Buradasın

Paylaş Benimle: Ruhsal Sağlık ve Anne-Kız İlişkisi Röportajları

youtube.com/watch?v=33x99Cmfcz0

Yapay zekadan makale özeti

Kısa
Ayrıntılı

"Paylaş Benimle" programında, ünlü oyuncu Nurseli İdiz ile yapılan bir röportaj ve 42 yaşındaki Fatma adlı bir kadının hayat hikayesini anlatan bir bölüm yer almaktadır. Program, psikologlar tarafından desteklenmektedir.
Video, iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Nurseli İdiz, bipolar bozukluğu ve alkol sorunuyla yaşadığı zorlukları, tedavi sürecini ve hayat hikayesini anlatmaktadır. İkinci bölümde ise Fatma'nın eşi tarafından şiddet görmesi, çocuklarını devlet korumasına vermesi ve onları bulma süreci ele alınmaktadır. Her iki bölüm de ruhsal sağlık sorunları, anne-çocuk ilişkileri ve iyileşme süreçleri üzerine odaklanmaktadır.
Program, ruhsal sağlık farkındalığı oluşturmayı amaçlamakta ve izleyicilere hayatlarındaki zorluklarla başa çıkma konusunda umut mesajları vermektedir. Nurseli İdiz'in kızı Elif ile video aracılığıyla yapılan sohbet ve Fatma'nın çocuklarını bulma hikayesi, anne-çocuk ilişkilerinin karmaşıklığını ve önemini vurgulamaktadır.

00:02Nurseli İdiz'i Ağırlama: Paylaş Benimle programında Nurseli İdiz, ev sahibiyle birlikte salonda oturuyor.
Nurseli İdiz, tiyatro, sinema ve televizyon ekranlarında büyüme hikayelerine eşlik eden bir sanatçı olarak tanıtılıyor.
Program, sadece sanatçı tarafıyla değil, Nurseli'nin insan hikayesi ve büyüme hikayesiyle tanışma fırsatı sunuyor.
00:38Bipolar Bozukluk Hikayesi: Nurseli İdiz, bipolar bozukluk tanısını almadan önce ve sonrasında yaşadığı zorlu süreçlerden bahsediliyor.
Alkol kullanım bozukluğu eşliğinde bipolar bozukluk, Nurseli'nin hayatını zorlaştıran bir dönem oluşturmuş.
Nurseli, "Hayatımı ilmek ilmek yeniden örüyorum artık" diyerek düşüş ve yükselişlerini paylaşacak.
02:42Ruhsal Hastalığın Anlaşılması: Türkiye'de insanlar ruhsal hastalık kavramını kabul etmeyip, ruhsal rahatsızlıkların profesyonel yardımla atlatılabileceğini anlamıyorlar.
Nurseli, majör bir hasta olmasa da düşüş-kalkışlarla giden bir süreç yaşadığını belirtiyor.
Ruhsal hastalık tedavi edilebilecek bir durum olduğunda, sabır, dikkat ve özenle çözülebileceğini vurguluyor.
04:53Bipolar Bozukluğun Özellikleri: Bipolar bozukluk (manik-depresif bozukluk), iki uçlu duygudurum bozukluğudur ve Nurseli'nin yaşadığı alt tiplerinden siklotimi türüdür.
Hastalığın manik dönemlerinde yoğun öfke, yoğun neşe, muhakemenin azalması, enerjinin yüksek olması, uyumamak, para harcamak ve maddeye eğilimli olmak gibi durumlar yaşanır.
Depresif dönemlerde ise değersizlik, onaysızlık, sevgisizlik hissi, kapanma ve kendini kıymetsiz hissetmek gibi durumlar yaşanır.
06:52Nurseli'nin Kişisel Deneyimi: Hastalığın en atak dönemlerinde Nurseli, aileden beş kişiyi kaybetmiş ve annesinin ölümünden sonra kendini karanlık bir odaya kapatarak dört gün yaşamış.
Hastalığı tanınca Marmara Eğitim Araştırma Hastanesi'nde Prof. Dr. Kaan Kora ve eşinin Meltem Hanım'ın destekleriyle tedavi sürecine başlamış.
Tedavi sürecinde düzenli terapi, ilaç kullanımı ve ruhsal çalışmalar sayesinde durumu iyileşmiş ve şimdi olaylara tepeden bakabiliyor.
