Yalnızlık

Yalnızlık en çok sosyal bir varlık olan insana yakışır, çünkü insan yaşamını devam ettirebilmek için diğer insanlara ihtiyaç duyar. Ancak, yalnızlığı tercih eden ve bundan rahatsızlık duymayan bireyler de olabilir.

Evet, yalnızlık ömrü kısaltabilir. Bu durum, özellikle 50 yaş üstü insanlarda daha belirgin olarak gözlemlenmiştir. ABD'de yapılan bir araştırmada, kronik yalnızlığın insan yaşamını yüzde 14 oranında kısalttığı saptanmıştır. Ayrıca, yalnız insanların uyku problemleri yaşadığı ve derin uykuya dalmakta güçlük çektiği de belirlenmiştir.

Yalnızlık ve insan doğası arasındaki ilişki, bireyin sosyal bağlantılarının kalitesinden veya miktarından memnun olmaması durumunda ortaya çıkan duygusal bir deneyimdir. Yalnızlığın insan doğası üzerindeki etkileri: - Psikolojik etkiler: Depresyon, kaygı, düşük özsaygı gibi duygusal sorunlara yol açabilir. - Fiziksel etkiler: Uyku problemleri, yüksek tansiyon ve zayıflamış bağışıklık sistemi gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. - Sosyal beceriler: Yalnızlığı seven insanlar, daha az insanla iletişim kurdukları için zamanla sosyal becerilerini kaybedebilirler. Sosyal bağ ihtiyacı, insanın doğuştan gelen bir eğilimidir ve bu ihtiyacın karşılanması, bireyin psikolojik ve fiziksel sağlığını olumlu yönde etkiler.

"Anlatamıyorum" şiirine bu ismin verilmesinin sebebi, şairin duygularını ifade etmede yaşadığı zorluğa işaret etmesidir. Şiirde, sevdanın derinliğini ve karmaşıklığını kelimelere dökerken bir engelle karşılaşan şairin, anlatmak istediği duyguları dile getirememesi anlatılmaktadır. Ayrıca, Bella Eskenazi'nin anlattığına göre, Orhan Veli bu şiiri, Sabahattin Eyüboğlu'nun evinde, ders çalışan Bella'nın onun dalgın bakışlarını fark edip ne olduğunu sorması üzerine, "Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum, anlatamıyorum" diyerek kaleme almıştır. "Anlatamıyorum" şiiri, serbest ölçü ile herhangi bir şiir geleneğine doğrudan bağlılık göstermeden yazılmıştır.

"Yüzyıllık Yalnızlık" romanının ana fikri, yalnızlık ve insanın kaçınılmaz kaderidir. Gabriel García Márquez, bu temayı Buendía ailesinin nesiller boyu süren hikayesini anlatarak işler. Ayrıca, romanda zaman, soy ve bellek gibi evrensel temalar da ele alınır.

Selim İleri'nin "Buruk Isızlıklar" adlı eseri hakkında doğrudan bilgi bulunmamaktadır. Ancak, yazarın diğer eserleri genel olarak yalnızlık, yabancılaşma, intihar, cinsellik, aşk, geçmiş zaman özlemi, anılar, toplumsal eşitsizlik ve sanat gibi temaları işlediği bilinmektedir. Selim İleri'nin "Cumartesi Yalnızlığı" adlı ilk kitabında da benzer konular ele alınmış ve öyküler, acı çeken, kırılmış, kenara çekilmiş insanlardan oluşan öykü kişilerinin gözünden anlatılmıştır.

Yaşar Kemal'in "Yalnızlık" şiiri, insanın doğayla iç içe geçmişliğindeki yalnızlığını ve insanların varlığına rağmen dünyanın ıssızlığını anlatır. Şiirin bazı dizeleri şu şekildedir: > Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin. > Su olsan kimse içmez, > Yol olsan kimse geçmez, > Elin adamı ne anlar senden? Ayrıca, şiirde yalnızlık, bireyin kendini arayışının bir sembolü olarak da yorumlanabilir.

Cahit Zarifoğlu'nun "Sensizlik" şiiri, yalnızlık, özlem ve kayıp temaları etrafında şekillenir. Başlıca anlatım konuları: - Yalnızlık: Zarifoğlu, yalnızlığın getirdiği içsel karamsarlığı ve bu karamsarlık içinde kaybolmuş bir ruh halini tasvir eder. - Toplumsal eleştiri: Yalnızlığın sadece bireysel bir durum olmadığını, aynı zamanda toplumun yapısal sorunlarından kaynaklandığını belirtir. - Doğa betimlemeleri: Şiir, doğa unsurlarını kullanarak şehirleşmenin ve modern hayatın olumsuzluklarını vurgular.

"Yalnızlığın Ezgisi" ifadesi iki farklı bağlamda kullanılabilir: 1. Müzik ve Duygu: Yalnızlığın ezgisi, müziğin yalnızlık hissini nasıl yansıttığını ve dinleyicinin ruhuna nasıl dokunduğunu anlatır. 2. Kitap: "Yalnızlığın Ezgisi" adlı bir kitap da mevcuttur. Bu kitap, Ahmet Taş tarafından yazılmış ve insanın iç dünyasındaki yalnızlığı şiirlerle ele almaktadır.

