Özgürlük

Kadınların kendi soyadını kullanmak istemesinin bazı nedenleri: Kimlik ve bireysellik: Kadınlar, soyadlarını kimliklerinin bir parçası olarak kabul eder ve soyadlarının alınması, birey algılarına zarar verir. Toplumsal baskı: Evlenince kendi soyadını kullanmak, toplumsal baskıyı azaltır ve kadınların kendilerini daha bütün hissetmelerini sağlar. Pratik zorluklar: Sadece kızlık soyadını kullanmanın önemli zararları bulunmamakla birlikte, nüfus müdürlüğünde bürokratik sorunlar ve belge yenileme zorunluluğu gibi pratik zorluklar yaşanabilir. Eşitlik: Evlilikte taraflar arasında eşitlik sağlamak ve kadının evlilik öncesi sahip olduğu soyadının kullanılmasına izin vermek, erkeğin kendini üstün görmekten vazgeçmesine neden olabilir. 28.01.2024 tarihinden itibaren, Anayasa Mahkemesi'nin kararı ile kadınlar evlilik sonrası sadece kendi soyadını kullanma hakkına sahiptir.

Elektronik kelepçeli mahkumların özgürlüğü, belirli sınırlamalarla kısıtlanmıştır. Elektronik kelepçe, kişinin belirli bir alanı terk etmemesi veya belirli bir bölgeye yaklaşmaması gerektiğinde kullanılır. Elektronik kelepçe takılan kişilerin bazı özgürlükleri: Çalışma ve eğitim hakkı: Mahkeme, kişinin işine veya okuluna devam edebilmesi için belirli alanlara giriş-çıkış izni verebilir. Aile hayatı: Suçlu veya şüpheli konutunda kalabildiği için aile düzenine bir dereceye kadar devam edebilir. Kısıtlı özgürlükler: Hareket özgürlüğü: Kişi, mahkeme tarafından belirlenen sınırları aşamaz. Cihazın kullanımı: Kelepçeye müdahale etmek veya sinyalini kesmek yasaktır. Elektronik kelepçe süresi, mahkeme kararına göre değişir ve gerekirse uzatılabilir.

"Arkadaş ve kelebek" ifadesi, farklı bağlamlarda farklı hikayeleri ifade edebilir. "Kelebek" kitabı, Henri Charriere'in gerçek yaşam öyküsünü anlatır. "Sonsuza Kadar Arkadaş" masalı, Bruno adında bir çocuğun özel bir kelebekle tanışmasını ve bu kelebeğin ona arkadaşlığın ve yardımlaşmanın önemini öğretmesini anlatır. "Kelebek Arkadaşların Masalı", Tini, Mini, Nini ve Zizi adlı kelebeklerin arkadaşlık ve yardımseverlik temaları etrafında dönen bir hikayedir. "Dört Kelebeğin Hikayesi", kelebeklerin ateşin sırrını çözmeye çalışmalarını ve bu süreçte yaşadıkları deneyimleri anlatır.

Ayn Rand'in "Hayatın Kaynağı" (The Fountainhead) adlı romanı, bireyin bağımsızlığı ve yaratıcılığının toplumla olan çatışmasını anlatır. Romanın başkahramanı Howard Roark, kendi fikirlerine ve ideallerine sıkı sıkıya bağlı bir mimar olup, toplumun genel kabul görmüş zevklerine uyum sağlamak yerine kendi doğrusunu savunur. Rand, bu eserde kollektivizm olarak adlandırdığı toplumsal yapıyı eleştirir ve yaratıcı bireylerin, toplumun genel yararı adına fedakarlık yapmaya zorlanmasının yanlış olduğunu savunur. Rand'in felsefesi, üretken ve yaratıcı bireyin gücüne ve mutluluğuna odaklanır. Ayrıca, romanda bencillik ve kendine karşı dürüst kalma gibi temalar da işlenir.

Demokrasi ve özgürlük arasındaki ilişki şu şekilde özetlenebilir: Özgürlük, demokrasinin temel şartlarından biridir. Demokrasi, özgürlüğün korunması için bir mekanizma sağlar. Ancak, demokrasi de özgürlüğü tehdit edebilir. Bu nedenle, özgürlük ve demokrasinin birbirini tamamlayan ve dengeleyen bir ilişki içinde olması için, bireylerin hak ve özgürlüklerini koruyan anayasal ve kurumsal güvencelerin varlığı gereklidir.

