Göç Destanı, Uygur Türkleri'nin kutsal bir taşı Çinlilere vermelerinin ardından Tanrı tarafından cezalandırılmalarını ve bunun sonucunda anavatanlarını terk etmek zorunda kalmalarını anlatır. Destana göre olaylar şu şekilde gelişir: Uygurların vatanında "Hulin" isimli bir dağ vardır ve bu dağdan Tula ve Selenge isimli iki ırmak akar. Bir gece, oradaki bir ağacın üzerine ilahi bir ışık iner ve ağacın gövdesinde şişkinlik oluşur. Dokuz ay on gün sonra şişkinlik üzerinde beş çocuk görünür. En küçükleri olan Buğu Han büyüyünce hükümdar olur ve ülke zengin, halk mutlu olur. Daha sonra Yulug Tigin isimli bir prens hakan olur ve Çinlilerle savaşlara son vermek için oğlu Gali Tigin’i bir Çin prensesiyle evlendirmeye karar verir. Çinliler, prensese karşılık "Kutlu Dağ" adını taşıyan kayayı isterler ve Gali Tigin kayayı verir. Çinliler kayayı götürmek için kayanın etrafında ateş yakar, kaya kızınca üzerine sirke dökerler ve kaya ufak parçalara ayrılır. Memleketteki bütün kuşlar ve hayvanlar, kayanın gidişine kendi dilleriyle ağlarlar. Bundan yedi gün sonra Gali Tigin ölür ve kıtlık, kuraklık başlar. Uygurlar, yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda kalırlar.