Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- "Teke Tek Bilim" adlı programın bu bölümünde Fatih Bey, Celal Bey, Ahmet Hoca ve diğer akademisyenler İzmir'de Yunan bilim ve felsefesinin kökenini tartışmaktadır.
- Video, felsefenin doğuşu ve presokratik dönem üzerine odaklanarak, İyonya ekolünden başlayarak Yunan bilim ve felsefesinin gelişimini kronolojik olarak ele almaktadır. Thales, Anaksimandros, Herakleitos, Demokritos gibi ilk filozofların düşünceleri, geometri prensipleri ve bilimsel yaklaşımları detaylı şekilde incelenmektedir. Ayrıca, Yunan felsefesinin Platon ve Aristoteles dönemlerine kadar olan gelişimi ve din ile bilim arasındaki ilişki de tartışılmaktadır.
- Programda ayrıca Archeopteryx fosili, Ege Üniversitesi'ndeki PSV bölümü, Türk bilim adamlarının heykellerinin dikilmesi çabaları ve Hristiyanlık'ın bilim ve felsefe üzerindeki etkisi gibi konular da ele alınmaktadır. Konuşmacılar arasında bilim ve felsefe konusunda farklı görüşler bulunmaktadır, özellikle din ve bilim arasındaki ilişki konusunda fikir ayrılıkları yaşanmaktadır.
- 00:27Teke Tek Bilim Programı İzmir'de
- Fatih Bey ve arkadaşları İzmir'de Teke Tek Bilim programının kulis bölümünde bulunuyorlar.
- Programda felsefenin doğuşu, bilimin evrilişi, felsefe ile bilim arasındaki bağlar ve farklar ele alınacak.
- Celal'in Atatürk'ün eğitim felsefesi ve eğitim hamlesindeki temel taşları anlatan sunumu da programda yer alacak.
- 02:04İzmir'e Özel Program
- Fatih Bey, İzmir'e gelmekten keyif aldığını ve şehri yurt dışı gibi hissettiğini belirtiyor.
- Programda felsefenin doğuşu, presokratikler, Sokrat öncesi dönem ve İyonya okulu ele alınacak.
- Program iki saat sürecektir ve arada 10-15 dakikalık ara verilecek.
- 03:57Siemens'in Destekleri
- Program Siemens'in sponsorluğunda yapılmaktadır.
- Werner von Siemens, 19. yüzyılda bir fosilin satın alınması için 20 bin mark bağışlamıştır.
- Bu bağış, Prusya Devleti'nin bütçesinde olmayan bir miktardı.
- 04:38Archeopteryx Fosilinin Keşfi
- İlk kuş fosili, 60 milyon yıldan daha yaşlı ve Mezozoik dönem ikinci zamandaki bir fosil olarak Almanya'da bulunmuştur.
- 1860 yılında bir tüy bulunmuş, 1861 yılında ise kafatası olmayan ancak kuyruk, kanatlar ve pençeleri olan bir fosil keşfedilmiştir.
- İngilizler bu fosili satın almış ve Sir Richard Owen tarafından "Archeopteryx macriveria" olarak yayınlanmıştır.
- 08:39Berlin Örneği
- 1877'de daha iyi korunmuş bir fosil bulunmuş, kafatası kurulmuş ve hayvanın ağzında gaga yerine dişi bir ağız olduğu tespit edilmiştir.
- Alman paleontologlar bu fosili satın almak için Berlin Kültür Bakanlığı'na başvurmuş ancak bütçede yer olmadığı için Werner von Siemens'e başvurmuşlardır.
- Werner von Siemens, fosilin fiyatı olan 20 bin markı vermiş ve Berlin'deki Museo Naturkunde'de bu fosilin orijinali sergilenmektedir.
- 10:51Archeopteryx ve Fosiller
- Archeopteryx'in zoolojik adlandırmaya uygun adı "Archeopteryx slisagrafi" olarak belirlenmiştir, Sir Richard Owen'ın "birinci at" olarak adlandırması zoolojik nomenklatürde geçerli değildir.
- Günümüzde bu hayvandan ondört ve onbeş tane bilinmektedir.
- Amerikalılar birkaç milyon dolar ödeyerek fosilleri satın almış ve parlamentodan izin almıştır, çünkü fosiller Almanya'yı terk edememektedir.
- 11:59Kütüphanedeki Replikalar
- Kütüphanenin girişinde bulunan replikalar gerçek değildir, çünkü gerçek fosiller satılmış olurdu.
- Bu replikaların toplam değeri yaklaşık yetmiş-seksen milyon doları bulmaktadır.
- Konuşmacı replikaları ortalama beşyüz euro'ya almıştır.
- 13:14İonia Ekolü ve Bilim-Felsefe İlişkisi
- İonia ekolünün en önemli isimleri bilim-felsefe ilişkisinde sağlam satır başı ve paragraf başı olan isimlerdir.
- İonia ekolü diye bir kavram yoktur, millet ekolü vardır ve İonia'nın kendisinden bahsedilmektedir.
- İonia, milattan evvel altı yüzyıllarda İzmir'den Gökova Körfezi'ne kadar olan kısımda yaşayan insanların yaşadığı bölgedir.