10:19Bipolar Bozukluğu ve Alkol Eşlik Eden Yaşam: Konuk, bipolar bozukluğu sırasında her molekülün ayrılmış gibi hissettiğini ve mutfak gibi karışık bir ortamda nesneleri bulamadığını anlatıyor.
Alkol kullanımının bipolar bozukluğa eşlik ettiği ve ağır travmaların hastalığı yüzeye çıkarmaya sebep olduğu belirtiliyor.
Ruhsal sorunlarda profesyonel yardım almanın öneminden ve ruhsal rahatsızlığın fiziksel rahatsızlıkların temeli olabileceği vurgulanıyor.
12:32Oyunculuk ve Bipolar Bozukluğu: Oyunculuk bipolar bozukluğunu tetikleyen bir etken olabilir ve bir oyuncunun bipolar olma ihtimali daha yüksek.
Konuk, bir gün servet edinirse sanatçılar için özel bir psikiyatri kliniği kurmayı istiyor.
"Kuvvetlisin, atlatırsın" gibi mesajların içi boş olduğunu ve bunun daha da hasta edici olabileceğini belirtiyor.
14:11Nurseli İdiz'in Hayat Hikayesi: Nurseli İdiz 1960 yılında İstanbul'da İskence Göçmeni akademisyen Faruk Nafiz Çamlıbel ve Deniz Çamlıbel'in kızı olarak dünyaya gelmiştir.
Çocukluğunda oyunculuğa özel bir ilgisi olmasa da, babasının sanatçı tarafı ve sanatla iç içe hayatı onu tiyatroyla tanıştırır.
Tiyatroda başlayan yolunu 1981 yılında televizyon ve beyaz perde ile devam ettirmiş ve bugüne kadar sayısız başarı elde etmiştir.
16:25Çocukluk Anıları: Anne-babası pek geçinemezken, evde büyük bir mutluluk olmadığı ancak konuk için okuma odası sığınak gibi bir yer olmuştur.
Evde sofralar kurulup insanlar gelirken, bazen hiç kimse olmadığı ve babanın uzak konferanslara gittiği dönemlerde yalnızlık ve karamsarlık hissedilmiştir.
Çocukluğu Pendik'te geçirmiş, yazları şenlik içinde geçirmiş ve 17 yaşında Ankara'ya konservatuvara gitmiştir.
18:21Aile İlişkileri: Babası hem mimar hem mühendis olan, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Güzel Sanatlar Akademisi mezunu, kitap okuyan ve paylaşan bir kişidir.
Anne-baba ilişkilerinde kıskançlık yaşanmış, konuk 13-14 yaşında babasının annesini kazanamayacağını ve çapkınlığını durduramayacağını fark etmiştir.
Anne, fedakar ve çocukları için yaşayan biri olmasına rağmen, konuğun rahatsızlığının belirtileri olduğunu düşündüğü bazı davranışları göstermiştir.
21:23Nurseli'nin Çocukluğu ve Aile İlişkileri: Nurseli'nin çocukluğunda eksik kalanlar arasında annesiyle karşılıklı konuşulmayan duygular vardır.
Nurseli babasını çok sevdiğini ve babası tarafından da çok güzel ilgi gördüğünü anlatırken, annesinin babasıyla evdeki kavgalarda ne kadar yıprandığını görürüz.
Bir çocuğun dünyasında hayatı ilk öğrendiği yer anne ve babasının ilişkisidir; anne-baba arasındaki mutsuzluk ve kavgalar bu dünyadaki ilişkilere dair ilk inanışlarımızdır.
22:19Eğitimsel Yolculuğu ve Oyunculuk Hayali: Nurseli matematik mühendisi olmak istediğini, fen lisesi kazandığını ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nde 525 puanla kabul edildiğini anlatıyor.
Babası ona ekonomist, bankacı olabileceği ama sanatçı olamayacağı konusunda ısrar ederken, Nurseli Konservatuar'da sadece 7 kişi alındığı için zafer yılı olarak tanımlıyor.
Lisede "Midas'ın Kulakları" oyununda küçük bir rol oynadıktan sonra liseler arası tiyatro yarışmasında en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı.
23:54Ergenlik Dönemi ve Kişisel Gelişimi: Nurseli ergenliğinde hayat enerjisi çok yüksek bir kız olduğunu, Pendik'ten Kadıköy'e saatlerce minibüsle giderek Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde tiyatro kurslarına gittiğini anlatıyor.
