Özlem

Ahmed Arif'in "Haberin Var Mı Taş Duvar?" şiirinde, hapishane duvarları arasında kalan bir insanın özgürlüğe olan özlemi ve umudu anlatılmaktadır. Şiirde, yalnızlık, esaret ve bu durumun kabullenişi işlenirken, dış dünyayla yeniden iletişime geçme ve doğaya duyulan özlem vurgulanır. Şiirin son dizesi olan "Dağlarına bahar gelmiş memleketimin" ifadesiyle, mahkum etrafındaki esaretten sıyrılıp umuda ve özgürlüğe doğru yol aldığını ifade eder. Ahmed Arif, bu şiiriyle sadece mahpusluk yaşayan birinin duygularını değil, sıkıntıda olan veya zorda kalmış herkesin ortak hislerini yansıtır.

Can Yücel'in "Özledim Seni" şiirinde, ayrılık ve özlem duyguları anlatılmaktadır. Şiirde ayrıca, başkalarına karşı sertken sevilen kişiye karşı gösterilen yumuşaklık ve koruma içgüdüsü, ayrılığın getirdiği zorluklar ve yıllar sonra karşılaşıldığında yabancı gibi bakma isteği gibi temalar da işlenmiştir. Ancak, bu şiir Can Yücel'e ait değildir; Can Dündar'ın bir köşe yazısının şiir formatına sokulmuş halidir.

Sezai Karakoç'un "Ey Sevgili" şiirinin konusu, bir aşık tarafından sevgiliye yöneltilen duygu dolu bir yakarıştır. Şiirde, aşkın derinliği, sevgilinin önemi ve ona duyulan özlem, tutku, aşk acısı ve bu acının zorlukları işlenir.

Gandagana, aşk ve özlem üzerine geleneksel bir Gürcü halk şarkısıdır. Gandagana'nın sözleri, "Tarnanani ninano" nakaratını içerir ve bu, kabaca "Sonsuza kadar ayrı kalacağız" anlamına gelir. Ayrıca, Gandagana'nın ritüel bir çalışma türü olarak başlayıp, zamanla flört ve topluluğun hızlı tempolu bir kutlamasına dönüştüğü ve Adjaruli (Acharuli veya Ajaruli) dansı için mükemmel bir temel oluşturduğu da belirtilmektedir.

Bayhan'ın "Seninle Olmak Var Ya" şarkısı, aşkın ve özlemin verdiği acı ve hasreti anlatır. Şarkının hikayesi şu şekilde özetlenebilir: Şarkının başlangıcı, âşığın sevgilisinden ayrı kaldığı için yaşadığı acıyı ve özlemi dile getirmesiyle başlar. Âşık, sevgilisinin hasretiyle yanıp tutuşmaktadır. Şarkının gelişiminde, âşık sevgilisine olan aşkını ve onsuz yaşamanın zorluğunu anlatır. Sevgilisinin varlığıyla yeniden doğduğunu, onsuz ise sürgün çektiğini söyler. Şarkının sonucu, âşığın sevgilisine olan aşkının ve özleminin bitmeyeceğini ifade etmesiyle son bulur. Şarkıda geçen bazı imgeler, metaforlar ve anlatı teknikleri şunlardır: "Başım dönüyor" (sevgilinin hasreti); "İçim gidiyor" (sevgilinin özlemi); "Gözyaşım derme gülümün yerine" (sevgilinin yokluğu); "Ölüm olda düş peşime" (sevgiliye olan aşkı); "Ecel olda al başımı" (sevgiliden ayrılmak istememesi). Ayrıca, şarkı boyunca "Seninle olmak var ya" ifadesinin tekrarlanarak şarkının ana temasını vurguladığı ve "ölüm" ile "yaşamak" karşıtlığının şarkının duygusunu güçlendirdiği söylenebilir.

Engin Nurşani'nin "Derbederim" şarkısı, aşk acısı ve özlem temalarını işler. Bazı şarkı sözleri: "Gözlerim yollarda, kulağım seste / Derbederim, perişanım, gelsene / Bülbül ağlar oldu altın kafeste / Derbederim, perişanım, gelsene". "Nurşani umudu kesmedi senden / Kızsan da küssen de ayrılma benden / Sen bana lazımsın, böylesi gün değil / Derbederim, perişanım, gelsene".

Xecê'nin "Avî" şarkısı, aşk ve özlem temalarını işler. Şarkı sözlerinde, aşkın tutsağı olunduğu, bu aşkın ve sancının bilinmediği, gelişinin umulduğu ve görülene dek can verilmeyeceği anlatılır. Şarkının sözleri, Süleyman Özelses'e (Sılo Cutko) aittir.

Hakkı Bulut'un "İntizarım Var" şarkısı, genellikle hasret, aşk ve özlem temalarını işler. Ayrıca, Hakkı Bulut'un bazı şarkılarında olduğu gibi, "İntizarım Var"da da kıskançlık duygusu işlenebilir. Şarkının tam olarak ne anlattığına dair bilgi, sözlerinin detaylı analiziyle anlaşılabilir.

"Daro Va Nemikonam", Fereydoon Farrokhzad'ın bir şarkısıdır ve Farsça "aşk" anlamına gelen "aşeka" kelimesinden türetilmiştir; "aşeka" Farsça'da "sarmaşık" demektir. My Favorite Cake (En Sevdiğim Pastam) filminde ise bu şarkı, 70 yaşındaki Mahin ve Faramaz'ın yalnız hayatlarında birbirlerini bulmalarını ve aralarındaki bağı anlatır.

