Göl

Van Gölü'nün altında çeşitli kalıntılar ve oluşumlar bulunmaktadır: Urartu Kalesi: Gölün altında, 3 bin yıllık bir Urartu kalesi keşfedilmiştir. Mikrobiyalit Yapılar: Gölün tabanında, "su altı peribacaları" olarak da bilinen büyük mikrobiyalit oluşumlar bulunmaktadır. Batik Rus Gemisi: 1915 yapımı "Akdamar Şilebi" adlı batık bir Rus gemisi de gölün altında yer almaktadır. Antik Yerleşim: Adilcevaz açıklarında, yaklaşık 30 haneli bir antik yerleşim yeri kalıntıları bulunmuştur. Ayrıca, Van Gölü'nde efsanevi "Van Gölü Canavarı" iddiaları da bulunmaktadır, ancak bu iddialar bilimsel olarak doğrulanmamıştır.

Salda Gölü'nün hikayesi şu şekilde özetlenebilir: Mitolojik Kökenler: Yerel efsanelerde Salda Gölü, tanrıların dinlenme yeri olarak anılır ve ruhsal arınma ile iyileştirici güçlere sahip olduğuna inanılır. Tarihî İzler: Göl, Hierapolis ve Laodikya gibi antik kentlerin yakınında yer alır ve kervan yolları üzerinde tüccarların dinlenme noktası olarak kullanılmıştır. Doğal Özellikler: Salda, Türkiye'nin en temiz ve en derin göllerinden biridir. Bilimsel İlgi: Göl, Mars yüzeyi ile benzer jeolojik özelliklere sahip olması nedeniyle bilim insanlarının ilgisini çeker. Kültürel Miras: Göl çevresindeki Yörük kültürü, organik yerel lezzetler sunarak bölgenin kültürel dokusuna katkı sağlar. Ekolojik Zenginlik: Salda, endemik bitki ve hayvan türlerine ev sahipliği yapar. Salda Gölü, doğal güzellikleri, mitolojik anlatıları ve tarihî derinlikleriyle ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim sunar.

Sapanca Gölü'nün en yüksek seviyesi 32,29 metre olarak ölçülmüştür. Göl seviyesi kış ve ilkbahar aylarında yükselirken, yaz ve sonbahar aylarında düşüş gösterir.

Baykal Gölü'nün suyu, dışarıdan tortu girişi olmaması ve doğal bir girişi bulunmaması nedeniyle temizdir. Ayrıca, gölün filtrasyonunda Epischura adı verilen küçük kabuklular görev yapar; bu canlılar, algler ve bakterileri süzerek suyun temiz kalmasına yardımcı olur. Ancak, son yıllarda çevredeki sanayileşme ve orman yangınları nedeniyle gölün kirlenme riski arttığı belirtilmiştir.

Sapanca Gölü'nde su seviyesi, kış ve ilkbahar mevsimlerinde yağışların artmasıyla yükselir. 2025 yılında Sapanca Gölü'nde su seviyesinin yükseldiği gözlemlenmiştir. Ancak, 2025 yılı Ağustos ayının başında yapılan ölçümlerde su seviyesinin 29,80 metreye gerilediği ve kritik seviyeye düştüğü belirtilmiştir. Sapanca Gölü'ndeki su seviyesinin değişimini takip etmek için yerel yetkililerin açıklamalarını ve güncel haberleri incelemek önemlidir.

Baykal Gölü'nün tehlikeli olmasının bazı nedenleri: Kirlilik: Son 15-20 yılda atık maddeler, orman yangınları, sanayileşme ve çevredeki faaliyetler nedeniyle göl kirlenmektedir. Yosun Tehlikesi: Gölde bir tür yosun kendini adapte etmiş ve bu durum uzmanlar tarafından tehlike olarak görülmektedir. Tektonik Aktivite: Baykal Gölü, aktif bir tektonik bölgede yer almakta ve sık sık depremler yaşanmaktadır.

Beyşehir Gölü'nün kirlenmesinin bazı nedenleri: Tarımsal faaliyetler: Göl çevresinde yoğun olarak kullanılan kimyasal gübreler ve zirai ilaçlar, gölün kimyasal yapısını bozmakta ve kirliliğe yol açmaktadır. Evsel ve sanayi atıkları: Beyşehir Gölü Havzası'ndaki yerleşim birimlerinin ve sanayi kuruluşlarının büyük bir kısmında arıtma sistemi bulunmamaktadır. Tarımsal sulama: Aşırı tarımsal sulama, gölden yapılan su çekimlerini artırarak su seviyesini düşürmekte ve kirliliğin gölün derinliklerine nüfuz etmesine yol açmaktadır. Çürümeler: Göl tabanında biriken otların çürümesi, gazların birikmesine ve oksijensiz bir ortam oluşmasına neden olmaktadır. Bu faktörler, Beyşehir Gölü'nün su kalitesini olumsuz etkileyerek sağlık açısından tehlikeli durumlara yol açmaktadır.

