Buradasın

Osman Kavala Davası ve Türkiye'deki Yargı Bağımsızlığı Tartışması

youtube.com/watch?v=psGdAirPxnk

Yapay zekadan makale özeti

Kısa
Ayrıntılı

Bu video, bir televizyon programı formatında olup, sunucu, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, İyi Parti İstanbul Milletvekili Ahat Andican, Karar Gazetesi yazarı Mehmet Ocak ve diğer konuklar arasında geçen bir tartışma içermektedir.
Program, Osman Kavala davası, Gezi Parkı davası ve Türkiye'deki yargı bağımsızlığı konularını ele almaktadır. Konuklar, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Kavala'ya verilen müebbet hapis cezası, Gezi Davası'nın sonuçları ve Türkiye'deki yargı sisteminin bağımsızlığı konusunda görüşlerini paylaşmaktadır. Ayrıca, Murat Bircan hakiminin eşi Arzu Bircan'ın FETÖ itirafçısı olarak tutuklanması ve bunun yargı sürecine etkisi de tartışılmaktadır.
Programda ayrıca Türkiye'nin ekonomik durumu, elektrik faturaları ve kesintiler, vatandaşların yaşadığı zorluklar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konulardaki yaklaşımı da ele alınmaktadır. Konuklar, Kavala davasının Fetullahçılar ve AK Parti arasındaki ilişkiler bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı durumlar yarattığını vurgulamaktadır.

00:36Osman Kavala davası hakkında karar: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, üçüncü Gezi davasında iş insanı Osman Kavala'nın casusluk suçlamasından beraat ve tahliyesine, Türkiye Cumhuriyeti Hukumeti'ni ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçundansa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını hükmetti.
Konuklar arasında Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun bulunuyor.
02:01Gezi Parkı olayları ve Osman Kavala hakkında: Sezgin Tanrıkulu, Gezi Parkı olaylarından başından beri var olduğunu, Gezi'de sağ gözünün yüzde sekseni kaybettiğini ve Gezi'den sonra dokunulmazlığı kaldırıldığını belirtiyor.
Tanrıkulu, Gezi'nin bir sivil itirazı olduğunu, Türkiye'nin vicdanı ve aklı olduğunu, Gezi'nin iradesinin Erdoğan'ı yendiğini ve geri adım attırdığını söylüyor.
Tanrıkulu, Gezi'de şiddet olmadığını ancak Erdoğan'ın kini ve öfkesini vurguluyor.
04:21Osman Kavala'nın durumu ve davasının hukuki yorumu: Tanrıkulu, bu davanın hiçbir zaman hukuk zemininde yürümediğini, Erdoğan'ın siyasal ihtiyaçlarına ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin propaganda ihtiyaçlarına göre hareket ettiğini belirtiyor.
Osman Kavala'nın iş imkanlarıyla değil, sivil ihtiyaçlarla, barış çalışmalarıyla ve toplumlar arasındaki diyaloğun güçlenmesiyle öne çıkmayı seçtiği vurgulanıyor.
Davanın aslında iş insanlarına ve sivil toplum aktivistlerine "yerinizde oturun, bu işlere karışmayın" mesajı vermek amacıyla kullanıldığı iddia ediliyor.
06:52Davanın siyasi yapısı ve uluslararası tepkiler: Osman Kavala'nın tek başına hükümeti deviremeyeceği için, Anadolu Kültür ve Taksim Dayanışma gibi örgütlerin de dahil edildiği belirtiliyor.
Savcıların, delil olmadığı halde davayı Gezi'ye bağlamak için tepelerle ilişkilendirdikleri iddia ediliyor.
Adalet Bakanı'nın, yargı bağımsızlığını etkilemeye teşebbüs etmek kabul edilebilir olmadığını belirten açıklaması değerlendiriliyor.
09:53Yargı bağımsızlığı ve uluslararası müdahaleler: ABD Dışişleri Bakanlığı kararın hayal kırıklığı olarak nitelendirdiğini ve Almanya'nın Osman Kavala'nın serbest bırakılmasını talep ettiğini belirtiyor.
Türkiye'nin egemen ve bağımsız bir devlet olduğu, kimsenin Türkiye'nin iç işlerine karışmaya hakkı olmadığı vurgulanıyor.
Türk yargısının bağımsız olduğunu, anayasaya, kanuna ve hukuka bağlı bir vicdani kanaatle karar verdiğini, herkesin yargı yetkisinin kullanılmasında hakim ve savcılar üzerinde baskı kurması kabul edilemez bir durum olduğu belirtiliyor.
