Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, Türk aktör, yönetmen, sanat yönetmeni ve yazar Tamer Levent ile yapılan bir televizyon röportajıdır. 13 Ekim 1950 doğumlu olan Levent, Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu olup Devlet Tiyatroları'nda çalışmış ve TOBAV ile TOMAB'in kurucusu ve ilk genel başkanıdır.
- Röportajda Tamer Levent, oyunculuk mesleğinin doğası, sanatın tanımı ve Türkiye'deki sanat ayrışması gibi konuları ele almaktadır. Kendi oyunculuk yolculuğunu, çocukluğundan beri tiyatroyla olan ilişkisini, önemli rollerini ve Brecht'in "gestus" kavramını açıklamaktadır. Ayrıca genç oyunculara tavsiyelerde bulunarak oyunculuğun sadece duygusal bir iş olmadığını, beynin fonksiyonlarıyla ilişkili olduğunu vurgulamaktadır.
- Röportajda Levent'in ilkokul yıllarında "Vatan Yahut Silistre" kitabını canlandırma deneyimi, Galileo ve Venedik Taciri gibi önemli rolleri, 12 Eylül dönemindeki deneyimleri ve pandemi döneminde sanatçıların yaşadığı zorluklar hakkında bilgiler de paylaşılmaktadır. Sanatın sadece resim, heykel, tiyatro, müzik ve mimarlık gibi sanat dallarını değil, işin adı değil, işi yapma düşüncesinin ve sorumluluğunun adı olduğu görüşü de röportajda yer almaktadır.
- 00:10Tamer Levent'in Hayatı ve Kariyeri
- Tamer Levent, 13 Ekim 1950 doğumlu Türk aktör, yönetmen, sanat yönetmeni ve yazardır.
- 1971 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı'na giren sanatçı, mezun olduktan sonra önce aktör, daha sonra yönetmen olarak devlet tiyatrolarında çalıştı.
- Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve Genel Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu, yönettiği oyunlar Rusya, Kanada, Güney Kore, İran ve Kuzey Kıbrıs'taki festivallere davet edildi.
- 01:19Oyunculuk Hakkında Tavsiyeler
- Tamer Levent, eski kuşakların oyunculuğun daha his işi olduğunu zannettiğini ve bu düşünce tarzının kapanması gerektiğini belirtiyor.
- Oyunculuk beynin özelliğinin içinde olan bir şey olduğu için, insanın sevmesi, insanları tanıması ve insan davranışlarını merak etmesi gerekiyor.
- Oyunculuk bir beceri işi olduğu için, bu beceriyi geliştirmek için önce beyninizdeki sanat lobunu zenginleştirmek ve beslemek zorundasınız.
- 03:35Oyunculuk Kariyerine Başlangıç
- Tamer Levent çocukluğundan beri tiyatro ile ilgilenmiş, ilkokul, ortaokul ve lise çağlarında tiyatro ile yakın ilişkisi olmuş.
- Lisede okul tiyatro kolunda oynadığı için sınıfta kalmış, ailesi siyasal bilgilere girmesini istemiş ancak konservatuvara girmiş.
- Konservatuvara girmek için üstün yetenek sınavını kazanmış ve bakanlar kurulu kararıyla parasız yatılı okumuş.
- 06:00Oyunculuk ve Yönetmenlik
- Tamer Levent hem oyunculuk hem de yönetmenlik yapmakta ve ikisinde de zorlanmadığını, çünkü bunları çok sevdiğini belirtiyor.
- Oyunculukta rolü sadece ezber yapıp oynamak değil, role bir kimlik kazandırmak gerekiyor.
- Yönetmenlik yaparken, oyunun kendini dışarıya vuramadığı durumlarda farklı yaklaşımlar deneyerek oyunun kimliğini bulmayı başarıyor.
- 10:26Çocuk Yaşlarında Oyunculuk
- Tamer Levent, çocuk yaşlarda insanın oyuncudur ve çevresi onu kendi iç çevrenin bir önceki kuşaktan aldığı kültürle uydurmaya çalışır.
- Çocuklar masum ve güzel sorular sorar, kendi kendilerine oyun oynarlar ve komik bir şey duyunca hemen gülerler.
- Oyun kelimesini insanlar ciddiye almalı.
- 12:03Oyunun Önemi
- Oyun çok önemli bir şeydir ve Hollandalı filozof Johann Huizinga'nın "Homo Ludens" kitabında "oynayan insan oynayan bir yaratıktır" denilmiştir.
- İnsanlara "oynama" demek onları kısıtlamaya ve kalıplara sokmaya başlar, bu da değişen dünyaya uyum sağlamakta zorluk çeker ve karamsar olmalarına neden olur.
- Oyun hepimizde vardır ve oyun oynamak farkındalıktır, yalancılık veya kurnazlık değildir.
- 12:42İlkokul Deneyimleri
- Konuşmacı ilkokul çağlarında "Vatan Yahut Silistre" kitabını ezberlemiş ve izci kıyafetleriyle okula gitmiştir.
- Arkadaşlarıyla birlikte mantarla bıyık yaparak, kartondan kalpak yaparak ve trampet çalarak "Vatan Yahut Silistre"yi sınıfta oynamışlardır.
- Öğretmen bu oyunu çok beğendi ve onları bütün gün sınıf sınıf dolaştırmıştır.
- 14:55Eğitim Deneyimleri
- Konuşmacı, öğretmeninin dramayı da kullandığını ve petrol konusunu işlerken maket yaptığını anlatmaktadır.
- İlkokullarda "laboratuvar" adı verilen yerde deney aletleri ve insan vücudu gibi konular işlenmiştir.