Türkiye'nin onun 30 yaşında çok seksi bulmaya başladığını, halkın sevgisini kendisine yönelttiğini ve bu sahiciliği fark ettiğini belirtiyor.
Halkın hiçbir zaman meşhur diye birini sevmediğini, sahiciliği fark ettiğini ve bu sevgiye şok geçirdiğini ifade ediyor.
25:10Kişisel Değerlendirmeler ve Hatalar: Nurseli, kendisine olan diğerlerinin kıymetini çok ilgilendiğini ve üç-dört sene boyunca ego yıkılmış olduğunu, sonra toparlanmaya çalıştığını anlatıyor.
Tiyatrosunun patronu Ali Temiz'in ona "Bu senin ikinci doğuşun" dediğini ve bu sözün ona çok etkili olduğunu belirtiyor.
Olumsuzluklara dayanarak hatalar yaptığını, bencillik ve şımarıklık yaptığını kabul ediyor, ancak bunları unutmamak gerektiğini ve hastalığın sorumluluğunu almanın iyileşmek olduğunu vurguluyor.
26:39Yaşam Felsefesi ve Oyunculuk Kariyeri: Nurseli, 50'li yaşlarında olduğunu, 60'lı yaşları daha çok seveceğini ve yaşam enerjisinin hiç gitmeyecek gibi hissettiğini belirtiyor.
Şöhretin ve parayı idare edememe durumunun kendisini değiştirmeyeceğini, tiyatrocu gibi yaşayan biri olduğunu ve bu kimliğini kaybetmediğini söylüyor.
Kişiliğindeki en büyük benzerliğin bilerek kimseye kötülük yapmamak ve yalan söyleyememek olduğunu vurguluyor.
28:25Konservatuar Deneyimi ve Oyunculuk Kariyeri: Nurseli, Konservatuar'da hırslı olmadığını, kendisiyle ilgili hırslar olduğunu belirtiyor.
Devlet Konservatuarı'nda Cüneyt Gökçer, Can Gürzap, Cihan Ünal, Nur Şen, Girgin Koç, İşık Yenersu, Ergin Or Bey ve Sait Sökmen gibi inanılmaz hocalarla çalıştığını anlatıyor.
Konservatuar döneminde başarılı bir öğrenci olduğunu, aynı zamanda müzisyenlerle ve operacılarla beraber olmaya başladığını ve solfej dersi aldığını söylüyor.
29:54Televizyon Kariyeri ve Tiyatro: 1990'lı yılların başında televizyona konservatuarlı birinin geçmesiyle ilgili yargılar olduğunu ve kendisinin de bu yargılardan etkilendiğini anlatıyor.
Tiyatroyu hiçbir zaman bırakmadığını, kırk yıl boyunca tiyatroyla birlikte olduğunu belirtiyor.
İkinci bir üniversiteye gittiğini, İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde eğitim aldığını söylüyor.
30:37Nurseli İdiz'in Akademik Yolculuğu: Nurseli İdiz, Ankara Sanat Tiyatrosu'nda oynamaya başlayınca Hacettepe Üniversitesi'ne yatay geçiş yapmış ve 2016'da inkılap tarihi dersini tamamlayarak mezun olmuştur.
2017'de sistem değiştiğinde 27 ders almak zorunda kalan İdiz, dizi çekmekte olan bir profesyonel hayatında iki sene gitti geldi okulu bitirmiş ve diploması alarak mezun olmuştur.
İdiz, kariyerinde tamamlanmayan işleri tamamlamaya devam ettiğini ve bu durumun kendisine iyi geldiğini belirtmiştir.
32:36Nurseli İdiz'in Kariyeri: Nurseli İdiz, ilk oyunu "Midas'ın Kulaklarında" bir buçuk dakikalık rolüyle ödül almış ve tiyatro hayatının baş köşesine çıkmıştır.
İsmi ilk kez 1981 yılında "Küçük Adam Ne Oldu Sana" oyunuyla yazar akıllara oyunculuk rüştünü ispat etmiştir.
Özel televizyonların açıldığı yıllarda ekranlarda görülmeye başlamış ve 1989 yılında yayınlanan "Geçmiş Bahar Mimozaları" dizisi ile dönüm noktası yaratmıştır.
