Ayasofya

Parmak taşları, çeşitli yerlerde bulunabilir: Online Alışveriş Siteleri: Örneğin, Alibaba.com'da farklı türlerde parmak taşları satılmaktadır. Doğal Taş Mağazaları: Doğal taşlarla yapılan takı ve aksesuarlar, özel mağazalarda veya online platformlarda bulunabilir. Ayrıca, bazı doğal taşlar yerkabuğunun çeşitli katmanlarında, kayaların arasında, sıcak su kaynaklarının etrafında veya volkanik oluşumlarda yer alır. Ayasofya'daki parmak taşı ise Ayasofya Müzesi'nde, merkezi bir konumda sergilenmektedir.

Evet, Ayasofya'nın full HD görüntüleri mevcuttur. Ayasofya'nın full HD görüntülerine şu platformlardan ulaşılabilir: istockphoto.com. pixabay.com. youtube.com. pexels.com.

Ayasofya Camii'nin halılarını Özkul Halı Fabrikası üretmiştir. Halıları üreten şirketin yönetim kurulu başkanı Ali Rıza Özkul, halıların yüzde yüz yerli yünden ve en üst kalite standartlarında üretildiğini belirtmiştir.

Ayasofya Camii'nin halılarının toplam alanı 4.000 metrekaredir. Açılış tarihine kadar döşenecek kısım ise 2.000 metrekaredir.

Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi'nde şunlar bulunmaktadır: Ayasofya'nın 1700 yıllık tarihi. Dört önemli dönem. Tarihi eserler. İlk kez sergilenen eserler. Sarnıç.

Ayasofya'nın teknik çizimini Trallesli Anthemius ve Miletli İsidoros yapmıştır. Bu iki mimar, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında inşa edilen Ayasofya'nın tasarım ve inşaat sürecini yönetmek üzere görevlendirilmiştir.

Sultan Ahmet Camii'nin 6 minareli olmasının nedeni olarak şu efsane anlatılmaktadır: Dönemin padişahı I. Ahmet, caminin minarelerinin altından yapılmasını istemiş, ancak mimar Sedefkar Mehmet Ağa, altından minarelerin maliyetinin yüksek olacağını düşünerek "altın" kelimesini "altı" olarak anlamış ve camiyi 6 minareli inşa ettirmiştir. Gerçekte ise, Sultan Ahmet Camii, Osmanlı mimarisinin ilk 6 minareli camisidir ve bu özellik başka camide yoktur. Diğer bir rivayete göre, padişahın, Mekke'deki Kabe'nin de 6 minareli olması nedeniyle, Sultanahmet Camii'nin 6 minareli olmasını Kabe'ye saygısızlık olarak değerlendirdiği ve mimarın Kabe'ye giderek 1 minare daha eklettiği söylenir.

Ayasofya yer altı tünellerinin ne zaman açılacağı konusunda kesin bir tarih vermek mümkün değildir. Ayasofya Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Fırat Diker, çalışmaların 1-2 yıl içinde tamamlanabileceğini belirtmiştir. Ancak, bu tür büyük ölçekli restorasyon ve temizlik çalışmalarının süresi, karşılaşılan bulgulara ve yapıların durumuna bağlı olarak değişebilir. Çalışmalar, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir ve tamamlandığında, yer altı yapılarının bir kısmı ziyarete açılabilecektir.

Ayasofya'nın sırrının özeti, yapının tarih boyunca barındırdığı çeşitli efsaneler ve gizemler olarak tanımlanabilir. Bu efsanelerden bazıları şunlardır: Kıyametin tarihi: Güney girişteki bir sütunda kıyametin kopacağı tarih yazılıdır. Tabutun sırrı: Ayasofya'nın orta kıble kapısı üzerindeki tabutun yerinden oynatılması, yapının yıkılmasına yol açacaktır. Deisis Mozaiği: Mozaikteki İsa figürünün aslında İsa olmadığı, sağ kaşı üzerindeki yara izinin 11 sayısını işaret ettiği ve bu izinin Pisagorcu Tarikat Üyesi Apollon'a ait olduğu söylenir. Taş kesilen balıklar: Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u kuşattığı sırada Ayasofya'daki papazlar balık kızartırken, tavadaki balıklar İstanbul'un fethedileceğini anlayınca taş kesilmiştir. Kıble yönüne çevrilmesi: Fatih Sultan Mehmet, ilk cuma namazını kıbleye doğru kılabilmek için Hz. Hızır'ın yardımıyla Ayasofya'nın yönünü değiştirmiştir.

Trallesli Anthemius (Anthemios Trallianus), MS 474 yılında Tralles'te (günümüzde Aydın, Türkiye) doğmuş ve MS 534 yılında Konstantinopolis'te (günümüzde İstanbul) ölmüş bir Doğu Romalı mimar ve matematikçidir. Başlıca özellikleri: Eğitim: Babası doktor Stephanus'tu ve Anthemios, iyi eğitimli bir aileden geliyordu. Meslek: Konstantinopolis'te geometri profesörü olarak görev yapmıştır. Eserler: En çok, Miletli İsidoros ile birlikte Ayasofya Katedrali'ni tasarlamasıyla tanınır. Katkılar: Matematik ve fizik alanlarında da çalışmalar yapmış, özellikle konik kesitler ve parabolün odak özellikleri üzerine çalışmalar gerçekleştirmiştir. Anthemios'un ölümünden sonra Ayasofya'nın yapımını İsidoros sürdürmüştür.