- Konuşmacı, ailesinin onun gelişimini teşvik ettiğini ve bu sayede başarılı bir insan olabileceğini düşünmektedir.
- 17:18Oyun ve Sanat
- Oyun oynamak farkındalıktır, yalancılık veya kurnazlık değildir.
- Hayatta olumsuz şeylerle karşılaşıldığında oyun oynamazsan kendini yenilemez ve her seferinde kendini yok etmen gerekir.
- Konuşmacı, oynadığı her projeden çok şey öğrenmiş ve her karakterin kimliğini araştırmıştır.
- 19:27Önemli Roller
- Konuşmacı, Bertolt Brecht'in "Galileo" oyununu Ankara Devlet Tiyatrosu'nda iki yıl oynamıştır.
- "Venedik Taciri" oyununda da Shakespeare'in Shylock karakterini oynamıştır.
- Galileo rolünü oynamak için onu araştırırken kendisi de bir sürü şey öğrenmiş ve bu öğrendiklerini role aktarmıştır.
- 20:50Seyirci ve Sanat
- Brecht'in "gestus" kavramına göre oyuncu sahnede oynarken seyirciyle beraber oynar ve seyirci de oyuncu olur.
- Seyirci pasif bir karakter değil, doğru yorumlanıp oynandığında oyuncu ile empati kurar ve çalışmanın içinde yer alır.
- Seyirci kendi düşünme sürecini oluşturur ve kendindeki sanat harekete geçirmiş olur.
- 21:46Kariyer Başlangıcı
- Konuşmacı 1982 yılında yedek subaydan dönmüştür.
- 1981 sonunda tekrar Devlet Tiyatrosu'na kadro mordo olduğu için girmiştir.
- 12 Eylül şartları altında Türkiye kötü bir dönem yaşıyordu.
- 22:12Sanat Kavramının Tanımı
- Konuşmacı, Devlet Tiyatroları, Opera ve Balesi Vakfı Çalışanları Vakfı'nın ilk genel başkanı olarak "Daha Yaşanabilir Bir Dünya İçin Sana Evet" yazısını antetli kağıtlara yazdığını belirtiyor.
- Sanat kavramının sınırlı olduğu ve anlayan insanların tepki gösterdiği, çünkü sanatın ne demek olduğunu doğru dürüst tanımlayamadıklarını ifade ediyor.
- Konuşmacı, askere gitmeden önce ve sonra estetik felsefe konusunda çok çalışma yapmış, kendi işini anlamak ve tutkuyla yaptığı işi anlamak için kendini analiz etmeye çalışmış.
- 23:26Sanatın Gerçek Anlamı
- Aristo'dan başlayan sanat tartışmasının sadece resim, heykel, tiyatro, müzik ve mimarlığı kapsamadığını, sanatın işin adı değil, işi yapma düşüncesinin ve sorumluluğunun adı olduğunu açıklıyor.
- Da Vinci'nin Mona Lisa'sını taklitçi bir ressamın dört-beş saatte yapabilmesine rağmen, özgün bir eseri olmayan taklitçi ile Da Vinci'nin farkının yaratıcılık ve düşünme olduğunu vurguluyor.
- Mona Lisa'yı yaparkenki düşüncesiyle empati kurabildiğimiz için onu araç olarak görüyoruz, ancak taklitçi sadece bir el becerisi olarak görüyor.
- 25:36Türkiye'de Sanat Kavramının Durumu
- Konuşmacı, Türkiye'de sanat kavramının böyle düşünülmediğini ve bu nedenle bir ayrışma olduğunu, insanların mesleklerini "sanatçı" olarak tanımladıklarını belirtiyor.
- Oyunculuğun meslek tanımının yapılmamış olması, Türkiye'de yaşanan zorlukları ortaya çıkardığını, oyunculuğun özlük hakları, kimliği ve çalışmış koşulları tanımlanmamış durumda olduğunu söylüyor.
- Sanat kavramının yaşamın içinde kullanılması gerektiğini, insanların hangi beceriyi hangi zanaatı yapıyorlarsa, düşünerek kendi konseptini katarak sorumluluğunu ve bir süreci geliştirebiliyorsa o sanatçı olduğunu vurguluyor.
- 27:38Oyunculuk Mesleği ve Sendika
- Konuşmacı, "ne iş yapıyorsun?" sorusuna "tiyatro oyununda oynuyorum" diyerek "oyuncuyum" diyemeyeceğini, çünkü oyuncu kimliğini tescil ettirmek için sendikaya başvurması gerektiğini belirtiyor.
- Uluslararası oyuncu sendikasının, oyuncunun meslek tanımını yaptıktan sonra kurulmuş olduğunu ve oyuncunun özlük haklarını koruduğunu açıklıyor.
- Türkiye'de "ben oyuncuyum" diyen kişinin, bir iki temsilde oynadıktan sonra ne destek alabileceğini, ne işi olabileceğini ve geçimini sağlayamayacağını, bu nedenle başka iş yapabileceğini söylüyor.
- 29:36Gelecek Projeler ve Sanatın Önemi
- Konuşmacı, pandemi döneminde vizyona giremeyen bir sinema filmi olduğunu ve Ekim ayında gündeme getirileceğini belirtiyor.
- Yeni bir diziye başlayacağını, Eylül ayında yayına gireceğini ve bu dizinin içindeki çatışmaları anlatacağını söylüyor.
- Sanatın varoluşsal bir temel olduğunu, beyin varsa sanat kavramının da o beynin lopuyla ilgili olduğunu, bu kültürü anlatıp kabul ettirebilirsek Türkiye'den müthiş dahiler çıkabileceğini vurguluyor.