The Bone Collector (Kemik Koleksiyoncusu) filmi, bir seri katilin ipuçlarıyla beslediği cinayetlerine odaklanan bir dedektiflik hikayesini anlatıyor. Filmin konusu şu şekilde özetlenebilir: 1998 yılında New York'ta, adli tıp uzmanı Lincoln Rhyme, boynundan aşağısı felçli bir şekilde yatağa mahkum olmuştur. Yeni atanan devriye memuru Amelia Donaghy, savaş dönemi demiryolu yatağına gömülmüş parçalanmış bir ceset bulur. Rhyme, Donaghy'yi yatak odasındaki ücretsiz video ve sesli bağlantı üzerinden yönlendirir. Olay yerinde bulunan ipucu benzeri nesneler nedeniyle Rhyme, sahnenin sahnelendiğini düşünür. Donaghy'nin adli tıp içgüdülerinden etkilenerek genç memurla iş birliği yapar. Katil, bir taksi şoförü gibi davranır ve Rhyme ile Donaghy buluşmadan önce evli çift Alan ve Lindsay Rubin'i kaçırır. Donaghy, Alan'ın cesedini tren istasyonunda bulur. Lindsay'in hayatta olduğu ve buhar kavşağında bağlı olduğu ortaya çıkar. Rhyme, demiryolu yatağında bulunan ipuçlarını kullanarak Lindsay'in yerini başarıyla tespit eder. Dedektifler ve Donaghy, tam da Lindsay'in sıcak su borusu tarafından yakılarak öldürülmesinden hemen sonra olay yerine gelir. Donaghy, Lindsay'in vücudundan bir kemik parçası ve başka bir kağıt parçası bulur. Rhyme, Donaghy'ye Lindsay'in ellerini keserek kanıt elde etmesini emreder, ancak Donaghy reddeder ve öfkeyle uzaklaşır. Katil, bir NYU öğrencisini kaçırır ve terk edilmiş bir mezbahaya götürerek bir direğe bağlar ve yakınlardaki fareleri çeken açık bir yara bırakır. Donaghy ve Rhyme, yine katilin önceki cinayet mahallinde bıraktığı ipuçlarını kullanarak kurbanın vücudunun fareler tarafından parçalanmış olduğunu bulur. Donaghy, başka bir kağıt parçası ve bir kemik parçası bulur. Gergin soruşturmanın baskısı ve davaya katılımları nedeniyle Donaghy ve Rhyme'ın karşılaştığı bürokratik zorluklar, Rhyme'ın sağlığı ve istikrarı üzerinde ciddi etkiler yaratmaya başlar. Rhyme'ın bakıcısı ve hemşiresi