35:21Tiyatro Kariyeri ve Dönüm Noktaları: Nurseli İdiz, Ankara Devlet Konservatuvarı'ndan sonra Ankara Sanat Tiyatrosu'na girmiş ve Rutkay Aziz'in tavsiyesiyle "Küçük Adam Ne Oldu Sana" oyununda önemli bir rol almıştır.
Mümtaz Soysal'ın yazdığı "Küçük Adam Ne Oldu Sana" adlı yazı, İdiz'in kariyerinde çok önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Ankara Devlet Tiyatrosu'nda "Ali Destanı" oyunuyla başarıya ulaşmış ve İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'na Gencay Gürün tarafından alınmıştır.
37:16Televizyon Kariyeri ve Saklambaç: Nurseli İdiz, "Evita" resimlerini gördükten sonra televizyon programı "Saklambaç" için aranmıştır.
Saklambaç programı 1991'de başlamış, 1993-1994'e kadar devam etmiş ve 1996'da tekrar yapılmıştır.
Saklambaç programında Yusuf Kurçenli ile çalışmış ve "Çözülmeler" adlı filmde Tarık Akan'la birlikte çalışmıştır.
38:45Evliliği ve Kişisel Hayatı: Nurseli İdiz, 17 yaşında Cem Bey ile tanışmış ve 21 yıl beraber kalmışlardır.
Eşi Cem Bey, Kraliyet Akademisi'nde eğitim görmüş, viyolonsel çalıp sonra besteci olmuş ve okul orkestrasını yönetmiştir.
Evliliklerinin sona erme sebebi, çok erken yaşta evlenip hayatı kaçırdıklarını düşünmeleri olmuştur.
41:26Boşanma Sonrası Hayatı: Boşanma sonrası Nurseli İdiz, kırk yaşlarından sonra bekar olarak hayatına devam etmiştir.
Boşanma sonrası İdiz'in ilişkileri olmuş, ancak bir şey bittiği zaman bitmiş ve bu deneyimlerin ikisine de bir şeyler katmışlardır.
Eşi Cem Bey tekrar evlenmiş, Nurseli İdiz ise evlenmemiş ancak üç-dört tane ilişki yaşamıştır.
41:51Nursel İdiz ve Eski Eşi Cem İdiz: Nursel İdiz, henüz onlu yaşlarını bitirmeden tanıştığı Cem İdiz ile uzun yıllar süren bir evliliği paylaşıyor.
Ayrılmalarına rağmen, anne-baba olarak ve iki eski dost olarak hala bağları çok kuvvetli.
Nursel İdiz, evlilikten sonraki ilişkilerini anlatırken çatışmaları ve sevgiyi anlatıyor, ancak Cem İdiz'le paylaştığı huzur ve doyum dolu ilişkisini anlatmıyor.
42:36Nursel İdiz'in Hayatı ve İlişkileri: Nursel İdiz, evliliğini "kavga ettik diye tanımlıyorsunuz" diyerek sakin bir ilişki olarak nitelendiriyor.
Hayatındaki sonraki ilişkilerle ilgili yer yer çok fırtınalı açıklamalar yapmış.
Uğur Dündar ile ilgili bir efsane olduğunu iddia eden, kanal basması ve cam kırma olayı anlatılıyor.
43:47Elif'in Doğuşu ve Anne-Oğul İlişkisi: Elif dünyaya geldiğinde Nursel İdiz hiç uyuyamadığını ve yaratığa bakar gibi baktığını anlatıyor.
İyi bir anne olmayı becerdiğini ve ailesinin büyük katkısı olduğunu belirtiyor.
Elif'in karakterinin daha dingin ve sağlam olduğunu, annesinin deyimiyle "Allah deli analara akıllı evlat veriyor" diyor.
45:07Elif'in Çocukluğu ve Kişiliği: Elif çok şirin ve tatlı bir bebek olarak anılıyor, Göztepe Parkı'na götürülüp oynatılıyor.
Akıllı, vefalı, hayata karşı sağlam duran, kültürlü ve iyi eğitimi olan bir kız olarak tanımlanıyor.
Anne-babasının yaşadığı ekonomik sıkıntılar ve çalkantılar içinde, onlar için destek olan bir çocuk olarak büyüdü.
45:42Hastalık Süreci ve Anne-Kız İlişkisi: Nursel İdiz'in hastalık sürecinde Elif çok etkilendi ve üzüntüler yaşadı.
Rol değişimi yaşadıklarını, bazen anne kız rolünü, bazen de kız anne rolünü aldıklarını belirtiyor.
