Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, Sabahattin Ali'nin "İçimizdeki Şeytan" romanından sesli okuma formatında sunulmuştur. Ömer, Nihat, Macide, Emine Teyze, Bedri (müzik öğretmeni), İsmet Şerif (muharrir) ve Emin Kamil (şair) gibi karakterlerin yer aldığı bir hikaye anlatımıdır.
- Video, Ömer ve Nihat'ın vapurda bir buluşma ile başlayıp, Macide'nin hayatını, müzik eğitimi ve Bedri ile olan ilişkisini anlatmaktadır. Ardından Macide'nin İstanbul'a gelmesi ve Ömer, Nihat, İsmet Şerif ve Emin Kamil'in kafede geçen felsefi sohbetleri ele alınmaktadır. Hikaye, 1930'lu yıllarda gençlerin yaşamı, aşk, edebi arayışlar ve felsefi düşünceler etrafında şekillenmektedir.
- Videoda ayrıca "Mahhut Mecmuası" adlı bir gençlik mecmuası, karakterlerin kişisel arayışları ve "iç" ile "dış" kavramları arasındaki felsefi tartışmalar da yer almaktadır. Roman, İstanbul'un atmosferini ve dönemin gençliğinin zihinsel dünyasını detaylı şekilde yansıtmaktadır.
- 00:03Vapurda İki Genç
- Öğleden evvel saat 11'de Kadıköy'den köprüye hareket eden vapurun güvertesinde iki genç oturmuş konuşuyorlardı.
- Şişmanca, açık kumral saçlı, beyaz yönlü ve miyop gözleri olan genç, çok çabuk konuşuyor ve söz söylerken ağzı güzel bir şekil alıyordu.
- Ufak tefek, zayıf kolları sinirli hareketlerle oynayan, keskin bakışlı soluk yüzlü arkadaşları vardı ve her ikisi de yirmibeş yaşından fazla göstermiyorlardı.
- 01:10Mektep Hikayesi
- Şişmanca genç, tarih müderrisini kızın notlarını açıp okumadığını bildiğini ve onu bal gibi çaktığını anlatıyordu.
- Profesör, kızın arkasında oturan Ümit'e işaret ederek, birkaç soru sorup cevaplarını kendisi verdi ve kızı mezun etti.
- Genç, hayatın kendisini sıkıldığını, mektebi, profesörleri, dersleri, arkadaşları ve kızları kusturacak kadar sıkıldığını ifade ediyordu.
- 02:04Hayatın Anlamı Hakkında Düşünceler
- Genç, hiçbir şey istemediğini, hiçbir şeyin kendisine cazip görmediğini ve günden güne miskinleştiğini hissettiğini söylüyordu.
- İnsanın bir şey yapmalı ya da hiçbir şey yapmamalı olduğunu, aksi takdirde büyük bir gevşekliğe düşeceğini düşünüyordu.
- Felsefe hocasıyla konuşurken "dünyaya ne halt etmeye geldiğimiz" sualine cevap verilemeyeceğini, yaratmanın yoktan var etmek olduğunu ve en akıllı insanların bile mevcut bilgi ve tecrübelerin ambarı olmaktan ileri geçemeyeceğini savunuyordu.
- 03:41Ölüm Fikri
- Genç, yapabilecek tek işin ölmek olduğunu ve bu sayede iradesini tam bir şey yapmakta kullanmış olacağını düşünüyordu.
- Müthiş bir gevşeklik içinde olduğunu, üşendiğini ve atalet kanunu icabı sürüklenip gittiğini belirtiyordu.
- Arkadaşının "paran var mı? Bu akşam bir rakı içelim" dediğinde, paranın olmadığını ama birini kafeslerini söyledi.
- 04:50Daire ve Memurluk
- Genç, daireye uğramak istemediğini, dairelerin Darülfünun'a devam eden memurları yakalarından atmak için bahane aradığını söyledi.
- Arkadaşının postanede çalıştığını ve vaziyetinin büsbütün berbat olduğunu belirtti.
- Arkadaşının Beyazıt'tan gönderilen mektupların Eminönü'ne kırksekiz saatte varmasından şikayetçi olduğunu, ancak arkadaşının mektuplarla alakası olmadığını, muhasebede çalıştığını ve para saymanın tatlı bir şey olduğunu söyledi.