- 14:34İonia'nın Önemi
- İonia, bilim ve felsefenin başlangıcı bakımından dünyanın en önemli, en imtiyazlı ve en olağanüstü bölgesidir.
- Konuşmacı 1979 yılında Ankara'dan Ege Üniversitesi'ne PSV bölümünü kurmak üzere geldiğinde, bu bölgenin batı uygarlık tarihi bakımından çok önemli bir işe giriştiğini fark etmiştir.
- İslam felsefesi, bu bölgede başlamış olan ilk çağ antik Yunan felsefesinin bir devamıdır.
- 16:25Ege Üniversitesi'ndeki Çalışmalar
- Ege Üniversitesi'nde PSV bölümünün açılmasından sonra batıdan, özellikle Almanya'dan büyük bir ilgi olmuştur.
- İzmir'deki konsolos, bölümün ihtiyacı olan kitapların üç-dört tanesini hibe etmiştir.
- Sokrat öncesi filozofların kitaplarından hiçbirisi Türkiye'de kalmamış, ancak bir Alman akademisyen bunları toplamış ve 1903'te üçüncü baskısını yapmıştır.
- 18:17Batı Dünyasıyla İlişkiler
- Bölümün açılmasından sonra Almanya'dan, Fransa'dan ve İngiltere'den her sene üç-dört akademisyen gelmiştir.
- Bu akademisyenler kendi alanlarında veya bu döneme ait konferanslar vermişlerdir.
- Batı dünyasıyla canlı bir temas içine girilmiş ve bu izlenimlerini kendi ülkelerinde gazetelerinde yazmışlardır.
- 19:33Sokrat Öncesi Filozoflar
- Batı uygarlığının kaynağı bu bölgedir.
- Millet okulunda üç tane felsefenin ta başında yer alan Tales, Anaksimandros ve Anaksimenes bulunmaktadır.
- Konuşmacı Anaksimenes'i gelecek bakımından daha önemli bir adam olarak görür ve Anaksimandros'un evrim konusundaki görüşlerinden hoşlanır.
- 20:13Yunan Bilim ve Felsefesinin Kökeni
- Herakles, Yunan bilim ve felsefesinin önemli bir figürüdür.
- Milet Okulu, Perslerin 494'te bölgeyi işgalinden sonra önemini kaybetmiştir.
- Samos adasında Pitagoras, Aristarkos ve Epikuros gibi önemli bilim insanları yaşamıştır.
- 22:27Bilim ve Felsefenin Seyri
- Milet Okulu yıkıldıktan sonra bilim ve felsefe geleneği Güney Yunanistan'a, sonra İtalya'ya ve sonunda Atina'ya gelmiştir.
- Atina, Perikles zamanında (5. yüzyılın ortaları) bilim ve felsefe geleneğini devralmıştır.
- Batı uygarlığının kökeni, beşiği ve kaynağı bu bölgede bulunmaktadır.
- 25:52Strabon'un Önemi
- Strabon, Amasya'dan gelen bir bilim insanıdır ve "yayla" kelimesini jeoloji diline sokan kişidir.
- Strabon, zamanının dilini kullanmış, Yunanca yazmış, babası Trabzonlu, annesi Giritlilerle akrabadır.
- Amasya'da Strabon'un heykeli dikilmiş, ancak heykelin tipi bilinmese de "Dünya çapında coğrafyacı, ilk çağdan elimize kalan en etraflı coğrafyanın yazarı Amasyalı Strabon" yazısıyla anılmıştır.
- 30:35Bilim ve Felsefenin Doğuşu
- Evrensel insan uygarlığının, Batı uygarlığının ve bilim-felsefe açısından dahil olduğumuz uygarlığın merkezi veya doğum yeri bu bölgedir.
- Bilim ve felsefe, bahsedilen dönemde birbirinden ayrı şeyler değildi; Arles, Andros gibi bilim adamları aynı zamanda filozoflardı.
- 19. yüzyıla kadar bilim ve felsefe arasında kategorik bir ayrım yapılmamıştır.
- 32:12Yunan ve Anadolu İlişkisi
- Bu bölgede bahsedilen şehirlerin hepsi Anakara Yunanistan'ın ve Girit'in kolonileridir, buradaki insanlar Yunanlıdır.
- Tales gibi bilim insanlarının kökenleri farklı olsa da (annesi Likyalı, babası Frigyalı) Yunanca konuşuyorlardı.
- Strabon gibi Anadolu kökenli bilim insanları da bu bölgede yaşamıştır.
- 35:14Bilim ve Felsefenin Merkezi
- Bu bölge, milattan evvel altıncı yüzyılın başlarından başlayarak beşinci yüzyılın ortalarına kadar insanlığın, bilimin, felsefenin merkezi olmuştur.
- Sümer'de matematik, astronomi ve ölçü birimleri gibi birçok şey başlamış olsa da, bugün bilim ve felsefenin gerçek anlamında doğum yeri burasıdır.
- Bu bölgenin bilim ve felsefenin merkezi olduğu konusunda utanmamak ve onlara layık olmaya çalışmak gerekir.
