Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, Felsefe Kültür Sanat Derneği ve Varlık Lisesi'nde gerçekleşen, Prof. Dr. Albayrak'ın da katıldığı bir akademik sohbet formatındadır. Konuşmacılar arasında Ömer Hoca, Ozgür Hoca, Kurtul Hoca ve Onur Hoca gibi felsefe uzmanları bulunmaktadır.
- Video, Hegel'in felsefesi ve Alman romantik düşünce arasındaki ilişkileri merkeze almaktadır. İçerikte Hegel'in sanat felsefesi, "sonsuz refleksiyon" kavramı, "saltıklık" anlayışı, sanat yapıtı kavramı ve bireysel öznellik (tin) gibi temel felsefi kavramlar ele alınmaktadır. Ayrıca Heidegger, Kant, Fichte, Schleiermacher, Novalis ve Schelling gibi felsefe düşünürlerinin görüşleri de tartışılmaktadır.
- Sohbet, felsefi kavramların Türkçe'ye aktarılması sorunları, Türkçede kavramların doğru karşılıklarının bulunamaması, İkinci Yeni edebi hareketinin önemi ve Aşık Veysel'in şiirlerinin Hegel'in romantik sanat anlayışıyla ilişkisi gibi konuları da içermektedir. Video, sunum sonrası bir soru-cevap oturumuyla tamamlanmaktadır.
- 00:01Kavram Seçimi ve Tinsel Kavram
- Felsefe dilinde "tim" kavramı konusunda genel bir uzlaşma bulunuyor ve bu kavram "tinsel", "tinsellik", "tinselleşmek" gibi türetime elverişli bir kök oluşturuyor.
- Kavram seçerken üç ölçüt önemlidir: kavram anlamsal bakımdan belirgindir ve tek anlamlıdır, anlamsal derinliğe sahiptir ve diğer kavramlardan ayrılabilir olması gerekir.
- "Tim" kavramı bu üç ölçütü yerine getirmektedir.
- 02:00Hegel ve Yazarlık İlişkisi
- Hegel'in "Fenomenoloji" eseri kavramsal bir anlatıdan ziyade bilincin kendini bilme serüveni olarak görülürken, "Loji" eserinde yazarlığını bırakmış ve filozof olmuş gibi görünür.
- Hakikat ve yazarlık ilişkisinde, Hegel hakikatin kavramsallaştırılabilir olduğunu savunurken, Heidegger hakikat kavranabilir bir şey olmadığını düşünür.
- Hegel'in yabancılaşma kavramı Marx'ın yabancılaştırma kuramını etkilemiştir.
- 05:02Sanat ve Yabancılaşma
- Sanat yapıtı özüne yabancılaşmış tindir; bir kişi kitabı yazdığında, bu artık özsel niteliklerinin bir nesneye dönüşüp dışındayken varlık kazanmış bir nesne olur.
- Dil, çeşitli tikelliklerin buluştuğu bir bütünlük karmaşasıdır ve dilsel bir sanat yapıtı yaratabilmek için bu tümelliği tekelleştirmek gerekir.
- Dilsel malzemeyi biçimlendirmek sözcük seçimi, sıralama ve müzikalite yükleme anlamına gelir.
- 07:02Okuma ve Sanat Yapıtları
- Okuma, metne içkinleştirilen anlamı yeniden anlamlandırma ve yorumlamadır.
- Yazınsal yapıt okunduğu sürece yeniden yaratılır ve klasik sanat yapıtların sürekli okunması, onlarda sürekli yeniden anlamlandırma özünün bulunmasıdır.
- Kant'ın "Yargı Gücünün Eleştirisini" yazmaması durumunda sanatsal beğeni ve ilgisiz ilgi kavramları kavramlaştırılamazdı.
- 10:50Hakikat ve Kutsallık
- Hakikat kavramı, tinsel özgürlükle oluşan öznenin özgür çalışması ve tinsel yönünü belirginleştirme ile oluşan bir nitelik ise, saltıklıktan kurtulmuş olmalıdır.
- Kutsallık düşüncesi inanç ve sorgulamaya dayanır, sorgulama gerektiren bir kavramı anlatmak için kullanıldığında sorun yaratabilir.
- Hak kutsal bir kavram olarak görülürken, aslında insansal bir kavramdır ve felsefi düşünme sorgulama olmadan gelişemez.
- 13:44Dil ve Kavramlaştırma Sorunu
- Dilde düşüncenin dışında hiçbir şey yoktur, bu nedenle hem Humboldt hem de Heykel'deki temel yükte düşüncedir.