12:52Yargı Kararlarına Karşı Tepkiler: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yargı kararlarına karşı ölçüsüzce dil uzatmanın kabul edilemez olduğunu belirtti.
Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'nin yargı kararlarını doğru bulmadıklarını söylemiş, Almanya'nın "Türkiye'nin iç işlerine kimse karışamaz" ifadesi kullanılmıştır.
Konuşmacı, Türkiye'nin iç işlerine karışmadığını iddia eden Bozdağ'ın bunu gerçekten inandığından şüphe ettiğini, geçmişte Trump ve Merkel'in arayışının sonucunda Rahip Branson ve Deniz Yücel'in serbest bırakıldığına dikkat çekti.
14:30Yargı Sisteminin Eleştirisi: Konuşmacı, yargı kararlarının siyasi ve talimatlı olduğu için eleştirilemeyeceğine dair bir kaide olmadığını, hakimlerin vicdanına veya hukuk normlarına göre değil talimatlara göre karar verdiğini belirtti.
Toplumun birçok kesimi artık yargıya güvenmediğini, haklı davalarında bile adaletli bir karar beklemeyi bıraktığını ifade etti.
Türkiye'nin uluslararası yükümlülüklerini, insan hakları sözleşmelerine imza attığını ve bu yükümlülüklerden dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyması gerektiğini vurguladı.
17:50Yargı Sisteminin Bağımsızlığı Sorunu: Konuşmacı, Gezi davasında dört yıl boyunca mahkemelerin kompozisyonunda yirmi hakim değiştiğini, bu durumun hakim ilkesini ihlal ettiğini belirtti.
Dava dosyasının farklı mahkemeler arasında taşındığını, son karara imza atan bir hakminin aynı zamanda davanın bir nolu mağduru olan Erdoğan'ın AK Parti milletvekili adayı olduğunu ve bu durumun bağımsız ve tarafsız olmayan bir yargıyı yansıttığını iddia etti.
Dava dosyasında delil olmadığı, 2013'ten bu yana tek bir yeni kanıt girmediğini ve aynı delillerle bir mahkemenin beraat kararı verirken, başka bir mahkemenin müebbet ceza verdiğini, bu durumun intikam olduğunu söyledi.
21:32Gelecek Beklentileri ve Tepkiler: Konuşmacı, İslam Mahkemesi olayı ve Yargıtay olayının süreç meselesi olduğunu, ancak Türkiye'nin demokrasi geleceğini belirtti.
Yargıyı bağımsız ve tarafsız hale getireceklerini, mağdurların haklarını iade edeceklerini ve suçluları adil ve hukuk kuralları içerisinde hesap soracaklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik "hesap verecektir" ifadelerine AKP sözcüsü Ömer Çelik'in "cumhurbaşkanını tehdit etmek Türkiye'yi ve milli iradeyi tehdit etmek" diyerek tepki verdiği belirtildi.
23:54Osman Kavala ve Gezi Parkı Davası: Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış hapis cezası verildi ve yedi kişiye onsekiz yıl ceza verilerek cezaevine gönderildi.
Erdoğan, Gezi Parkı olayını sivil itaatsizlik ve direniş olarak tanımlamak yerine, otoriter yapıya karşı bir sesleniş olarak değerlendirilmeli.
Erdoğan, kaplaşmadan, mağduriyet yaratmaktan ve ötekileştirmekten beslenen bir siyaset anlayışıyla Kavala'yı tutuklamayı devam ettirmektedir.
25:04Erdoğan'ın Siyasi Stratejisi: Erdoğan, Kavala'yı tutuklamayı devam ettirmekle Gezi Parkı olayını hatırlatıp kendi tabanına "beni devirmeye kalktılar" mesajı vermektedir.
Kavala davasında iddianameye giren tek bir dosya bulunmamasına rağmen, Erdoğan "suç unsuru bulacağım" mantığıyla adalet anlayışı sergilemektedir.
Erdoğan, kendi tabanını kontrol etmek, mağdur yaratmak ve geçmişte yaşanmış olaylarla ilişki kurarak mesaj vermek için enstrümanları kullanmaktadır.
26:25Adaletsizlik ve Hukuksuzluk: Çiğdem Mater Türkiye'ye duruşmalara katılmak için geldiğinde tutuklanmıştır.
Erdoğan, eleştiriye tahammül edememesi, hukuksuzluk ve adaletsizlik olduğunu göstermektedir.