Yalnızlık Bakanlığı şu ülkelerde bulunmaktadır: 1. Birleşik Krallık: 2018 yılında İngiltere'de kurulmuştur. 2. Japonya: 2021 yılında Japonya'da kurulmuştur.

"Bulunmam Gerek" albümü, Can Bonomo'nun üçüncü stüdyo albümü olup, şehir hayatının karmaşası ve yalnızlığı içinde kaybolmaktan korkan insanların hikayesini anlatır. Albümde, geçmişlerinde güvenlik buldukları anılara sığınma ve dönmeyi istedikleri yerle varolmak istedikleri yerin aynı olmaması temaları işlenir.

"Eşdeğeriyle Yanyana Yürürken" şiiri, Cemal Süreya tarafından yazılmıştır ve şu temaları işlemektedir: 1. Cehennem Sokağında Birey Olmak: Şiir, bireyin cehennem sokağında yan yana yürümesini ve bu süreçte kendini bulmasını anlatır. 2. İlkel Sözcüklerle Konuşma: En inceldikten sonra ilkel sözcüklerle konuşmanın, şiirin ana imgelerinden biri olduğu belirtilir. 3. Yalnızlık ve Hiçbir Şeylik: Akıp giden sokak ve madeni paralar, yalnızlığı ve hiçbir şeyi simgeler. 4. Sevgi: Şiirin sonunda, "keşke yalnız bunun için sevseydim seni" dizesiyle, sevginin sadece belirli bir durum için yeterli olması dile getirilir.

Emil Cioran'ın yalnızlık ve umutsuzluk temalarını işlediği kitapları arasında öne çıkanlar şunlardır: 1. "Çürümenin Kitabı". 2. "Umutsuzluğun Doruklarında".

Yalnızlığın artması, ergenlik ve genç erişkinlik dönemlerinde daha sık görülmektedir.

"Her Şey O Kadar Sessiz Ki" (Boven is het stil, 2013) filmi, yalnızlık, cinsel baskı ve yaşlanma temalarını işleyen bir dram olarak özetlenebilir. Filmde, elli beş yaşındaki Helmer'in, yatalak babasının yatağını çiftlik evinde üst kata taşıması ve ikisinin de yaklaşan ölümü hissetmesi anlatılmaktadır.

Yalnızlığı öğreten kişi olarak, Hz. Mevlâna gösterilebilir. Ayrıca, İngiliz filozof ve edebiyatçı Jean-Paul Sartre da yalnızlığı sıkça ele almış ve bu konuda çeşitli düşünceler ortaya koymuştur.

"Yalnızlar" romanı iki farklı anlamda kullanılabilir: 1. Zaven Biberyan'ın romanı: 1950'li yılların İstanbul'unda geçen bu roman, farklı etnik gruplara mensup insanların yalnızlıklarını, hırslarını ve endişelerini anlatır. 2. Erhan Bener'in romanı: Bu roman ise taşra kasabasında yaşayan küçük kent aydınlarının bunalımlarını ve yalıtılmışlıklarını işler.

"Red Desert" (1964) filmi, endemik yalnızlık ve yanlış anlaşılmanın hakim olduğu sanayileşmiş bir dünyayı anlatmak istiyor. Filmin temel mesajı, toplumun kalbindeki bir lekeyi, çeşitli donuk veya itici görüntülerle ortaya koyuyor. Baş karakter Giuliana'nın hikayesi, bir otomobil kazasından sonra yaşadığı zihinsel istikrarsızlığı ve kocasının bir arkadaşının etkisiyle girdiği ilişkiyi anlatıyor.

Yıldız Tilbe'nin "Yine Her Akşam Gibi" şarkısı, yalnızlık ve özlem temalarını işlemektedir. Şarkının sözleri şu şekildedir: > Yine her akşam gibi bu akşam da yalnızım > Masamda tek başıma durmadan içiyorum > Bir tek düşüncem sensin, seni düşünüyorum, hep seni arıyorum. Ayrıca, şarkıda aşkın kaybedilmesi ve bu durumun yarattığı üzüntü de dile getirilmektedir.

Evde yalnız kalan bir kız, çeşitli duygular yaşayabilir: 1. Yalnızlık Hissi: Sosyal bağlantıların yetersizliği ve duygusal izolasyon nedeniyle kendini yalnız ve mutsuz hissedebilir. 2. Kaygı ve Korku: Özellikle gece evde yalnız kalma korkusu, yoğun endişe ve panik yaratabilir. 3. Depresyon: Uzun süreli yalnızlık, depresyon ve anksiyete riskini artırabilir. 4. Özgüven Eksikliği: Kendine yabancılaşma ve özgüven eksikliği gibi duygusal sorunlar yaşayabilir. 5. Fiziksel Belirtiler: Uyku bozuklukları, kronik yorgunluk ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi fiziksel belirtiler ortaya çıkabilir. Bu duygularla başa çıkmak için, sosyal aktiviteleri artırmak, profesyonel destek almak ve yeni hobiler edinmek faydalı olabilir.