• Buradasın

    Kırmızı gözlü Ali var hikayesi nedir?

    Yazeka

    Arama sonuçlarına göre oluşturuldu

    "Kırmızı Gülün Ali Var" türküsünün hikayesi şu şekildedir:
    Bulgaristan’ın Güller Vadisi denilen Kızanlık yöresinde yaşayan Gade ananın, gözünden esirgemediği, çok sevdiği kara kaşlı Ali’si, askere uğurlanır 14. Aylar geçer, yıllar geçer ancak Ali geri dönmez 14.
    Gade ana, her gün tren yoluna giderek Ali’sinin yolunu gözler 14. Bir gün, köye döndüğünde gelinin odasından sesler duyar 14. Odayı kırmızı güllerle donatılmış görür ve yorganın altında gelini biriyle sevişirken yakalar 14. Öfkeden çılgına dönen ana, tüfeğini alıp ateş eder 14. Yorganı kaldırdığında, vurduğu kişilerin oğlu Ali ve gelini olduğunu görür 14.
    Gade ana, oğluna sarılıp bayılır 14. Gelini de yaralanır 14. Silah sesini duyan köylüler eve toplanır 4. Gade ana, kırmızıya boyanan yorganın içindeki oğluna sarılarak ağıt yakmaya başlar 14.
    Bu acıklı olayı duyan diğer sevdalılar da bu türküyü söylemeye başlarlar 1.
    "Kırmızı Gülün Ali Var" türküsü, hem Anadolu'da hem de Balkanlarda en çok kullanılan deyimlerden biridir 3.
    Bu hikaye, söylence niteliğindedir ve gerçek olup olmadığı kesin olarak bilinmemektedir.
    5 kaynaktan alınan bilgiyle göre:

    Konuyla ilgili materyaller

    Kırmızı Gülün Ali Var türküsünün hikayesi kime ait?

    Kırmızı Gülün Ali Var türküsünün hikayesi, Kırklarelili Aşık Ali Tanburacı'ya aittir. Ancak, türkünün benzer bir versiyonu olan "Kırmızı Gülü Budarlar" türküsünü, Bulgaristan Türkleri arasında araştırmalar yapan Macar Türkolog Ignac Kunos yazmıştır.

    Kırmızı Gülün Ali Var türküsünün hikayesi gerçek mi?

    Kırmızı Gülün Ali Var türküsünün hikayesi gerçek değildir; bu, bir söylencedir. Söylenceye göre, Bulgaristan’ın Güller Vadisi denilen Kızanlık yöresinde yaşayan Gade ananın, gözünden esirgemediği, çok sevdiği kara kaşlı Ali’si; gül çardağının altında anasının elini öper ve sırtına alıp kaçırdığı Zühre’sine sarılır. Gade ana, her gün tren yolunda oğlu Ali’nin yolunu gözlemeye başlar. Bu dramatik olaydan sonra, gelinin yaktığı ağıt, Trakya yöresinde yıllarca söylenegelen bir türkü olur. Bu hikaye, Kırklarelili Aşık Ali Tanburacı tarafından derlenmiş ve hicaz makamında bestelenmiştir.