Henry James'in "Ormandaki Canavar" adlı eseri, içsel ve özgür bir irade kabiliyetinden mahrum bir kişinin, uğrunda seçilmiş olduğuna inandığı bir gayeye saplantı derecesinde bağlanmasını ve bu bağlanmayı bir tür yazgı olarak gördüğü için hayatını boşa harcamasını konu alır. John Marcher'ın on yıl önce İtalya’ya yaptığı bir gezi esnasında, ülkenin güneybatı kıyılarındaki Sorrento’da tanıştığı May Bartram’la yıllar sonra bu kez Londra’da karşılaşmasıyla başlayan hikaye, kaçırılmış fırsatlar ya da “çok geç” teması üzerine kuruludur. Marcher, evliliğe girmeyi reddeder çünkü ona göre, “ormanda pusuya yatmış bir canavar” ya da vahşi bir kaplan gibi sadece uygun zamanı bekleyen trajik ve acı verici bir olay, onun ve bağlanacak herkesin mutluluğunu yok edecektir. May Bartram'ın aşkına karşılık vermekten yoksun olması, Marcher'ı "ormandaki canavara" mahkum eder. Hikayenin sonunda Marcher, benmerkezciliğinin ve belirsiz korkularının, sevememesinin, kendisine amaçlanan mutluluğu kaybetmesine ne kadar yol açacağını ancak mezarında anlar.