Duygular

Şehvetin hareketlenmesi, genellikle cinsel bir arzu veya tutkunun artması anlamına gelir. Şehvetin hareketlenmesi, aynı zamanda bir hedefe karşı güçlü bir bağlılık veya yeni deneyimlere açık olma isteği olarak da yorumlanabilir. Şehvet duygusunun kontrol altında tutulması, hem kişisel hem de toplumsal ilişkiler açısından önemlidir.

Fatih Murat Arsal'ın "Kusursuz Plan" kitabı, Ebru'nun aldatıldıktan sonra sevdiği erkeği elde etmek için yaptığı planı anlatıyor. Ebru, sevgilisi Yakup ile Çeşme'ye gidemez ve yolda kaybolup Selim'den yardım ister. Kitap, tutku dolu bir aşk hikayesini ve Ebru'nun planını uygulamak için kullandığı güzelliklerini, zekasını ve vücudunu konu alıyor.

Bazı renklerin marka logolarında temsil ettiği duygular: Kırmızı: Tutku, enerji, aciliyet, iştah. Mavi: Güven, huzur, profesyonellik, sakinlik. Sarı: Mutluluk, neşe, dikkat, iyimserlik. Turuncu: Coşku, sıcaklık, indirim, satın alma duygusu. Yeşil: Doğa, sağlık, tazelik, huzur. Mor: Lüks, yaratıcılık, gizem. Siyah: Güç, prestij, zarafet. Beyaz: Temizlik, sadelik, ferahlık. Renklerin etkisi, kullanım şekline ve sektöre göre değişebilir.

Ters Yüz (Inside Out) filmindeki Riley, ana karakterdir. Riley, 11 yaşında bir kız çocuğudur.

İlk günkü gibi sevmek, bir ilişkinin başlangıcındaki tutkuyu, heyecanı ve duyguları korumak anlamına gelir. Bu ifade, zamanla aşkın azalabileceği düşünülse de, bazı çiftlerin aşkı ilk günkü gibi devam ettirebilmesini anlatır. İlk günkü gibi sevmenin sürdürülebilmesi için önerilen bazı yöntemler şunlardır: Birlikte zaman geçirmek. İletişim ve anlayışı sürdürmek. Rutinlerden kaçınmak. Sürprizler yapmak.

Davranış, düşünme ve duygulanma insan psikolojisinin temel unsurlarıdır ve birbirleriyle etkileşim içindedir. Düşünme, davranışların şekillenmesinde önemli bir rol oynar; düşünceler arzuyu harekete geçirir ve bu arzu azmi tetikler. Duygulanma, düşünceler sonucunda insan fizyolojisinde meydana gelen hislerdir. Davranış, genetik faktörler, sinir sistemi, hormonlar ve çevresel etkileşimlerin kompleks bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu üç unsur, bir çark veya yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlar ve birbirlerinin devamı niteliğindedir.

Sevgi, bir kişiye veya bir şeye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu olarak tanımlanır. Sevgi, aynı zamanda derin dostluk ve sevecenlik duygusu olarak da ifade edilir. TDK'ya göre, sevgi ve aşk kavramları farklı anlamlar taşır; sevgi, aşkı da kapsayan bir çatı kavramdır. Freud'un kuramına göre ise sevgi, "ilk amacından saptırılmış cinsellik" veya cinselliğin yüceltilmiş, değişime uğramış biçimidir. Sevginin temel öğeleri, ilgi, sorumluluk, saygı ve bilme olarak belirtilir.

"Ölümün yüzü soğuktur" atasözü, kişiler veya topluluklar arasına ölüm girdiğinde sevgi de, düşmanlık da sıcaklığını yitirir anlamına gelir.

Hazar Yıldız'ın "Yoruldum" şarkısının sözleri arasında, derin bir yaranın ve bu hale düşmenin sebepleri anlatılmaktadır. Şarkı sözlerinde geçen bazı ifadeler şunlardır: "Saçlarıma doldu bembeyaz aklar / Eğer doluyorsa bir sebebi var". "Bana ağlıyorsun diye sormayın / Bu gözyaşlarımın bir sebebi var". "Yanıp da yanıp da küle dönmüşüm / Sevdasıyla perperişan olmuşum / Bu hale düşmemin bir sebebi var". Şarkının tam sözlerine sozburada.com.tr adresinden ulaşılabilir. Hazar Yıldız'ın "Yoruldum" şarkısının neden yazıldığına dair ise herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

"Yoruldum; ayağımın değil, yüreğimin götürdüğü yerlere gitmekten" sözü, kişinin mantık ve akıl yerine duygularının yönlendirdiği bir yolculuğa çıkması anlamına gelir. Bu söz, Maksim Gorki'ye atfedilmektedir.

Kalp gözlü gülümseme emojisi (😍), aşkla ya da yoğun hayranlıkla bir şeye ya da birine duyulan hayranlığın dijital bir ifadesidir. Bu emojinin bazı anlamları şunlardır: Türk kullanıcılar arasında özellikle romantik bağlamlarda (örneğin sevgiliye mesajlarda) kullanılır. Lezzetli yemek fotoğraflarında kullanılır. Etkileyici başarılar karşısında coşkulu beğeni ifadesi olarak kullanılır. Günlük konuşmalarda "Harikasın!" gibi içten övgülerde yer alır. Ayrıca, alaycı şekilde zıt anlamda da kullanılabilir. Emojinin anlamı, kullanıldığı bağlama göre değişiklik gösterebilir.