Kars Çıldır Gölü'nde yüzülmesi önerilmez. Çıldır Gölü, yüksek rakımı ve soğuk iklim koşulları nedeniyle çoğu zaman soğuk su sıcaklıklarına sahiptir. Yaz aylarında bile gölün suları oldukça serin kalabilir, bu yüzden yüzme için daha çok sıcak iklim koşullarına sahip gölleri tercih etmek daha yaygındır.

Eğirdir Gölü'nün tehlikeli olmasının bazı nedenleri: Alg Patlaması ve Müsilaj: Gölde aşırı kirlilik ve kuraklık nedeniyle alg patlaması ve müsilaj oluşumu gözlemlenmektedir. Su Seviyesi Kaybı: Gölün su seviyesi hızla düşmekte, bu da su kaybının yüzde 70'e ulaşmasına ve gölün ikiye bölünme tehlikesine yol açmaktadır. Ekolojik Dengenin Bozulması: Tarımsal faaliyetler ve diğer insan etkileri, gölün ekosistemini bozmakta, yerli balık türleri tehdit altında kalmaktadır. Kirlilik: Kimyasal ve sanayi atıkları, gölü kirletmekte, suda çözünmüş oksijen miktarını azaltmaktadır. Bu sorunların çözümü için bilimsel çalışmalar, kamu kurumları ve yerel yönetimlerin iş birliği içinde kapsamlı bir eylem planı oluşturması gerekmektedir.

Burdur'un bir ilçesi olan Çavdır'ın meşhur olan bazı özellikleri şunlardır: Dengere Camii: Çavdır sınırları içinde yer alan, Osmanlı Dönemi'ne ait tarihi bir camidir. Canlı hayvan pazarı: Çavdır, Göller Bölgesi'nin en büyük hayvan pazarına ev sahipliği yapar ve ülkenin birçok yerinden alıcı ve satıcıları buluşturur. Doğal güzellikler: Çavdır Gölü, Harmancık Kanyonu, Kocaaliler Lavanta Bahçeleri ve İncirli Mağarası gibi doğa harikaları bulunur. Tarım ve hayvancılık: Anason, buğday, haşhaş, çörek otu üretimi ve otomatik av tüfeği ile yedek parça imalatı ile tanınır. Söğüt beldesi: Tandır, kavurma ve oğlak kebabı gibi yöresel lezzetlerin tadına bakılabilir.

Uzungöl'ün hikayesi şu şekilde özetlenebilir: Oluşumu: Uzungöl, Haldizen Deresi'nin önünün heyelan sonucu kapanmasıyla oluşmuştur. İlk Yerleşim: Bölgedeki ilk kalıcı yerleşimin Rumlar tarafından 1650'li yıllarda kaydedildiği ve "Şerah" adıyla anıldığı bilinmektedir. Osmanlı Dönemi: Osmanlı döneminde bölge, hem yaylacılık hem de hayvancılıkla uğraşan halkın yaz aylarında uğrak noktası haline gelmiştir. Modern Dönem: 1948 yılında Çaykara'nın ilçe olmasıyla Uzungöl, bu ilçenin sınırları içinde kalmıştır. Turizm: Son yıllarda Uzungöl, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çeken bir doğa turizmi merkezi haline gelmiştir. Ayrıca, 1965 yılında devletin iskan politikası nedeniyle, Uzungöl'deki bazı yerleşimcilerin Van'a göç etmek zorunda kaldığı da bilinmektedir.

Abant, her mevsim farklı bir güzelliğe sahiptir. Kışın, Abant’ta kar yağdığında ağaçlar ve göl bembeyaz bir örtüyle kaplanır. Yaz ve ilkbaharda ise kamp kurmak, doğa yürüyüşü yapmak gibi aktiviteler yapılabilir.

Uluabat Gölü'nde yaşayan bazı balık türleri şunlardır: Cyprinidae familyası üyeleri: Cyprinus carpio (sazan); Carassius gibelio; Vimba vimba; Alburnus alburnus; Blicca björkna; Scardinius erythrophthalmus; Rutilus rutilus. Diğer türler: Tinca tinca (kadife); Mugil cephalus (kefal); Egrez; İnci; Tatlısu kolyozu; Turna; Havuz. Ayrıca, gölde Cobitis sp., S. glanis, E. lucius, A. maeotica, M. cephalus, Sygnathus sp. ve A. anguilla gibi türler de bulunmaktadır.