- 37:11Bilim Adamlarının Eserleri
- Bilim adamlarının eserlerinden zaman içerisinde giderek artan bir şekilde fragments (parçalar) kalmıştır.
- Tales'ten tek bir cümle, Anaksimandros'tan birkaç cümle, Anaksimenes'ten iki paragraf, Herakleitos'tan yaklaşık 126 fragment ve Empedokles'ten 1500 mısra bulunmaktadır.
- Aristoteles'in her kitabının başında incelediği alana ilişkin bir tarihçe sunması, bu metinlerin daha sonraki dönemlerde de çalışılmasına neden olmuştur.
- 42:26Sümer ve Mısır'da Mühendislik
- Sümer'de ciddi mühendislik işleri yapılmış, kanallar ve koca zigguratlar inşa edilmiş, bunların statik hesapları kolay değildir.
- Mısır'da piramitler başlamış, bunların statik hesapları daha zor ve nasıl yapıldığının metotları yayınlanmaya başlamıştır.
- Bu yapıların hiçbirisi bilime dayanmamış, "yapalım deneyelim olur mu?" mantığıyla yapılmış ve bilgi aktarılmamıştır.
- 43:24Thales ve Geometri
- Thales, Milet'in Nil deltasının batı ucunda bulunan küçük ticaret kolonisinde yaşamış, Mısırlı tüccarlarla alışveriş yapmıştır.
- Nil'in muntazam seller yaptığı ve bu selin verimli toprak getirdiği öğrenilmiştir.
- Sel sonrası kadastrocular arazilerin sınırlarını belirlemek için geometrik ilişkiler kullanmış, Thales bu ilişkilerin her yerde ve her zaman doğru olacağını fark etmiştir.
- 45:50Thales'in Teoremleri ve Geometrinin Gelişimi
- Thales ilk defa teorem fikrini ortaya atmış, "bir dairede çapı gören dik açıdır", "birbirini kesen doğrularda ters açılar birbirine eşittir" gibi teoremleri icat etmiştir.
- Yunan dünyasında parça parça teoremler icat edilmiş, 3. yüzyılda 19. yüzyıla kadar kullanılan Öklid geometrisi ortaya çıkmıştır.
- Öklid geometrisi aksiyomatik bir sistem olarak akla dayanan, aksiyonlar, postalar, tanımlar ve kanıtlarla oluşturulmuştur.
- 48:19Geometrinin Gelişimi ve Einstein
- 19. yüzyılda paralel çizgilerin sonsuzda kesişmesi gibi aksiyomlara itirazlar yükselmiş, üç boyutlu geometri düşünmeye başlanmıştır.
- Riemann teoremleri Einstein'ın genel izafiyet teorisinin mümkün olmasını sağlamıştır.
- Einstein genel izafiyeti ortaya atabilmek için Minkovski'nin matematiğini kullanmıştır.
- 50:02Tales ve Anaksimandros'un Felsefi Yaklaşımı
- Tales, tanrılar olmadan da bir şeyler bilebileceğimizi keşfetmiş, önceki epistemolojik teorilerin tanrıların varlığına dayandığını fark etmiştir.
- Tales ve Anaksimandros, deprem, fırtına ve kuraklık gibi olaylara verilecek cevapların geometrininkine benzemediğini, aksiyomatik değil gözleme dayandığını fark etmişlerdir.
- Tales, Sümerlilerden öğrenmiş olduğu "tarkullu" (gemileri bağlamak için kullanılan kazıklar) fikrini kullanarak dünyayı bir okyanusun ortasında yüzen bir disk olarak tasvir etmiştir.
- 52:50Anaksimandros'un İtirazı
- Anaksimandros, Tales'in fikrini kabul etmiş ancak taştan oluşan dünyanın okyanusun üstünde yüzmesi mümkün olmadığını belirtmiştir.
- Anaksimandros, Tales'in hipotezinin sorunu çözmüyor, sorunu sonsuza atıyor ve mantıki olarak tatminkar olmadığını söylemiştir.
- Bu tartışma Doğu'da değil, başka hiçbir yerde yaşanmamıştır.
- 54:30Yunan Dünyasında Matematik ve Bilim
- Yunan dünyasında matematik, altıncı yüzyıldan üçüncü yıla kadar gelişerek üçgen, daire ve doğrularla ilgili teoremler, tanımlar, aksiyonlar ve posterlerle sistematik bir yapı olarak geometri icat edildi.
- Fizik ve astronomi gibi bilim dalları, Galileo ve Kepler gibi bilim insanlarının yaptığı anlamda sistematik bir yapıya sahip değildi.
- Bilimin kendisinin ne olduğuna dair bir bilinçle ortaya çıkıyor; gözlem, varsayım, rasyonel ve tutarlı açıklama gibi temel unsurlar bilimin temelini oluşturuyor.
- 55:52Anaksimandros'un Bilimsel Yaklaşımı
- Anaksimandros, Tales'in dünyayı tepsi şeklinde düşündüğünü ve güneşin doğudan doğmasının iki varsayımla açıklanabileceğini belirtiyor.
