Alara Kalesi'nin hikayesi şu şekilde özetlenebilir: Alara Kalesi, Alanya'nın 37 kilometre batısında, denizden 7 kilometre içeride, Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından 1232 yılında yaptırılmıştır. Kale, Alara Çayı kenarındaki Alara Han'da konaklayan kervanların güvenliğini sağlamak amacıyla inşa edilmiştir. Kale, 200 metreden 500 metreye kadar çıkan sarp bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kalenin içinde kayalar oyularak tüneller, küçük bir saray, kale görevlilerinin odaları ve hamam gibi yapılar bulunmaktadır. Alara Kalesi, 1999 yılında I. ve III. Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Ayrıca, tanınmış gezgin Bibi, Alara Kalesi'nin fethini şu şekilde anlatmıştır: > "Sultanı Alaaddin Keykubat, Alanya Kalesi'nin fethinden sonra atının dizginlerini Antalya yönüne çevirdi. Yol üzerinde yalçın ve sarp bir tepe üzerinde yer alan Alara Kalesi gözüne ilişti. Yanından Nil gibi güzel bir akarsu akıyordu. Alara Kalesi'nde bu sıralarda Alanya beyi Kir Fard'ın kardeşi, dünya işlerinden elini ayağını çekmiş ve kendini dine vermiş bir şekilde inziya (toplum hayatından kaçıp tek başına yaşama) çekilmiş yaşıyordu. Sultan Keykubat komutanlarından birini bir manga askerle kaleye göndererek şunları kaleye iletmesini emretti: 'Kardeşin Kir Fard son derece savunmaya elverişli Kolonoros Kalesini bize bıraktı. Senin bu dayanıksız kalen, hiçbir zorluk çıkarmadan yüzüstü yuvarlanacaktır. Siz öğrendiğime göre gerçekten aklı başında bir adammışsınız. Nitekim bu sadakatsiz dünyadan elinizi ayağınızı çekmişsiniz. Siz de kardeşinizin gittiği yolu tutar, bizim kullarımızın arasına katılırsanız, sınırsız sevgi ve saygımıza sahip olursunuz. Ancak istediğimiz şekilde hareket etmez de aksine savunma yolunu seçerseniz, bu ancak sizin bilgisizlik ve kalın kafalılığınızın sonucu olacaktır.' Kale sahibi, Sultanın bu buyruğunu elçisinin ağzından işitince büyük bir üzüntü içinde ağlamaya başladı. Alın yazısının acı bir rastlantısı birden apandisit sancıları başladı ve kısa bir süre sonra da öldü. Kalenin ileri gelenleri ister istemez Sultanın adamlarına teslim oldular. Kalenin anahtarlarını da teslim ederek Alaaddin Keykubat'dan 'aman' dilediler. Kalenin surlarında artık Selçuklu Devleti'