Beyşehir Gölü'nde su seviyesinin düşmesinin birkaç nedeni vardır: Kuraklık ve az yağış: Bölgede yaşanan kuraklık ve azalan yağışlar, gölün su seviyesini olumsuz etkilemektedir. Tarımsal sulama: Yaz döneminde artan tarımsal sulama ihtiyaçları, gölden çekilen su miktarını artırmaktadır. Buharlaşma: Sıcak yaz aylarında artan buharlaşma, su kaybına yol açmaktadır. Su akışının engellenmesi: Gölü besleyen akarsuların önüne yapılan baraj ve bentler, suyun doğal akışını engelleyerek göle ulaşan su miktarını azaltmaktadır. Kanalizasyon ve tarımsal atıklar: Çevre köylerin kanalizasyon atıkları ve tarımsal ilaçlar ile gübreler, gölü kirletmekte ve su kalitesini düşürmektedir.

Abant Gölü'nde yaşayan başlıca balık türleri şunlardır: Alabalık (Salmo trutta fario). Sazan balığı (Cyprinus carpio). Gölde yüzücü balık (Pseudorasbora parva). Çipura (Sparus aurata) ve levrek (Dicentrarchus labrax). Ayrıca, Abant Gölü'nde endemik bir balık türü olan Abant alası da bulunmaktadır.

Ohrid Gölü'nün suyu, her 3 yılda bir tamamen yenilendiği için temiz kabul edilir. Ohrid Gölü'nün temizliğine katkıda bulunan diğer faktörler arasında: Düşük insan etkisi: Gölde balık avlamak yasaktır; sadece belirli balık türlerinin avlanmasına izin verilir. Doğal kaynaklar: Göl suyunun %20'sinden fazlası, 150 metre daha yüksekteki Prespa Gölü'nden gelir. Ekolojik denge: Göl, 200'den fazla endemik balık türüne ev sahipliği yapar.

Salda Gölü'ne girilmesinin yasak olmasının bazı nedenleri: Ekolojik risk: Göl, kapalı bir havza olduğu için insanların taşıdığı ter, güneş kremi ve diğer kirleticiler gölde birikiyor ve bu durum ekolojik dengenin bozulmasına neden oluyor. Güvenlik riski: Göl tabanının bazı noktalarında bulunan kaygan zemin ve ani derinlik değişimleri, insan hayatı için ciddi risk oluşturuyor. Salda Gölü Koruma Derneği, göle girişin tamamen yasaklanması ve serbest yüzme alanı uygulamalarının kaldırılması çağrısında bulunuyor.

Bolu Seben, doğal ve tarihi güzellikleriyle öne çıkan bir ilçedir. Doğal güzellikler: Seben Gölü: Çevresi yeşil alanlar ve dağlarla çevrili, piknik, kamp ve doğa yürüyüşü için ideal bir göl. Haccağız Yaylası ve Gerenözü Yaylası: Doğa tutkunları için uygun yaylalar. Alpagut Yaylası, Dedeler Yaylası, Hoçaş Yaylası: Yürüyüş, kamp ve doğa fotoğrafçılığı için uygun yaylalar. Tarihi yapılar: Seben Solaklar Kaya Evleri: Frigyalılar dönemine uzanan tarihiyle ilgi çeken kaya evleri. Çeltikdere Bizans Kilisesi: Bizans döneminden kalma tarihi bir yapı. Muslar Mağaraları: Kaya içlerine oyulmuş yapısıyla dikkat çeken mağaralar. Ayrıca, sıcak su kaynaklarıyla bilinen Pavlu Kaplıcaları da sağlık turizmi açısından önemli bir yere sahiptir.

Çıldır Gölü'nün suyunun siyah olmasının nedeni, alg patlaması olabilir. Ayrıca, gölün çevresindeki tarım alanlarında kullanılan tarımsal kimyasalların (özellikle yüksek oranda azot içeren gübrelerin) bilinçsizce kullanılması da göl üzerindeki olumsuz etkilerden biri olabilir. Çıldır Gölü'nün suyunun siyah olmasıyla ilgili başka bir bilgi bulunamamıştır.

İznik Gölü'nde balık popülasyonunun azalmasının birkaç nedeni vardır: Kirlilik: Göl, evsel, sanayi ve tarımsal kirlilik baskısı altındadır. Yeraltı suyu kullanımı: Yeraltı sularının aşırı kullanımı, ekolojik yapıyı olumsuz etkilemektedir. Kuraklık: Küresel ısınma ve yağışların azalması nedeniyle gölde su seviyesi düşmekte ve çekilme yaşanmaktadır. Bilinçsiz sulama: Bölgedeki tarım arazilerinin bilinçsiz sulanması da göldeki su kaybına katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, geçmişte görülen bir mantar hastalığı nedeniyle kerevit popülasyonu azalmış, ancak son yıllarda yeniden artış göstermiştir.