Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, bir akademik ders formatında olup, bir öğretmen tarafından Nurettin es-Sabuni'nin "El-Bidaya fi Usulüddin" adlı kelam kitabı hakkında anlatım yapılmaktadır. 2. sınıf öğrencilerine hitap eden eğitmen, Bilal adında bir öğrenci de dersin içinde yer almaktadır.
- Ders, kelam sisteminin temel meselelerini (bilgi, varlık, teoloji, nübüvvet ve ahiret) ele alarak başlıyor ve özellikle bilgi teorisi üzerine yoğunlaşıyor. Ardından atomculuk teorisi, hudus (sonradanlık) teorisi, Allah'ın birliği ve Allah'ın sıfatları gibi konular detaylı şekilde inceleniyor. Video, İslam felsefesi ve kelamının temel kavramlarını ve farklı felsefi akımların eleştirilerini içermektedir.
- Ders boyunca, bilginin türleri (zaruri, istidlali, mütevatir), cevher-araz ayrımı, cisim kavramı, Allah'ın varlığına dair deliller ve Allah'ın sıfatlarının yorumlanması gibi konular ele alınmaktadır. Ayrıca, farklı dinler ve felsefi akımların Allah'ın birliği konusundaki görüşleri ve bunların eleştirileri de dersin içeriğinde yer almaktadır.
- 00:06Dersin İçeriği ve Kitabın Tanıtımı
- Bu dönem Nurettin es-Sabuni'nin "El-Bidaye fi Usulüddin" isimli kitabını okuyacağız.
- Kitap, kelamın temel konularını bütüncül bir şekilde ve ihtilaflara çok girmeksizin anlatan bir metindir.
- Kitabın neşrini ve tercümesini yapan Bekir Topaloğlu, Nurettin es-Sabuni'nin 16. yüzyılda Maveraünnehir bölgesinde yaşamış bir Buhara Hanefi alimiydi.
- 02:10Nurettin es-Sabuni'nin Hayatı ve Çalışmaları
- Sabuni, Fahrettin er-Razi ile meşhur münazaraları olan bir alimdir.
- Ru'yetullah konusunda, tek bir mükkev konusunda Maturidilerin geliştirdiği yaklaşım ile tartışma yapmıştır.
- Maturidi kelamcıların önde gelen temsilcilerinden biri olan Sabuni, kendi ifadesiyle büyük oranda Ebu'l-Munnesefi'nin kelam düşüncesini geliştirmiştir.
- 03:19Kitabın İçeriği ve Kelam Sistemi
- Kitapta kelam sistemi bilgi, varlık, teoloji, uluhiyet, nübüvvet ve ahiret şeklinde ele alınmaktadır.
- İlk olarak bilgi konusu, ardından alemin hudusu ve Tanrı'nın varlığı ele alınmaktadır.
- Tanrı'nın varlığı konusu sonrası, Tanrı'nın birliği, tenzih-istiva, ilahi sıfatlar, Allah'ın görülmesi ve iradesi konuları işlenmektedir.
- 05:12Bilgi Teorisi
- Bilgi, kadim (Tanrı'nın bilgisi) ve hadis (insanın bilgisi) olmak üzere ikiye ayrılır.
- Hadis bilgi, zaruri ve iktisabi olmak üzere iki kısma ayrılır.
- Zaruri bilgi, kişinin gayreti ve çabası olmadan Allah'ın yarattığı bilgidir; örneğin kişinin kendi varlığını ve açlık, susuzluk gibi hislerini bilmek.
- 09:26İktisabi Bilgi Kaynakları
- İktisabi bilgi, kişinin gayret ve iradesiyle meydana gelen bilgilerdir.
- İktisabi bilginin üç kaynağı vardır: duyular, doğru haber (mütevatir haber ve rasul'ün haberi) ve akıl nazarı.
- Akıl nazarı da ikiye ayrılır: zaruri (bedihi) bilgiler (bütün parçadan büyüktür gibi) ve istidlali bilgiler (duman gördüğümüzde ateşin varlığını çıkarsama).
- 12:55Bilgi Türleri ve Kaynakları
- "Yecidu el-vahidü" ifadesi vicdaniyata karşılık gelir ve bu durumda insanın kendini bu halde bulması için akıl yürütme veya çaba gerektirmez.
- Zaruri bilgi, bedihi bilgi ve istidlali bilgi arasında ayrım yapılır; istidlali bilgi akıl yürütme aracılığıyla elde edilir.
