Sevgi, inanış, güven, acıma, saygı gibi varlığımızı ilgilendiren türlü insanlık duygularının bozulmadığı her devirde ve her yerde sanat ve edebiyat ciddiye alınmış, değer taşımıştır. Ciddiye alınmayan gerçek sanat hiçbir yerde gösterilemez. İkinci savaş sonrası kuşaklarına giren yazarların çoğu, ciddilikten yoksundur. Ünü ucuza mal etmek yüzünden çocuk denecek yaşta olanların bile ağza alınmaz deyimlerle yüz kızartacak sözde şiirler düzmeye, iri iri laflar ederek eleştirmeler yazmaya kalkıştıklarını görmedik mi? Bıyıkları yeni terlemiş bir delikanlının "dünya sanatında" diyerek eleştirmesine başladığını okuyunca dünyanın avuca sığacak kadar küçüldüğünü görerek içim burkulmuştu. Metinde yazarın içini burkan durum nedir?

Metinde yazarın içini burkan durum, ciddilikten uzak yazarların ve şairlerin giderek artmasıdır.

Buradasın

Kitapların eskilerini de yenilerini de severim çünkü onlar yalnız düşüncelerimizi, duygularımızı etkilemekle kalmaz; duygularımızı da uyarırlar. Charles Baudelaire'in "Çocuk tenleri gibi taze kokular vardır." dizesini anımsayınız! Gerçekten hiçbir koku, bu hayat başlangıcının kokusundan daha cana yakın değildir. Ama bunun ardından hangi koku gelir derseniz baskıdan yeni çıkmış kitapların kokusu.

Yazeka

Arama sonuçlarına göre oluşturuldu

Bu sözler, Suut Kemal Yetkin'in "Canım Kitap" adlı denemesinden alınmıştır 1 2.

Yetkin, denemesinde kitapların sadece düşünceleri ve duyguları etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda duyguları da uyardığını belirtir ve bu durumu şu şekilde açıklar:

"Gerçekten hiçbir koku, bu hayat başlangıcının kokusundan daha cana yakın değildir. Ama bunun ardından hangi koku gelir derseniz, baskıdan yeni çıkmış kitapların kokusu derim" 1 2.

5 kaynaktan alınan bilgiyle göre:

Yanıtı değerlendir

5 kaynak

Kokunun önemi ile ilgili şiirler nelerdir?

Kokunun önemi ile ilgili bazı şiirler şunlardır: 1. "Koku" - Sina Akyol: > Kışı bekliyorum, nergis çiçeğini. > Onunla ovmak için, seni. 2. "Koca Bir Yaz" - Oktay Rifat: > Elma kabuğu kokuyorsun, > Sen elma çürüğü kokuyorsun, > Serin taşlıklar, sofalar, > Mangallar, endam aynaları, > Kafesler, alçak sedirler. 3. "Lavanta" - Arkadaş Z. Özger: > Göğü kucaklayıp getirdim sana, > Kokla, açılırsın. > Çam kolonyası getirdim sana. 4. "Doğamın Kokusu" - Muhammed Dinçer: > Doğadaki kokular > Lale, gül, çiğdem > Koklayınca içinden geçer > Koklayınca insan doğanın kokusunu.

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde insanlardan çok daha uzun yıllar önce yaşayan sevimli bir dinozor varmış. Bu dinozor anne ve babasıyla birlikte yaşarmış. Yemyeşil kırlarda gezer, çiçekler toplar, ağaçlardan meyveler yermiş. Fakat bu sevimli dinozorun bir sorunu varmış, hiç arkadaşı yokmuş. Çünkü sevimli dinozor ormanda yaşayan diğer hayvanlardan çok daha büyükmüş. Herkes ondan korkup kaçıyormuş. Bu durum onu çok üzüyor arkadaşı olmadığı için ağlıyormuş.

Bu hikaye, "Sevimli Dinozor" adlı masalda anlatılmaktadır. Hikayenin devamı şu şekildedir: Günlerden bir gün sevimli dinozor, yeşil kırlarda yürüyüşe çıkmış. Çiçek toplarken bir ses duymuş ve sesin geldiği yere doğru ilerlemiş. Orada, ayağını bir kütük parçasına sıkıştırmış ve kurtarılmak için ağlayan bir bebek tavşan görmüş. Bu sırada onları izleyen bir tilki, yavru tavşana bir tuzak kurmuş ve sevimli dinozoru kötü göstermek için bir plan yapmış. Sevimli dinozor, tilkinin oyununu anlamış ama elinden bir şey gelmemiş. Bu olayı tüm hayvanlara anlatan sevimli dinozor, ormandaki hayvanların güvenini kazanmış ve bir sürü arkadaş edinmiş.

Nasrettin Hoca eşeğinden düşer ve acıyla kıvranır. Başına toplananlar 'Hemen bir doktor çağırın...' diye bağrışırken, Hoca 'Bana doktor değil, eşekten düşmüş birini bulun...' der. Hoca'nın bu davranışı ile eşekten düşenin çektiği acıyı ve yaşadığı duyguyu gerçek anlamda sadece eşekten düşen birinin anlayabileceğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir. Empati kurabilmek için illa da karşımızdaki insanın karşılaştığı olayı yaşamak zorunda değiliz elbet. Onun yaşadığı olayda kendimizi görebiliyorsak eğer, kendimizi onun yerine koyup, onunla aynı duyguları yaşayıp, onun bakış açısından bakabiliyorsak olaya ve bunu ona iletebiliyorsak empati kurmuşuz demektir. Bu nedenle empatik iletişimde aslolan, olayları yaşamak değil doğru olarak anlamaktır. Karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona ifade edemiyorsak veya yanlış ifade ediyorsak empati kurmuş sayılmayız. Yine empati kurarken kişinin sadece sözel tepkilerine değil ses tonuna, konuşma temposuna, jest ve mimiklerine hatta duruşuna bile dikkat etmek gerekir.

Nasreddin Hoca'nın "Bana doktor değil, eşekten düşmüş birini bulun" sözü, empati kavramını vurgulamaktadır. Hoca, kendi durumunu en iyi şekilde kendisiyle aynı deneyimi yaşamış birinin anlayabileceğini ifade etmektedir. Empatik iletişim için olayları yaşamak değil, doğru bir şekilde anlamak ve karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini ona doğru bir şekilde iletebilmek önemlidir.

Yazeka

Arama sonuçlarına göre oluşturuldu

Yanıtı değerlendir

5 kaynak

Kitapların kokusu neden bu kadar özeldir?

Kitap kokusu nasıl oluşur?

Kokuların duygular üzerindeki etkisi nedir?

Daha fazla bilgi

Konuyla ilgili materyaller

Kokunun önemi ile ilgili şiirler nelerdir?