Balyoz, Ergenekon gibi operasyonlarda binlerce insan mağdur olmuş, bedel ödemek zorunda kalmış ve yaşamını kaybetmiştir.
28:10Gelecek Hesabı: Bugün yaşanan hukuksuzluk ve adaletsizlik, yarın yargı karşısında hesap sorulacaktır.
Suç işleyenler adalet kantarında tartılacak ve bedel ödeyeceklerdir.
Bu uyarı, demokrasiye karşı bir yapılmış suikast olarak algılanmamalıdır.
29:59Kemal Kılıçdaroğlu'nun Konuşması: Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında öfkeli ve üzgün olduğunu gösteren, hazırlanan metni kenara koyup on üç dakikalık bambaşka bir konuşma yaptığı belirtilmiştir.
Türkiye'nin hiç olmadığı kadar zor durumda olduğu, insanların açlığı yaşadığı ve gelir dağılımında dengesizlik olduğu vurgulanmıştır.
Kılıçdaroğlu, "yılan ve çıyanlarla çatışma ne kadar sert ve çetin olursa zafer de o kadar yakın ve görkemli olacaktır" diyerek kararlılığını ifade etmiştir.
34:39OHAL Durumu: Bir gün gazetesinin manşetinde "Gezip biat etmez, teslim olmaz, hapsedilemez" yazısı ve "karar yeni bir ohal altında ülkenin kaderine el koyma girişiminin parçasıdır" ifadesi yer almıştır.
Şu anda resmi olarak ilan edilmese de bir ohal durumunda bulunulmaktadır.
İnsanlar korku ve kaygı içinde, ne işadamı konuşabiliyor, ne yurttaş sorunu dile getirebiliyor, ne de içinde bulundukları durumu ifade edebiliyor.
36:36İktidarın Eleştirel Bakışa Yansıtması: İktidarın eleştirel bakışa karşı tepkileri, parti veya belediyenin düzenlediği iftarlara katılanların hemen aranması ve nedenlerinin sorulması şeklinde gerçekleşiyor.
Adalet bakanının yargı bağımsızlığı ve yargıya müdahale edilmemesi konusunda konuşması, ülkenin iktidarın yönetimi altında ayrışması, yoksullaşması ve belirsizliğe dönüşmesiyle çelişiyor.
Eleştirel bakışa karşı "kurgulanmış mahkeme" ifadesi, hem mahkemelerin hem hakimlere hakarettir, ancak hukuka aykırı, vicdanlara aykırı ve talimatlı kararlar alındığında bunu dile getirmek gerekir.
39:47Elektrik Kesintisi Tartışması: Kılıçdaroğlu'nun elektrik faturasını üç ay boyunca ödememesi sonucu elektriğinin kesildiği ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu konuyu eleştirmesi tartışmaya konu oldu.
Kılıçdaroğlu'nun elektrik kesintisi iddiaları, Türkiye'de 4 milyon hanenin elektriğinin kesildiğini iddia etmesi, resmi açıklamalara göre 278 bin abone sayısının kesildiği gerçeğiyle çelişiyor.
Türkiye'de 4 milyona yakın evin elektriğinin kesildiği ve vatandaşların mağdurdur olduğu belirtiliyor.
43:38Elektrik Kesintisi Sorunu: Türkiye'de 21 elektrik dağıtım şirketi bulunuyor, bunların hepsi özel sektör olup sadece biri Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi'ne ait şirket, Türkiye'de en fazla elektrik kesintisi yapan şirket olup, diğer şirketlerin 4-5 katı kadar kesinti yapıyor.
Kayseri'deki elektrik kesinti oranları, meskende %3,74, ticarethanede %9,78, tarımsal sulamada %13,28 olarak Türkiye ortalamasından çok daha yüksek.
46:41Vatandaşların Ekonomik Zorlukları: Elektrik faturasını ödeyemeyen birçok vatandaş, borç alarak ödeme yapmış ancak yarın nasıl ödeyeceklerini bilmedikleri için endişeleniyor.
Türkiye'de her şey pahalılaştı, akaryakıt, doğal gaz, elektrik ve gıdaya ek olarak vatandaşın satın alma gücü kalmadı.
Gelir sabit hatta düşerken giderler artıyor, vatandaşlar en zorunlu ihtiyaçlarına odaklanırken elektrik ve doğalgaz faturalarını ödeyemiyor.
