Adalet

"Kantar Şiiri"nin konusu, adaletin ve vicdanın er ya da geç yerini bulması olarak özetlenebilir. Şiirde, eski dönemlerde kullanılan terazilerin ayarı bozulduğunda, ilerleyen zamanlarda bu terazinin kendisini de yanlış tartabileceği gerçeği üzerinden, haksızlık yapan veya başkalarını aldatan kişilerin, günün birinde kendi yaptıkları hatalarla karşılaşacakları mesajı verilmektedir.

Kühler'in Radbruch formülüne göre hukukçunun trajedisi, pozitif hukukun yarattığı yasal adaletin, olması gereken adaleti sağlayamaması durumunda ortaya çıkar. Bu formül, iki kısıtlamayı içerir: 1. Tahammül edilemezlik: Adaletten ayrılmak dayanılmaz bir hale geldiğinde, yasa adalete boyun eğmek zorunda kalır ve hukuki geçerliliğini yitirir. 2. İnkar / yadsıma: Yasaların, adaletin özü olan eşitliği bilinçli olarak inkar etmesi durumunda, pozitif yasalar hukuki tabiatından yoksun kalır. Dolayısıyla, hukukçunun trajedisi, adaletsiz yasalara uymak zorunda kalması ve bu durumun hukuk mesleğine olan sadakatiyle çelişmesidir.

"İsimsiz Köylü" hikayesi, Mısır’ın Orta Krallık dönemine (MÖ 2040-1782) ait bir edebi eserdir. Hikayede, Khun-Anup adlı bir köylü, zengin toprak sahibi Nemtynakht tarafından dövülerek soyulur. Hikaye, toplumun adalet ve eşitlik kavramına hukuk çerçevesinde verdiği değeri anlatır.

En iyi sokak çocuğu dizisi konusunda kesin bir yanıt vermek zor olsa da, Sokağın Çocukları dizisi bu türde öne çıkan yapımlardan biridir. Sokağın Çocukları, BluTV'de yayımlanan, kanunların yetersiz kaldığı bir dünyada kendi adaletini sağlamak zorunda kalan gençlerin hikayesini anlatan bir Türk internet dizisidir.

"İnsafın yok" ifadesi, acımaya, vicdana veya mantığa dayanan adaletin olmadığını ifade eder.

"The Ox-Bow Incident" romanı, Walter Van Tilburg Clark tarafından 1940 yılında yazılmış, mob zihniyeti ve adalet temalarını işleyen bir batı hikayesidir. Konu özeti: - 1885 yılında Nevada'da geçen hikayede, iki kovboy olan Art Croft ve Gil Carter, beş günlük bir yolculuktan sonra Bridger's Wells kasabasına varırlar. - Kasabada, sığır hırsızlarının neden olduğu bir dizi suç işlendiği haberini alırlar ve diğer kasaba halkıyla birlikte hırsızları yakalamak için bir linç çetesi kurarlar. - Çete, Ox Bow Vadisi'nde üç adamı, Donald Martin, Juan Martinez ve Alva Hardwick'i bulur ve onları hırsız olmakla suçlayarak idam etmeye karar verir. - Martin, idam edilmeden önce karısına bir mektup yazar ve bu mektubu Art'ın yardımıyla çetenin diğer üyelerine okutur. - Ancak, gerçek hırsızların başka biri olduğu ortaya çıkar ve çetenin işlediği cinayetler, kasaba halkı ve özellikle Art ile Gil üzerinde derin bir etki bırakır. Roman, ayrıca uygunluk, toplumun dışlayıcı tutumu ve sorumluluk gibi konuları da ele alır.

Vigilanteler, yasal yetkiye sahip olmadıkları halde, adaleti sağlamak veya algılanan yanlışları düzeltmek amacıyla harekete geçen birey veya gruplardır. Yaptıkları eylemler arasında: - Doğrudan müdahale: Bireylerle yüzleşme, soruşturma yürütme ve intikam alma gibi eylemler. - Bilgi toplama: Surveillance, online araştırma ve whistleblowing gibi yöntemlerle kanıt toplama. - Topluluk desteği: Mahalle nöbet programları, öz savunma eğitimi ve toplum outreach girişimleri gibi hizmetler sunma. Vigilantizm, hukukun üstünlüğünü zayıflatabileceği, şiddeti teşvik edebileceği ve adaletsizliğe yol açabileceği gerekçesiyle eleştirilmektedir.

