Zincirleme suç temyizde şu şekilde değerlendirilir: Temyiz sürecinde kural olarak olayın maddi boyutuna, yani sübutuna ilişkin inceleme yapılmaz. Ancak, istinaf ve ilk derece mahkemesinin vakaya dair tespitleri açıkça akıl, mantık, bilim ve teknik kurallarına aykırıysa, istisnai olarak sübut denetimi de temyizde gündeme gelebilir. Örneğin, sanığın mağdurun kendisine “hödük” demesi üzerine onu yaraladığı iddiasıyla, ilk derece ve istinaf mahkemeleri tarafından haksız tahrik indirimi uygulanmışsa ve mağdur da temyize başvurarak böyle bir söz söylemediğini, dolayısıyla indirimin yersiz olduğunu iddia etmişse, burada sübut konusunun temyizde değerlendirilmesi normalde mümkün değildir. Temyiz için dilekçede somut ve belirli bir nedenin gösterilmemesi, başvurunun usulden reddine yol açabilir. Ceza yargılamasında birden fazla suçun işlendiği ve bu suçların zincirleme veya bileşik suç kapsamında değerlendirildiği hallerde, her bir fiil için farklı hükümler kurulması durumunda temyiz denetiminin kapsamı genişler. Örneğin, zincirleme suç kapsamında kabul edilmesi gereken bir dizi fiilin bir kısmı hakkında mahkûmiyet kararı verilip diğer kısmı için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmişse, temyiz başvurusu üzerine yalnızca mahkûmiyet hükmü değil, HAGB kararı da inceleme kapsamına alınır. Temyiz incelemesi, yalnızca bildirilen nedenlerle sınırlı olarak yürütülür. Temyiz sebebi gösterilmeksizin yapılan başvurular, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.298 gereğince reddedilir. Bu tür başvurular usulüne uygun sayılmadığı için, CMK m.289’da belirtilen “kesin hukuka aykırılık halleri” dahi Yargıtay tarafından re’sen incelenemez. Temyiz eden tarafın kararın hangi sebeple hukuka aykırı olduğunu belirtmesi zorunludur. Temyiz sürecinde, Yargıtay yalnızca hukuki yönlerden değerlendirme yapar; delil değerlendirmesi, tanık beyanı gibi maddi olgulara ilişkin tespitlerde bulunamaz, istinaf mahkemesinin takdir yetkisini denetleyemez.