KadınHakları

Atatürk'ün kadın hakları konusunda yaptığı çalışmalar, modern Türkiye'nin temellerini atarak kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi haklarını önemli ölçüde genişletmiştir. Bu çalışmalar, kadınların hayatını çeşitli şekillerde etkilemiştir: Eğitim Hakkı: 1924'te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kadınlar erkeklerle eşit eğitim hakkına sahip oldu. Medeni Haklar: 1926'da kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile tek kadınla evlenme, eşit miras ve boşanma hakları tanındı. Siyasi Haklar: 1930'da belediye, 1934'te ise milletvekili seçme ve seçilme hakları verildi. Bu haklar, kadınların toplumda daha aktif ve eşit bir rol oynamalarını sağlamış, çağdaş bir toplumun oluşmasına katkıda bulunmuştur.

Şirin Tekeli'nin "Kadın Bakış Açısından 1980'ler Türkiye'sinde Kadınlar" kitabı, kadınların toplumdaki yerini ve 1980'lerdeki çelişkili varoluşlarını ele almaktadır. Kitapta, kadınların toplumun onlara uygun gördüğü konumu benimseme veya kendi özlemleri doğrultusunda yeniden biçimlendirme istekleri üzerine odaklanan yirmi kadın araştırmacının yazıları yer almaktadır. Bu bağlamda, kitapta işlenen bazı konular şunlardır: - İslamcı hareket ve kadın dergileri; - Medyada kadın temsili; - Türkiye solunun kadına bakışı; - Feminizm ve İslam.

"Berdel'in Esiri" hikayesi, töreye kurban edilen Sahra Erbaş'ın hayatını anlatmaktadır. Hikayede, Almanya'dan Mardin'e giden genç bir kız olan Sahra'nın başına gelenler ve yaşadığı zorluklar ele alınmaktadır.

Uhuvvet romanı, Selma Rıza Feraceli tarafından 1897 yılında yazılmış olup, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet rolleri konularında önemli bir eser olarak kabul edilir. Romanın önemi şu noktalarda ortaya çıkar: - Toplumsal Eleştiri: Görücü usulü evlilik, kız çocuklarının eğitimi, cariyelik gibi konuları eleştirel bir dille ele alır. - İlerici Fikirler: Kadının sosyal hayata karışması, eşitlik ve kardeşlik gibi temaları işler. - Didaktik Yapı: Roman, bir tez ve antitez üzerine kuruludur ve okuyucuya çözümler önerir. - Dil ve Üslup: Sade dili ve temiz üslubu ile dikkat çeker, bu da onu dönemin diğer eserlerinden ayırır.

Feminist hareketin başlangıcı olarak kabul edilen konferans, 1848 yılında New York, Seneca Falls'da düzenlenen ilk kadın hakları toplantısıdır.

"Damızlık Kızın Öyküsü" dizisi, Kanadalı yazar Margaret Atwood'un aynı adlı romanından uyarlanmıştır ve totaliter bir toplumda kadınların yaşadığı zorlukları konu alır. Dizide, çevresel felaketler ve düşen doğum oranları nedeniyle kadınların devlet mülkü gibi görüldüğü Gilead distopyasında geçen olaylar anlatılır. Hikaye, Offred'in eski normal hayatıyla yeni toplumu sürekli karşılaştırmasıyla, izleyiciye toplumun nasıl işlediğini doğal bir şekilde anlatır.

8. Uluslararası Dünya Kadın Çalışmaları Kongresi 2025 yılında Antalya, Türkiye'de yapılacaktır.

Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin yıl dönümü, 5 Aralık tarihinde Kadın Hakları Günü olarak kutlanır. Kutlamalar kapsamında gerçekleştirilen etkinlikler arasında: Mitingler ve yürüyüşler: Türk Kadınlar Birliği tarafından Beyazıt Meydanı'nda kutlama mitingleri ve yürüyüşler düzenlenir. Eğitim ve farkındalık programları: Kadın hakları konusunda farkındalık yaratmak amacıyla çeşitli eğitim ve bilgilendirme faaliyetleri yapılır. Resmi törenler: Kamu kurumları ve siyasi partiler tarafından anma törenleri ve etkinlikler düzenlenir.

İranlı kadınların göç etmelerinin başlıca nedenleri şunlardır: 1. Siyasi ve Toplumsal Baskılar: İslami rejimin gerici politikaları, zorunlu örtünme, cinsiyet ayrımcılığı ve zina gibi sebeplerle uygulanan cezalar kadınları göç etmeye zorlamaktadır. 2. Eğitim Kısıtlamaları: Devrim sonrası kadınlara yönelik eğitim kısıtlamaları, birçok üniversiteli kadının ülke dışında eğitim almasına neden olmuştur. 3. Ekonomik Nedenler: Yoksulluk ve ekonomik sıkıntılar, kadınların daha iyi yaşam koşulları aramak için göç etmelerine yol açmaktadır. 4. Aile Birleşimi: İş, sağlık veya eğitim ihtiyacı gibi nedenlerle erkek üyelerin göç etmesi, kadınların da onları takip etmesine sebep olmaktadır.