“İki Şehrin Hikayesi” romanı, Fransız Devrimi sırasında Paris ve Londra’da geçen olayları anlatarak aşağıdaki temaları işler: Adalet ve Fedakârlık: Roman, adalet arayışını ve bireysel fedakârlıkların toplum üzerindeki etkilerini ele alır. Aşk ve İhanet: Aşkın ne kadar fedakârlık gerektiren bir duygu olduğunu ve ihanetin sonuçlarını konu eder. Toplumsal Eleştiri: Devrim öncesi ve sonrası dönemin sosyal ve politik dinamiklerini, aristokrasi ile sıradan halk arasındaki gerilimi vurgular. Ayrıca, roman iki şehir arasındaki zıtlıkları da öne çıkarır: Londra’nın istikrarı ile Fransa’nın kaosu arasındaki farkları gösterir.

Hakkaniyet sağlamak için aşağıdaki adımlar izlenebilir: 1. Adalet ilkelerinin belirlenmesi: Herkesin haklarına eşit şekilde yaklaşılması ve adil bir değerlendirme yapılması önemlidir. 2. Sosyal farkındalığın artırılması: Toplumun hakkaniyet konusunda bilinçlenmesi ve bu değerin benimsenmesi gereklidir. 3. Politikaların geliştirilmesi: Hakkaniyetin uygulanması için gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması gerekir. 4. İzleme ve değerlendirme mekanizmalarının kurulması: Uygulamaların etkinliğinin düzenli olarak izlenmesi ve değerlendirilmesi önemlidir. Ayrıca, hakkaniyet; objektif olma, tarafsızlık, makul olma ve eşitlik ilkesine dayanarak sağlanır.

Haksızlıkların önlenebilmesinin temel koşulu, eşitlik ve adaletin sağlanmasıdır. Bunun için hem bireyler hem de yasalar adil olmalı ve toplumsal düzen bu ilkelere göre şekillenmelidir.

Adalet bölümüne yerleşebilmek için gereken puan, tercih edilen üniversiteye ve o yılki yerleştirme sonuçlarına bağlı olarak değişir. 2025 yılı için bazı üniversitelerin Adalet (2 yıllık) bölümü taban puanları: Ankara Üniversitesi: 372,01593. İstanbul Bilgi Üniversitesi (Burslu): 364,29688. İzmir Ekonomi Üniversitesi (Burslu): 358,17220. Genel olarak, adalet programlarına yerleşebilmek için adayların ilk 1.000.000 içinde yer alması gerekmektedir. Daha güncel ve kesin bilgiler için üniversitelerin resmi web sitelerini veya tercih kılavuzlarını kontrol etmek önerilir.

Adil Dünya Yanılgısı, insanların yaşadıkları dünyanın temelde adil olduğuna inandıkları bir inanç sistemidir. Bu inancın bazı nedenleri şunlardır: Kontrol duygusu: Bu inanç, kontrol duygusunu artırarak bireyin kendini güvende hissetmesine hizmet eder. Motivasyon: Eylemleri sonucu ödüllendirileceklerine inanmak, insanları gerekli çaba ve fedakarlıkları yapmaya motive eder. Bilişsel eğilim: Beynin öngörülemeyen olayları tehdit olarak algılaması ve olayları düzene sokmaya çalışması bu yanılgıyı tetikler. Dini inançlar: Adil bir dünya düşüncesi, ilahi veya doğaüstü bir güce duyulan inançla da ilişkilidir. Ancak bu inanç, adaletsizlikleri göz ardı etmeye veya kurbanları suçlamaya yol açabilir.