- Anaksimandros'a göre dünya tepsi şeklinde değil, genişliği yüksekliğinin üç misli olan bir silindir şeklindedir ve evrenin merkezinde bulunur.
- Dünya evrenin merkezinde olduğu için her tarafına olan uzaklığı aynıdır ve bu nedenle boşlukta durabilir.
- 1:01:17Yunan Felsefesinde Tanrılar ve Canlı Maddecilik
- Yunan felsefesinde tanrılar insanlarla ilgilenmiyor ve Homeros'un tanrıları ahlaki bakımdan kabul edilebilir değil.
- İlk millet okulu (hilozoist) üyeleri, maddenin kendisinin canlı olduğunu savunuyor ve her şeyin canlı olduğunu düşünüyorlar.
- Su gibi madde canlı olduğu için kuvvet prensibini kendi içinde taşıyor ve kendi canlılığını göstererek farklı formlara dönüşebiliyor.
- 1:04:12Yunan Dünyasında Tanrıların Rolü
- Yunan dünyasında evrenin dışında etki eden tanrılar, kudretler veya mucizeler yoktur.
- İnsanlar kendi başına bırakılmış adada ve tanrılar kitap, peygamber, hukuk kuralları veya doğmalar göndermiyor.
- Romalıların Yunanistan'ı işgal etmesiyle Yunan tanrıları (Zeus, Hermes, Athena) Roma tanrılarıyla eşleştirildi (Jüpiter, Minerva, Merkür) ve bu nedenle insanlar birbirlerini yemiyorlardı.
- 1:05:53Bilimin Gelişimi ve Felsefi Yaklaşımlar
- Hristiyanlık ve Müslümanlık, tabiattaki bütün kuvvetleri tek bir varlığın kendisine indirgemek basitlik sağladığı için bilimin gelişmesine hizmet etmektedir.
- Felsefe tarihini doğru dürüst okursanız, Tales'ten Demokrat'e kadar giden yaklaşık yüz-yüzelli yıl içerisinde insan aklının ve düşüncesinin basit varsayımlardan başlayarak adım adım geliştiğini görebilirsiniz.
- Bu süreç hem felsefi hem de bilimsel bir süreç olup, daha doğrusu akılsal bir süreçtir.
- 1:07:11Akıl Türleri ve Bilimsel Yaklaşım
- Akıl iki ana kısma ayrılır: formel akıl (lojik akıl, tutarlılığa dayanan) ve tecrübe akıl (evrendeki gözleme, müşahedeye, tecrübeye dayanan).
- Tecrübe akıl, nedensellikle çalışan akıldır; örneğin suyun kaynamasının nedeni ateştir, dünyanın mevsimlerinin meydana gelişinin nedeni dünya ekseninin 23 derece eğik olmasıdır.
- Anaksimenes, dört unsur teorisini geliştirmiş ve dünyanın merkezinde toprak, üzerinde su, hava ve ateş olduğunu, yıldızların ise ateş kürecikleri olduğunu düşünmüştür.
- 1:09:31Ay ve Güneş Tutulması
- Fatih, ay tutulmasının nedenini keşfetmiş ve ayın kendisinden ışık vermediğini, güneş'ten aldığı ışığı verdiğini anlamıştır.
- Ay tutulması, ay dünya ile güneş arasına girerek güneşin ışıklı olan tarafını görmemizi engellemesiyle gerçekleşir.
- Bu tür bilimsel açıklamalar, ilkel bir düşünce tarzında olmasına rağmen önemli ilerlemelerdir.
- 1:10:46Yunan Felsefesinin Doğaya Yaklaşımı
- Sümer, Babil, Mısır ve Asur gibi toplumlar göksel olayları tanrılar olarak görmüş ve kayıtlarını tutmuşlardır.
- İlk defa Yunanlılar, ay tutulması, güneş tutulması, göksel olaylar, yağmur ve fırtınaların açıklamasıyla ilgilenmeye başlamışlardır.
- Hipokrates (beşinci yüzyıl) "Kutsal Hastalık Saray Üzerine" adlı eserinde, hastalıkların kutsal olmadığını, bilimsel açıklamalar gerektirdiğini vurgulamıştır.
- 1:12:27Yunan Felsefesi ve Bilimi
- Yunan felsefesi ve bilimi akılsal bir yola sahiptir, ancak bu bilimsel demek değildir; bilimsel demek akılsal demektir.
- Anaksimandros, Tales'e itiraz ederek taşın suya atıldığında batacağını söyleyerek deneysel bir yaklaşım sergilemiştir.
- Yunan filozofları doğa bilimlerinin yolunu açmışlardır; Thales her şeyin esasının su olduğunu, Anaksimanos havanın, Herakleitos ateşin, Demokritos ise atomların olduğunu savunmuştur.
- 1:13:38Atomculuk ve Zenon'un Paradoksu
- Demokritos'un atomculuk teorisi, cismin sonsuza kadar parçalanması durumunda hiçbir nicelik meydana gelmeyeceği veya bölünemeyen parçalara (tom) ayrılacağı fikrini içerir.