- Nübüvvet (peygamberlik) konusunda, peygamberin haberi ancak mucize ile desteklendiği zaman kesin bilgi ifade eder.
- 15:43Peygamberin Bilgisi ve Zaruri Bilgi
- Hz. Peygamberin Tanrı'ya ilişkin bilgisi bazı alimlerce zaruri bilgi olarak kabul edilirken, insan idrak gücü açısından bu bilgi zaruri değildir.
- Zaruri bilgi olabilmesi için Tanrı inancının ya bedihi olması ya da duyularla idrak edilebilmesi gerekir.
- Peygamberler, veliler ve sıddıkların Tanrı'ya ilişkin bilgisi zaruri olarak kabul edilirken, bu bilgi sadece onlar için geçerlidir.
- 17:07Tanrı'nın Bilgisi ve İnsanın Bilgisi
- Bilgi sorunu genellikle Tanrı'nın bilgisi ve insanın bilgisi olarak iki kısma ayrılır.
- Zaruri, iktisabi gibi kavramlar sadece insan için geçerlidir, Tanrı'nın bilgisi için bu kategoriler uygulanamaz.
- Tanrı'nın herhangi bir istidlal süreci olmadan aracısız bilgi sahibi olduğu, bu durum insanın kendi varlığına ilişkin bilgisine benzer şekilde ele alınır.
- 18:03Bilgi Sorununa Yönelik Farklı Yaklaşımlar
- Kelam kitaplarında bilginin imkanı ile ilgili olarak sofistler, sümeniyye, batiniler, rafiziler ve teşbih düşenler gibi farklı görüşler ele alınır.
- Sofistlerin üç alt grubu vardır: hiçbir şey bilmek mümkün değildir diyenler, şeyler bilinebilir ama insanın bunu bilmesi mümkün değildir diyenler ve hiçbir şekilde hakikat yoktur diyenler.
- Sümeniyye, insanın duyular dışında bir bilgi kaynağının bulunmadığını düşünürken, duyuların dışında haber veya akıl yürütme bir bilgi kaynağı olarak kabul edilmez.
- 20:06Aklın Bilgi Kaynağı Olarak Değerlendirilmesi
- Batıniler, rafiziler ve teşbih düşenler aklın bilgi kaynaklarından biri olmadığını, aklın kaziyelerinin birbiriyle çelişik olduğunu iddia ederler.
- Müşebbihe, aklın bilgi kaynağı olduğunu ve aklın kaziyelerinin çelişkili olduğu iddiasının akıl yürütmenin gerekli şartlarını yerine getirmemesi veya kişinin akli kaziyyelere alışkın olmaması nedeniyle ortaya çıktığını savunur.
- Aklın bilgi vermediğini, aklın yanlış kullanımları veya akıl yürütmenin yanlış uygulanması nedeniyle çıkarmamak gerekir.
- 22:32Kelamın Bilgi Teorisi ve Alemin Hudusu
- Bilgi ve nazar bahisleri kelamın mukaddimesi olarak ele alınır, sonraki süreçte mantıksal bahisler gelir.
- Alemin hudusu (sonradanlığı) fikri, Allah'ın varlığını temellendirmek için kullanılır.
- Sabuni'nin alem tasnifi, ayan (ayınlar) ve aras olarak ikiye ayrılır, bu tasnif malumatın taksimi şemasına dayanır.
- 25:37Atomculuk Teorisi ve Varlık Kavramı
- Atomculuk teorisinde varlıklar cevherler (ay'ın) ve arazlar şeklinde ayrılıyor, ayırma noktası yer kaplayan ve kaplamayan nitelikten hareketle yapılıyor.
- Tanrı dışındaki bütün varlıklar cevherler ve arazlardan meydana geliyor, Maturidi metinlerde cevherler kavramı yerine "ayan" kullanılıyor.
- Ayan iki şekilde ayrılıyor: müfret (basit) olanlar ve mürekkep (cisim) olanlar; müfret cevheri vahid, cüzlayeti ceza yani bölünemeyen son parça olarak ifade ediliyor.
- 27:27Cevher ve Araz Kavramları
- Cevher, kendi başına kaim olabilen ve herhangi bir mahalle muhtaç olmadan varlığı düşünülebilen bir varlık olarak tanımlanıyor.
- Araz ise kendi başına kaim olamayan, var olmak için cevherlere gereksinim duyan, mahalleye gereksinim duyan şeylerdir.