49:13Kılıçdaroğlu'nun Gezi Davası Üzerine Konuşması: Kılıçdaroğlu, Gezi hareketinin demokrasi tarihinde özgürlüğü haykıran gençlerin sesi olduğunu ve baskıya karşı isyan olduğunu belirtiyor.
Osman Kavala'nın daha önce beraat ettiği bir davadan müebbet hapse mahkum edilmesi, yargı bağımsızlığının yokluğunu gösteriyor.
Kılıçdaroğlu, vatanı satanlarla kavga edeceğini ve halk için biriktirdiği büyük kavgayı yol arkadaşlarıyla birlikte yapacağını vurguluyor.
51:48Gezi Davası Sonuçlarının Değerlendirilmesi: Gezi davasının sonuçları konuşulurken, Prof. Dr. Serap Yazıcı ve Karar Gazetesi yazarı Mehmet Ocak programa davet ediliyor.
Mehmet Ocak, Gezi davasının Türkiye'nin hukuki ve demokratik görünürlüğünü sarsan bir olay olduğunu belirtiyor.
Serap Yazıcı, davayı hukuki değil siyasi bir dava olarak tanımlıyor ve intikam duygusuyla açılmış ve yürütülen bir davanın hukuki analizinin bile ona meşruiyet kazandırabileceğini söylüyor.
58:53Yargılamaya Katılımcıların Durumu: Konuşmacı, Şubat'ın sonunda, Mart'ın başında kalkıp bir ay önce mahkemeye geldiğini, mahkeme görülmeye başladığında ve yargılanırken dışarıda olduğunu belirtiyor.
Karar duruşması için söz verdiği tarihte geldiğini, kendisine ceza verildiğini ve "tutuklu kalacaksın çünkü sen kaçarsın" denildiğini, aslında kaçmışken kendisinin geldiğini söylüyor.
Konuşmacılar, haklı olduklarını ve Türkiye'deki kamuoyunun bunu gördüğünü, kendilerine destek verdiğini kıymetli bulduklarını belirtiyorlar.
59:45Gezi Davası ve Haklılık: Konuşmacılar, Gezi davasında kaybetmediklerini, kaybetseydiler ağaçları keserler ve kışlayı yaptırırlardı, ancak bunları yapmadıklarını, Gezi'nin kazananı olduklarını söylüyorlar.
Dünkü meselede de bizi cezalandıranların kaybettiğini, kendilerinin moralinin yüksek olduğunu, diğerlerinin ise moralinin bozuk olduğunu belirtiyorlar.
Konuşmacılar, hukukun işlemesi gerektiğini, hak temelli bir mücadelenin altını çizdiklerini ve savunmalarının okunmasıyla meseleye açıklık getirileceğini vurguluyorlar.
1:01:39Yargıya Müdahale İddiaları: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın yargıya müdahale edildiğini söylediğini, ancak Erdoğan'ın "ben bu mahkemeyi tanımıyorum, kanallarına da saygı duymuyorum" dediği durumda kendilerinin müdahale ettiğini iddia ettiğini belirtiyorlar.
Mahkemelerin görüşülmeden önce hakimlerinin değiştirildiğini, Akın Gürle'nin seyyar giyotin olarak herkese ceza verdirdiğini, AK Parti'den aday olduğu söylenen birinin Erdoğan'ın birinci şikayetçi olduğu mahkemeye üye edildiğini iddia ediyorlar.
1:02:51Önemli Bir Bilginin Paylaşılması: Konuşmacılar, Türkiye'yi sarsacak bir bilgiyi kamuoyu ile paylaşacaklarını, özellikle FETÖ ile mücadele konusunda konuşan AK Partili milletvekillerine bu bilgiyi vereceklerini söylüyorlar.
Dün mahkemede Adalet ve Kalkınma Partisi'nden aday olduğu söylenen hakimin durumunun kesinleştiğini, üç yıl öncesine kadar AK Parti üyesi bir avukat olduğunu ve AK Parti teşkilatından yargı teşkilatına devşirildiğini belirtiyorlar.
Hakimin eşi Samsun Bafra'da hemşireydi ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklandı, üç ay hapishanede kaldı, suçu kabul etti, Fethullahçı örgütlenmeden olduğunu kabul etti ve 160 kişinin ismini vererek itirafçı oldu.
1:04:30Yargılamaya Katılımcıların Durumu: Konuşmacılar, bu kişiye Osman Kavala, Mücella Yapıcı ve arkadaşlarını yargılattırıp darbe kararı verdirdiklerini, bu da Türkiye'nin siyasi ve hukuk tarihine, dünya hukuk tarihine kara bir leke olacağına inanıyorlar.