- 05:43Paranın Gücü
- Arkadaş, para enteresan bir şey olduğunu, cebinden bir lira alıp saatlerce seyrederken, onun fevkalade olmadığını, sadece hünerli çizgiler ve birkaç satır yazı olduğunu belirtti.
- Ancak, kirli kağıdın ne muazzam bir şey olduğunu, iç sıkıntısı ve manasızlık hissiyle karşılaşıldığında para bir mucize yarattığını anlattı.
- Depresyon hissi içindeyken bir dosttan borç alındığında, ruhun birdenbire aydınlandığını, hafiflediğini ve genişlediğini, eski sıkıntıların uçtuğunu ve memnuniyetle etrafına bakmaya başladığını anlattı.
- 08:32İsktede Karşılaşma
- Nihat ve Ömer iskitede otururken, Nihat parlak bir gelecek için birer kadeh içmeyi önerir.
- Ömer arkadaşının sözlerine tepki vermez, yerinden kımıldamaz ve karşı taraftaki kanepelere odaklanır.
- Nihat, Ömer'in nereye baktığını merak eder ve onu sorgular.
- 10:11Ömer'in Şaşkınlığı
- Ömer, karşı tarafta oturan genç bir kızı gösterir ve onu daha önce hiç görmediğini söyler.
- Nihat, Ömer'in ciddi bir insan olamayacağını söyleyerek onu eleştirir.
- Ömer, bu kızla ilgili çok önemli bir şey olduğunu ve onu bir daha görmek istemediğinde öleceğini iddia eder.
- 11:13Ömer'in Hislerini Açıklaması
- Ömer, ilk görüşte kızla aşık olduğunu ve onunla bir dakika bile geçirmek istemediğini ifade eder.
- Kızı bir daha görmek istemediğinde öleceğini ve onu kaybederse ömrünü onu aramakla geçireceğini söyler.
- Ömer, kızın yüzünü hatırlayamadığını ancak hafızasının derinlerinde onun tasvirinin olduğunu düşünür.
- 12:52Genç Kızın Tanıtımı
- Nihat, Ömer'in gösterdiği tarafa bakarak siyah saçlı genç bir kız ve yanında yaşlıca bir kadın görür.
- Kız, kalın bir paket notaları tutuyor ve yanında oturan kadınından konuşuyor.
- Kızın ince boynu, kıvırcık saçları ve çenesindeki irade ifadesi dikkat çekiyor.
- 14:16Ömer'in Kararı
- Ömer, kızı kolundan tutup konuşmak istediğini söyler ve Nihat'ı kendisini dinlemek için yanına davet eder.
- Nihat, vapurda rezalet çıkarmak istemediğini ve Ömer'in hayallerle dolu bir dünyada yaşadığını söyler.
- Ömer, Nihat'ın insanlar arasındaki derin münasebetleri anlamadığını düşünerek genç kızın yanına yürüyüp yaklaşır.
- 16:02Beklenmedik Karşılaşma
- Ömer, genç kızın yanında uzak akrabalarından Emine Hanım'ı görür ve onunla selamlaşır.
- Emine Hanım, Ömer'e kızın Macide olduğunu ve annesinin büyük dayısının torunu olduğunu söyler.
- Macide, konservatuara gittiğini söyleyerek ileriye bakar ve Ömer, akrabaları arasında onu bulmaya çalışır.
- 18:22Ömer'in Macide ile Tanışması
- Emine Teyze, Ömer'e Macide'nin babasının bir hafta önce öldüğünü ve kızın bunu henüz bilmediğini fısıldıyor.
- Ömer'in içinde sevinç ve utanma karışımı bir his beliriyor, ancak bu duygunun dürüst olmayan bir tepki olduğunu düşünüyor.
- Emine Teyze ve Macide, Emine Teyze'ye el sallayarak bir tramvaya atlıyorlar.
- 20:03Nihat'ın Yorumları
- Nihat, Ömer'i omzundan vurarak, vapurda çıkacak bir kepazeleyi görmemek için arkalarını döndüklerini ve sonra onların yanında gördüklerini söylüyor.