Elif, annesinin hastalık sürecinde travma yaşadığını, ne yapacağını kestirememek gibi durumlar yaşadığını söylüyor.
47:03Nursel İdiz ve Elif'in Hayatı: Nursel İdiz, 1983 yılında müzisyen Cem İdiz ile hayatını birleştirdi ve 1999 yılında yollarını ayırdılar.
1985 yılında annelikle tanıştı ve kızı Canan Elif dünyaya geldi.
Elif, sanatın içinde başlayan hayatını oyunculuk, müzik ve edebiyatla devam ettirdi.
48:46Elif'in Annesi Hakkındaki Görüşleri: Elif, annesini çok renkli bir karakter olarak tanımlıyor, masum, naif ve çocuk kalmış biri olarak görüyor.
Anne olarak sarıp sarmalanması, kollanması ve şefkat gösterilmesi gereken tarafı ön planda olduğunu belirtiyor.
Bir yandan çok medeni ve arkadaşça, bir yandan da gelenekçi ve korumacı bir anne olarak tanımlıyor.
51:06Elif'in Çocukluğu ve Annesi Hakkındaki Düşünceleri: Elif, çocukluğundaki annesini daha klasik, daha geleneksel bir tablo olarak hatırlıyor.
Erken çocukluğunda annesinin daha az yıpranmış ve yaralanmış olduğu dönemle denk geldiğini söylüyor.
Annesinin yıpranması ve yaralanması sürecinde, dış dünya ve göz önünde olmanın o kadar iyi olmadığını düşündüğünü belirtiyor.
53:25Anne-Kız İlişkisi ve Hastalık Dönemi: Konuşmacı, Nursel'i bazen canı gönülden destek veren bir kız, bazen bir anne, bazen de gerçek bir dost ve yol arkadaşı olarak tanımlıyor.
Hastalık dönemlerinde, hastalığın yapısının bilinmemesi nedeniyle hem Nursel dışarıda yargılanmış, hem de konuşmacı için içsel olarak zor bir dönem yaşamış.
Ünlü birinin çocuğu olmanın getirdiği kültüre alışmışlar, ancak bu durumdan etkilendiklerini ve üzüldüklerini ifade ediyor.
54:48Tedavi Süreci ve Gelişmeler: Tedavi sürecinde ciddi ilerlemeler kaydedilmiş, ancak bu süreç kolay değil çünkü mesele alkol değil, duygu durum bozukluğudur.
Tedavinin gerçekleşmesi için kişinin kendi sorumluluğunu alması gerekiyor.
Nursel'in yaşadığı yol hala inişli çıkışlı ve mücadele içinde olsa da, kendiyle mücadele ettiğini görmek güzel bir şey olarak görülüyor.
56:29Anne-Kız İlişkisi ve Değerlendirmeler: Anne-kız hikayelerinde roller değişmeye müsait olduğu, arada mesafeler ve kırgınlıklar açılsa bile temel bağın hiçbir zaman unutulmadığı vurgulanıyor.
Konuşmacı, çocuk için her zaman birinci planda olduğunu ve Elif'in özel bir çocuk olmasının kendisine güç verdiğini belirtiyor.
Yaraların ve anne-baba ile çocukların arasında derdinin olmayanların azlığı vurgulanırken, hayatın telafi ve birlikte iyileşme yolculuğu olduğu ifade ediliyor.
57:57Anne-Kız İlişkisi ve Programın Devamı: Programda bir anne-kız çifti maskesiz ve gerçek bir şekilde internet bağlantısı üzerinden sohbet ediyor.
Anne-baba-çocuk ilişkisi hayat boyunca dönüşmeye açık bir ilişki olup, geçmiş üzerinden yeni bir ilişki inşa edebilme şansı vardır.
Yarın programda Nurseli İdiz, hayatındaki kayıp dönemlerini, hastalık dönemlerini ve bipolar bozuklukla ilgili deneyimlerini paylaşacak.
1:00:15Fatma'nın Yeni Gün: Fatma programda hayatının kırılma noktalarını, duygularını ve hikayesini paylaşacak.
Fatma'nın hayatında maskeler önemli bir yer tutmuş, gerçek yüzleri gördükçe kırılmak ya da öfkelenmek gibi bir hayat yaşadığı belirtiliyor.