Bekir Bozdağ'ın bu konuda açıklık getirmesi gerektiğini, kamuoyundan özür dilenmesi gerektiğini, heyetin değişmesi gerektiğini ve yapılan itirazların karara bağlanması gerektiğini belirtiyorlar.
Sarayın baskısı ve talebiyle beraat etmiş olan Osman Kavala'nın casusluk suçundan tutuklanıp iki yıl tutulduğunu, şimdi FETÖ gölgesinin düştüğünü ve bu durumun artık tuz koktuğunu söylüyorlar.
1:06:45İsmail Saymaz'ın Açıklamaları: İsmail Saymaz, Murat Bircan'ın AK Parti'den milletvekili adayı olması ve dün mahkemeye bakmasıyla Türkiye'de duyulduğunu, Bafra'da da bu gündem haline geldiğini anlatıyor.
Hakim Murat Bircan'ın 2010-2015 yılları arasında AK Parti'den milletvekili adayı, ilçe yönetici ve 2009 yılında AK Partili Bafra Belediyesi'nde hukuk İşleri Müdürü olarak görev yaptığı belirtiliyor.
Hakim Murat Bircan'ın 2020 yılında avukatlıktan hakimliğe geçtiğini, jet hızla yükseldiğini ve 2022 yılında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne üye olduğunu, bir can'ın dünkü kararda ceza yönünde kullanması üzerine Bafra'da ve Samsun'da bu konunun konuşulduğu belirtiliyor.
1:08:29Hakim Bircan'ın Eşinin Durumu: Hakim Murat Bircan'ın eşi Bafra'da Aile Sağlık Merkezi'nde görev yapan bir hemşire olduğunu, 2016 yılında 15 Temmuz darbe girişiminden iki hafta sonra, 29 Temmuz 2016'da darbe girişiminden ifadesi alınmak üzere Bafra Cumhuriyet Başsavcılığı'na çağrıldığını anlatıyor.
Eşinin ifadesinin Bafra'daki herhangi bir savcı tarafından değil, dönemin Bafra Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim tarafından alınmış olduğunu, ifadesinin şikayette bulunduğu bir husus olmadığı halde şikayette bulunduğu gibi alınmış olduğunu belirtiyor.
Eşinin ifadesinde Said Nursi'nin yakını olduğunu, ailesinin küçükken cemaat olduğunu, 2, 17, 25 Aralık öncesine kadar cemaat sohbetlerine katıldığını ve cemaatle yakınlığını anlattığını aktarıyor.
1:10:55Hakim Murat Bircan'ın Eşi İle İlgili İtiraflar: Hakim Murat Bircan'ın eşi, kendisinin Said Nursi'nin talebesi olan ablasının kayınpederi olduğu için küçük yaşlarından beri cemaate yakınlık gösterdiğini belirtiyor.
Eşi, Bafra'da devlet hastanesi laborant olan G.K. gibi cemaat içinde önde gelen kişileri tanıdığını ve işyerinde, mahallede ve apartmanda bu kişilerle ilişkisi olduğunu itiraflıyor.
Eşi, eşinin görev yaptığı Bafra Belediyesi'ndeki bazı müdür ve çalışanların cemaat içerisinde aktif olduğunu, bunu kanıtlamak için bir kişinin posta kutusunda Zaman gazetesi gördüğünü belirtiyor.
1:13:01Gezi Parkı Davası ve Fetö İlişkisi: Gezi Parkı davası, Fethullahçı savcı Muammer Akkaş ile Fethullahçı polis şefi Ardıç'in ortak projesi olarak tanımlanıyor.
Bu dava, Fethullahçı polis şeflerinin 2013 yılında iktidara destek çıkmak için açığa çıkarılmış bir soruşturmadır.
Hakim Burak Gülcan'ın kuzeni Adem Bircan, 2011-2012 yıllarında AK Parti ilçe yöneticisi iken, 2014'ten itibaren avukatlıktan AK Parti üyesi olarak Danıştay'a geçmiş ve şimdi Danıştay Genel Yardımcısı olarak görev yapıyor.
1:14:28Yargı Sistemindeki Değişimler: Son dönemde atanan bakanların neredeyse tamamının ve üst düzey bürokratların büyük bir bölümünün Fetö ile geçmişte bağlantıları olduğu ortaya çıkıyor.