- Ömer, Nihat'a Emine Teyze'nin Macide'nin yakın akrabası olduğunu ve kızın konservatuara gittiğini açıklıyor.
- Nihat, Ömer'in bu tanışmanın "fevkalade" olduğunu düşündüğünü alayla karşılayıp, Ömer'in dünyada ne kadar "antikalık" yapmak isterse önüne o kadar "günlük hadiseler" çıktığını söylüyor.
- 23:09Macide'nin Evdeki Durumu
- Macide, evdekilerin kendisine karşı muamelelerinin tuhaflaştığını fark ediyor ve bunun hayırlı bir şey olmadığını seziyor.
- Emine Teyze birkaç kere yanına sokulup bir şey söyleyecekmiş gibi tavırlar alıyor ama sonra saçma sapan bir şeyler söylenerek ayrılıyor.
- Macide, evdeki aile üyeleriyle içli dışlı olamıyor ve hayatının bir pansiyondakinden farksız olduğunu düşünüyor.
- 25:21Ailedeki Ekonomik Sorunlar
- Yağ iskelesindeki mağaza son senelerde iyi iş yapmıyor ve aile memleketten gelen tanıdıklarını haftalar ve aylarca misafir ederken sıkıntı çekiyor.
- Macide'nin babasından aydan aya gelen kırk liranın gelmesi için sabırsızlıkla bekleniyor.
- Galip Efendi, esnaf metotlarıyla mücadele ediyor ancak piyasa artık kurnaz, bilgili ve zengin kimselerin elinde ve esnaf ezilip kenara atılıyor.
- 27:20Aile ve Ekonomik Zorluklar
- Eski ve bol zamanlarda ailece geçinen kişiler, vaziyetin bozukluğunu sezdikleri halde bir türlü uzaklaşamıyor, hem eski nimetleri bırakmak istemiyor hem de başka bir yer aramak istemiyorlardı.
- Balıkesir'den gelen hemşehriler, İstanbul'da yiyip içip eğlenerek vakit geçirmekle evin çökmeye yüz tutmuş bütçesine darbe vuruyorlardı.
- Macide, babasının Balıkesir'deki büyük evinde de aynı zorlukları görmüş, sürekli tarla, bağ, ev ve zeytinlikten bahsedilirken, servetlerin sonu gelmez bir şekilde devam ettiğini fark etmişti.
- 29:07Macide'nin Çocukluğu ve Eğitim Hayatı
- Macide, tesadüflerin şevkiyle büyümüş ve okumuştu; çocukluğunda hastalıklardan biriyle ölmediği, orta mektebe gönderildiği tesadüflerdi.
- Babası çıkmaz işlerin içinde kaybetmiş olsaydı, Macide de ablası gibi 15 yaşında kocaya verilirdi.
- Macide, 9 yaşında mektebe gönderildiği için 7. sınıfa gelince 16 yaşına basmış, eşraf evinin ağırbaşlı havası ve mütehakkim edasıyla arkadaşları ona pek sokulmuyordu.
- 30:11Macide'nin Ailesi ve Okul Yaşamı
- Macide'nin annesi, kızının okumasında bir fevkaladelik bulmuyor, fakat onun hemen bir kocaya gitmesini tercih edeceğini kendinden saklamıyordu.
- Macide'nin eşraf evi, mektepteki hayat ve okuduğu kitapların anlattığı şeylerle tamamen ayrıydı.
- Mektepte diğer arkadaşlarıyla teması azdı; arkadaşlarının konuştukları şeyleri hoş bulmuyordu ve onların bahislerini manasız ve lüzumsuz buluyordu.
- 32:46Macide'nin Hayalleri ve Muzipliği
- Macide, arkadaşlarının her sözü ve istikbale ait her hülyası, onun geniş muhacilesinin doğurduğu güzel dünyalardan birini kirletiyordu.
- Kendisi de gözünün önünden çeşitli istikbal levhaları geçirdiği halde, bunları kıymetli eşya gibi saklıyor ve düşünerek şekillerini bozmaktan korkuyordu.
- Yedinci sınıfın ortalarında geçirdiği bir macera onu büsbütün etrafından ayırdı, ancak bu vakaya tamamıyla kendi içinde doğup büyüyen ve en ufak bir alameti bile dışarı sızmayan bir macera demek bile doğru değildi.
