Duygular

"Yalvarırım Canımı Bağışla" ifadesi, genellikle duygusal bir bağlamda, acı veren bir duruma karşı yardım veya merhamet talebini ifade eder. Örneğin, bir ilişkide yaşanan zorluklar veya acı verici bir olay karşısında, karşı taraftan anlayış ve yardım istenebilir. Ancak, "Yalvarırım Canımı Acıtma" ifadesinin tam olarak ne anlattığına dair spesifik bir bilgi bulunmamaktadır. Daha fazla bağlam veya detay sağlanması gerekebilir.

Duygular, zıttıyla birlikte gelebilir çünkü bu durum, duygusal deneyimlerin karmaşıklığını ve çeşitliliğini yansıtır. Örneğin, Plutchik'in Duygu Çarkıfeleği teorisine göre, çarkıfeleğin en hafif seviyesinde bulunan bir duygunun karşı konumunda, o duygunun zıttı yer alır. Ayrıca, zıt kutupların birbirini çekmesi durumu da bu bağlamda değerlendirilebilir. Bu tür durumlar, ilişkiyi canlı tutabilir ve kişilerin ilişkiye karşı tutku duymalarına neden olabilir.

Öfke ve cesaret aynı şey değildir, ancak aralarında bir ilişki vardır. Cesaret, korku anında kalp kuvveti ile metanetini sürdürmek, dinî ve dünyevî hukukunu korumak için canını dahi verecek derecede gösterilen yiğitliktir. Platon, "Cesaret tehlike anında zekânın kullanılmasıdır." diyerek, cesaretin zekâ ile de ilişkili olduğunu belirtmiştir. Dolayısıyla, öfke cesaretin bir unsuru olabilir, ancak cesaret tek başına öfke anlamına gelmez.

Sahiplenme ile ilgili bazı sözler: "Çok sahiplenmeden seveceksin mesela. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi" - Can Yücel. "Bir kadının başı onu gerçekten seven, koruyan, sahiplenen adamın göğsüne yakışır. Çünkü öyle adamlar, göğsünün altında yalnızca o kadın için çırpınan bir kalp taşır" - Ezgi Kılıç. "Sahiplenme için özellikle dokunmayı kullanırız. Bir düğün salonuna girerken, sevgilimize, eşimize sarılır veya dokunuruz. Bu dokunuşu ‘Bu benim ona göre!’ anlamında kullanırız" - Ahmet Şerif İzgören. "Sahip olduğunu sandığın, terk edip gitmişse o zaten hiç senin olmamış demektir" - Konfüçyüs. "Sevmek sahiplenmenin en güzel yoludur herhalde" - Chuck Palahniuk. "Sahiplen istiyorum, çünkü ait olmak istediğim tek insansın". "Hayat herkes için acı, çünkü benim boş yere dilediklerime sahip olmuş nice insanlar gördüm, onlar da mesut değil" - Balzac. "Geride kalan tek şey yüreğim. Sahip bile çıkamıyorum artık ona. Baksana almış başını gitmiş sana" - Yılmaz Güney. "Sahiplenme, kıskançlığın mantıksal devamıdır". "Sevgi, acı vermez. Acı veren şey, sevginin tam tersi olan sahiplenme duygusudur".

Acıklı aşk şiiri, aşk acısını, hasreti ve derin duyguları işleyen şiirlerdir. Bazı acılı aşk şiirleri: Şevket Boyacıoğlu - Acıklı Bir Aşk Hikayesi. Dursuncan - Aşk Acısı. Ayrıca, Türk edebiyatında Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Karasevda" ve Turgut Uyar'ın "Bir Gün Sabah Sabah" gibi şiirleri de acılı ve dokunaklı aşk şiirleri arasında yer alır.

Yalnızlık hissinin nasıl çizileceğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, yalnızlık temasını işleyen çizimlere şu sitelerden ulaşılabilir: Pinterest. Yalnızlık hissiyle başa çıkmak için ise şu yöntemler önerilebilir: Sosyal bağlantıları güçlendirmek. Kendine zaman ayırmak. Profesyonel yardım almak.

Sevgi soyuttur çünkü beş duyu organıyla algılanamaz. Soyut kavramlar; özgürlük, fikir, düşünce, sevgi, nefret, merhamet, hüzün gibi kavramları kapsar.

Bir kadını sevmek ve merhamet etmek, ona karşı acıma, şefkat ve koruma duyguları beslemek anlamına gelir. Merhamet, insanı başkalarına iyilik ve yardım etmeye yönlendiren bir duygudur. Peygamber Efendimiz de merhametli olmayı teşvik etmiş, "Merhamet etmeyene merhamet edilmez" ve "Yerdekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsin" gibi hadisler söylemiştir.

