Rücu sanatının en güzel örneği olarak, 19. yüzyılda Mora’da doğup büyüyen Sümbülzade Vehbi’nin bir şiiri gösterilir. Rivayete göre, padişahın “Bana öyle bir beyit söyle ki ilk satırın sonunda ‘cellât!’ diye bağırırken, ikinci satırın sonunda sana bir kese altın vereyim” emri üzerine Sümbülzade Vehbi, divan edebiyatının en güzel ve en eğlenceli rücu örneğini yazmıştır. Bu şiirin bir kısmı şu şekildedir: > Bezm-i hamam edelim, sürtüştürem ben sana, Kese ile sabunu, rahat etsin cism-ü can. > > İlk Dize: Azm-u hamam edelim, sürtüştürem ben sana... > Lal-u şarap içirem ve ıslatup geçirem, Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahşan. > > İlk Dize: Lal-u şarap içirem ve ıslatıp geçirem... > Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır? Lale ile sümbülü kâkülüne nevcivan. > > İlk Dize: Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?.. > Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam, Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan. > > İlk Dize: Diz çökerek önüne ılık ılık akıtam... > Salınarak giderken, ardından ben sokayım, Ard eteğin beline, olmasın çamur aman. > > İlk Dize: Salınarak giderken arkandan ben sokayım... > Kulaklarından tutup, dibine kadar sokam, Sahtiyan çizmelerin, olasın yola revan. > > İlk Dize: Kulaklarından tutam, dibine kadar sokam... > Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç, Düşmanın bağrına hançerimi nagihan. > > İlk Dize: Öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç... > Herkese vermektesin, bir de bana versen, Avuç avuç altını, olsun kulun şaduman. > > İlk Dize: Herkese vermektesin, bir de bana versene... > Eğer