- 34:00Macide'nin Müzik Eğitimi
- Necati Bey, sanat ihtirası taşısa da istidatsızlığının boyunduruğunu kıramadığı için kalenderleşmiş ve dünyaya küsmüş biri olarak Macide ile meşgul olmayı kendine iş edindi.
- Macide, Necati Bey'in muallimler birliğine götürdüğü piyanoda çalışarak kısa zamanda arkadaşlarını hayrete düşürecek bir terakki gösterdi ve ilk mektebi bitirdiği sene son sınıfın verdiği müsamerede tek başına piyano çaldırdılar.
- Necati Bey'in kendisi de pek iyi piyano çalamadığı için dersler yarım yamalak bir müzik ukalası olmasıyla neticelenmedi ve ileri götürücü bir çalışma halinde devam etti.
- 35:13Yeni Müzik Muallimi Bedri
- Necati Bey başka bir memlekete nakledildiğinde Macide tatilde piyanoyla az meşgul olabildi ve mektep açılınca yeni ve genç bir müzik muallimi olan Bedri isminde uzun boylu, siyah ve kısa saçlı, yuvarlak çehreli bir genç geldi.
- Bedri'nin yüzünün hep gülümsüyormuş gibi bir ifadesi vardı ve bu hal kızların ilk günden itibaren onu alaya almalarına sebep oldu.
- Bedri ilk günlerde kızgındı, derslerde yüzü kıpkırmızı kesiliyor, dakikalarca bir şey söylemeden duruyor ve dudaklarını kemiriyordu, fakat sonra yüzü tekrar mütebessim halini alıyor ve anlatmaya devam ediyordu.
- 36:10Mektepteki Müzik Dersleri
- Büyük ve soğuk müzik dershanesi, çocukların kendilerini kapıp koyvermeleri için en münasip yerdi; erkek çocuklar serbest el şakaları yaparken, genç kızlar konuşup kahkaha ile gülmeye imkan bulurlardı.
- Genç muallim, gürültüyü piyanoya daha şiddetle vurarak veya derhal hep beraber söylenecek bir şarkıya başlayarak bastırmak isterdi.
- Mektep müdürü Refik Fay, gürültülü derslerde sınıfın camekanlı kapısında görünür, istihdaf dolu gözlerle inzibatsız muallime bakar ve çocukların squid'e davet ederdi.
- 36:55Bedri'nin Müzik Eğitimi Yaklaşımı
- Bedri yavaş yavaş çocukların ekserisinin şımarık ve fena yetiştirilmiş mahluklar olduğunu anladı ve onları güzel sözler ve ricalarla yola getirmeye imkan olmadığını fark etti.
- Mektepteki diğer muallimlerin de dayak atarak dersi geçirenler olduğu için Bedri, işi kalenderli vurdu ve ancak dersi ile alakadar olan birkaç kişiyle ciddi şekilde meşgul olarak diğerlerini kendi haline bıraktı.
- Macide bu meraklılar arasındaydı ve kısa bir müddet sonra Bedri'nin bütün alakasını üzerinde topladı.
- 37:45Macide ve Bedri'nin İlişkisi
- Bedri, mektep müdürüne ve diğer muallimlere bir şey keşfetmiş gibi heyecanla Macide'yi fevkalade istidatlı bir talebe olarak bahsediyor ve onu yetiştirmek gerektiğini söylüyordu.
- Macide, Necati Bey'den ders aldığı zamanlardan kalma bir ihtiyatla Bedri'nin yüzüne dikkatli bakmamıştı; beraber oldukları zaman gözleri ve aklı tamamen notalarda, Bedri'nin parmaklarında veya zaman zaman dalıp gittiği vzosu hayallerin peşindeydi.
- Her ikisine de sanatın herhangi bir şekline bağlanan ve şuurlu veya şuursuz bir sanat ihtirasını içlerinde taşıyan insanların körlüğü vardı.
- 38:57Mektup Olayı
- Bir gün akşamüzeri Bedri, İstanbul'da bulunan annesine mektup yazarak Macide'ye postanenin önünden geçen çocuklardan birine vermek istedi.