- Abdulkadir el Bağdadi'nin "Usulü'd-Din"inde otuz tane araz sayılmıştı: sesler, renkler, tatlar, kokular, sıcaklık, soğukluk, elem, lezzet, irade, kerahet, nazar, bilgi gibi.
- 29:11Cisim Kavramı ve Mutezile-Sünni Farkları
- Mutezile kelamında en küçük cismin meydana gelmesi için sekiz atomun gerekli olduğu görüşü klasikleşmiş durumda; iki cevher uzunluk, iki cevher genişlik, dört cevher derinlik oluşturarak üç boyutlu cisim ortaya çıkıyor.
- Sünni kelamcılar ise cismin en az iki cevherden oluştuğunu düşünüyorlar; üç boyutluluk iki cevherle en küçük cisim ve dolayısıyla üç boyutluluğun meydana geldiği en az sayıda cevher ikidir veya daha fazlasıdır.
- Cisim kavramı dilde müellef veya mürekkep olma anlamını ifade eder, mürekkep olma da en az iki şeyi gerektirir.
- 34:09Cevherin Özellikleri ve Alemin Sonradanlığı
- Cevher, tehayyüz eden şey (mütehayyizz) olarak tanımlanıyor, cevherin mahiyeti veya cevherin zati tehayyüz eden şey olarak ifade ediliyor.
- Cevherin dört tane vasfı var: cevherin cevherliği, cevher oluş, zati sıfat ve mekanda kahin olarak ortaya çıkması.
- Alemin sonradanlığı fikri, ilk defa Ebu'l-Huzeyl tarafından geliştirilen hudüs argümanının üzerine kurulmuş olup, bu argüman altı temel önermeden oluşuyor.
- 37:40Aynlar ve Arazlar İlişkisi
- Aynlar (cevherler) arazlardan ayrı düşünülemez, arazlarsa hadis (sonradan var olan) niteliktedir.
- Cevherler ya birleşik (içtima müctemi) ya da ayrılmış (müftelik iftira) olabilir ve var oldukları müddetçe ya sükun (durma) ya da hareket halinde olacaktır.
- Cisimler hiçbir şekilde arazlardan ayrılamaz, çünkü var oldukları andan itibaren ya hareketli ya da sükun halinde olurlar.
- 39:04Hareket ve Sükunun Hadis oluşu
- Hareket hadis (sonradan var olan) niteliktedir, çünkü bir cisim duruyorken hareket ederse onun için yeni bir nitelik (teceddüt) ortaya çıkar.
- Sükun aynı mekanda iki oluş, hareket ise iki ayrı mekanda iki ayrı oluş olarak tanımlanır.
- Hareketin hadis oluşu duyularla bilinirken, sükunun hadis oluşu ise hareketin meydana gelişi sebebiyle kendisinin yokluğundan çıkarılan bir şeydir.
- 42:14Kadim ve Hadis İlişkisi
- Kadim (ezeli) hiçbir zaman zail (yok olmaz) olmaz, bu ilke "kadimuhu" olarak adlandırılır.
- Hadis olmak maddiliği ve değişmeyi ima eder, arazlar ise değişimle alakalıdır.
- Cevherlerin hadislerden önce bulunması mümkün değildir, çünkü arazlardan ayrı kalması düşünülemeyeceğinden ve arazların hadis olduğu anlaşıldığından dolayıdır.
- 47:02Sükun ve Kadimlik İlişkisi
- Sükun maddi olan için geçerli bir şeydir ve cisimselliğinin gereği olarak hadislere özgüdür.
- Sükun değişmezlik değildir, çünkü aynı mekanda iki kere oluş söz konusu olduğunda zamansal olarak bir değişim vardır.
- Ezeli olan (kadim) asla sükun halinde değildir, çünkü sükun zamansal olarak değişen bir durumdur.
- 49:21Araz Kavramı ve İspatı
- Cismin hareketli oluşu zatına değil, zatının dışında bir anlama dönmelidir, aksi takdirde cismin sürekli hareket edici olması gerekirdi.
- Siyahlık ve beyazlık gibi özelliklerin zattan kaynaklandığı düşünüldüğünde, nesnenin her zaman aynı özellikte olması gerekirdi, ancak bu durum gerçekleşmediği için arazların varlığı ispatlanır.
- Mutezile alimleri, arazların zattan ayrı düşünülebilecek manalar olduğunu kabul etmemişlerdir, ancak Nazım'ın görüşünde hareket dışında diğer arazler cisim olarak görülür.