Kuş tüyü dövmesi, farklı anlamlar taşıyabilir: Özgürlük ve bağımsızlık: Kuşların özgür olması nedeniyle, tüy dövmesi sınırları aşma arzusunu ve özgürlüğe duyulan tutkuyu simgeler. Ruhsal yolculuk ve farkındalık: Tüy, birçok kültürde ruhani bir sembol olarak kabul edilir ve içsel yolculuğu, ruhsal farkındalığı temsil edebilir. Değişim ve dönüşüm: Tüy dökerek yenilenme, yeniden doğuşu ve hayatta yeni bir sayfa açmayı ifade edebilir. Koruma ve rehberlik: Meleklerin veya ruhsal rehberlerin işareti olarak görülür. İlham ve yaratıcılık: Sanatçılar ve yazarlar için hayal gücünü ve ilhamı simgeler. Ayrıca, spiritüel düşünce biçiminde, kuş tüyü ile bir soruya cevap alındığına veya doğru yolda olunduğuna inanılır. Dövme tasarımları ve anlamları kişisel tercihlere göre değişebilir.

Okumanın özgürlüğe uçurmasının bazı nedenleri: Bilgi ve kültür artışı. Ufkun genişlemesi. Başarı ve güç katması. Dönüşüm ve değişim. Hayal gücünün gelişmesi.

Hür yaşamak, kısaca kendi kararlarını alarak, özgürce düşünebilmek ve istediği gibi yaşayabilmek anlamına gelir. Hür yaşamanın bazı boyutları: Fikir özgürlüğü: Kendi düşüncelerini özgürce ifade edebilmek, farklı görüşlere açık olmak ve eleştirel düşünme yeteneğini kullanabilmek. Duygu özgürlüğü: Kendi duygularını bastırmadan yaşamak, onları ifade edebilmek ve duygusal olarak özgürleşmek. İrade özgürlüğü: Kendi hayatını kendi seçebilmek, kararlarını kendi verebilmek ve kendi sorumluluğunu almak. Fiziksel özgürlük: Kısıtlama olmadan hareket edebilmek, istediği yerde yaşayabilmek ve istediği işi yapabilmek. Sosyal özgürlük: Toplumsal kurallara uymak kaydıyla, istediği sosyal çevrelerde bulunabilmek ve farklı insanlarla etkileşim kurabilmek.

"Bir insanın özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter" sözü, Mihail Bakunin'e atfedilmektedir. Bu söz aynı zamanda Jean-Paul Sartre tarafından da dile getirilmiştir. Ayrıca, bu ifade genellikle modern insanın mottosu olarak kabul edilir ve batı düşünme biçiminin bir yansıması olarak görülür.

"Roots" dizisinin 3. bölümü, Kizzy'nin oğlu George'un büyümesini ve bir dövüş horozu eğiticisi olarak "Tavuk George" lakabını almasını konu alır. Bu bölümde ayrıca, köle sahibi Tom Lea'nın George'u çok çocuk sahibi olması için teşvik etmesi ve köleleştirilmiş insanların ailelerinin nasıl ayrıldığına dair gerçeklerin gösterilmesi gibi unsurlar da yer alır.

"Guguk Kuşu" (One Flew Over the Cuckoo's Nest) filmi, toplumsal normlara uyum sağlayamayan bireylerin akıl hastanelerinde yaşadığı zorlukları ve otoriteye karşı mücadeleyi anlatır. Bazı temalar: Delilik ve Etiketleme: Film, toplumun normlarının dışında kalanların "deli" olarak etiketlenmesini eleştirir. Otorite ve Düzen: Başhemşire Ratched, otoriteyi ve mevcut düzeni temsil eder; McMurphy ise bu düzene karşı çıkan özgürlüğü simgeler. Psikolojik Savaş: McMurphy'nin kaçma planları ve hastalarla kurduğu dostluk, otoriter sistemle çatışır. İlaç Endüstrisi: Film, ilaç firmalarının hastaları ihtiyaç duymadıkları tedavilere yönlendirmesini eleştirir. Ana mesajlardan biri, yasaların ve düzenin karşısında bireylerin değersiz ve çaresiz hissettiğidir.

Libertas, antik Roma'da özgürlüğün ve cömertliğin ilahi kişileştirilmesi olarak kabul edilir. Temsil ettiği bazı kavramlar: Bireysel özgürlük. Toplumsal refah ve dayanışma. Adalet, eşitlik ve paylaşım. Siyasi ve sosyal değişim. Libertas, genellikle serbest bırakılan köleler tarafından giyilen "pilos" ile ilişkilendirilir. Modern dönemde, özellikle ABD'deki Özgürlük Heykeli (Liberty Enlightening the World) gibi eserlerle evrensel özgürlük ideallerini temsil etmeye devam etmektedir.