- Zenon'un okçu paradoksu, okun menziline varamayacağını iddia eder çünkü ok önce mesafenin yarısını, sonra geri kalanın yarısını almalıdır.
- Atomculuk, kainatın süreksiz olduğunu savunur; sürekli kabul edilirse sonsuza kadar gideceğimiz ve birçok şeyi izah edemeyeceğimiz bir durum ortaya çıkar.
- 1:15:45Anaksimandros'un Harita Çalışması
- Anaksimandros, dünyanın davul şeklinde olduğunu ve boşlukta durduğunu kabul ederek, Milet'ten gelen kaptanlardan bilgi toplayarak bir harita çizmiştir.
- Anaksimandros'un haritası, Babil'deki kutsal haritaya benzer şekilde iki kutsal nehir (Dicle ve Fırat), kutsal dağlar ve yuvarlak kutsal şehirler içerir.
- Anaksimandros, haritasını limanda bir direğe çakarak kaptanlardan eleştiri istemiştir.
- 1:17:38Anaksimandros'un Evrim Teorisi
- Anaksimandros, Milet limanının Menderes'in getirdiği alüvyonla doldurulduğunu fark ederek, güneşin denizi buharlaştırdığını ve dünyanın bir gün tamamen denizsiz kalacağını savunmuştur.
- Anaksimandros'a göre ilk yarattık insan olamaz, balığa benzeyen bir şeydi; sular çekildikçe balığa benzeyen yaratıklar dikenli kabuklara büründü ve bu kabuklar çatladığında insanlar çıktı.
- Bu evrim teorisi tamamen akli bir teoridir; gözlemsel bir kanıt yoktur, ancak Anaksimandros kendi kurduğu jeolojik teorinin üzerine biyolojik bir teori kurmuştur.
- 1:19:35Doğu ve Batı Medeniyetleri
- Doğu'da (Çin'de) bu tür bilimsel yaklaşımlar yoktur; Konfüçyus'tan beri üstada büyük saygı vardır.
- Ekrem Akurgal'ın "Doğu ve Batı" kitabında, Doğu'da sanatta yeni bir şekil keşfedildiği belirtilmiştir.
- Sümer heykelleri ve Mısır piramitlerindeki resimler genellikle aynı durumda olup, farklı kültürlerde benzer sanat tarzları görülmektedir.
- 1:21:11Yunan Sanatının Gelişimi
- Heykel ve resim sanatı önce Girit'e gidiyor, Giritliler hareketi icat ediyor ve resimli hareket görüyoruz.
- Yunanistan'a gelen sanat, gerçek insana benzeyen detaylı heykeller getiriyor; atletlerin çıplak resimleri, yaralı savaşçıların yaraları gibi detaylar bulunuyor.
- Doğu'da tiyatro yokken, Yunanistan'a gelen sanat anında koro ortaya çıkıyor ve ilk gerçek tiyatro burada oluşuyor.
- 1:24:13Heraklitos'un Önemi
- Heraklitos, o dönemin en önemli isimlerinden ve en fazla iz bırakanlardan biri olmasına rağmen, konuşmacı tarafından daha önce bahsedilmemiş.
- Heraklitos'un eserinin başında "logos" (söz, şey, hesap yapmak, tartışmak) kavramını anlatıyor ve bu kavramın çok basit olduğunu belirtiyor.
- Heraklitos, gerçek nedir ve nasıl bulunur sorusunu genel kavramında buluyor; herkesin fikirlerinin çeliştiği bir çekirdek bölgesi olduğunu vurguluyor.
- 1:28:33Heraklitos'un Görelilik Kuramı
- Heraklitos'un keşfettiği değişim değil, değişim hakkında keşfettiği şey; değişim tasviri ederken neye nazaran değişim olduğunu belirtmek gerektiğini vurguluyor.
- Heraklitos'un "çıkrığın yolu hem doğrudur hem yuvarlaktır" sözü, görelilik kuramını ilk defa ortaya atıyor.
- Heraklitos'un bu keşfi, Einstein'ın görelilik teorisine benzer şekilde, neye nazaran olduğunu belirtmeden değişim veya zaman hakkında yorum yapmanın yanlışlığını gösteriyor.
- 1:32:06Heraklitos'un Logos Kavramı
- Zaman içinde olacak değişiklikleri ve sıfatları anlamak için bir başvuru sistemi temel alınmalıdır.
- Deniz suyu balıklar için iyi, insanlar için kötü olabilir; bu durumda başvuru sistemi sırasıyla balık ve insandır.
- Heraklitos'un logos kavramı, bir levhayı sabit kabul ederek diğer levhaların hareketlerini ona göre tasvir etme gibi bir başvuru sistemi gerektirir.
- 1:34:51Heraklitos'un Felsefi Özellikleri
- Heraklitos, Ionia felsefesi içerisinde en komple ve metinleri en fazla olan filozoflardan biridir, 126 fragmenti bulunmaktadır.
- Çok yönlü bir adamdır; doğa felsefesi, siyaset felsefesi ve psikolojisi gibi çeşitli alanlarda çalışmıştır.
- Felsefesinin benzeri, Aristoteles'te ortaya çıkan çeşitli alanlara ilişkin tek bir modeldir.