- Türkiye'de Türkçe olarak düşünmeye çalışan insanların önünde bir kavramlaştırma sorunu bulunmaktadır.
- Hakikat kavramının karşılığında doğruluk olmaması, bu kavramlaştırmayı yapamadığımızı ve düşünsel altyapıyı henüz oluşturamadığımızı göstermektedir.
- 15:11Sanat Kavramının Zamanla Değişimi
- Sanat kavramı zamanla değişmiştir; bin yıl önce Yunan tapınakları sanat eseri olarak kabul edilirken, günümüzde müzik, dans, heykel gibi alanlar sanat kapsamındadır.
- Eskiden sanat, pagan dinlerinin ritüellerinin bir parçasıydı, ancak din ve sanat ayrımı oluştuğunda, dinsellik geriye çekilince geriye kalan şey sanat olarak adlandırılmıştır.
- Sanatçının işlevi de değişmiştir; eskiden sanatçı ilhamı aktaran bir aracıyken, günümüzde sanatçı yaratıcı deha olarak görülür.
- 16:17Çağdaş Sanat ve Estetik
- Çağdaş sanat faaliyetinin kendisi kendi temelini beraberinde sunmak zorundadır, eskiden böyle bir zorunluluk yoktu.
- Çağdaş sanat faaliyetinin yarısı sanatın ne olduğunu sorgulamakla geçmektedir.
- Hegel'e göre sanat geçmişin geçmişe ait bir şeydir ve biz estetik çağındayız.
- 22:05Hakikat ve Bilim
- Hakikat bilimsel gerçeklik değildir, bilimde doğruluğu yanlışlığı kanıtlanabilir bir yapı vardır.
- Bilim anlamını tekleştirirken, sanat çoğulaştırır ve bu özgürleştirici bir yönü vardır.
- Sanatın özgürleştirici iç yapısı, insanın çoğullaşması ve insanlaşması bakımından bilimden daha üst düzeydir.
- 23:58Hegel'in Doğu Hakkındaki Görüşleri
- Hegel'in doğuda hiçbir ayrımcılık belirlemesi yoktur, sadece saltıklık vardır ve doğuda sadece olumsuzluklar toplamıdır.
- Hegel'e göre simgesel sanat, Mısır piramitleri bile içinde en ufak bir düşünsel şey içermemektedir.
- Sanat, görünüşteki güzeli alıp sanat düzenine dönüştürmektedir, ancak bu yeterlilik doğuda da bulunmaktadır.
- 25:02Anadolu Kültüründe Şiir ve Felsefe
- Anadolu kültüründe şiir, felsefenin işlevini üstlenmiştir çünkü parçalanmışlık ancak halk edebiyatında sürdürülmüştür.
- Halk edebiyatı, halkın bağrından çıkan ve halkın sürdüğüyle varlığını sürdüren edebiyattır.
- Heykel, bu durumu gözetmediğini düşünülmektedir.
- 26:05Hegel'in Kaynak Kullanımı ve Felsefesi
- Hegel, yararlandığı kaynakları pek anmayan, hassas olmayan bir insandır ve hakaret etmeyeceği adları anmaz.
- Hegel, kendi felsefesi için "bütün düşüncenin hepsini topladım, bütünlüğe getirdim" diyerek bir tür kaçamak cevap verir.
- Hegel'in felsefesinde otantiklik ve bireysellik kabul edilir, ancak bireylerin eylemleri üzerinden dinin ve zihniyetin kendini gerçekleştirme açısından evrensel temas ettiği ölçüde önemlidir.
- 28:42Romantik Sanat ve Şiir
- Romantik sanatın temel izleklerinden biri aşktır, sevgidir ve sadakattır.
- Aşık Veysel'in şiirleri, seven ve sevilen arasındaki ilişkiyi anlatır ve aşkın diyalogik yapısını yansıtır.
- Şiiri küçümsemek, Anadolu kültürünün özgün tarihini bilmeden saltık ve tümel yargılamalar yapmaktır.
- 44:49Alman Idealizmi ve Romantik Düşünce
- Schelling'in Hegel'e yazdığı mektupta, felsefenin hala hedefine varmadığını ve Kant'ın sonuçları verdiğini ama öncüllerin eksik olduğunu belirtir.
- Kant, felsefenin bir sistem olması gerektiğini vurgulamış, merkezi bir fikir etrafında insan bilgisinin organik olarak örgütlenmesi gerektiğini söylemiştir.