Fatma, üç çocuğunu küçük yaşlarda devlet korumasına vermiş, aynı dönemde eşinden fuhuşa zorlanmış ve şiddet görmüş.
1:01:56Fatma'nın Çocuklarını Kaybetme Süreci: Fatma, çocukların kendisine geri verilmesi için valiliğin kapısına gidip valinin önünü kesmiş.
Valiye başvururken sinir krizi geçirmiş ve gözünü hastanede açmış.
Bu dönemde en büyük desteği annesi ve hayatında sığınak olan "sen" adlı kişisi olmuş.
1:03:22Psikiyatri Kliniğine Yatırılma: Fatma, çocuklarını verdiğinde büyük bir duygusal çöküş yaşamış ve kapıyı açmak istememiş.
Sinir krizi geçirmiş, ambulans ve polis eşliğinde hastaneye götürülmüş.
Akıl ve ruh sağlığı hastalıkları hastanesinde dokuz gün kalmış, sürekli sinir krizi geçirmiş ve şok tedavisi uygulanmış.
1:05:40Anksiyete ve Psikolojik Bozukluklar: Anksiyete, kaygı bozukluğu olarak tanımlanır ve hayatla ilgili sıkışmış duyguların yerine geçmesiyle ortaya çıkar.
Anksiyete durumunda insanlar gerginlik, kötü senaryolar ve umutsuzluk hissiyle rahat nefes alamaz hale gelir.
1:06:22Fatma'nın Hastaneden Sonrası Yaşamı: Fatma hastaneden çıktıktan sonra annesiyle birlikte yaşadı ve uzun süre yataktan kalkamadı.
Eşi de şiddet olayına maruz kalmıştı, ancak Fatma bunu "iyi" olarak karşıladı çünkü şiddetin bitimi ve kurtuluş anlamına geliyordu.
Annesiyle birlikte eşinin kaybının şiddetin bitimi ve kurtuluş getirdiğini anladılar.
1:08:18Çocukların Evlat Edinilmesi: Fatma altı ay sonra çocuklarını yurda gitti ve iki çocuğunun bir aile tarafından evlat edinildiğini öğrendi.
Büyük oğlu yurtta kalmıştı ve Fatma onu kaçırdı, ancak devletin çocuğu olduğunu ve teslim etmesi gerektiğini öğrendi.
Fatma oğlunu geri teslim etmek zorunda kaldı ve bu durum onda sinir krizleri ve hastalıklara neden oldu.
1:11:04Fatma ve Çocuklarının Yoksunluğu: Fatma hayatının en zorlu dönemlerinden biri olarak tanımladığı bu dönemde sinir krizleri ve hastaneye yatış dönemleri yaşadı.
Fatma ve çocukları birbirlerinden uzak kalma yoksunluğunu yaşadılar.
Fatma, çocukların yaşadığı acıyı ve bir anne olarak yaşadığı acıyı anlatmaya çalışırken yargılanmak istemediğini belirtti.
1:11:44Yurdun Düzeni ve Son Görüşme: Yurdun müdürü, Fatma'nın her hafta çocuğu görebileceğini söyledi ve bu durum Fatma'yı çok mutlu etti.
Fatma her hafta çocuğu görmeye gitti, ancak bir gün gitmek istemedi ve oğluna fındık, salatalık ve şeftali getirmeyi söz verdi.
Son görme anında müdürü, Fatma'nın oğluna eşyaları vermesine izin vermedi ve bu durum Fatma'yı yıkıma uğrattı.
1:13:55Umut ve Buluşma: Konuşmacı, çocuklarını 2002-2003 yıllarında bulduğunu, 2004'te tekrar bulduğunu belirtiyor.
Umut hissinin, gerçek olmayacağını bile bile bitmediğini ifade ediyor.
Kız kardeşi, doğum günü sürprizi olarak ona üç çocuğun resmini göndermiş ve çocukların onun çocukları olduğunu söylemiş.
1:15:44Ankara'daki Buluşma: Konuşmacı, büyük oğlunu görmek için Ankara'ya gitmeye karar vermiş ve oğlunu taksiyle terminalin karşısına gelmiş.
Oğluyla terminalde buluşup sarılmış, birlikte kafede çay içmiş ve yemek yemişler.
Oğlu, annesini aramış ve konuşmuş, ancak annesi çok kızgın olmuş ve konuşmayı reddetmiş.