Furuğ Ferruhzad, modern İran şiirinin önemli kadın şairlerinden biridir. Nasıl bir kadın olduğu şu özelliklerle tanımlanabilir: Bireysel ve toplumsal özgürlükten yana: Yaşamı boyunca her türlü baskıyı yok etmek için mücadele vermiştir. Eleştirel ve isyankar: Ataerkil sosyal yapıya, kadın kimliğini hiçe sayan kurallara karşı çıkmıştır. Çok yönlü: Şiirin yanı sıra sinema, tiyatro ve resim sanatlarıyla da ilgilenmiştir. Ayakta kalma mücadelesi veren kadın: Eşinden ayrılmış, ailesinden kopmuş bir kadın olarak çeşitli gazetelerde editörlük yapmıştır. Cesur ve güçlü: Şiirlerinde derin bir yalnızlık duygusu ve güçlü bir kadın portresi çizer.

Süfraget hareketi, 20. yüzyılın başlarında kadınların toplumda eşitlik ve oy hakkı için verdikleri mücadele nedeniyle başlamıştır. Bu hareketin başlamasında etkili olan bazı nedenler şunlardır: Rönesans'ın etkisiyle oluşan özgür düşünce ortamı: Kilisenin ve din adamlarının sorgulanması, reform hareketlerinin başlaması. Kâğıt ve matbaanın gelişmesi: İncil'in ve diğer kitapların birçok Avrupa diline çevrilmesi ve okuryazarlığın artması. İşçi eksikliği: I. Dünya Savaşı sırasında oluşan işçi eksikliği, kadınların kamusal hayatta daha fazla yer almasını sağlamış ve bu da oy hakkı taleplerini güçlendirmiştir.

Feminist realizm kavramı doğrudan mevcut değil, ancak feminizmin genel tarihsel gelişimi üç dalga halinde incelenebilir: 1. Birinci Dalga Feminizm: 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında ortaya çıktı. 2. İkinci Dalga Feminizm: 1960'lar ve 1970'lerde öne çıktı. 3. Üçüncü Dalga Feminizm: 1990'ların ilk yarısında başladı. Dolayısıyla, feminist realizm yerine, feminizmin farklı dönemleri ve akımları bu bağlamda değerlendirilebilir.

"The Last Color" filmi, Hindistan'da dul kadınların toplum dışına itilmesi ve ashramlara kapatılması gibi adaletsizlikleri arka plan olarak alarak, bir dul kadın ile genç bir kız arasındaki sevgi ve dostluk hikayesini anlatıyor. Filmde, 9 yaşındaki bir ip cambazı kızın, Noor adlı bir dul kadınla nasıl arkadaş olduğu ve hayatına renk katmaya söz vermesi konu ediliyor.

Evet, Hunlarda kadın hakları vardı. Hunlarda kadın, "Hatun" sıfatıyla kağanın en önemli yardımcısı olarak kabul edilirdi. Ayrıca, Hunlarda kadın ve erkek arasında mülkiyet hakkı açısından bir ayrım yoktu ve boşanma hakkı her iki eşe de aitti.

Kadın hakları için öne çıkan bazı şarkılar şunlardır: 1. "I Am Woman" - Helen Reddy. 2. "Run the World (Girls)" - Beyoncé. 3. "Bread and Roses" - Joan Baez. 4. "Respect" - Aretha Franklin. 5. "İstemiyorum" - Rüya Ersavcı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Atatürk'e adanmamıştır. Bu gün, kadın hakları mücadelesinin sembolü olarak, 1910 yılında Danimarka'nın Kopenhag kentinde düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda Clara Zetkin'in önerisiyle kabul edilmiştir. Atatürk, Türk kadınının toplumsal hayatta hak ettiği yere ulaşması için önemli reformlar yapmış ve kadınların eğitimine, siyasete katılımına ve yasal haklarına büyük önem vermiştir. Ancak, 8 Mart'ın Atatürk'e adandığına dair doğrudan bir bağlantı yoktur.

Türkiye'nin ilk kadın muhtarı, 26 Ekim 1933 tarihinde Aydın'ın Çine ilçesine bağlı Demirdere köyünde seçilen Gül Esin'dir.

Kadının Statüsü Komisyonu (KSK), 21 Haziran 1946 tarihinde Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi kararıyla kurulmuştur.

Kadınlara siyasi hakların verilmesi, Atatürk ilkelerinden Cumhuriyetçilik ve Halkçılık ilkeleri ile ilgilidir.

"Şehrazad, Bana Bir Masal Anlat" (Ehky ya Scheherazade) filmi, modern Mısır'da geçen ve kadınların toplumsal durumunu ele alan bir dram olarak özetlenebilir. Filmin konusu, hükümet tarafından sevilmeyen bir siyasi talk-show'a ev sahipliği yapan Hebba adlı bir kadının hikayesini anlatır. Daha sonra film, üç kahramanın sesi aracılığıyla, her toplumsal düzeyde kadınların hala nasıl bir kurban durumunda olduğunu gösteren üç hikaye anlatır.