Saudade, Portekizce ve Galiçyaca kökenli bir kelime olup, derin bir özlem, hasret ve nostalji gibi duyguları ifade eder. Bu duygu, genellikle özlenen şeye veya kişiye hiçbir zaman kavuşulamayacağı hissini içerir. Kelimenin kökeni, Latince "solitās" (yalnızlık) kelimesine dayanır. Saudade, özellikle Portekiz ve Brezilya kültüründe sıkça kullanılır ve "Fado" adlı müzik türünde sıkça yer alır.

"Caddelerde Rüzgar" şiiri, ayrılık acısı, özlem ve nostalji temalarını işler. Şiirde rüzgar, zamanın akışını ve geçmişe duyulan özlemi simgeler. Şarkının temel mesajları arasında şunlar yer alır: Ayrılık acısı: Geçmişte yaşanan bir ayrılığın ardından duyulan derin acı ve özlem dile getirilir. Özlem ve nostalji: Geçmişte yaşanan güzel günlere duyulan özlem ve nostalji duygusu yoğun bir şekilde hissedilir. Hatıraların gücü: Geçmişte yaşanan aşkın hatıralarının hala canlılığını koruduğu ve bu hatıraların kişiyi derinden etkilediği anlatılır.

Rüyada eski bir arkadaşa sarılmak, farklı şekillerde yorumlanabilir: Geçmişle barışmak ve ders çıkarmak. Güzel gelişmeler ve huzur. Duygusal bağlantıların güçlenmesi. Hayırlı kısmet. Rüya tabirleri bilimsel temellere dayanmaz.

"Cho Tôi Lang Thang" (Let Me Wander) şarkısı, özgürlük ve yolculuk temalarını işler. Şarkı, indie müzik grubu Ngọt ve rapçi Đen Vâu iş birliğiyle 2017 yılında çıkarılmıştır.

"Sen Oldukça" şiirinin teması, büyük bir tutkuyla bağlanılan sevgiliye duyulan özlem ve ayrılık acısıdır.

"Ah! Mümkün Olsa" şiirinin teması, barış, sevgi ve umuttur. Şiirde, acılardan sevinç, sevinçten umut yaratma, çocuklara sevgi dağıtma, savaştan barış ve kurşun yerine çocuklara şiir atma gibi temalar işlenmiştir. Şiir, Nuri Can'a aittir.

Abdurrahim Karakoç'un "Mihriban" şiirinin teması, aşk, karşılıksız sevme ve çaresizliktir. Şiirde ayrıca şu temalar da işlenmiştir: Aşkın imkansızlığı. Ayrılık acısı. Unutulamayan sevgili. Duygusal yoğunluk.

"Güzel günler mazide kaldı" ifadesi, güzel olgularla dolu günlerin geride kaldığını, eski zamanlara duyulan özlemi belirtmek için kullanılır. Bu ifadenin neden böyle olduğuna dair bazı görüşler şunlardır: Güven duygusunun azalması. Ekonomik zorluklar. Gelecekten umutsuzluk. Bu ifadeler kişisel yorumlara dayalıdır ve bilimsel bir temele sahip değildir.

Hikmet Anıl Öztekin'in Eyvallah kitabı, herkesin bir derdi olduğunu ve bazen bu dertleri paylaşacak kimse bulunamadığını anlatarak, yalnız olmadığını bilmek ve gönülden gönüle sohbeti yeniden keşfetmek için okuyucuyu dertleşmeye davet eder. Kitapta, yazar, sevdiği kişinin gidişiyle yaşadığı acıyı ve ilahi aşkla tanışma sürecini anlatır. Ayrıca, kitapta Hikmet Anıl Öztekin'in bir çift kişiliği olarak ortaya çıkan "fesleğen" metaforu da yer alır.

"Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar" türküsünün hikayesi, Tekirdağ'ın Malkara ilçesinde geçen acıklı bir olaya dayanır. Hikaye şu şekildedir: Zeynep adında genç ve güzel bir kız, köydeki bir düğünde Ali isimli bir genç tarafından fark edilir. Ali, köyüne döndüğünde Zeynep'e görücü gönderir ve kısa süre sonra düğünleri olur. Zeynep'in gelin gittiği köy ile kendi köyü arası üç gün üç gece mesafededir. Zeynep, 7 yıl boyunca ailesini göremez ve bu özlem ona büyük bir acı verir. Köyün tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi köyüne doğru türküsünü söyler. Kocası Ali, Zeynep'in özlemine aldırış etmez ve ona kötü davranmaya başlar. Sonunda Zeynep hastalanır ve yatağa düşer. Ali, çareyi ailesini çağırmakta bulur. Zeynep'in anne ve babası geldiğinde Zeynep'in çok kötü durumda olduğunu görürler. Zeynep, hasretini giderse de artık çok geç kalınmıştır ve iyileşemez, hayatını kaybeder. Bu hikaye, türkünün kına gecelerinde söylenmesine de sebep olmuştur.

"Rey Sin Reina" adlı yabancı şarkı, Julión Álvarez y su Norteño Banda tarafından seslendirilmiş olup, kayıp bir ilişkinin ardından duyulan özlem ve tamamlanmamışlık hissini anlatır.