Cimon ve Pero'nun hikayesi, barok tarzının önde gelen isimlerinden Peter Paul Rubens'in 1635'te yaptığı ve Rusya'nın St. Petersburg kentindeki dünyaca ünlü Hermitage Müzesi'nde sergilenen tabloda tasvir edilmiştir. Hikayenin konusu: Cimon, ya inancından ya da bildiklerinden ötürü bir yakını tarafından iftiraya uğrar ve zindanda açlığa mahkum edilir. Cimon'un yeni doğum yapmış kızı Pero, her gün babasını görmeye gider. İlk günlerde aklına gelmese de sonraki günlerde, babasının hayatını kurtarmak için bir yol bulur. Bebeğiyle zindana giden Pero, babasının yanına yiyecek sokmanın yasak olması nedeniyle, gardiyanlardan çocuğunu emzirmek için izin ister. Gardiyanlar ona müsaade eder ve dışarı çıkarlar. Pero, karşısında bitkin olan babasına işaret eder, öteki göğsüne babası yaklaşır ve emer. Pero, babasını ölümden kurtarmak için kendi sütüyle emzirir. Gardiyanlardan biri yapılan bu fedakarlık karşısında çaresiz olur ve durumu yetkililere anlatır. Yetkililer, Cimon’u serbest bırakır. Hikaye, ilk kez 1. yüzyılda yaşamış Roma tarihçisi Valerius Maximus tarafından "Gerçekler ve Hatıralar" adlı eserinde "onurlu bir davranış" olarak kaydedilmiştir.