Galebe kelimesi, Arapça kökenli olup "galip gelme", "yenme", "üstünlük" anlamlarına gelir. Ayrıca, tasavvufi kaynaklarda galebe, kulda Allah korkusu, cehennem azabı, ilâhî heybet gibi durumların meydana getirdiği bir hal olarak tanımlanır. Örnek cümleler: "Büyük fetihler sultânı Yavuz Han, cihan çapındaki zaferleriyle mağrur olmamış, dâimâ nefsine galebe çalarak hakîkî zaferin, ancak ilim, irfan ve hikmet ehli zâtların irşâdıyla gönül âleminde vukû bulacağını idrâk etmiş bir pâdişah idi". "Allâh’ın gâlip arslanı Hazret-i Ali, o an nefsinin galebesinden endişe ederek birdenbire durdu ve elindeki kılıcı yere indirip düşmanını öldürmekten vazgeçti".