- Alman idealizmi, Kant'ın öncüllerin eksik olduğu fikrini devralmış ve Fichte, "ben eşittir ben" özdeşliğinden bütün sistemi türetmeye çalışmıştır.
- 48:23Romantik Düşünce ve Hegel'in Eleştirisi
- Romantik düşünce, sadece zihinden nesneyi ve dünyayı nasıl türetebileceğine yönelik eleştirilere maruz kalmıştır.
- Liter, Henrich ve Manfred Frank'ın çalışmalarında, Alman romantiklerinin Fichte'nin mutlak öznesi üzerinden idealist felsefe yapmaya gönüllü olmadığını göstermiştir.
- Hegel, Alman romantiklerine estetik derslerinin girişindeki ironik kavramı ile ilgili eleştirilerini yöneltmiştir.
- 50:04Alman Romantizminin Felsefi Temelleri
- Otto Öğeler'in ironi kavramıyla sınırlı bir kitabı var, Manfred Frank'a göre heykelciliğin zıttı bir yönde felsefesini aldığı Alman romantik düşüncenin erken dönemi Novalis ve Schleiermacher başta olmak üzere farklı şekillerde incelenebilir.
- Konuşmacı, Friedrich Schleiermacher'in ve Hegel'in söylediklerini karşılaştırmaya çalışacağını belirtiyor.
- Walter Benjamin'in "Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi" kitabı, erken dönem ilk akademik çalışması ve son akademik çalışması olacak.
- 51:12Fichte ve Romantiklerin Benzerlikleri ve Farkları
- Fichte, en üst düzeydeki bilginin dolaysızlığına duyduğu ilgiyi erken romantiklerle paylaşıyor ve temeli arama konusunda onlarla ortak noktaları var.
- Romantiklerin epistemolojilerinde şekillendirdikleri "sonsuzluk tapınısı" (sonsuzluk kültü) Fichteden ayırt edici bir özellik olarak görülüyor.
- Romantikler insan deneyiminin ve bilgisinin mutlak temelini arıyorlar, ancak Fichte ile romantikler arasında temel bir fark var.
- 52:02Refleksiyon Kavramı ve Sonsuz Hareket
- Refleksiyon (düşünsee) kavramı, Hegel'in kötü sonsuz kavramıyla ilişkilendirilmiş olmasına rağmen, yetisinin işleyişi anlamında önemli bir anlama sahip.
- Gadamer gibi düşünürler, sonsuz refleksiyonun sürekli anlamları üretme, senteze bağlamama ve bütüne bağlamama özelliğini vurguluyor.
- Lucy'ye göre düşünmenin kendisinden sonra en çok üstüne sonsuzca düşünebileceği şey üzerinde düşünmek gibi bir huyu vardır, bu da evrenin sürekli kendini yeniden yaratması ve yarattıklarını yıkıp yeniden yaratmasıyla paralel gidiyor.
- 53:28Ironi ve Sonsuz Hareket
- Ironi kavramı, varlıkla ve yoklukla ilgili sürekli hiç bitmeyen bir hareketle ilişkilendiriliyor.
- Romantikler, sonsuz hareketi tek bir fikirle bütünleştirmeyi veya kapatmayı istemiyorlar, bu hareketin devam etmesini korumak istiyorlar.
- Ironiyi Sisifos'un her gün kayayı tepeye çıkarıp sonra tekrar aşağı yuvarladıktan sonra yine devam etmesine benzetebiliriz.
- 54:04Sanatçı ve Yaratıcı Birey
- Sanatçı ve sanatsal yaratı, yaratıcı birey ve tekil sanat yapıtı benzer nitelikler sergiliyor.
- Schleiermacher'e göre insanda özgün ve ezeli ebedi olan bireyselliktir, bu bireyselliğin inşasının ve geliştirilmesinin en üstün meslek olarak gerçekleştirilmesi "ilahi bir egoizm" olarak nitelendiriliyor.
- Sanatçı, yaşamını da sanat yapıtı üretir gibi var edecek ve hakiki yazarın fabrikatör olabileceği, tüm yaşamını edebi malzemeyi üst düzeyde formlar haline getirme işi olarak adamak gerektiği vurgulanıyor.
- 55:55Romantik Düşünce ve Sonsuz Faaliyet
- Romantik düşünce, Fichte'nin mutlakında olduğu gibi sonsuz refleksiyonun ikinci aşamasını temsil eder, ancak Fichte'de sonsuzluk aşılmıştır ve bir sınır konulmuştur.
