• Buradasın

    Foucault panoptikonu neden eleştirdi?

    Yazeka

    Arama sonuçlarına göre oluşturuldu

    Michel Foucault, panoptikonu bireylerin özgürlüğünü kısıtladığı ve onları görünmez normlar hapishanesinde yaşamaya zorladığı için eleştirmiştir 5.
    Foucault'ya göre panoptikon, bireylerin davranışlarını içselleştirilmiş gözetimle sürekli denetim altında tutmayı hedefler 5. Bu durum, fiziksel cezalandırmaya gerek kalmadan bireylerin kendi üzerlerinde denetim kurmalarına yol açar 5.
    Foucault, panoptikonun sadece bireyleri baskı altına almakla kalmadığını, aynı zamanda onların düşüncelerini, davranışlarını ve kimliklerini biçimlendirdiğini savunur 5.
    Ayrıca, panoptikonda bireylerin yaşam biçimlerinin belirli normlar çerçevesinde olması gerektiği ve bu normlara uymayanların "uyumsuz", "anormal" ve "öteki" olarak damglandığı eleştirisi de yapılmıştır 13.
    Foucault'nun panoptikon eleştirisinin temelinde, bireylerin öznel deneyimlerini yaşayamadıkları ve kimliklerinin dayattığı sınırları aşamadıkları görüşü de yer alır 4.
    5 kaynaktan alınan bilgiyle göre:

    Konuyla ilgili materyaller

    Foucault disiplin ve ceza ne anlatıyor?

    Michel Foucault'nun "Disiplin ve Ceza" adlı eseri, modern çağda batıda uygulanan cezalandırma sistemlerini sosyal ve teorik açıdan irdeler. Foucault'ya göre hapishaneler, suçluları hümaniter bir anlayışla cezalandırmak amacıyla yaratılmamıştır. Eserde ele alınan bazı konular: Kültürel değişimler ve suç algısı: Kültürel değişimler, neyin suç olup olmadığını etkiler. İktidarın beden üzerindeki etkisi: İktidar, bedeni işkence edilen bir formdan çıkararak disiplinize eder. Panoptikon metaforu: Panoptikon, bireylerin davranışlarını düzenleyen ve onları uyumlu hale getiren bir mekanizmadır. Zamansallaştırma: Bireylerin düşünce, tutum ve davranışları, zamanın sosyal düzenlenmesi içinde disiplin ve kontrol edilir. Foucault, iktidarın doğrudan baskı yoluyla değil, bilgi, gözetim ve normlar aracılığıyla işlediğini savunur.

    Foucaulta göre hapishane neden fabrikaya benzer?

    Foucault'ya göre hapishane, fabrikaya benzer çünkü her iki kurumda da disiplin ve gözetleme gibi benzer iktidar teknikleri uygulanmaktadır. Foucault, on dokuzuncu yüzyıl sanayi kapitalizminde, fabrikalarda, bürolarda, hastanelerde ve okullarda iktidarın beden üzerinde değil, daha çok içselleştirilmiş bir şekilde uygulandığını savunur.

    Foucault neyi savunur?

    Michel Foucault'nun savunduğu bazı temel fikirler şunlardır: Hakikat ve bilgi: Hakikat, iktidar ilişkileri ile iç içe geçmiş bir prosedürdür ve tarihsel süreç içinde değişir. İktidar: İktidar, her yerde var olan ve karmaşık stratejik süreçlerle işleyen bir yapıdır; merkezi bir otorite gerektirmez ve direnişle bir arada var olur. Özne: Özne, toplumsal ilişkiler ve söylemsel pratikler içinde oluşur; faillik ve nedensellik atfedilemez. Disiplinci iktidar: Modern iktidar, bireyleri normalleştirici ve denetleyici bir yapı ile kontrol eder; bu, panoptikon gibi mimari yapılarda ve toplumsal kurumlarda kendini gösterir. Kendilik etiği: Bireyler, kendi yaşamlarını bir sanat eseri gibi şekillendirebilir ve ahlaki özneler haline gelebilir. Foucault, aynı zamanda Marksizm ve varoluşçuluk gibi akımlara karşı çıkmış, Nietzsche ve Heidegger'in düşüncelerinden etkilenmiştir.

