Bu metin, Yahya Kemal Beyatlı'nın "Mehlika Sultan" şiirinden bir bölümdür. Şiirin tamamı şu şekildedir: > Bütün şehir, Mehlika Sultan’ın peşindeydi. Onun adını ilk kez duyan herkes, gözlerinde bir parıltıyla ona hayran kalır, derin bir merakla o uzak diyara doğru yola çıkardı. Söylentilere göre, Mehlika Sultan, yalnızca en cesur ve kalbi en temiz olanların ulaşabileceği bir yerde, yüksek dağların ardında, gökyüzüne en yakın bir vadide yaşıyordu. > Onu bulmayı başaranların hayatlarının bir daha asla eskisi gibi olmayacağı anlatılırdı. Orhan ve altı arkadaşı da, yıllardır Mehlika Sultan’ın peşindeydi. Küçük bir köyde, sönmeye yüz tutmuş bir hayatları vardı; lakin içlerinde yanan o ateş, Mehlika’nın varlığına duydukları inançtı. Onun efsanelerde anlatılan bir hayalden fazlası olduğuna kalpten inanıyor, her gece gözlerini kapattıklarında, o derin gözlerin hayalini kuruyorlardı. Bir gece, ay ışığı altında "Yeter!" dediler. "Artık bekleyemeyiz." Ve sabah olmadan yola çıktılar. Yol, onları çorak topraklardan vadilere, derin ormanlardan ıssız deniz kıyılarına götürdü. Geçtikleri her yerde Mehlika Sultan’ın izlerini aradılar. İnsanlar onlara, "O bir hayaldir, peşini bırakın." deseler de Orhan ve arkadaşları, kalplerinin derinliklerinde bir yerde Mehlika’nın var olduğunu biliyorlardı. Gözleriyle görmeseler de ruhları onu hissediyordu. Bir sabah, büyük dağların arasında kaybolmuş bir köyde bir su kuyusuna rastladılar. Hepsi beraber kuyuya bakarken Orhan parmağındaki yüzüğü kuyuya attı. O anda kuyunun içinden bir kadın sesi geldi. Onlara “Mehlika’yı mı arıyorsunuz?” diye seslendi kadın. Orhan başını eğdi, “Evet… Onu bulmak için çıktık yola. Ama ne kadar yürüdüysek o kadar kaybolduk.” Kadın bir an duraksadı, sonra yavaşça konuşmaya başladı: “Mehlika Sultan’ı arayan herkes kaybolur. Çünkü onun