KelimeÖğrenimi

"Endişelenme" kelimesi Almanca'da "keine Sorge" olarak söylenir.

İngilizce kelime defteri tutmak için şu adımlar izlenebilir: 1. Sadece bilinmeyen kelimeleri yazma: Sadece bilinmeyen kelimeler ve detaylar not edilmelidir. 2. Kelimeleri türleriyle birlikte yazma: Kelimenin türünü bilmek, anlamlar arasındaki farkları ayırt etmeyi kolaylaştırır. 3. Tekrar etme: Periyodik olarak kelimeleri tekrar etmek önemlidir. 4. Kendini test etme: Kelimelerin Türkçe anlamlarının üzerini kapatarak kendini test etmek, öğrenme seviyesini anlamaya yardımcı olur. 5. Öğrendiklerini teyit etme: Anlamını net olarak öğrenilen kelimeler işaretlenmelidir. 6. Kalıp ve yapıları unutma: Collocation ve preposition kullanımları gibi kalıplar not edilmelidir. 7. Gramer detaylarını not etme: Çalışılan kelimelerle ilgili gramer bilgileri de yazılmalıdır. Ayrıca, kelimeleri kategorize ederek yazmak, eş-zıt anlamlıları ve türeyen kelimeleri bir arada not etmek ve defterin PDF halini oluşturmak, gerektiğinde düzenlemeyi kolaylaştırır.

"Ben işe gidiyorum" ifadesi İngilizce'de şu şekillerde söylenebilir: I'm going to work; I'm off to work; I'm leaving for work.

İngilizce 101 kelime, günlük iletişim için temel bir başlangıç noktası olabilir, ancak tam anlamıyla akıcılık sağlamak için yeterli değildir. İngilizcede akıcılık için genellikle en sık kullanılan 2500 ila 3000 kelimenin bilinmesi önerilir. İngilizce kelime bilgisini geliştirmek için şu yöntemler önerilir: Sık kullanılan kelimelere odaklanmak. Düzenli olarak İngilizce okuma yapmak. Flash kartlar kullanmak. Anadil olarak İngilizce konuşanlarla konuşma pratiği yapmak. Kelime günlüğü tutmak.

Almanca Ada Matbaacılık Yayınları sayfa 54'te ne anlatıldığına dair bilgi bulunamadı. Ancak, Ada Yayıncılık'a ait 10. sınıf Almanca ders kitabı sayfa 54 cevapları için aşağıdaki siteler ziyaret edilebilir: egitim.net.tr; evvelcevap.com; derskitabicevaplarim.com. Cevapları yalnızca öğrenmenize yardımcı olacak şekilde kullanmanız önerilir.

Cadde ve sokak İngilizcede şu şekilde söylenir: Cadde: street, avenue. Sokak: street. Örneğin, "ana cadde" için "main street" veya "high street" ifadeleri kullanılır.

İngilizce'de dezavantajlar "disadvantage" kelimesi ile ifade edilir. Bazı örnek cümleler: "The disadvantage in this respect is that the problem could be transferred elsewhere" (Bu açıdan dezavantajı, sorunun başka bir yere aktarılabilmesidir). "A major disadvantage of using this method is that traces of these toxic substances can be found in food" (Bu yöntemin kullanılmasının en büyük dezavantajı, bu zehirli maddelerin izlerinin gıdalarda bulunabilmesidir). Ayrıca, "disadvantage" kelimesinin yanı sıra "drawback" ve "downside" gibi eş anlamlı kelimeler de kullanılabilir.

"Berbat bir gün" anlamına gelebilecek bazı İngilizce ifadeler: A terrible day; A bad day; A lousy day; An awful day; A horrible day. Örnek cümleler: "It's the worst day ever" (Bu, en kötü gün!). "I had an awful day, and without even realising it I came here" (Berbat bir gün geçirdim ve farkına bile varmadan buraya gelmişim). "I feel terrible" (Kendimi berbat hissediyorum).