- 1:36:15Heraklitos'un Dili ve Felsefi Yaklaşımı
- İlk defa Yunan dünyasında farklı bir dili olan Heraklitos, "karanlık karakas" olarak anılır.
- Kendisini bir kahine benzetir ve felsefesini açıkça söylemek yerine işaretlerle belirtir, ima eder.
- Çok şey bilmek önemli değil, önemli olan evreni, logosunu (yasasını, özünü) anlamaktır.
- 1:38:34Heraklitos'un Felsefi Düşünceleri
- Heraklitos, kendisinden önceki filozofları (Pitagoras, Kinesi, Anaksimandros) küçümser ve felsefenin çok şey bilmek demek olmadığını söyler.
- "Uyanıkların dünyası aynıdır, ortaktır" cümlesiyle objektif dünyanın logosunun uyanıklar tarafından aynı şekilde görüldüğünü vurgular.
- Her şey değişmedir, ancak değişmenin bir mantığı, düzeni, yasası ve logosu vardır.
- 1:41:15Heraklitos'un Çağının Özellikleri
- Heraklitos'un yaşadığı beşinci yüzyıl, mistik akımların ve dini cereyanların ortaya çıktığı bir yüzyıldır.
- Bu çağın bir özelliği, Yunan felsefesinin çok rasyonel olmaması ve derinlerden akan mistik akım olmasıdır.
- 1:41:58Herakleitos'un Felsefesi
- Herakleitos, Pitagoras'la başlayan mistik akımın Platon, Plotinos ve Hegel'de devam ettiği bir düşünürdür.
- Herakleitos'un 126 taneden fazla fragmenti vardır ve bu sözler çok katmanlı, derin bir şekilde yorumlanmaya müsaittir.
- Herakleitos'un paradoksları, gerçeğin göreceli olduğu ve bir şeyin hem kendisi hem kendisinden başka bir şey olduğu fikrini içerir.
- 1:43:08Logos ve Evrenin Akışı
- Herakleitos'un logos (yasa) kavramı, her şeyin akışının düzenleyen derin bir yasa olarak tanımlanır.
- Herakleitos'a göre evrenin akışının hiçbir amacı yoktur, zaman kendi kendisiyle dama oynayan bir çocuk gibidir.
- Nietzsche'nin "Deniz kıyısındaki bir çocuk" benzetmesi, logos'un evrende kendi kendisine şatolar yapar ve yıkar şeklinde dehşet verici bir görüş sunar.
- 1:44:55Platon ve Herakleitos
- Platon, Herakleitos'un felsefesini "panterei" (her şey akar) olarak tanımlar.
- Herakleitos'a göre evrendeki değişmeyi fark etmek için her adımda bir başvuru sistemi koymak gerekir.
- Nietzsche, "Yunanlıların Trajik Çağında Felsefe" adlı kitabında bu trajik kavramı bu anlama getirir.
- 1:46:04Sokrates ve Nietzsche'nin Görüşü
- Sokrates'e kadar filozoflar Sokrates'i sevmez, çünkü Sokrates gereğinden fazla rasyonalisttir ve mantıklıdır.
- Nietzsche, hep üstün tutulan Apollon'u (ışık tanrısı, insan aklına güvenen) yerine Dionisos'u (şarap tanrısı, sarhoş tanrısı) öne çıkarır.
- Sokrates'in akıl ve mantığını Vik'den (vahiy) aldığını söylemesi, Nietzsche'ye göre peygamber bozuntusudur.
- 1:47:34Atina Okulu ve Felsefe
- Atilla ve Atina sonrası felsefe ve bilim için karanlık bir dönem başlar, bu dönem 600-1200 yıl sürer.
- Atina okulu matematiğin yaratan idealleri öğretir, bilime imkan sağlar ve insanla ilgili meseleleri ön plana çıkarır.
- Konuşmacı kendisini orta vasat düzeyde, vatanı seven ve daha rasyonalist bir felsefeci olarak tanımlar.
- 1:49:40Aristoteles ve Platon'un Felsefi Yaklaşımları
- Aristoteles, Platon ve diğer filozoflarla birlikte Atina'da trajik bir sona ermiştir.
- Bilginin imkanı sağlayan metafizikler ve kalıcı düzenleri sağlamak için siyaset felsefeleri ortaya çıkmıştır.
- Konuşmacı, Platon'un her şeyi akar yerine dünyayı ikiye ayırdığını, akmayan geometrik nesnelerin olduğu statik bir dünya ve akan bir dünya olduğunu belirtiyor.
- 1:51:09Aristoteles'in Felsefi Yaklaşımı
- Aristoteles, Platon'un iddialarının reel dünyadan ayrı bir yerde olduğunu kabul etmez, bunların nesnelerin kendi içinde olduğunu düşünür.
- Nesnelerin iki türlü cephesi olduğunu, bir taraftan duyusal akan yanı, bir taraftan da akılsal değişmeyen yanı olduğunu savunur.
- Russell'ın Aristoteles'in Platon'un etkisinin gözükmesi gerektiğini söylediği belirtiliyor.