    Foucaulda göre özne nedir?

    Foucault'ya göre özne, toplumu, iktidar ilişkilerini ve bunların tarihini her alanda yaşayan ve yaşatan aktif eyleyenleri anlatır. Öznenin bazı özellikleri: Tarihsel ve koşullu: Özne, verili bir konjonktür içinde bütün tanım ve sınırlarıyla var edilir ve sürekli bir değişim ve oluşumun sonucudur. İktidarla ilişki içinde: Özne, iktidar tarafından şekillendirilir ve aynı zamanda iktidarı yeniden üretir. Kendilik pratikleri: Özne, kendi kendini denetler, dönüştürür ve iç ve dış dünyasını organize eder. Çoklu söylemlerin ürünü: Farklı tarihsel kesitlerin söylemleri ve iktidar yapıları, birbirinden farklı özneler yaratır. Foucault, özne kavramını bedenden ve iktidardan ayrı düşünmez; iktidar, öznenin bedeni üzerinden değerlerine, söylemlerine ve davranışlarına etki eder.

    Foucaulda göre iktidar nedir?

    Foucault'ya göre iktidar, çok boyutlu ve karmaşık bir yapıya sahiptir; yalnızca devlet veya mülkiyet üzerinden değil, aynı zamanda güç ilişkileri ve stratejik etkileşimler üzerinden de anlaşılır. Bazı temel özellikleri: Her yerde varlık: İktidar, her yerde bulunur ve çeşitli mikro iktidarlardan makro iktidarlara kadar farklı biçimlerde ortaya çıkar. Üretkenlik: Yaşamı destekleyen ve güçlendirmeye yönelik bir yapıdır; pozitif bir güç olarak bireyleri disipline eder ve nüfusun düzenlenmesini sağlar. İlişkisellik: Davranışları ve olası sonuçları yönlendiren bir strateji olup, iki güç ilişkisi arasında karşılıklı bir etkileşim ve yapılandırma biçimidir. Bilgi ile ilişki: İktidar, bilgi üretir ve bu bilgi, iktidarın etkilerini yaratır; bilgi ve iktidar birbirini karşılıklı olarak belirler. Foucault'ya göre iktidar, yalnızca özgür özneler üzerinde ve onların özgürlüğü çerçevesinde işleyebilir; bu nedenle iktidarı kötü olarak görmek yerine, onun yönetim ve yapılandırma ilişkisinin tek yönlü hale geldiği durumlarda tahakküm olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunur.

    Habermas ve Foucault neyi tartışıyor?

    Habermas ve Foucault'nun tartışması, demokrasi ve sivil toplum kavramlarının farklı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Habermas, sivil toplumu, demokrasinin filizlenebileceği bir alan ve iletişimsel mantığın merkezi olarak görür. Foucault ise sivil toplumun iktidardan azade bir alan olmadığını, aksine iktidar mücadelesinin kalbinde yer alan dinamik ve çelişkili bir alan olduğunu savunur.

    Foucault biyopolitika nedir?

    Michel Foucault'nun yorumuyla biyopolitika, modern toplumlarda "özne"yi kuran ve dönüştüren bir mekanizma olarak iktidarı, iktidarı kuran ve sürdüren enstrümanları ve iktidarın işleyişini çözümlemek üzere geliştirilen açıklamaların adıdır. Biyopolitika, yaşamın yönetimi üzerine odaklanır ve iktidarın, nüfusları kontrol etme ve yönlendirme biçimlerini inceler. Foucault'ya göre biyopolitika, 18. yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan kapitalizmin, ilk olarak iş gücündeki üretici kuvveti sosyalleştirmesiyle önem kazanmıştır. Foucault, biyopolitikanın eski disiplinci iktidar modeline göre baskıcı ve sınırlandırıcı olmadığını, aksine bedeni güçlendirmek, koordine etmek ve denetlemek zorunda olduğunu belirtir. Ancak Foucault, insan bedenini yaşatma üzerinden şekillenen biyopolitikanın, ırkçı düşünce yapısında, ölüm ve öldürme eylemlerini de kullanabildiğini ifade eder. Biyopolitika terimi, ilk kez Foucault tarafından 1974'te bir derste kullanılmıştır.