Kalın kelimesi İngilizcede "thick" olarak, ince kelimesi ise "thin" olarak söylenir.

İngilizce dersinde tuvalete gitmek için "I have to go to the toilet" veya "I need to use the restroom" ifadeleri kullanılabilir. Ayrıca, "I have to pee" veya "I need to pee" ifadeleri de çiş yapma ihtiyacını belirtmek için yaygındır.

Doktor kelimesi İngilizcede "doctor" olarak okunur. Hastane kelimesi İngilizcede "hospital" olarak okunur.

"Mobilyanın" kelimesinin İngilizcesi "furniture" olarak okunur. Furniture kelimesi İngilizce'de sayılamayan kelimeler arasında yer alır, bu yüzden yalnızca tekil haliyle kullanılabilir.

Oyun oynamak, kitap okumak ve ders çalışmak İngilizce'de şu şekilde ifade edilir: Oyun oynamak: "play games". Kitap okumak: "read books". Ders çalışmak: "study". Dolayısıyla, tüm bu faaliyetlerin bir arada yapılması "I study, read books, and play games" şeklinde çevrilebilir.

"İyi yaptığımız şeyler nelerdir" ifadesinin İngilizce çevirisi şu şekilde yapılabilir: "What are the things we do well?" Örnek cümleler: - "Herkes iyi yaptığı şeyleri yapıyor artık" (Everyone's doing the good thing now). - "En iyi yaptığı şeyleri yapıyor" (Is doing things that it does really well). - "Ne yaparsın en iyi?" (So what do you do best?).

Bu ifade, T.7.3.5. numaralı Türkçe dersi kazanımını açıklamaktadır. Bu kazanıma göre, 7. sınıf öğrencileri: Bağlamdan hareketle bilmediği kelime ve kelime gruplarının anlamını tahmin eder. Tahmin ettikleri kelime ve kelime gruplarını öğrenmek için sözlük, atasözleri ve deyimler sözlüğü gibi araçları kullanır. Öğrendikleri kelime ve kelime gruplarından sözlük oluşturmaları teşvik edilir.

"Yemekten sonra" anlamına gelen İngilizce ifade "after dinner" veya "after meals" olarak kullanılabilir. Örnek cümleler: "She had asked me to give a short talk after dinner." (Yemekten sonra kısa bir konuşma yapmamı istedi.). "You need not wash the dishes after meals." (Yemekten sonra bulaşıkları yıkamana gerek yok.).

Korkunç bir şeyi İngilizce anlatmak için kullanılabilecek bazı ifadeler: Something terrible. A terrible thing. Terrible. Ayrıca, korku ifadelerini de kullanabilirsiniz: I'm scared of.... I'm terrified of.... Daha fazla örnek ve ifade için Memrise gibi dil öğrenme platformlarını ziyaret edebilirsiniz.

"Atma" kelimesinin İngilizce'de nasıl okunduğuna dair bilgi bulunamadı. Ancak, "atma" kelimesinin İngilizce'deki bazı karşılıkları şunlardır: throw; toss; cast.

İngilizce eşyaların nasıl silineceğine dair bilgi bulunamadı. Ancak, İngilizce sınıf ve okul eşyalarının isimleri şu sitelerde bulunabilir: englishcentral.com. konusarakogren.com.

"Reddetmek yerine" ifadesinin İngilizce karşılığı olarak kullanılabilecek bazı ifadeler: Rather than rejecting. Instead of dismissing. Instead of denying. Örnek cümleler: "If instead of rejecting, we empathize with the individual who feels bad and help him overcome his bad situation, it is more likely that it will weigh less on his work" (Kötü hisseden kişiyle empati kurmak ve ona yardım etmek, reddetmek yerine, onun işini daha az etkilemesini sağlayabilir). "Instead of just rejecting an idea, try putting yourself in the other's shoes" (Sadece bir fikri reddetmek yerine, kendinizi başkalarının yerine koymaya çalışın).