- Romantik düşünceye göre, mutlak asla ulaşılamayacak ama sürekli bir ulaşma çabası içinde olma sonsuz faaliyeti doğurur ve bu faaliyet özne tarafını belirler.
- Sanat yapıtı, cansız bir nesne değil, kendine dönüş hareketini yaratıcı etkinlik olarak mümkün kılacak bir nesne olarak görülür ve yapıt kendisi de bir faal nesne haline gelir.
- 57:59Idealizm ve Romantik Düşünce Arasındaki Fark
- Idealizm, bilincin kendi varoluşunun öncüllerini ortaya koyabilecek kendine yeter bir yapıya sahip olduğu fikrinden başlar, nesneye başvurmaya gerek yoktur.
- Erken romantik düşünce için, bilincin temelinin aşkın bir yerde bulunması ve bu temelinde bilincin içkinliğine indirgenemez olması gerekmektedir.
- Romantik düşünceye göre, bilinç sadece kendini değil, kendi dışındakini de düşünür ve bu durumda ne "ben" ne de "ben olmayan" öncelikli kılan bir şey yoktur.
- 59:16Romantik Sanat Anlayışı
- Romantik düşünce için nesne, cansız bir nesne değil, kendi içinde hareketi taşıyan bir nesne olmalıdır ve bu da sanat yapıtı olarak görülür.
- Fikirler (ideen), mutlak karşıtlıkların mutlak bir sentezidir ve kavga halindeki iki düşünceden kendi kendini üreten sürekli değiş-tokuştur olarak hareket eder.
- Fikirler sonsuz düşüncelerdir, özerklerdir ve her zaman kendi kendine hareket eder haldedirler; ilahi bir niteliğe sahiplerdir çünkü yaratırlar ve üretirler.
- 1:00:42Simge ve Romantik Şiir
- Asla ulaşılamayacak ama hep ulaşma çabası içinde gösterilecek mutlak, ezeli, ebedi, sonsuz hedefe ancak simge aracılığıyla işaret edilebilir.
- Romantik şiir (dichtung), sadece farklı türleri bir araya getirmekle kalmaz, şiiri, felsefeyi, retoriği bir araya getirerek şiiri toplumsallaştırır ve yaşamın tümüne yayılır.
- Romantik şiir türü hala oluşum halindedir, ancak sonsuzca oluş halinde olmak ve asla tamamlanmamak onun özüne aittir.
- 1:03:16Sanat Yapıtı ve Sonsuz Yaklaşma
- Romantik düşünceye göre, idealizmin varmaya çalıştığı birliğe, sanat yapıtında erişilebilir ama ulaşılmayacak bir birlik olarak çıkarmak mümkündür.
- Romantik anlayışta, sonluyla sonsuzun hiçbir zaman bir araya gelemeyeceği çelişkisinden çıkış yolu, sonsuzca yaklaşma faaliyetidir.
- Hakiki sanat yapıtı, kendi dışına çıkarak yayılır, başka yapıtlara kaynaklık eder ve bu olaydan kendine geri döner.
- 1:05:38Hegel'in Akıl Teorisi
- Hegel'in akıl teorisinde teorik akıl modern bilime varacak bilgiyi üreten akıl, pratik akıl ise eylemlerin eleştirisi olarak tanımlanmaktadır.
- Aydınlanmanın bireysel aklı olan tabi akıl, dolaysızdan dolaylıya doğru ilerleyerek apolitik, eylemci politik ve apolitik olarak politik nutuk çeken üç aşamadan geçmektedir.
- 1:07:01Sanat ve Bireysellik
- Hegel'e göre sanatçı, kendi kendisiyle ilişkide olduğu için sınırsızca etkinlik göstermekte ve kendi bireyselliğini yapıtla dışa vurmaktadır.
- Yapıt, onu üreten öznenin gerçek bireyselliğini, özgün ve belirli doğasını yansıtmaktadır.
- Yetenek ve üretme hareketinin ne zaman, nereden ve hangi içerikte başlayacağı önceden bilinmemektedir.
- 1:09:43Yapıt Üretimi ve Çelişkiler
- Bireyin kendini gerçekleştirmek ve ifade etmek hedefine giden yolu kendisi üretmekte, bu üretimin kendisi de yapıtın kendisidir.
- Yapıtın bireyi yansıttığı kabul edilse de, o bireyi tanımak için yapıttan başka bir araç olmadığından yapıtı yapıtla karşılaştırmak kötü sonsuza götürmektedir.