Anthemios ve İsidoros, Ayasofya'yı (Hagia Sophia) tasarlayıp inşa etmişlerdir. Bizans İmparatoru I. Justinianus'un emriyle, 532-537 yılları arasında inşa edilen Ayasofya, Anthemios ve İsidoros'un ortak eseri olarak dünya mimarisine büyük etki yapmıştır. Anthemios, Ayasofya'nın tasarımında model hazırlamış ve özellikle temellerle ilgilenmiştir. İsidoros, Ayasofya'nın inşasını tamamlamıştır. Ayrıca, Anthemios'un matematik ve fizik alanında çalışmalar yaptığı, İsidoros'un ise Arşimet'in eserlerinin önemli bir derlemesini hazırladığı bilinmektedir.

Hayır, Topkapı ve Ayasofya müzekartları aynı değildir. Müzekart, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze ve ören yerlerini ziyaret etmek için kullanılan bir karttır. Ayasofya için ise, Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi'ne Müzekart ile giriş yapılabilirken, Ayasofya Müzesi için ekstra bilet alınması gerekmektedir.

Ayasofya'nın payandalarının bir kısmı Doğu Roma İmparatorluğu döneminde, bir kısmı ise Osmanlı döneminde yapılmıştır. Osmanlı döneminde payandaları yapan bazı isimler: Mimar Sinan. Gaspare T. Fossati ve kardeşleri.

Ayasofya yer altı geçitlerinin kaça kadar açık olduğuna dair bilgi bulunamadı. Ancak, Ayasofya Camii'nin müze olarak ziyaret edilebilen üst katının her gün 09:00 - 19:30 saatleri arasında açık olduğu bilinmektedir. Ayasofya Camii ise 24 saat ziyarete açıktır.

Ayasofya'da birçok gizem bulunmaktadır. İşte bazıları: Dilek Sütunu: Hz. İsa'nın gözyaşlarıyla eridiğine inanılan bir sütun olup, üzerine baş parmak sokulup 360 derece çevrildiğinde dileklerin kabul olacağına inanılır. Kutsal Emanetler: Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği haç ve çiviler, Ayasofya'da gizli bir bölümde saklanmaktadır. Kaybolan Papaz: İstanbul'un fethi sırasında, kutsal kase ile birlikte bir kapıdan kaybolduğuna inanılan papaz efsanesi. Tabutun Sırrı: Ayasofya'daki orta kıble kapısının üzerindeki tabutun yerinden oynatılmasının Ayasofya'nın yıkılmasına yol açacağına inanılır. Deisis Mozaiği: Bu mozaikteki Hz. İsa figürünün aslında Pisagorcu Tarikat Üyesi Apollon'u temsil ettiği söylenir. Bu gizemler, Ayasofya'nın tarih boyunca nesilden nesile aktarılan efsaneleridir.

Ayasofya payandaları, yapının kubbesinin ağırlığı nedeniyle dışa doğru açılma tehlikesini önlemek amacıyla yapılmıştır. Bu sorun hem Doğu Roma döneminde hem de Osmanlı döneminde yaşanmış, dolayısıyla hem Bizans hem de Osmanlı mimarları tarafından payandalar eklenmiştir.

İsmail Bağış'ın "Ayasofya" kitabı 96 sayfadan oluşmaktadır.

Ayasofya'da otantik unsurların bulunmasının birkaç nedeni vardır: 1. Tarihi ve Kültürel Değer: Ayasofya, 6. yüzyıldan günümüze kadar ulaşan ve mimarlık tarihi açısından dünyada tek olma vasfına sahip bir yapıdır. Bu nedenle, yapının orijinalliği ve tarihi dokusu büyük önem taşır. 2. Dini ve Sembolik Anlam: Ayasofya, hem Hristiyanlık hem de İslamiyet için önemli bir sembol ve kutsal mekan olarak kabul edilir. Bu nedenle, içindeki mozaikler, freskler ve diğer dekoratif unsurlar, dini ve kültürel mirasın bir parçası olarak korunur. 3. Müze ve Türbe Fonksiyonları: Ayasofya, farklı dönemlerde cami, müze ve hanedan türbesi olarak kullanılmış ve bu da yapıya çeşitli otantik unsurların eklenmesine yol açmıştır.

Ayasofya'nın altında, toplam uzunluğu yaklaşık 1 kilometreyi bulan tüneller, mahzenler ve yer altı mezar yapıları bulunmaktadır. Bazı önemli yapılar: Hipoje: Ayasofya'nın inşası sırasında değil, M.S. 4. yüzyıla tarihlenen bir yer altı mezar yapısıdır. Kuzeydoğu cephesi önündeki mezar yapısı: Yerin 4 metre altında yer alır. Dış avlu altyapısı: 6. yüzyıla tarihlenen mahzen yapıları. Bu yapılar, bakımsızlık nedeniyle hasar görmüş olup, temizlik ve restorasyon çalışmaları planlanmaktadır.

Hagia Sophia'nın (Ayasofya) önemli olmasının bazı nedenleri: Tarihî ve mimari değer: Dünyanın en eski katedrali olarak kabul edilir ve Bizans mimarisi açısından bir başyapıttır. Dini ve siyasi merkez: Bizans döneminde dini, siyasi ve sanatsal yaşamın merkezi olmuştur. Kültürel miras: 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmiştir. Tarihî dönüşümler: Kilise, cami ve müze olarak farklı dönemlerde hizmet vermesi, bölgedeki dini değişimlerin bir yansıması olarak görülür. Sembolik anlam: Osmanlı döneminde her sultan, Ayasofya'yı daha da güzelleştirmeye çalışmış ve bu yapı, İstanbul'un ve Osmanlı'nın gelişiminde önemli bir sembol olmuştur.