Buradasın

Nehir'in daha önce televizyon başına geçip haber izlediğini görmeyen ailesi şaşkınlıkla ona bakmaktadır. Bu durumu fark eden Nehir, ailesine bir açıklama yapması gerektiğini hissederek Türkçe dersinde gördükleri konudan bahsetmiştir. Bu haberlerin her birinin belli amaçları olduğunu söylemiştir. Tam o sırada ekrana bir son dakika haberi düşmüştür: "Yoğun kar yağışı nedeniyle tüm yurt genelinde eğitime bir gün ara verildi." Bu haber her ne kadar öğrenciler tarafından eğlenceyle bağdaştırılsa da büyük bir çoğunluğu ilgilendiren haberin amacı aslında farklıdır. Nehirin karşısına çıkan son haberin amacı nedir?

Q: Nehir'in daha önce televizyon başına geçip haber izlediğini görmeyen ailesi şaşkınlıkla ona bakmaktadır. Bu durumu fark eden Nehir, ailesine bir açıklama yapması gerektiğini hissederek Türkçe dersinde gördükleri konudan bahsetmiştir. Bu haberlerin her birinin belli amaçları olduğunu söylemiştir. Tam o sırada ekrana bir son dakika haberi düşmüştür: "Yoğun kar yağışı nedeniyle tüm yurt genelinde eğitime bir gün ara verildi." Bu haber her ne kadar öğrenciler tarafından eğlenceyle bağdaştırılsa da büyük bir çoğunluğu ilgilendiren haberin amacı aslında farklıdır. Nehirin karşısına çıkan son haberin amacı nedir?

Nehir'in karşısına çıkan son dakika haberinin amacı, yoğun kar yağışı nedeniyle eğitimde aksama yaşanmasını bildirmek ve öğrencileri bilgilendirmektir.

Yazeka

Arama sonuçlarına göre oluşturuldu

Nehir'in karşısına çıkan son dakika haberinin amacı, yoğun kar yağışı nedeniyle eğitimde aksama yaşanmasını bildirmek ve öğrencileri bilgilendirmektir 1.

5 kaynaktan alınan bilgiyle göre:

Yanıtı değerlendir

5 kaynak

Daha fazla bilgi

Konuyla ilgili materyaller

Ibsen 1828 yılında Norveç'in Skien kentinde doğdu. Babası zengin bir tüccardı. Ailenin daha sonra yaşadığı ekonomik sıkıntılara karşın, iyi bir eğitim aldı. Babası ilişkilerini kullanarak Ibsen'in Grimstad'da bir eczaneye kalfa olarak girmesini sağladı. 1848'de eczacı kalfası eğitimini tamamladı. Buradan Christiana'ya (Oslo) taşındı, gazetelerde yazılar yazdı, Pazar okulunda hocalık yaptı, dergi çıkarttı. 1851'de Bergen'deki Det Norske Teater'e sanat yönetmeni oldu.

Henrik Ibsen 1828 yılında Norveç'in Skien kentinde doğdu. Eğitim Hayatı: - Eczacı Kalfası: 1848'de eczacı kalfası eğitimini tamamladı ve Grimstad'da bir eczanede çalışmaya başladı. - Oslo'ya Taşınma: 1849'da Oslo'ya (o zamanki adıyla Christiana) taşındı ve burada gazetelerde yazılar yazdı, Pazar okulunda hocalık yaptı ve dergi çıkarttı. - Sanat Yönetmenliği: 1851'de Bergen'deki Det Norske Teater'e sanat yönetmeni oldu. Kariyerinin Diğer Önemli Adımları: - Avrupa'da Deneyim: Kopenhag'daki Det Kongelig Tiyatrosu ve Dresden'de çalıştı. - İlk Büyük Oyunu: 1866'da yazdığı "Brand" adlı oyunla ün kazandı. - Yurt Dışı Yaşamı: 1864'te Norveç'ten ayrıldı, 27 yıl boyunca İtalya ve Almanya'da yaşadı. - Son Yılları: 1891'de Norveç'e döndü ve büyük bir edebi kahraman olarak karşılandı.

5 kaynak

Çok eski zamanlarda insanlar duygularını ve düşüncelerini paylaşmak için blog hesaplarını ya da forum hesaplarını kullanırdı. O dönemlerde yazının pek çok şeyi anlatmak için kullanılması modaydı. Ufak tefek emojilerle duygular daha da belirgin hale gelirdi. Seneler içinde teknoloji ağının gelişmesi sayesinde düşünceler daha net şekilde ifade edilmeye başlandı.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yazı dilinin değişimi ve duyguların ifade edilme şekli şu şekilde özetlenebilir: Emojilerin Kullanımı: İnternet ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla, duyguları ifade etmek için emojiler kullanılmaya başlandı. Kısaltmalar ve Argo: Teknoloji, yeni iletişim alışkanlıkları getirdi; kısaltmalar ve kendine özgü jargonlar ortaya çıktı. Sosyal Medya ve Bloglar: İnsanlar, blog ve forumlarda duygu ve düşüncelerini paylaştı. Hızlı Tüketim: Günümüzde ise her şey çok hızlı tüketiliyor; bloglar yerine Twitter gibi platformlar daha yaygın.