- 1:52:17Atina Ekolü ve Modern Dünya
- Atina ekolü olmasaydı ve Platonos gibi filozoflar gelmeseydi, modern dünya daha erken meydana gelebilirdi.
- Atina okulu'nun önemi, doğanın trajik yerine insanın sakin ihtiyaçlarını koyması ve siyaseti, ahlakı üzerine inşa edebileceğimiz kalıcı unsurları arama yönündeki çabasıdır.
- Atina okulu'nun ahlakla, siyasetle, insanla ve psikoloji ile ilgili daha geniş bir dünya görüşü olduğu belirtiliyor.
- 1:55:48Hristiyanlık ve İnsan Felsefesi
- Konuşmacı, "Yahudiler tanrıyı yarattı, Yunanlılar doğayı yarattı, Hristiyanlık da insanı yarattı" diyerek felsefenin farklı yönlerini açıklıyor.
- İnsanı doğanın bir parçası olarak kabul edersek Hristiyanlığa gerek olmaz, ancak insanı doğanın bir parçası olmaktan daha öte bir varlık olarak kabul edersek doğa-insan zıttına ihtiyacımız vardır.
- Akılsal insanı yaratan Yunandır, ruhsal insanı yaratan Hristiyanlıktır çünkü Hristiyanlık insanı bir ruh olarak alan ilk din olmuştur.
- 1:58:01Tarih ve Din İlişkisi
- Yunan dünyasında tarihin kendisini mümkün kılan çerçeve mevcut değildir, Aristoteles tarihin bilim yapılamayacağını, çünkü tarih tek tek olayların bilimi olmadığını savunmuştur.
- Hristiyanlığa geldiğimizde ilk defa olarak insan bilim dünyasının, doğa biliminin dışında ruha sahip ve ruhun sahip olduğu bütün derinlik ve zenginliğe sahip bir varlık olarak tasarlanır.
- Hristiyanlıkta merhamet ve şefkat gibi doğal bir yerden olmayan, içe doğru derinleşme ve dayanışma gibi insan erdemleri getirilmiştir.
- 2:01:53İnsan Olmanın Anlamı ve Hristiyanlık
- Mağarada doğmak insan olmanın iyi bir başlangıç noktasını teşkil edebilir, saraylarda doğmak ise çok iyi bir şey değildir.
- Aristres'in ahlakı erdeme dayanır ve erdem insani, doğal olan faziletlere veya üstünlüklere dayanır.
- Hristiyanlık, insanın başka bir boyutunu, bu dünyaya ait olmayan, ebedi bir dünyaya ait olan ve ona özlem duyan bir boyutunu getirir.
- 2:03:33İman ve Ruh Kavramları
- Hiçbir Yunanlı (Platon dahil) iman (faith) kavramını anlayamaz, iman kendini uçuruma atmak ve Tanrı'nın kendisini kurtaracağına inanmak demektir.
- Yunanlı için akıl vardır, ruh yoktur; ruh canlılık, hareket veya zihin ilkesidir, oysa İsa ruhtan bahsederken bunların hiçbirisini kastetmez.
- Ruh, Tanrı'nın yanına gidip onunla birlikte ebedi olarak yaşama imkana sahip olan bir varlıktır.
- 2:05:44İnanç ve Ruh Kavramının Değerlendirilmesi
- İnsan hayatının kendisi inanca dayanmaz, gözle görülür, elle tutulur, zihinle kavranabilir, ancak insanın ebediyete, Tanrı'ya, ruha ve ölümsüzlüğe ihtiyacı vardır.
- Ruh kelimesi Arapça'dan gelir ve "nefes" anlamına gelir, Yunanca'da ise "doyma" veya "excelasyon" anlamına gelir.
- Ruh gerçekle hiçbir alakası yoktur ve gözlemle denetlenmesi mümkün değildir.
- 2:10:22Tek Tanrı Fikri ve Tarihsel Gelişimi
- Mısır'da Amenofis adlı bir kral tek tanrı fikrini icat etmiş, ancak bu fikir Mısır'da terk edilmiş ve tarihte silinmiştir.
- Tek tanrı fikri İsrailoğulları arasında tetiklenmiş, Tevrat'ta "Benden başka tanrıya tapmayacaksınız" ifadesi ilk defa milattan önce sekizinci yüzyılda yer almıştır.
- Ahap, yedinci İsrail kralı olarak tek tanrı fikrini savunmuş ve kral olarak lanetlenmiştir.
- 2:13:14Ortacağ'da Bilimsel Gelişmenin Durdurulması
- Ortacağ'da bilimsel gelişme durdurulmuştur çünkü Aziz Ambrosius ilk defa imparatora "sen dünyayı idare et ama senin ahiretin benim elimdedir" demiştir.
- Ambrosius'la ilk defa devlet-din ayrımı başlamış ve din egemen olmuştur.
- Cengiz Han'ın torunu Yük, Papa'nın elçisine "Avrupa'yı teslim ettin bana savaşları durduralım" demiştir.