1999 yapımı Running Free filmi, esir olarak doğan Lucky adlı bir atın, bir ahır görevlisi sayesinde özgür olma hayalini gerçekleştirmesini anlatıyor. Filmin konusu şu şekilde özetlenebilir: 20. yüzyılın başında, Almanya’dan Güney Afrika’ya madenlerde çalıştırılmak üzere atlar gönderilir. Bu yolculuk sırasında Lucky adında bir tay doğar. Güney Afrika’ya vardıklarında annesinden ayrılan Lucky, yetim bir çocuk olan Richard ile dost olur. Ancak savaş patlak verir ve ikili birbirinden kopar. Artık Lucky, çetin çöl koşullarında hayatta kalmayı öğrenmek zorundadır. Filmin yönetmenliğini Sergei Bodrov üstlenirken, senaristliğini Jean-Jacques Annaud ve Jeanne Rosenberg yapmıştır.

"Yol zihni gezer, adımlar özgürleştirir" ifadesi, yolculuk yapmanın ve yürümenin insan ruhu üzerindeki özgürleştirici etkisine işaret edebilir. Yolculuk, kişiyi rutinlerden ve sosyal statülerden uzaklaştırarak, kendini keşfetme ve özgürleşme fırsatı sunar. Yürümek, tekrar eden bir eylemin içindeki değişimleri fark etmeyi sağlar ve ezberleri bozarak hayatta farklı üretim biçimleri yaratmaya olanak tanır. Bu ifadeler, Selçuk Candansayar'ın "Yol özgürleştirir" başlıklı yazısındaki düşüncelerden esinlenmiş olabilir.

Özgürlük ve sorumluluk arasındaki ilişki şu şekilde açıklanabilir: Özgürlük, kişinin her türlü dış etkiden bağımsız olarak kendi isteği ve düşüncesine göre karar verme durumudur. Sorumluluk, kişinin üstüne aldığı, yapmak zorunda bulunduğu ya da yaptığı bir iş için gerektiğinde hesap verme durumudur. Bu iki kavram birbirini tamamlayan ve dengeleyen unsurlardır. Özgürlük ve sorumluluk arasındaki denge, bireylerin kendi hayatlarını ve toplumu daha iyi bir yer haline getirmek için kullanabilecekleri güçlü bir araçtır.

Açık Toplum ve Düşmanları, filozof Karl Popper tarafından yazılmış bir siyaset felsefesi kitabıdır. Kitapta ele alınan bazı konular: Tarihselcilik eleştirisi. Platon, Hegel ve Marx eleştirisi. Devlet ve birey ilişkisi. Marx'ın toplum görüşü. Kitap, Batı demokrasilerinde önemli tartışmalara yol açmış ve "açık toplum" kavramının anlamını sorgulamıştır.

"Tavuklar Firarda" (Chicken Run) filmi, birlik ve mücadeleyi, takım olmayı ve pes etmeden çalışmayı anlatır. Ayrıca, azim, cesur olma ve birlikte çalışınca istenilenlerin kazanılabileceği mesajları da verilir. Filmin bir diğer yorumu ise hayvan hakları ile ilgilidir.

Özgürlüğün kısıtlanması, belirli durumlar altında ve yasal prosedürlere uygun olarak gerçekleştirilebilir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'na göre, aşağıdaki hallerde özgürlüğün kısıtlanması mümkündür: Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı. Alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı. Ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalıklar. Serserilik. Toplum için tehlike oluşturma. Bu tür durumlarda, kişinin kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması ve tedavinin, eğitimin veya ıslahın gerekli olması şarttır. Ayrıca, TCK 109 kapsamında, bir kişinin hürriyetinden yoksun bırakılması da suç teşkil eder ve cezai yaptırımları vardır.

Özgürlük, birinin engellenmeden ya da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi, yapabilmesi ve hareket edebilmesidir. Kanatlanmak ise, özgürlük hissi veren bir deneyim olarak tanımlanır. Özgürlük ve kanatlanmak kavramları, insanların gelişimlerini, öğrenmelerini ve yaratıcılıklarını gerçekleştirmeleri için gerekli ortamı ve araçları sağlar.

Hadise'nin "Hay Hay" şarkısı, hayatı mücadele etmekle geçen, yere düşse bile kendi gücüyle ayağa kalkan kadınların hikayesini anlatıyor. Şarkının klibinde, 1947 yılında Empire State binasının 83. katındaki gözlem güvertesinden atlayarak intihar eden ve bu intiharla tarihe "en güzel intihar" olarak geçen Evelyn Francis Mchale'nin hikayesinden esinlenilmiştir. Şarkının sözleri şu şekildedir: > "Yok böyle bir acı varsa verin ilacı susayım > İçine içime dökülen gözyaşımı kurutayım > Çok canım acısa da giriliyor yeni yola hazırım > Geliyor gelmekte olan sanırım sona yakınım > Hay hay hadi ayıralım yolları bay bay > Nasıl unuturuz o günleri say say > Şimdi tamam ama sonrasında hep vay, ki ne vay!".