Kerem ile Aslı kitabı, 16. yüzyıl halk edebiyatı ürünü olan ve Albanya, Anadolu, Azerbaycan ve Ermenistan bölgelerinde anlatılan bir masalı konu alır. Masalın konusu şu şekildedir: İsfahan şahının tek üzüntüsü, çocukları olmamasıdır. Bir gün yaşlı bir derviş, elinde bir elma ile çıkagelerek hanım sultana, bu meyveyi Ayazma Çeşmesi’nin başında yemesi halinde Allah’ın izniyle bir çocukları olacağı müjdesini verir. Anka Bey sevinir ve halkın çeşme başında toplanması için tellallar çıkartır. Isfahan’da benzer bir derdi olan varlıklı bir Ermeni Keşişi de bulunmaktadır. Keşişin karısı, hanım sultanın haberini duyduktan sonra elmanın bir parçasını ister. Hanım sultan, doğacak çocukların farklı cinsiyette olması durumunda başgöz edilecekleri sözüyle elmanın yarısını Keşiş’in karısına verir. Dokuz ay sonra Anka Bey’in bir oğlu, Keşiş’in ise bir kızı dünyaya gelir. Çocuklar, Mirza ve Han Sultan adlarıyla anılır ve birbirlerinden habersiz büyürler. Bir gün Mirza, rüyasında bir güzellik görüp âşık olur. Kısa süre sonra bir arkadaşıyla birlikte avlanırken bir bahçeye girer ve rüyasındaki kızı bulur. Bu, Ermeni Keşişi’nin bahçesidir ve kız, Mirza’nın sözlüsüdür. Mirza, kızı bulduğunu söyleyerek onu öper. Kız utanarak “Kerem et, beni rüsvay eyleme!” diye yalvarır. Bu noktada, ünlü aşk hikayesinin kahramanları Aslı ile Kerem, gerçek adlarını bulmuş olurlar. Isfahan şahı, Keşiş’ten verdiği sözü yerine getirmesini ister. Ancak kızını Müslüman birine vermek istemeyen Keşiş, bir gece gizlice Isfahan’ı terk eder. Keşiş’in ailesiyle birlikte kaçtığını öğrenen Mirza Bey, derin bir üzüntü içinde, arkadaşı Sofu’yla birlikte yollara düşer. Artık Mirza Bey değil, Âşık Kerem’dir. Sazıyla aşkını söyleyerek dağlarla, derelerle, kurtlarla ve kuşlarla konuşup Han Aslı’sından haber alır. Bu büyük aşk, dağları ve nehirleri bile insafa getirecek kadar etkilidir. Bazı zamanlarda Kerem, Aslı