Adalet ve eşitlik normdur, çünkü bunlar, hukuk sistemlerinin ve toplumların temel yapı taşlarını oluşturan iki önemli kavramdır. Adalet, bireyler arasındaki ilişkilerin ve toplum içindeki düzenin hakkaniyete uygun olarak düzenlenmesini ifade eder. Eşitlik, bireylerin cinsiyet, ırk, din, dil, siyasi görüş, sosyal statü gibi nedenlerle ayrımcılığa uğramadan aynı hak ve yükümlülüklere sahip olması anlamına gelir. Bu kavramlar, ceza hukukunda da büyük bir öneme sahiptir.

TRT'nin yeni dizisi "Bir Zamanlar İstanbul", 90'lar İstanbul'unda geçen büyük bir aşk ve adalet mücadelesini konu almaktadır. Dizinin hikayesi özetle şu şekildedir: Daha çok büyümek için silah ticaretine başlayan Kenan Gencer, işini sağlama almak amacıyla Emniyet Müdürü Çetin’le iş birliği yapar. Dizide, Ali ve Seher isimli iki gencin adalet arayışı ve bu süreçte yaşadıkları zorluklar anlatılmaktadır.

Eşitlik, adalet değildir çünkü eşitlik, herkesin aynı hak ve imkanlara sahip olmasını sağlarken; adalet, her bireyin hak ettiği muameleyi görmesini ve haklarının korunmasını amaçlar. Eşitliğin sınırları şunlardır: - Ekonomik durumu kötü olan biri ile varlıklı biri için aynı vergi oranlarının uygulanması adaletli değildir. - Herkese aynı standartlarda eğitim, sağlık hizmetleri veya yasal haklar verilmesi, farklı ihtiyaçların göz ardı edilmesine yol açabilir. Adaletin üstünlüğü ise bireylerin farklı durumlarını dikkate alarak, herkese kendi durumuna uygun adil çözümler üretilmesini sağlar.

Reis Bey oyunu, merhamet duygusu etrafında şekillenir ve yanlış bir karar veren bir yargıcın yaşadığı değişimi anlatır. Konusu: - İstanbul Nişantaşı'nda yaşlı bir kadın öldürülmüştür. - Cinayeti işlediği düşünülen kişi, kadının esrarkeş ve kumarbaz oğlu Murat'tır. - Davaya bakan Reis Bey, tüm delillerin Murat'ı gösterdiğine kanaat getirerek onu idam ettirir. - İdamın gerçekleşmesinden kısa bir süre sonra gerçek katil teslim olur ve Reis Bey'in hatası ortaya çıkar. - Bu olay, Reis Bey'in vicdan azabı çekmesine ve karakter olarak değişmesine neden olur. Oyun, insan ilişkileri ve mahkeme salonlarındaki adaletsizlik temalarını da işler.

"Leyla: Hayat... Aşk... Adalet..." dizisinde aşk ve adaletin sonunda ne olduğu şu şekilde özetlenebilir: Aşk: Civan, Leyla'nın hayatta olduğunu öğrenince büyük bir üzüntü ve öfke yaşar. Adalet: Dizide, Tufan'ın suçsuz olduğunun ortaya çıkması ve Hilmi'nin katilinin Nur olduğu gerçeği adaletin yerini bulmasını sağlar.

Adaletin gecikmesinin ve tecelli etmemesinin bazı nedenleri: İş yoğunluğu. Temyiz süreçleri. Yetersiz personel. Yasal düzenlemeler. Ekonomik ve sosyal sorunlar. Yargı bağımsızlığı eksikliği. Ayrıca, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun da belirttiği gibi, "Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir; temele taş bulmak gecikebilir, hatta devlete baş bulmak dahi gecikebilir ama adalet gecikmez, tez verilmelidir".

"İtham Ediyorum" ifadesi iki farklı bağlamda kullanılabilir: 1. Hukuki Anlamda: Birini suçlamak, zan altında bırakmak anlamına gelir. 2. Film Adı: 1972 yapımı bir Türk filmine de bu isim verilmiştir.

Vergide ödeme gücü ilkesi, verginin, ödeyen kişinin sahip olduğu servet veya gelire bağlı olarak, yani ödeme gücüne göre belirlenmesi anlamına gelir. Bu ilkeye göre, geliri yüksek olan bireylerin nispi olarak daha yüksek oranda vergi ödemeleri, vergi yükünün adil bir şekilde dağıtılması için gereklidir.