The Sympathizer, Güney Vietnam'da savaşın kaybedilmesinin ardından Amerikan ordusuna yardım eden askerlerin ülkeyi terk etmek zorunda kalmalarını ve Güney Vietnam ordu mensuplarıyla karışmış bir Vietnam Kurtuluş Ordusu ajanının hikayesini anlatıyor. Roman, aynı zamanda uyum, kimlik oluşturma ve savaş sonrası diaspora bağlamında göçmen deneyimini ele alıyor. The Sympathizer dizisinin konusu ise şu şekilde özetlenebilir: Saigon’un düşüşü ile her şey başlar. Çocukluk arkadaşları Man ve Bon ile kurdukları bağ için de gerçek bir Üç Silahşörler hikâyesi denebilir. ABD’de yaşayan bir göçmen olarak ırkçılıkla, kültürel zıtlıklarla ve yabancı bir ülkede yerini bulma mücadelesiyle karşı karşıya kalır Kaptan. Dizi, uyum, kimlik oluşturma ve savaş sonrası diaspora bağlamında göçmen deneyimini ele alır. Kaptan, kendine duyduğu özsaygı, ahlak ve eylemlerinin sonuçları ile ilintili içsel çatışmalarla boğuşurken dış çatışmalar, siyasi gerilimler ve güç mücadelesi; onu ve toplumunu hâlâ takip eden savaşın kalıcı mirasıyla yüzleştirir. Tarihsel doğruluk ve dramatik anlatımla harmanlayarak olayın çaresizliğini gözler önüne seren dizi, yalnızca bombaların insanlar üzerine yağışını değil aynı zamanda karakterler üzerindeki duygusal ve psikolojik etkisini de derinlemesine ele alır. Bunun yanı sıra ABD’nin “domino etkisi” bahanesi ile kendinde bulduğu müdahale hakkına ve Vietnam’ı uğrattığı yıkıma dair de sert eleştiriler sunar. Tüm bunlara ek olarak, zaman zaman dördüncü duvarı kırmadan seyirci ile iletişim kurmayı başaran dizi, akla takılan bir sorunun cevabını Bon’un izlediği televizyon programına verdiği tepki ile veya dizide bir anlığına görünen bir yazı ile dahi verir. The Sympathizer, savaşın, ideolojinin ve insan doğasının karmaşıklıkları ile dolu bir serüven olarak tanımlanabilir.