Taşkın yapıda subjektif ve objektif iyi niyet şu şekilde açıklanabilir: Subjektif iyi niyet. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 725. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, taşkın yapının bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul, iyi niyettir. Subjektif iyi niyet, taşkın inşaatı yapan kişinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesi veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ifade eder. 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi, olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan taşkın inşaat sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Subjektif iyi niyet, inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. Objektif iyi niyet. Yapı kıymetinin, taşılan arazi parçasının değerinden açıkça fazla olması, objektif iyi niyet olarak değerlendirilir. Uygulama ve doktrinde “durum ve koşulların haklı kılması” şeklinde ifade edilen husus, inşaatın yıkılması ile inşaat sahibinin uğrayacağı zarar veya yıkılmaması hâlinde arsa malikinin arsasının uğrayacağı değer kaybının karşılaştırılması şeklinde değerlendirilir.