Çeşm-i Bülbül'ün hikayesi şu şekilde özetlenebilir: 18. yüzyılın sonunda, Sultan III. Selim, Mevlevi dervişi Mehmet Dede'yi cam tekniklerini öğrenmek için Venedik'e gönderir. Burada, Mehmet Dede'nin Venedik'ten getirdiği teknikle yeni bir cam işleme yöntemi geliştirir ve bu yöntemle üretilen cam eşyalara "Çeşm-i Bülbül" (Bülbül Gözü) adı verilir. Çeşm-i Bülbül, Osmanlı cam sanatının zirvelerinden biri olarak kabul edilir ve zenginliğin ve ihtişamın en değerli eşyalarından biri haline gelir.