- Macide mektubu çantasına yerleştirdi ve bahçeye çıkarak kumlu yolda hızlı hızlı yürüdü.
- Müdür Refik Bey'in telaşı ve Bedri'nin yanından geçişi onu hayrete düşürdü, fakat üzerinde fazla düşünmedi.
- 40:24Müdürün Kararı
- Macide, Bedri'nin yakınında kıpkırmızı olarak başını önüne eğmişti ve diğer bir erkek talebe, müdür bey emrettiğini söyleyerek bundan sonra ayrı ayrı ders almayacaklarını, hep beraber çalışacaklarını bildirdi.
- Bedri bir an ne demek istediklerini anlamayarak notaları açtı ve evvela Macide'yi, sonra diğerlerini dinledi.
- Müdür Bey'in odasında bulunamayınca geri dönen Bedri, biraz hava almak için dışarı çıktı ve ders verdiği yedi çocukla beraber yürüdü.
- 41:18Mektupun Gerçeği
- Bedri, derslerde hepinin beraber olmasının daha faydalı olduğunu söyledi, fakat dikkat etmek ve gevezeliğe başlamamak şartıyla.
- Macide'ye dönerek mektubu unutmadığını sorduğunda, genç kız birdenbire kıpkırmızı oldu ve müthiş bir şaşkınlığa düştü.
- Macide, mektubu müdür beyin aldığını, bahçe kapısından çıkmadan arkasından koşup geldiğini ve zarfı kendisine verirken ne var mektupta diye sorduğunu söyledi.
- 42:30Bedri ve Müdürün Karşılaşma
- Bedri, müdürün bulunduğu kahveye girdi ve uzaktaki bir köşede müdürün iskambil kartlarını karıştırdığını gördü.
- Müdür, Bedri'yi uzaktan görünce görmemezliğe geldi, fakat onun kendisine doğru ilerlediğini fark eder etmez o tarafa başını çevirerek ikramda bulundu.
- Bedri, teşekkür ederek bir şey içmeyeceğini, yalnızca müdürle konuşmak istediğini söyledi.
- 43:20Bedri ve Müdürün Konuşması
- Bedri, kahvede oyun oynarken müdürle bir kenara çekilerek mektup meselesini konuşuyor.
- Müdür, Bedri'ye mektup konusunda dedikoduların yayılmasını önlemek için taviz verdiğini söylüyor.
- Bedri, müdürün kendisini aptal yerine koymasından dolayı öfkeleniyor ve müdürle tartışıyor.
- 47:08Bedri'nin Duyguları
- Bedri, müdürün iftirayı tabiilikle savunması karşısında kendini savunmanın imkansız olduğunu hissediyor.
- Kahveden çıkarak mektebe dönen Bedri, bavulunu karıştırarak rastgele bir kitap alıp okumaya çalışıyor.
- 47:56Macide'nin Duyguları
- Macide, arkadaşlarından ayrılarak eve döndüğünde odasına kapanıp çantasını açtıktan sonra coğrafya kitabıyla çalışmaya koyuluyor.
- Macide, kitabın aynı sayfayı okuduğu halde anlamamakta ve düşünceleri sürekli başka taraflara kaçıyor.
- Nihayet kitabı bir kenara fırlatarak ağlamaya başlıyor ve herkese karşı kızgın hissediyor.
- 49:14Macide'nin Kararlılığı
- Macide, müdürün muamelesi ve arkadaşlarının tavırından sonra kendine hakim olmaya çalışmış ve başarılı olmuştu.
- Mektepte arkadaşlarının ona karşı aldıkları tavır gözünden kaçmamış ve mektebe yayılan hadise, Macide'nin sessizliğini hücuma geçmelerine sebep olmuştu.
- Macide, arkadaşlarının kendisine bu derece ehemmiyet vererek kafalarını onunla alakadar etmelerini anlayamıyordu.
- 51:08Macide'nin Yeni Yaklaşımı
- Macide, arkadaşlarından hiçbirinin kendisini aynı şekilde eleştirmeyeceğini fark ediyor ve onlara karşı derin bir istihfaf duyuyor.
- "Ne yaparlarsa yapsınlar aldırış bile etmeyeceğim" diyerek kendini sükunetle derslerine veriyor.