- 53:58Cüveyni'nin Tanrı Varlığı Kanıtı
- Cüveyni, hadisi "caiz-ül vücud" (var olması mümkün olan) olarak tanımlamış ve var olan bir nesnenin varlığını tahsis eden bir şeyin (Tanrı) gerektiğini belirtmiştir.
- Cüveyni'nin bu delili, Ebu'l-Hüseyin el-Basri'nin Tanrı'nın varlığına ilişkin kanıtlaması ile İbn-i Sina arasında bir ilişki kurulmuştur.
- Hadis (sonradanlık) olan bir nesnenin varlığı kendinden olamaz, çünkü bu tercih bila mürecciyi (kendiliğinden tercih) gündeme getirir ve imkansızdır.
- 57:18Tahsis Edici ve Kadim Fikri
- Varlıkla yokluktan ibaret olan iki caizden birini diğerine tercih edecek bir tahsis ediciye ihtiyaç vardır ve bu tahsis edicinin varlığı mümkün değil, zaruri ve kendinden olmalıdır.
- Bu ihtiyaç zinciri ya sonsuz olarak sürüp gidecektir (bu muhaldir) ya da varlığı kendinden olan bir zatta nihayet bulur, bu zat Tanrı'dır.
- Kelamcılar için kadim (öncesinde yokluk bulunmayan) fikri ile filozofların vacib (varlığı zorunlu olan) fikri burada aynı müradif (eş anlamlı) kavramlar olarak görülür.
- 59:11Cevher, Cisim ve Araz Kavramları
- Cevher, cisim ve araz kavramları arasındaki ilişki inceleniyor; arazlardan ayrılamayan ve onlardan önce bulunamayan cisimlerin de hadis (zamansal) olduğu belirtiliyor.
- Tanrı hakkında cevher, cisim ve araz denilmesi mümkün değildir çünkü bunlar arasındaki benzerlik ilişkisi bulunmamaktadır.
- Filozoflar Tanrı'ya cevher denirken, bu kavramın nakumu (kendi başına kaim olan) anlamında kullanıldığı belirtiliyor.
- 1:01:25Tanrı'ya İsimler Verme
- Tanrı hakkında isimler vermek şeriatın bildirdiği ölçüde mümkündür, ancak doğrudan metinlerde geçmeyen isimler de o nasr'ın öngördüğü kıvamda olması gerekir.
- Hişam bin Hakem gibi erken dönem Şii-Rafizi kelamcıları Tanrı'nın cisim olduğunu söylemiş, Kerramiler ise Tanrı'nın sonradan var olan şeylere konu olduğunu düşünmüştür.
- 1:02:51Allah'ın Birliği
- Alemin hudusu (yaratılışının olduğu) ispatlanınca otomatikman Allah'ın varlığı ispatlanır.
- Dualistler, mecusiler, Hıristiyanlar, tabiatçılar, ashab ıttai ve yıldızlara tapanlar (eflakiyye) gibi farklı inançlarda Allah'ın bir olmayışı savunulmuştur.
- Mutezile kelamında iki akım vardır: atomculuk üzerinden tabiat felsefesi yapanlar ve tabiat üzerinden cevher ve araz kavramlarını kullananlar.
- 1:05:42Allah'ın Bir Olmasının Delilleri
- Allah'ın bir olmasının en önemli delili, ayet-i kerimeden alınan "Levkane fihima alihetün illallah feseta" ifadesidir.
- İki tanrı olsaydı, belirli bir şeyi yaratma konusunda çatışır ve bu çatışmanın sonucunda ya ikisinin de iradesi geçerli olacak ya da geçersiz olacak.
- İki tanrı arasında ittifak olup bir konuda aynı iradeye sahip olma ihtimali de eleştirilerek, bir tanrının diğerine tabi olması durumunda tanrı olamayacağı belirtiliyor.
- 1:11:12Muvafakat Teorisi ve Eleştirisi
- Muvafakat teorisi, iki tanrı arasında bir ittifak olduğunu savunur ve bu ittifakın mecburi veya ihtiyari olabileceğini iddia eder.
- Mecburi olma durumunda, tanrıların birbirine uyum sağlama zorunda kalması onların aciz olduğunu gösterir.
- İhtiyari olma durumunda ise, tanrılar arasında ihtilaf çıkabileceği farz edilir ve bu durumda iki irade aynı anda gerçekleşemez.