- Tamamlanan yapıt hareketini kaybederek negatif doğasını yitirip, üreten bilinçten koparak yabancı bir nesne haline gelmektedir.
- 1:12:07Eleştiri ve Çelişkiler
- Eleştiri faaliyeti, bir nesneyi başka bir nesne ile karşılaştırmaktan ibaret olup, yapıtlar arasında daha canlı enerji veya zengin doğa gibi değerlendirmeler yapmaktadır.
- Yapıt eğer bireysel öznelliğin ifadesi ise, kötü yapıt diye bir şey olamaz ve her biri bir öznelliğin ifadesi olduğundan eleştiri manası kazanamaz.
- Bu durum bizi yine kötü sonsuza götürecek şekilde yapıtla yapıt karşılaştırmasına sürüklemektedir.
- 1:13:57Fenomenolojinin Sonuçları
- Sanat yapıtı ve eleştiri bölümünde, yapıtın kendi iddiasını yerine getiremeyişi ve onun farkına varılmasıyla "bedruk hile" ortaya çıkmaktadır.
- Kültürel faaliyetler içi boşalır, politikanın da içi boşalmıştır ve artık asıl meseleye konuşmak dışında çok bir şey yapılmamış olmaktadır.
- Fenomenolojinin gösterdiği şey, parça hep bütünle ancak alakası birliği içinde anlaşılabilir ve bütüne varmadıkça şey yanlışlanacaktır.
- 1:15:17Hegel'in Mutlak Din ve Sanat Anlayışı
- Hegel'in Felsefi Bilinen Ansiklopedisi'nde "Mutlak Din" başlığı altında sanat, mutlak dinin ilk anı olarak görülüyor.
- Mutlak din, kendinde var olan ve kendine geri dönen özdeşlik olarak ezeli ve ebedidir, dinsel olarak bir ve evrensel tözdür.
- Sanat yapıtı, evrensel tahayyül değil, belirli bir cisme bürünmüş halidir ve matinden kaynaklandığından evrensel niteliğini boyunca gösterir.
- 1:17:20Sanat ve Mutlak Din İlişkisi
- Sanat yapıtı, sonlu bir nesne olduğu için mutlak dini bütünüyle ifade edemez, ancak ona işaret edebilir.
- Romantikler de sanatın mutlak dini simgeleyen bir işaret olarak gördükleri için burada benzerlikler bulunuyor.
- Hegel'de ve romantiklerde "sonsuz" kavramı farklı anlamlarda kullanılır: Hegel'de "kötü sonsuz", romantiklerde ise yaratmanın sürekli, sonsuz, bitmeyen sonsuzluğu anlatılır.
- 1:18:19Fragman ve Birlik Kavramı
- Nan ve Lacu Abat'ın fragman kavramında, fragmanların bütününün birliği yapıtın dışında, yaratıcı özne veya yargıda kurulur.
- Bu tespit, Hegel ve romantikleri bir kesişim noktasında birleştiriyor gibi görünüyor.
- Hegel'in düşüncesiyle erken Alman romantik düşüncesi arasındaki ilişki karmaşık ve ayrıntılı görünüyor, yeni 20. yüzyılda ortaya çıkan belgeler bu konuda daha fazla bilgi sunuyor.
- 1:19:37Hegel ve Romantiklerin İlişkisi
- Hegel'in düşüncesinin temellerinden bazıları erken romantik düşüncesiyle benzerlikler gösteriyor.
- Hegel için fenomenolojide din, dinin kendinin bilincine vardığı en üst biçim ve felsefe onun üzerine düşünerek kavramsal birliği yapıyor.
- 20. yüzyılda Frankfurt Okulu'nun eleştirel kuramı, romantiklerin eleştiri anlayışının devamı gibi görünüyor ve hem Hegel hem de Marx'ın düşüncelerini bir araya getiriyor.
- 1:22:26Soru-Cevap Bölümü
- Konuşmacılar için on dakika ara verilip, 5:20'de 20 dakikalık bir soru-cevap süreci gerçekleştirilecek.
- Bir izleyici, "Geist" kelimesinin Türkçe karşılığı olan "tin" kavramının Almanca "Geist" kelimesini tam olarak karşılayıp karşılamadığı konusunda soru sordu.
- Konuşmacı, dil duygusu ve kavram üretiminin kullanıma bağlı olduğunu, "tin" kavramının "Geist" kavramını karşılayıp karşılamadığı konusunda kişisel duyumsamaların önemli olduğunu belirtti.