NazımHikmet

Nazım Hikmet'in tekrar birlikte olduğu kadın, Vera'dır.

"35 Yaş" şiirinin hikayesi iki farklı bağlamda ele alınabilir: 1. Cahit Sıtkı Tarancı'nın "35 Yaş" şiiri: Bu şiir, Cahit Sıtkı Tarancı'nın 1946 yılında yazdığı ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin açtığı yarışmada birincilik kazandığı bir eserdir. 2. Nazım Hikmet'in "35 Yaş" şiiri: Nazım Hikmet'in bu şiiri, 35. yaşına girdiğinde yazdığı ve toplumsal eleştirileri harmanladığı bir eserdir.

"Ellerinize ve Yalana Dair" şiiri, Nâzım Hikmet tarafından 1949 yılında Bursa Cezaevi'nde yazılmıştır. Şiirde anlatılan ana temalar şunlardır: 1. Din ve kanunların eleştirisi: Şiirde, ahlak kurallarını belirleyen din ve kanunlara isyan edilmiş, bu kuralların sadece güçlü olanları koruduğu savunulmuştur. 2. İnsanların gerçek ahlakı: İnsanların, cehennem korkusu veya ceza endişesi yerine, gerçekten insan oldukları için ahlaklı olmaları gerektiği belirtilmiştir. 3. Zıt kavramlar: İyi-kötü, bencillik-özgecilik, bilinç-bilinçdışılık gibi kavramlar, ahlaki kaideler açısından ele alınmıştır. 4. Toplumsal birlik: İnsanların, ancak birlikte çalışarak ve uyum içinde yaşayarak layık oldukları yaşama erişebilecekleri düşünülmüştür.

Tosun Paşa filmi, Nazım Hikmet'in 1939 yılında yayımlamış olduğu aynı adlı eserinden uyarlanmıştır.

"Birlikte eskimek çok güzel eksilmedikçe" sözü, Nazım Hikmet Ran'a aittir ve birlikte geçirilen zamanın, eksikleri tamamlayarak daha güzel hale geleceğini ifade eder.

Nazım Hikmet, "Günaydın" şiirini toplumsal meselelere duyarlılığını yansıtmak ve yeni bir başlangıcın umudunu dile getirmek amacıyla yazdı. Şiirde, sevgi, umut ve özgürlük temaları öne çıkmaktadır ve "günaydın" ifadesi, yaşamın devam ettiğini ve her yeni günün bir fırsat sunduğunu vurgular.

"Bebek Gibi Gülüşü" dizesi, Nazım Hikmet tarafından yazılan "Bebek Gibi" adlı şiirde geçmektedir.

Celile Hanım'ın Nazım Hikmet için yaptığı tabloların bir kısmı, Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nda bulunmaktadır.

Yurdaer Okur'un "Ran" oyunu, Nazım Hikmet'in şiir ve mektuplarından parçalarla oluşturulmuş bir kolaj metindir. Oyun, Ran'ın sevdiği insanlara ve memleketine olan özlemini hapishane ortamında anlattığı bir hikayeyi konu almaktadır.

Ceviz Ağacı şiirinde polisin olma sebebi, Nazım Hikmet'in bu şiiri yazdığı dönemde arananlar listesinde olması ve polislerden gizlenmek zorunda kalmasıdır. Şiirin hikayesine göre, Nazım Hikmet sevgilisi Piraye ile buluşmak üzere Gülhane Parkı'ndaki bir ceviz ağacının altında beklerken polisler de devriyeye çıkar.

"Kız Çocuğu" şiiri, Nâzım Hikmet tarafından Hiroşima'daki atom bombası felaketinde hayatını kaybeden Sadako Sasaki anısına yazılmıştır.

Nazım Hikmet'in bilinmeyen beş şiiri, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan "kitap-lık" dergisinin 210. sayısında bulunmuştur.

"Taranta Babu'ya Mektuplar", Nazım Hikmet'in 1935 yılında yazdığı ve İtalyan faşizmini anlattığı bir eserdir. Kitap, İtalya'ya resim öğrenmek için gelen Habeşistanlı (Etiyopya) bir delikanlının, karısına yazdığı mektuplardan oluşur. Mektuplarda, Mussolini'nin Afrika'da giriştiği sömürge savaşları, faşizmin görünmeyen kanlı yüzü, Roma'nın geçmişi ve Remüs ile Romilüs efsanesi gibi konular ele alınır.

Nazım Hikmet'in "Ümitsizliği Değil" adlı şiiri, ümidinin her daim arkasında olduğunu ve yaşamın zorluklarına rağmen mücadele etmenin önemini anlatır. Şiirde geçen "yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin" dizesi, gelecek her zaman ümit verici olduğunu ve sadece kendini değil, gelecekteki insanları da düşünmek gerektiğini vurgular.

Nazım Hikmet, çocuk şiirlerini çocukların duygusal ve düşünsel gelişimlerine katkıda bulunmak amacıyla yazdı. Bu şiirlerde, doğa, arkadaşlık, hayal gücü gibi temalar işlenirken aynı zamanda toplumsal mesajlar da yer aldı.

Nazım Hikmet, Peyami Safa'ya yönelik çeşitli eleştirilerde bulunmuştur: 1. "Unutulan Adam" kitabının yayımlanmasından sonra Peyami Safa'ya, gelen paraları kimin aldığını sorması üzerine Nazım Hikmet, "Kahve-Gazino Entelektüelleri" başlıklı yazısında Safa'yı hedef almış ve onu "gramofon plakları" gibi içi doldurulmuş bir entelektüel olarak tanımlamıştır. 2. "Bir Provokatör Üstüne Hiciv Denemeleri" adlı şiirinde ise Peyami Safa'yı "provokatörlükle" suçlamış ve onun bütün hayatı boyunca şahsi menfaat peşinde koştuğunu iddia etmiştir. 3. Bir başka yazısında ise Safa'yı "zavallı oğlan", "akıl ve şuur harabesi" olarak nitelendirmiştir.

“Yaşamak şakaya gelmez” sözü, Nazım Hikmet’in “Yaşamaya Dair” adlı şiirinde geçen bir dizedir ve yaşamın önemini ve ciddiyetini ifade eder. Şiirin tamamı şu şekildedir: > Yaşamak şakaya gelmez, > Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, > Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, > Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Nazım Hikmet'in "Vasiyet" şiirinde anlatmak istediği, ölümünden sonra Anadolu'da bir köy mezarlığına gömülmek arzusudur. Şiirin bir bölümünde şöyle der: > "Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü, > Ölürsem kurtuluştan önce yani, > Alıp götürün Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni". Ayrıca, şiirde çınar ağacı ve taş gibi imgeler kullanarak, mezarının başında bir çınarın olmasını ve mezarına taş konulmamasını ister.

"Kapıları Çalan Benim" şiiri Nazım Hikmet'e aittir.

Serbest nazım biçimini ilk kullanan şair, Türk edebiyatında Nazım Hikmet'tir.