Orhan Seyfi Orhon'un "Hani O Bırakıp Giderken Seni" şiiri, aslında bir sevgiliye değil, kaybedilen bir evlada yazılmıştır. Şairin 10 yaşındaki kızı ağır hastadır ve son anlarında babasının kucağındadır. Şiirde, bir babanın evlat acısı ve kendine olan sitemi anlatılmaktadır.

Ölüm ve ayrılık, insan yaşamının doğal bir parçasıdır ve çeşitli nedenlerle ortaya çıkar: Ölüm: Yaşam sürecinin sonu. Ağır hastalıklar ve yaşlılık. Doğal afetler veya beklenmedik olaylar. Ayrılık: Mesafe veya zaman. Yaşam koşulları. Ölüm ve ayrılık, insan psikolojisinde üzüntü, korku, öfke gibi yoğun duygulara neden olabilir.

Öfkeli bir insanın nasıl davrandığını anlatan bir şiir bulunamadı. Ancak, öfkeli insanlarla ilgili şiirlerin bulunabileceği bazı siteler şunlardır: antoloji.com; edebiyatdefteri.com.

• sembolünün hangi duyguyu ifade ettiğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, bazı emojilerin ifade ettiği duygular şu şekildedir: 😍 Kalp gözlü emoji: Aşk ve hayranlık. 🤯 Yanmış kafa: Karışıklık. 😬 Sıkılmış dişler: Gerginlik, aksi durum, utanç. 🤪 Çılgın yüz: Coşku, delilik, şakacılık. 😘 Öpücük emojisi: Sevgi, aşk, şefkat. 😢 Ağlayan yüz: Üzüntü, hayal kırıklığı. Emojilerin anlamları, kullanıldığı bağlama göre değişiklik gösterebilir.

Beklemek ile ilgili şarkı sözlerinden bazıları şunlardır: Burak Kut - Beklemek Sevmekse. >Anlıyorum bitti, ağlıyorum Haykıracak yerde susuyorum Korkmadan hiç göğüs gerecek Neden hep ben? Şiirbaz - Beklemek (Intro). >Hayat demek ölümü beklemek demektir! Ayşe Gökalp - Bekliyorum. >Beklemek sıkıcı, beklemek tüketici, beklemek yorucu, beklemek çok yorucu. Elmira Rahimova - İntizar (Beklemek). Ayrıca, "Telefon", "Sormuyorum" ve "Son Buse" gibi şarkılarda da beklemekle ilgili sözler bulunmaktadır.

"Kelimeler duyguları ifade etmeye yetmez" sözü, Cengiz Aytmatov'a aittir. Aytmatov bu sözü şu şekilde ifade etmiştir: "İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez". Ayrıca, Oğuz Atay'ın "Kelimeler albayım kelimeler, bazı anlamlara gelmiyor" sözü de bu temayı işler.

Yarım kalan aşklar için kullanılan bazı terimler şunlardır: Karmik tortu. Yarım kalan masal. Eksik anılar. Ayrıca, yarım kalan aşklar, psikolojide Zeigarnik Etkisi ile açıklanır.

"Özledim" kelimesi ve "kalıcılık" kavramı farklı anlamlar taşır. "Özledim", bir kişiyi, yeri veya anıyı yeniden deneyimleme arzusunun karşılanamadığı durumlarda hissedilen derin bir duygusal boşluk halidir. "Kalıcılık" ise, insanların kalbine dokunmakla elde edilen kalıcı etkiyi ifade eder. Bu iki kavram arasında doğrudan bir ilişki kurulamaz.

Arif Damar'ın "Her Gün Yaşamak" şiiri, yaşamın sadece sevmek olduğunu ve sevmeyenlerin dünyada yaşamadığını anlatır. Şiirde, denize yakın bir zeytin ağacı gibi kök salmanın ve her gün sevgiyle yaşamanın güzelliği vurgulanır. Şiirin son dizelerinde, maceralar peşinde değil, umutsuz bir yolculukta olunmadığı, aksine her gün severek bin yıl boyunca yaşanabileceği ifade edilir.

İnsan susunca farklı duygular hissedebilir: İçsel huzur. Kırgınlık ve duygusal acı. Güçlü duruş. Düşünceleri derinleştirme. Duygusal kontrol. Ayrıca, sürekli susmak bireylerin kendilerini yalnız ve izole hissetmelerine yol açabilir.

Qst, amatör telsizcilik jargonunda kullanılan bir kısaltma olup, "genel duyuru" anlamına gelir. Aşk ise, bir kişiye, nesneye veya fikre karşı duyulan yoğun sevgi ve bağlılık duygusudur. Bu iki terim arasında bir bağlantı veya açıklama bulunmamaktadır.

"Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir" sözü Mevlana Celaleddin Rumi'ye aittir.