- Ertesi gün mektebe gittiğinde, içinde hiçbir sıkıntı bulunmadığını tespit ediyor ve arkadaşlarının onu unuttuğunu görüyor.
- 52:42Bedri ve Macide Arasındaki Yakınlık
- Birkaç gün içinde hayat eski şeklini alıyor ve müzik dersinde yedi kişi beraber çalışıyorlar.
- Bedri, eskisine nazaran daha dalgın ve sinirli görünüyor, Macide'ye karşı çekingen ve müşfik bir tavır sergiliyor.
- Aralarında aynı haksızlığa uğrayan iki kişinin yakınlığı teessüs etmeye başlıyor ve Macide, Bedri'nin başka kızlarla fazlaca konuşmasından rahatsız oluyor.
- 54:34Bedri ve Macide'nin İlişkisi
- Macide, Bedri'nin davranışları karşısında şaşırmasına rağmen ona daha da yakınlaşıyor ve her derste onun koridorda geçişini bekliyor.
- Macide, Bedri'nin bakışlarına uzun süre dayanıyor ve cesaretiyle gurur duyuyor, ancak bu hislerin daha fazla artmasına izin veren ne tabiatları ne de durumları yok.
- Bedri, Macide'ye konuşmak fırsatını kullanmıyor, ancak beklenmedik anlarda hırsız gibi bakışlarla birçok şey ifade etmeye çalışıyor.
- 55:29Macide'nin Özellikleri
- Macide artık lakayt değil, müdür onun gözlerini istemeyerek Macide'ye çeviriyor.
- Macide'nin müzik istidadı kadar onu alakadar eden, cesur ve açgözlü bir karakteri var; gözlerinde birçok şey ifade eden, ancak bunlara hakim olan bir genç kız.
- Bedri, Macide ile ders yapacağı zamanları sabırsızlıkla bekliyor, ancak bu saatlerde diğer çocuklara gösterdiği alakanın yarısını bile Macide'ye göstermiyor.
- 56:26Bedri'nin Duyguları
- Bedri, mektepte hoca-talebe ilişkisi kurmak istemiyor ve Macide'nin diğer çocuklardan daha az istidatlı olmadığı belliydi.
- Bedri, Macide'den uzak durmak için kendini kontrol etmeye çalışıyor, ancak kimsenin farkında olmadığı anlarda onu şefkat ve hayranlıkla süzmekten kendini alamıyor.
- Macide'nin duygularını belli etmemesi onu sevindiriyor çünkü kızın memnuniyet ifade eden bir hali onu isteksiz ve soğuk bir tepki kadar üzecekti.
- 57:36Sene Sonu ve Sonraki Günler
- İki insan, birinin diğerinin sanatkarlığı içinde bocalarken, sene sonu gelmiş ve mektep tatil olmuştu.
- Bedri İstanbul'a, Macide ise ahşap ve büyük evine dönmüşlerdi; mektepten başka bir hatıra kalmamıştı.
- Bedri istasyona giderken arabada Macide'yi gördü, çocuklar hocalarını selamladılar, ancak ikisi de birbirlerine bakmaktan kaçındılar.
- 58:34Yeni Mektep Yılı
- Eylül'de mektepler açıldığında başka bir müzik öğretmeni geldi ve Bedri'nin İstanbul'da kaldığı söyleniyordu.
- O sene Macide'nin kafasında hemen hemen hiçbir iz bırakmadan geçti.
- Yeni gelen genç öğretmen, çocukların özel müzik derslerine devam etti.
- 58:51Macide'nin Hayatı ve Muzik Aşkı
- Macide, müteşekkil bir grupla birkaç konser verdi ve orta mektebini babasının iltimasını kullanmadan bitirdi.
- Macide'nin geleceği belirsizdi; herkes gibi onun da akıbetini tesadüfler tayin edecekti.
- Macide, hayatın sisli ve yalpalı bir deniz olduğunu düşünerek, müziğe çalışarak kendini avutmaya çalıştı.
- 1:02:05Macide'nin İstanbul'a Gidişi
- Emine teyze, Macide'yi İstanbul'a götürmeyi teklif etti ve onu konservatuvara gidebileceğini söyledi.
