Komünizm

"Viva la Muerte" (Yaşasın Ölüm) filmi, İspanya İç Savaşı'nın sonlarına doğru geçen bir hikayeyi anlatır. Filmin konusu, Fando isimli bir çocuğun babasını bulmak için yaptığı arayışları etrafında döner.

Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) lideri, farklı dönemlerde çeşitli kişiler olmuştur: 1. Vladimir İlyiç Lenin (8 Kasım 1917 - 3 Nisan 1922). 2. Joseph Stalin (3 Nisan 1922 - 16 Ekim 1952). 3. Nikita Kruşçev (7 Eylül 1953 - 14 Ekim 1964). 4. Leonid Brejnev (14 Ekim 1964 - 10 Kasım 1982). 5. Yuri Andropov (12 Kasım 1982 - 9 Şubat 1984). 6. Konstantin Çernenko (13 Şubat 1984 - 10 Mart 1985). 7. Mihail Gorbaçov (11 Mart 1985 - 24 Ağustos 1991).

Antonio Gramsci, faşizme karşı mücadelede birleşik cephe politikasını savundu. Gramsci'nin faşizme karşı diğer mücadele yöntemleri şunlardır: Fabrika konseyleri hareketi: Gramsci, işçi sınıfının iktidarı ele geçirmek için fabrika konseyleri aracılığıyla örgütlenmesini savundu. Siyasi parti faaliyetleri: İtalyan Komünist Partisi'nin genel sekreteri olarak görev yaparken, partiyi sekterlikten uzaklaştırarak Bolşevikleşme ve güçlenme yoluna soktu. Hapishanede çalışmalar: Faşist gardiyanlar tarafından rahatsız edildiği tek kişilik hücresinde, devrim davasına bağlı kalarak sayısız kitap okudu ve el yazısıyla notlarını kaleme aldı.

Evet, Hearts of Iron IV oyununda komünist Türkiye seçeneği bulunmaktadır.

"Komünistlere Bir Çift Söz" şiiri, Nazım Hikmet tarafından komünistlere hitaben yazılmıştır.

ABD ve SSCB, ideolojik ve siyasi farklılıklar nedeniyle savaştı. Temel nedenler: - Kapitalizm ve komünizm: ABD, kapitalist ve demokratik bir sistemi savunurken, SSCB komünist bir rejimi benimsedi. - Güvenlik kaygıları: SSCB, batı sınırlarında tampon bölge oluşturarak güvenliğini sağlamaya çalıştı, bu da ABD tarafından tehdit olarak algılandı. - Ekonomik yardımlar: ABD'nin Marshall Planı ile Batı Avrupa'ya yaptığı ekonomik yardımlar, SSCB tarafından kendi çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak görüldü. Bu farklılıklar, iki süper güç arasında doğrudan bir askeri çatışma yerine, vekalet savaşları ve nükleer silahlanma yarışı gibi yollarla çekişmeye yol açtı.

Komünizm ve komün kavramları farklı anlamlara sahiptir. Komünizm, üretim araçlarının ortak mülkiyet üzerine kurulduğu, devletin ve parasal değerin olmadığı, herkesin eşit sayıldığı siyasal ve ekonomik bir ideolojidir. Komün ise, bir grup insanın ya da toplumun kendi arasında ortak bir şekilde üretim yapması ve ürettiklerini tüketmesi anlamına gelir.

Evet, Rosa Lüksemburg komünistti. O, Polonyalı Marksist, filozof, ekonomist ve devrimci sosyalist olarak tanınmaktadır.

"Bir, İki, Üç" (1961) filmi, Batı Berlin'de bir kola firmasında çalışan bir adamın hikayesini anlatır. Bu adam, patronunun kızını bir komünistle evlenmekten vazgeçiremezse işinden kovulacaktır. Film, bu süreçte gelişen olayları ve adamın yaşadığı zorlukları konu alır. Ayrıca, komünizm-kapitalizm zıtlığını ve Soğuk Savaş dönemini de ele alır.

"Sevme Sanatı: Michalina Wislocka'nın Hikayesi" (Sztuka kochania: Historia Michaliny Wisłockiej) jinekolog ve seksolog bir Polonyalı'nın Komünist yönetim sırasında tabulara meydan okuyarak aşk ve seks konulu kitabını yayınlama mücadelesini anlatıyor.

Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu dünyada kapitalizm ve komünizm ideolojileri vardı. - Kapitalizm, ABD ve Batılı müttefikleri tarafından temsil ediliyordu ve serbest piyasa ekonomisi ile liberalizmi savunuyordu. - Komünizm, Sovyetler Birliği ve müttefikleri tarafından savunuluyordu ve kumanda ekonomisine ve Marksist prensiplere dayanıyordu.

Pablo Neruda, komünist bir şair ve politikacıdır.

Yunanistan Komünist Partisi (KKE), Yunanistan'daki genel seçimlerde tek başına bir ittifak içinde yer almak yerine oyların %7,17'sini alarak bağımsız bir parti olarak yarışmıştır.

Anarşist ve komünist arasındaki temel farklar şunlardır: 1. Yönetim Biçimi: Anarşistler, tamamen devletsiz bir toplum hayal ederler ve bireysel özgürlükleri savunurlar. 2. Sınıfsız Toplum: Komünistler, sınıfsız bir toplum hayali kurarlar ve özel mülkiyeti reddederler. 3. Devrim Yolu: Komünistler, proletarya önderliğinde silahlı devrimle kapitalist hükümeti devirmeyi ve sınıfsız bir toplum kurmayı amaçlarlar.

Sefaletin Felsefesi kitabı, Pierre-Joseph Proudhon tarafından kapitalist iktisadın çelişkilerini ve yarattığı yoksulluğu ortaya sermek amacıyla yazılmıştır. Proudhon, bu eserde ekonomik görüşlerinin temellerini atmış ve siyasal iktisat, sosyalizm ve komünizm üzerine eleştiriler yapmıştır.

"Kommunist" (1958) filmi, 1919 yılında Rus İç Savaşı sırasında bir grup işçinin bir kasaba inşa etmek için Taiga'nın ortasına trenle gelmesini anlatıyor. Filmin ana karakteri Vasili Gubanov, Komünist Parti üyesi bir Kızıl Ordu gazisidir ve inşaat projesinde depo şefi olarak görevlendirilir. Hikaye, komünist ideallere bağlı genç bir adamın, tedarik sıkıntıları, devrim ve savaş vurguncuları karşısında bir elektrik santralini tamamlama mücadelesini canlandırıyor.

Çin'de komünist partinin var olmasının birkaç nedeni vardır: 1. Tarihsel ve İdeolojik Temeller: Çin Komünist Partisi (ÇKP), 1921 yılında Marksist-Leninist ideolojiye dayanarak kuruldu ve Çin'in bağımsızlık mücadelesi, iç savaş ve modernleşme sürecinde merkezi bir rol oynadı. 2. Toplumsal Dönüşüm: ÇKP, toprak reformları ve sanayileşme programlarıyla Çin toplumunu kökten dönüştürdü ve sosyalist bir yapı oluşturdu. 3. Siyasi Kontrol: ÇKP, bugün de Çin'in yönetiminde merkezi bir rol oynamakta ve tüm devlet kademelerinin kontrolünü elinde tutmaktadır. 4. Uluslararası Etki: ÇKP, dünya genelindeki anti-emperyalist hareketlere ilham vermiş ve Küresel Güney'de sosyalist düşüncenin yayılmasına katkıda bulunmuştur.

Pablo Picasso, 20. yüzyılın en ünlü komünist ressamlarından biri olarak kabul edilir.

"Şeytanın Tangosu" (Sátántangó), Macar yazar László Krasznahorkai'ın ilk romanıdır ve komünist dönemin sonlarına doğru Macaristan'da geçen bir hikayeyi anlatır. Roman, terk edilmiş bir tarım kooperatifinde yaşayan yaklaşık 10 kişinin hayatını konu alır. Bir gün, öldükleri sanılan karizmatik İrimias ve arkadaşı Petrina'nın geri döndüğü söylentisi yayılır.

1974 yapımı "Swept Away" filmi, Lina Wertmüller tarafından yönetilen bir romantik dramadır. Filmin konusu, Akdeniz Denizi'nde arkadaşlarıyla birlikte yat tatili yapan zengin bir kadının, botla denize açılmakta ısrar etmesi üzerine gelişen olayları anlatır. Kapitalizm ve komünizm üzerine sürekli tartışan ikilinin zıt hayat görüşleri, adanın zorlu koşullarında yakınlaşmalarına neden olur.