Gamze ile ilgili güzel sözlerden bazıları şunlardır: "Bir gamzesi var. Beni Allah koruyor." "Bırak gamzelerin aksın odalarıma." "Gamzelendi gönül yine devası ahtır. Gönlü mahzun olanın dostu Allah’tır." "Kocaman zeytin gözleri, yanağında gamzesi, minicik sevgi dolu elleri, bir kızımız olsaydı keşke deseydim aynı annesi!" "Dünyanın en güzel frikiği; bir kadının gülerken saklayamadığı gamzesidir." "Sen öyle güldüğün zaman ben senin gamzelerinde kayboluyorum." "Yanağımdaki gamzeden haberin yokmuş. Hiç güldürmedin ki yüzümü!" "Ölüler bedendir, ruh değil. Sönen küllerdir, ateş değil. Gülümseyen gözlerdir, gamzeler değil." "Gamzen insanı içine çeken bir zindan gibi, içine düşenin bilinmez hali, seni sevmiyorum diyen konuşur hayali." "Gülsen gamzelerine gömülürdüm, ağlasan yanaklarından yuvarlanırdım."

Mehmet Âkif Ersoy, İstiklal Marşı'nı büyük bir vatan sevgisi ve milletine olan inançla yazmıştır. Âkif, İstiklal Marşı'nı yazarken şu duyguları hissetmiştir: Milletin acısını ve çaresizliğini derinden hissetme. Bağımsızlık ve özgürlük aşkı. Şehitlere saygı ve milli ruhun yüceltilmesi. Gelecek nesillere miras bırakılan umut ve kararlılık.

Saygı ve sevgi arasındaki fark şu şekilde açıklanabilir: Sevgi, bir kişi veya şeye karşı yakın ilgi ve bağlılık hissetme duygusudur. Saygı ise bir kimseye veya bir şeye karşı dikkatli, özenli ve ölçülü davranma, başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusudur. Saygı, sevginin olgunluk hali olarak da tanımlanabilir. Ayrıca, "saygıda mecbur, sevgide özgürsünüz" gibi ifadeler de bu iki kavram arasındaki farkı vurgulamak için kullanılmıştır.

"Kimseyle intikam peşinde değilim" ifadesi, intikam alma düşüncesinde veya isteğinde olunmadığını ifade eder. İntikam, yapılan bir yanlışa karşılık zarar verici davranışlarda bulunma anlamına gelir. Ayrıca, "intikam peşinde olmamak" ifadesi, "geçmişi unutmamakla birlikte onunla yaşamayı bırakmak" anlamında da kullanılabilir.

Platonik aşk ve karşılıksız aşk aynı anlama gelir. Platonik aşk, bir diğer deyişle karşılıksız aşk; aşkı deneyimleyen ve aşkın peşine düşen kişinin, aynı biçimde bu aşkı deneyimlemeyen ve reddedici bir konumda olan kişiye karşı beslediği tek taraflı aşk olarak tanımlanır. Platonik aşık olan kişi aşkını ifade etsin ya da etmesin, karşılık göremiyor ve bir bakıma bu duyguyu çift olarak deneyimlemekten ziyade kendi zihni içerisinde deneyimlemiş olur.

Karşılıklı saygı ve sevgi, insan ilişkilerinde temel taşlardır ve şu şekilde tanımlanabilir: Saygı, bir bireyin varlığına, fikirlerine, duygularına ve sınırlarına değer verildiğini göstermektir. Sevgi, bu değerin üzerine inşa edilen bir sıcaklık, empati ve karşılıklı bir bağdır. Saygı ve sevgi, güven oluşturur, iletişimi güçlendirir ve kişisel gelişimi destekler. Saygı ve sevgi olmadan, ilişkilerde güven, huzur, mutluluk ve gelişimden söz etmek zordur.

Annenin göğsüne yaslanmak rüyası, genellikle güven, sevgi ve destek arayışı anlamına gelir. Ayrıca, bu rüyanın bazı diğer yorumları şunlardır: Aile bağları: Aile içi desteklenme, dayanışma ve koruma arayışında olduğunuzu ifade eder. Özlem: Rüyada yaslanan kişi tanıdık biriyse, bu, o kişiye karşı bir özlem duygusu hissettiğinizi gösterir. Hassasiyet: Duygusal bir hassasiyet döneminde olunduğunu işaret edebilir. Rüya tabirleri bilimsel bir temele dayanmaz.

Kadınlar, şairleri çeşitli nedenlerle sevebilir: Şiirin etkisi: Yaşanmamış, yarım kalmış sevdaları, korkuları ve duyguları açık seçik anlatabilmeleri. İlham ve romantizm: Kadınlara verdikleri baştan çıkarıcı ilhamlar ve romantik yaklaşımlar. Duygusal derinlik: Gerçek aşkı ve sahici sevgiyi anlatımları, elde edilememiş bir sevgili gibi görünmeleri. Ancak, "kadınlar şairleri sever ama müteahhitlerle evlenir" gibi ifadeler, genel kabul görmüş bir ilke olmaktan ziyade, kadınları aşağılayan ve gerçeği yansıtmayan bir söylemdir.

"Kaybetmekten korktuğumuz insanları kalbimizde barındırmak yük değil, nimettir" sözü, sevilen kişileri kaybetmenin üzüntüsüne rağmen onları kalbinde tutmanın değerli ve hayırlı bir durum olduğunu ifade eder. Bu söz, Hikmet Anıl Öztekin'e aittir.