- Macide, Emine teyzesine bayılmıştı ve onu gökten kurtarmaya gelen bir melaike gibi görüyordu.
- Macide'nin ailesi itiraz etmeden onu İstanbul'a gönderdi ve annesi tren istasyonunda ağladı.
- 1:04:07Nihat ve Ömer'in İstanbul Gezisi
- Nihat ve Ömer, Nihat'ın para ihtiyacı nedeniyle Beyazıt'ta bir kahvede oturdular.
- Nihat, sadece bir lira değil, sürekli ve sürekli para ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Mekteplerin tatil zamanı olduğu için kahveyi memleketlerinden İstanbul'a eğlenmek için gelen muallimler dolduruyordu.
- 1:08:16Ömer ve Nihat'ın Sohbeti
- Ders senesi esnasında tatil için para biriktirememiş olan talebeler, ortalık karardıktan sonra yalnız kalırdı.
- Ömer ve Nihat güneşin tesiriyle ara sıra yer değiştirerek akşama kadar otururken, Nihat planlar ve tasarruflarla dolu kafasına serbestçe yol verirken, Ömer birçok birbirine aykırı şey düşünürdü.
- Ömer, iç sıkıntısından kurtulmak istese de, kafasının birdenbire boşalması ve göğsünün üstüne çöken ağırlık hissini atlatamıyordu.
- 1:09:15Nihat'ın Hayat Felsefesi
- Nihat, Ömer'e hayatta hiçbir şey uğrunda ölmek için istenmez, her şey yaşamak için olduğunu söyledi.
- Nihat, insanın kendi yaşamını daha iyi, daha üstün yaşamak, insanlara hakim olarak kuvvetli ve belki de biraz zalim olarak yaşamak istediğini ifade etti.
- Nihat'ın zayıf yüzü birdenbire kırmızılaşmış, çabuk hareket eden gözleri parlamaya başlamıştı.
- 1:10:31Yeni Gelenler
- Beyaz önlüklü bir garson elektrik düğmesini çevirdiğinde, ağaçların arasına gerilmiş tellere asılı ampuller sarı bir ışıkla canlandı.
- Dört kişi hararetli münakaşalar ederek geldi ve Ömer'le Nihat'ın masasının yanına oturdular.
- Kısa boylu ve sinirli hareketleri olan biri, Türkiye'nin kendine mahsus bir manasızlığı olduğunu, dünyada hiç bir lisanda bu kabiliyetin olmadığını söyledi.
- 1:13:33İsmet Şerif ve Emin Kamil
- Nihat, İsmet Şerif Bey'e bugünkü yazısının nefis olduğunu ve düşmanlarına kadar keskin silahlarla ve kuvvetli mantıkla hücum ettiğini söyledi.
- Emin Kamil, İsmet Şerif'in yere çaldığı düşmanların başında kendisinin geldiğini ve bir ay evvel söylediğinin bir ay sonra daha kuvvetli aksini iddia ettiğini söyledi.
- İsmet Şerif, hayatın bir değişmeler silsilesi ve her değişmenin bir tekamul olduğunu anlamayanların yobaz kafalı insanlar olduğunu söyledi.
- 1:14:50İsmet Şerif'in Hayatı
- İsmet Şerif'in Balkan harbinde Edirne'de bulunurken serseri bir mermi parçasının boynunda açtığı yara, hayatının en mühim hadisesiydi.
- Bu yara onun en büyük romanına mevzu olmakla kalmamış, babasıyla beraber karakterinin ve kafasının teşekkülünde en mühim rolü oynamıştı.
- İsmet Şerif, büyük gazetelerden birine haftada bir defa yazdığı makalelerle memleket içinde ve dışındaki bütün siyasi, iktisadi ve edebi meselelere temas ediyordu.
- 1:15:52Emin Kamil'in Hayatı
- Emin Kamil, iş güç sahibi olmayan bir miras yediydi ve ömrünün büyük bir kısmını babasının Yeşilköy civarındaki çiftliğinde oturup avlanmak, köpek beslemek ve senede birkaç derin manalı şiir yazarak geçiriyordu.