- 2:15:14Kök Tengri ve Çevrecilik
- Konuşmacı, Carp kitabında "Büyük Han" olarak anılan kişinin 20 yaşında olduğunu ve diplomatik görevinin işe yaramadığını anladığını belirtiyor.
- Kök Tengri'ye saygı istendiğini, ancak Türkiye'de yanlış olarak "gök tanrı" olarak anlatıldığını, aslında Kök Altay dillerinde ve Macarca'da "mavi" anlamına geldiğini açıklıyor.
- Tengri'nin tanrı değil, gökyüzü anlamına geldiğini ve bu kişinin çevreci olup tabiata bakılmasını istediğini belirtiyor.
- 2:16:23Hristiyanlık ve Ortaçağ
- Konuşmacı, Hristiyanlık'ın insanı insan olmaktan çıkarıp köle haline getirdiğini ve Ortaçağ'da kilisenin muazzam bir güç kazandığını söylüyor.
- Rönesans ve özellikle Galileo'nun teleskopla Jüpiter'in etrafında dönen ayları keşfetmesiyle bu rezillik sona erdiğini belirtiyor.
- Galileo'nun keşfi, Aristo'nun "kutsal küreler dünyanın etrafında, her gezegen onlara yapıştırılmış, dünyamız merkezde" teorisini sorguladığını ve Kardinal Roberto Bellarmino'nun bunu kabul etmediğini anlatıyor.
- 2:19:34Kant'ın Felsefesi ve İnsanın İki Boyutu
- Kant'ın "içimdeki halat duygusu ve üstümdeki gökyüzü" sözünü aktaran konuşmacı, gökyüzünün bilimin konusu olduğunu belirtiyor.
- İnsanın iki boyutu olduğunu, biri bilimsel boyutu, diğeri ise Kant'ın sözündeki içimdeki mutlak ahlak duygusu boyutu olduğunu söylüyor.
- Ahlak duygusunu inanma boyutunun bir versiyonu ve görüntüsü olarak değerlendiriyor.
- 2:21:27İnanç ve Değerler
- Hristiyanlığın "ümit, iman ve sevgi" olduğunu belirten konuşmacı, bu kavramların insanın fizik, bilim ve akıl boyutuna ait olmadığını söylüyor.
- Ümit'in gelecekle ilgili, imanın bilimsel olarak kanıtlanmayan bir şeye karşı duyulan iç duygu olduğunu, sevginin ise karşılıksız ve doğal olarak açıklaması mümkün olmayan bir ilgi olduğunu açıklıyor.
- İnanmanın dinle değil, değerlerle ilgili olduğunu ve değerlerin son tahlilde makul inançlar ve makul olmayanlar olduğunu belirtiyor.
- 2:23:36İnanç ve Gelişme İlişkisi
- İnsanın bir diğer boyutu, hayatın anlamına inanmak, Tanrı'nın yanımızda olduğuna inanmak, gelecek bir hayata namzet olduğumuza inanmak gibi inançlarla ilgilidir.
- İnançlar hayatımızın bir boyutunu oluştururken, diğer boyutu bilgiler ve ispatlar üzerine kurulmuştur.
- Ortacağ'da gelişmenin durması, insanın inanma ihtiyacının ortaya çıkması ve bunu kullanan kilise veya monark gibi varlıkların elde ettiği güce dayanmıştır.
- 2:25:55Ortacağ ve Gelişme
- Ortacağ'da gelişmenin durması, insanın milat sıralarından itibaren ortaya çıkan derin kurtuluş, selamete erişme ve ölümsüzlük ihtiyacı gibi ihtiyaçların tatmin edilmesiyle ilgilidir.
- Kiliseler ve bazı güçler inanma ihtiyacını gayri meşru ve gayri ahlaki bir biçimde kullandılar, böylece uzunca bir süre karanlık çağı meydana geldi.
- İnsanlığın gelişmesi tekdüze veya tek yanlı bir şekilde olmaz, ortaya çıkan ihtiyaçlarla birlikte karşılıklı hatta çelişik ve geriye dönüşlü olabilir.
- 2:27:22Hristiyanlığın Etkisi
- Hristiyanlıkla birlikte ortaya çıkan inanma ihtiyacı, insanlık için fevkalade olumlu ve önemli bir gelişmedir.
- Bu gelişme, tek kanatla uçmamızı engelleyip bilgi ve inanç boyutuyla birlikte gitmemize, daha olgun ve mütekamil bir insan anlayışına doğru gitmiştir.
- Akıl, bilgi, ruh, iman, gözden, inanç ve değer farklı dünyalar olup, bunlar insani tecrübemizi zenginleştirmiştir.
- 2:30:06Bilim Aydınlanmacıları
- Bilim aydınlanmacıları, Türkiye'de bilimden bahseden ve dogmalarla yetiştirmeye çalışan çocukların baskıcı ana-baba yapılarına itiraz edebilme kozlarını eline veren önemli bir iş yapıyorlar.
- Bilim aydınlanmacıları, genç bilim insanlarını başlarını belaya sokuyorlar ancak önemli işler baş belaya sokulmadan yapılmıyor.
- Galile ve Sokrat gibi bilim insanları da başlarını belaya sokmuşlardır.