1:19:03Samsun'daki Aile Buluşması: Konuşmacı ve oğlu, Samsun'a gelip yurdun kapısına gelmiş, görevliye çocuklarının isimlerini söylemiş.
Mart 30'da üç oğluyla birlikte olmuşlar ve sabaha kadar konuşmuşlar.
Konuşmacı, çocuklarına yaşadıklarını anlatmış ve polis kayıtlarını onlara vermiş.
1:21:32Aile İlişkileri ve Duygular: Konuşmacı, büyüten ailelere saygı duyduğunu ve onların çocuklarını yetiştirmeye çalıştığını belirtiyor.
Kendi çocuklarıyla olan ilişkisinde öfkelenme hakkı olmadığını, hataları gördüğünde bile bunu söyleyemeyeceğini ifade ediyor.
Şu anda sadece bir oğluyla görüşüyor, iki torunu var ve bir gerilim var.
1:24:31Vasiyet ve Son Duygular: Konuşmacı, ömrünün sonuna kadar iki oğlunu görmek istemediğini ve bunu vasiyet ettiğini belirtiyor.
Vasiyetinde cenazesine iki oğlu ve bir kardeşi gelmemesini istiyor.
Bazı şeylerin anlatılmadığını ve konuşulmadığını, bu yüzden bazı duygularını paylaştırmak istediğini ifade ediyor.
1:26:27Fatma'nın Hayat Hikayesi: Fatma, çocuklarıyla olan ilişkisinde kırgınlıklar ve öfkeleri yaşadığını, yıllarca ayrı kalmanın getirdiği duyguların bazen ortaya çıktığını anlatıyor.
Fatma, kırkiki yaşında bir kadın olarak hayatında erken dönemde şahitlik ettiği şiddet, yoksulluk ve duygusal yoksunluklarda eksiklikler yaşadığını belirtiyor.
Fatma, evlendikten sonra istismar, işkence, şiddet ve fuhuşa zorlanma yaşadığı bir hayat yaşadığını, çocuklarından ayrı kaldığını anlatıyor.
1:28:05Niyetsiz Sevgi: Fatma, eşinin fuhuşa zorladığı bir dönemde kendini bırakmak üzereyken yanına gelen "sadece sen" dediği birinden bahsediyor.
Bu kişiye "niyetsiz sevgi" olarak tanımladığı, kavuşma imkanı olmayan bir sevgi olduğunu belirtiyor.
Fatma, bu kişi sayesinde güçlü olabildiğini ve hayatında çok şey kattığını, kendisini sevdiğine inandırdığını söylüyor.
1:30:12Fatma'nın Evinden Ayrılışı: Fatma, evde bıraktıkları için teşekkür ediliyor ve hayatla ilgili varlığını güç veren insanlar anılıyor.
Program ekibi, Fatma'nın çocukluğunda hiç fotoğrafı olmadığı için, hafızasındaki ailesini ve çocukluğunu çizdiği resmi fotoğraf olarak yaptırlıyor.
Fatma, bu fotoğrafı duvarına asıp hep gülümseyeceğini söylediğini belirtiyor.
1:32:39Fatma'ya Uğurlama: Fatma, program ekibine ve izleyicilere teşekkür ediyor, kendisini kendi evinde ağırlıyormuş gibi hissettiğini söylüyor.
Program ekibi, Fatma'nın maskeleri düşürdüğünü, onun gibi insanların yaşadığı durumları toplumsal olarak da anlatarak maskelerini düşürdüğünü belirtiyor.
Fatma, çocukluğunda şahit olduğu şiddetle beraber yetişen, ilk gençliğinde şiddet göstermeyeceğine inandığı bir adamla evlenen ve sonrasında şiddeti, işkenceyi ve fuhuşa zorlanmayı yaşayan bir kadındı.
1:35:16Aile İlişkileri Hakkında Tartışma: Anne-çocuk ilişkilerinde kırgınlıkların, dönüşümlerin ve bazen affedilmesinin zor olduğu deneyimler yaşanabiliyor.
Aile, sadece iyi vakit geçirilen yer değil, olumsuz duyguların da olduğu gerçek bir yerdir.
Duyguların ifade edilebildiği aile ilişkileri daha sağlıklı tutar ve çatışmalar sorunun çözümü için bir adım atabilir.

Paylaş Benimle: Ruhsal Sağlık ve Anne-Kız İlişkisi Röportajları

Yapay zekadan makale özeti

Yanıtı değerlendir