- Son senelerde budizme merak sardırmış, saçlarını kökünden kestirip çiftlikte yalınayak dolaşarak Nirvana'ya varmak istemiş, sonra bundan vazgeçerek birkaç aydan beri Çinli Lao Tse'nin hayranı olmuştu.
- Emin Kamil, elinden Çin felsefesine dair Fransızca kitaplar dolaşıyor, hayatı ve insanları bunlara göre izah etmeye çalışıyordu.
- 1:16:42Ömer, Nihat ve Üstalar
- Ömer ve Nihat bir zamanlar bir gençlik mecmuası çıkarmışlar ve bu iki üstattan başmakale ve şiir istemek suretiyle onları tanımışlardı.
- Mecmua çoktan battığı ve yerine gene süratle batan yenileri çıktığı halde bu ahbaplık devam ediyordu.
- İsmet Şerif'in yazı yazdığı gazetelerde ara sıra gençlik hareketleri diye makaleler neşrediliyor ve ne kastettiği pek kolay anlaşılmayan ve açıkça söylemediği bir düşmana çatıyormuş hissini veren yazıları bazı gençler tarafından hararetle münakaşa edilirdi.
- 1:17:25Meyhane Sohbeti
- İsmet Şerif, Emre Kamil'in yanından gelen gençlerin tahsillerini yarıda bırakıp gazeteciliğe sülük etmiş, Türkçe bilgilerinin yetersiz olduğu için muhabirlikten ileri geçemeyen kişiler olduğunu belirtiyor.
- İsmet Şerif, mecliste ses çıkarmadan oturan bu gençlerin, ustatların savurdukları nüktelere hayran hayran gülmekle vakit geçirdiğini gözlemliyor.
- Arkadaşlarıyla birlikte meyhaneye giden grup, kalaycı dükkanını andıran, basık tavanlı bir yerde toplanıyor.
- 1:18:50Meyhane Ortamı ve Çocuk
- Meyhanede, uzun ve sarı yüzlü bir çocuk Ömer'in dikkatini çekiyor; halinde masumluk, pişmanlık ve hilekarlık birbirine karışıyor.
- Çocuk, hasta ve merhamete muhtaç bir tavır sergileyip, meyhaneci Ermeni'nin taşıdığı mezelere hasretle içini çekince zavallı bir hal alıyor.
- Meyhaneci, rakı, börek, fasulye piyazları ve izmarit tavaları getiriyor ve saz sesleri arasında sohbet başlıyor.
- 1:20:02Şiir ve Ömer'in İçsel Çatışması
- Nihat, Ömer'in sabah yaptıklarını anlatmaya başladığında, Ömer canı sıkılmış bir eda ile Mahhut Mecmuası'nı çıkarıp okumaya koyuluyor.
- Ömer, mecmuadaki "Şeytan" adlı şiiri bulup arkadaşlarına gösteriyor ve kendisini anlayacağını düşünüyor.
- Şiirde gölgesiyle kovalayan, arkadan fısıldayan, buz gibi elleriyle yakalayan bir şeytandan bahsediliyor ve Ömer, bu korkunun içimde ürkek bir dünya yarattığını hissediyor.
- 1:21:47Felsefi Tartışma
- Emin Kamil, Ömer'in şikayet etmesine karşı çıkıyor ve şeytanın en kıymetli tarafının dışarıda olmadığını, yüksek insanın içine kıymet verdiğini söylüyor.
- İsmet Şerif, şeytanın herkeste olduğunu ve sanatkar tarafımızın onun çocuğunu iddia ediyor.
- Nihat, Ömer'in küçük şeylerden muazzam heyecanlara kapıldığını ve içinde bir kaynak bulunduğuna inandığını belirtiyor.
- 1:24:17Münakaşa ve Tartışma
- Meyhane boşalmış, üçüncü kadehten sonra İsmet Şerif ile Emin Kamil hararetli bir münakaşaya dalmışlar.
- Tartışmada idrak, tefekkür, kıstas, sistem, şuur gibi yüksek tabakadan kelimeler ve fikir çığırtkanları, politika tellalı, mefkura bezirganı gibi münevver argosu kullanılıyor.
- Ömer, bu adamların kendilerini tekrarlıyorlarını düşünüyor ve Nihat'a dikkat çekiyor.