- 1:13:14İrade ve İlim İlişkisi
- İrade ve ilim arasındaki ilişki eleştirilir; bir tanrının diğer tanrının iradesini bilmesi ve muvafakat etmesi gerektiği savunulur.
- Kelamcılar, iradeyi ilmi gerektiren bir şey olarak değil, fiili gerektiren bir şey olarak görürler.
- İkili tanrı görüşünde, iradelerin mutlak olması nedeniyle bir yerde irade çatışması mümkün olabilir.
- 1:18:39Nur ve Zulmet Görüşü
- Nur ve zulmet görüşü eleştirilir; zulmetin hadis (yaratılmış) olduğu konusunda ittifak halindeyken, zulmetin varlık alanına çıkışı kendiliğinden mi yoksa nur'un yaratmasıyla mı olmuştur sorusu sorulur.
- Teslis görüşü eleştirilir; Baba, Oğul ve Ruh Hulkus'un sıfatlar olduğu, sıfatların zatsız var olamadığı belirtilir.
- Tabiatçıların görüşü eleştirilir; sıcaklık, soğukluk gibi niteliklerin araz (özellik) olduğu ve hareket eden şeylerin değişen olduğu, dolayısıyla hadis (yaratılmış) olduğu vurgulanır.
- 1:20:51Allah'ın Cisim Olup Olmadığı
- Hişam bin Hakem, Allah'ın cisim olduğunu iddia eder; cismin mevcut olmak anlamına geldiği belirtilir.
- Kelamcılar, Allah'ın "şey" olarak adlandırılabilmesi konusunda tartışır; "şey" kelimesinin hem mevcut hem de mahluk anlamına gelebileceği belirtilir.
- Allah'ın arşa istiva ettiği gibi Kur'an'daki ifadelerin nasıl anlaşılacağı, kelamın başlangıç döneminden beri hesaplaşmak zorunda kaldığı problemlerden biridir.
- 1:25:12Teşbihin Farklı Tonları
- Erken dönemde teşbihin farklı tonları vardır; aşırı şii gruplar veya rafiziler (nişan bin hakem, mukail bin süleyman, davud el-cevabi) gibi farklı görüşler bulunmaktadır.
- Ebu Hanife, süleyman ile saffa'nın iki uca gittiğini söylüyor; biri tenzihte aşırı uca gittiğini, "şey bile diyemeyiz" diyerek dilin tek anlamlılığı düşüncesini savunuyor.
- Tanrı'ya "şey" dememle bana "şey" demeniz arasında fark vardır; Tanrı "şeydir" dediğimizde onun kadim olduğunu, var olduğunu kastederiz, bana "şeydir" dediğinizde ise hadis olduğumu ve mevcut olduğumu kastediyorsunuz.
- 1:27:03İstiva Kavramı
- İstiva kelimesi çeşitli anlamlara gelebilir: zikredilir, istila etmek, yönelmek, tam ve eksiksiz olmak, karar ve mekan tutmak.
- İstifayı bu anlamların dışında, övgü ifadesi olarak yorumlamak gerekir; "Rahman arşa istiva etmiştir" sözüyle bir övgü ifadesi vardır.
- İstiva kelimesi insan için kullanıldığında övgü anlamına gelir, Tanrı hakkında kullanıldığında da övgü anlamına gelmiş olması gerekir.
- 1:29:34Kelam Tarihi ve Yol Ayrımı
- Kelam tarihi açısından önemli bir ayrım vardır: biri mesaili, diğeri vesaili olarak adlandırılır; vesileler değişir dönüşür ama mesai değişmez.
- Ehl-i sünnet ve'l-cemaat'ın bu konuda iki yoludur: birincisi, müteşabih ayet ve haberleri samimiyetle benimsemek ve iç manalarını Allah'a havale etmek.
- İkinci yol ise, bu nasları kabul etmekle beraber Allah'ın zatına layık olacak şekilde nasların tevilini araştırmak, ancak murad-ı ilahiyi kesin olarak iddia etmemek.
- 1:33:02Selef ve Halef Yöntemleri
- Selef metodu daha selametli, halef metodu ise daha sağlam, ahkem ve daha kullanışlıdır.
- Selef metodunda istihsar havza vardır; yani bu konu hakkında bir hüküm verilmemektedir.
- İmam Maturidi'nin yaptığı tefsir sahabeye ait, tevil ise bize aittir.