama geldiğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, "İçimizdeki Şeytan" romanı hakkında bilgi verilebilir. İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali tarafından 1940 yılında yazılmış bir romandır. Ömer, içindeki kötülüklerin kaynağını "içimizdeki şeytan" olarak görür.

"Geçmiyor Günler" şiiri, Türk şair Sabahattin Ali'nin kendi hayat hikâyesine dayanarak yazılmıştır. Şair, 1932 yılında "Kuyucaklı Yusuf" romanı nedeniyle tutuklanarak hapse atılmıştır.

Sabahattin Ali'nin tüm hikayeleri şu eserlerde toplanmıştır: Değirmen, Kağnı, Ses. Yeni Dünya, Sırça Köşk, Esirler. Sabahattin Ali'nin bazı hikayeleri: "Hanende Melek"; "Hasanboğuldu"; "Komik-i Şehir"; "Kağnı"; "Ses"; "Gramofon Avrat"; "Ayran". Ayrıca, "Çakıcının İlk Kurşunu" adlı bir hikayesi de bulunmaktadır.

Sırça Köşk, Sabahattin Ali tarafından toplumsal eşitsizlik ve düşünsel yalnızlık temaları üzerine yazılmıştır. Ayrıca, bazı eleştirmenler tarafından masalın 1919-1945 Almanya'sını anlattığı da düşünülmektedir.

Sabahattin Ali'nin "Yeni Dünya" adlı öyküsünde mekan, bir düğün evidir. Öykünün girişinde, düğün evinin bulunduğu odanın özellikleri şu şekilde tasvir edilmiştir: Kapıdan başka hiçbir yerden ışık almayan, toprak tabanlı bir odadır. Küçük bir odadır. Boğucu bir atmosfere sahiptir. Ayrıca, Yeni Dünya'nın gelin evinden getirtildiği yer de eski bir kilimle örtülü, kürsü benzeri bir kerevettir.

Sabahattin Ali, "Kağnı" adlı öyküsünde, köyde işlenen bir cinayet sonrası gelişen olayları, güç sahiplerinin etkisini, adaletin işleyişindeki aksaklıkları ve bireyin çaresizliğini anlatır. Öykünün merkezinde, adalet arayışının köy yaşamında nasıl baskılarla bastırıldığı ve Sarı Mehmet'in yaşlı annesinin yaşadığı çaresizlik yer alır. Öne çıkan temalar: adaletsizlik ve toplumsal baskı; yoksulluk, yalnızlık ve kadının toplumsal konumu; güç ilişkileri ve çıkar ağları. Olay örgüsü, bir cinayet sonrası yaşananlarla bireysel ve toplumsal boyutta bir eleştiri sunar. Öykü, açık uçlu bir yapıya sahiptir.

Sabahattin Ali'nin toplamda 64 hikayesi yayımlanmıştır. Bu hikayelerin toplandığı eserler ve ilk yayın tarihleri şu şekildedir: Değirmen (1935). Kağnı (1936). Ses (1937). Yeni Dünya (1943). Sırça Köşk (1947).