Nasrettin Hoca eşeğinden düşer ve acıyla kıvranır. Başına toplananlar 'Hemen bir doktor çağırın...' diye bağrışırken, Hoca 'Bana doktor değil, eşekten düşmüş birini bulun...' der. Hoca'nın bu davranışı ile eşekten düşenin çektiği acıyı ve yaşadığı duyguyu gerçek anlamda sadece eşekten düşen birinin anlayabileceğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir. Empati kurabilmek için illa da karşımızdaki insanın karşılaştığı olayı yaşamak zorunda değiliz elbet. Onun yaşadığı olayda kendimizi görebiliyorsak eğer, kendimizi onun yerine koyup, onunla aynı duyguları yaşayıp, onun bakış açısından bakabiliyorsak olaya ve bunu ona iletebiliyorsak empati kurmuşuz demektir. Bu nedenle empatik iletişimde aslolan, olayları yaşamak değil doğru olarak anlamaktır. Karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona ifade edemiyorsak veya yanlış ifade ediyorsak empati kurmuş sayılmayız. Yine empati kurarken kişinin sadece sözel tepkilerine değil ses tonuna, konuşma temposuna, jest ve mimiklerine hatta duruşuna bile dikkat etmek gerekir.

Nasreddin Hoca'nın "Bana doktor değil, eşekten düşmüş birini bulun" sözü, empati kavramını vurgulamaktadır. Hoca, kendi durumunu en iyi şekilde kendisiyle aynı deneyimi yaşamış birinin anlayabileceğini ifade etmektedir. Empatik iletişim için olayları yaşamak değil, doğru bir şekilde anlamak ve karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini ona doğru bir şekilde iletebilmek önemlidir.

Mustafa Makbule'yi bakla tarlasında yalnız bırakıp çevrede gezmeye çıkıyordu. Bir gün Mustafa gezerken bir kaval sesi duydu. Bu kavalı kimin çaldığını merak edip kaval sesinin geldiği tarafa doğru yürüdü. Biraz gidince baktı ilerideki bir ağacın altında on yaşlarında bir çoban kaval çalıyor, etrafında da koyunlar otluyordu. Mustafa bu çocuğun kavalıyla yarattığı sihirli dünyasını bozmak istemedi. "Varsın çalsın garip" diye düşündü. "Ben de o kaval çalmayı bırakıncaya kadar burada oturur, beklerim." Aradan yarım saat geçti. Çocuk, türküler, oyun havaları çaldıktan sonra kavalını ağaca yasladı ve azık torbasını açıp yanında getirdiği yiyecekleri yemeye başladı. Mustafa oturduğu yerden kalktı, çocuğun yanına doğru yürümeye başladı. Karşıdan birisinin gelmekte olduğunu otların hışırtısından duyan çocuk başını kaldırdı. Geleni tanımıyordu. "Acaba kim ki?" diye düşündü. Mustafa çocuğun yanına gelince gülümseyerek: "Merhaba arkadaş, afiyet olsun" dedi. "Benim adım Mustafa. İzin verirsen yanına oturmak istiyorum." Çoban çocuk: "Tabii gel gel, buyur şöyle" dedi. Mustafa oturunca çoban çocuk kavalına üflemeye devam etti. Mustafa kaval sesini çok sevmişti. Çoban çocuğa: "Arkadaş, kaval çalmak ne kadar güzel bir şey. Ben de kaval çalmasını çok isterim. Bana kaval çalar mısın?" dedi. Çoban çocuk Mustafa'nın yüzüne baktı ve gülümsedi. Sonra kavalını Mustafa'ya uzattı. Mustafa kavalı eline alınca kavaldan çıkan seslere şaşırdı. Kavaldan öyle güzel sesler çıkıyordu ki Mustafa kavala hayran kaldı. Çoban çocuk kavalı Mustafa'dan aldı ve çalmaya devam etti. Çoban çocuğun kavalı çalması bitince Mustafa: "Arkadaşım, kaval çalman çok güzel. Sen kaval çalınca ben de çok mutlu oluyorum. Kaval çaldığın zaman bana da kaval çalmanı çok isterim." dedi. Çoban çocuk gülümseyerek Mustafa'ya baktı ve: "Mustafa, kavalımı sana hediye ediyorum. Ne zaman istersen kavalımı çalabilirsin." dedi. Mustafa çok sevindi. Çoban çocukla vedalaşıp oradan ayrıldı. Mustafa eve dönünce kaval çalmaya başladı. Kavalı çok iyi çalıyordu. Mustafa'yı dinleyenler kaval sesinden çok etkileniyorlardı. Mustafa kavalla öyle güzel oynuyordu ki herkes Mustafa'nın kaval çalmasına hayran kalıyordu. Mustafa kavali çok seviyordu. Kavalla oynamaktan çok zevk alıyordu. Mustafa kavalle oynarken çok mutlu oluyordu. Mustafa kavalli oynarken kendini çok özgür hissediyordu. Mustafa kavallı oynarken sanki başka bir dünyaya gidiyordu. Mustafa kavalliyle oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu. Mustafa kavallyle oynarken çok eğleniyordu. Mustafa kavalyle oynarken kendini çok huzurlu hissediyordu.

Atatürk'ün Çocukluğu - 4 adlı öyküde, Mustafa'nın çoban Ali ile tanışması ve ona okuma-yazma öğretmesi anlatılmaktadır. Özeti: Bir gün Mustafa, gezerken bir kaval sesi duyar ve sesin geldiği yere gider. Mustafa, çobana kaval çalmayı kendi kendine mi öğrendiğini sorar. Mustafa, çobana okul ve okuma-yazma öğrenme isteğini anlatır. Birkaç hafta sonra Mustafa, Selanik'e teyzesinin yanına gider ve ders kitaplarını çobana bırakır.

Yazeka

Arama sonuçlarına göre oluşturuldu

Yanıtı değerlendir

5 kaynak

Daha fazla bilgi

Konuyla ilgili materyaller