Darbe girişiminden sonra hakim ve savcıların neredeyse %85-88'i, Fetö'cü oldukları iddiasıyla görevlerinden azledildi veya uzaklaştırıldı.
Boşalan yerlere AKP içerisinde görev yapan veya AKP ile yakın bağlantısı olan insanlar yerleştirildi ve şu anda yaklaşık 22.000 hakim ve savcıdan %85'i AKP kadrolarından gelen kişiler.
1:16:04Kavala Davasının Değerlendirilmesi: Karşı o yazan hakim, dosya içeriğinde dinleme kayıtlarından başka delil olmadığını, dinleme kararlarının 2013'te hükümete karşı suç değil, örgüt kurma suçu için alınmış olduğunu belirtiyor.
Kavala ve 18 yıl tutuklama cezası verilen yedi kişi ile ilgili hiçbir delil olmadığı ancak idam (ağırlaştırılmış müebbet) cezası verildiği belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı'nın Kavala'nın tahliye edilmesine engel olacaklarını söylemesi, siyasi iradenin davanın üzerine düşmesi olarak değerlendiriliyor.
1:20:04Yargı Bağımsızlığı Sorunu: Bu davanın temeli Fetö süreci ile başlamış ve AK Parti'ye bağlı hakimlerin görevlendirilmesi sorununu ortaya çıkarmaktadır.
Türkiye'nin belki bundan sonraki süreçte en çok üzerinde düşünmesi gereken bu konuyu nasıl çözeceği belirsiz durumda.
Kilitlenen bir durumdan çıkış gözükmüyor ve siyasi iradenin davanın üzerine düşmesi vahim bir durum olarak değerlendiriliyor.
1:22:43Hukuki Değerlendirme ve Gezi Parkı Davası: Adalet ve Kalkınma Partisi'nden aday olan hakim'in tarafsızlığı konusunda kuşku uyandırmasına rağmen, hakimin eşiyle ilgili suçları davaya dahil etmek doğru bulunmuyor.
Gezi Parkı protestoları, demokratik ve anayasal hakların kullanılması olarak değerlendirilmeli, ancak davada yargılanan kişilerin tamamen çevreci sahipler ve parkı korumak niyetiyle hareket eden kişiler olduğu belirtiliyor.
Davanın açılmasından uzun süre sonra çok sayıda kişi hakkında tutuklama kararı verilmesi, tutukluluk ceza davalarında istisna olarak başvurulması gereken tedbir olmasına rağmen, sanıkların masumiyet karinesinden yararlanacakları vurgulanıyor.
1:25:41Osman Kavala Davası ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi: Osman Kavala'nın gözaltına alınması, kendisine izafe edilen fiillerden (Gezi Parkı protestoları ve 15 Temmuz darbe teşebbüsü) çok daha sonraki bir tarihe rastlıyor ve dosyada fiillerin hiçbiri kanıtlanmamıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Kavala'nın serbest bırakılması gerektiğini ve tutukluluğun sözleşmenin 5. ve 18. maddesine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Türkiye'nin Kavala'yı serbest bırakmaması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal etmesi ve Avrupa Konseyi üyeliğini riske atması, hatta üyelikten ihraç riski taşıması vurgulanıyor.
1:28:48Toplumsal Ayrışma ve Popülist Otoriter Yönetimin Uygulamaları: Gezi olayları, parkta yeşilin yok edilmesi ve beton yapıların inşa edilmesi olayına protesto olarak başlamış, ancak iktidar bunu konuşarak durdurmak yerine, fetö'cü yöneticilere aktarılmış ve şiddet olaylarına dönüşmüştür.
Popülist otoriter yönetimin uygulaması olarak, bir grubu veya şahsı hedef olarak seçip şeytanlaştırmak ve kriminalize etmek, toplumu ikiye bölerek yönetme stratejisi kullanılmaktadır.
Cumhurbaşkanı, Gezi olaylarını yapan kesimleri kriminalize etmek için "camilerde içki içildi" ve "Kabataş'taki başörtülü bacıma elli kişi yaptılar" gibi iddialarla toplumu ayırmaya çalışmıştır.
1:33:38Kavala Davasının Arka Planı: Kavala'nın seçilmesinin iki nedeni vardır: Popülist otoriter yönetimlerde bir şahsın odak olarak seçilmesi gerektiği ve Kavala'nın, Cumhurbaşkanı'nın başkanlık döneminde yaptığı değerlendirmeleri.
Referandum öncesi bir değerlendirme sonrasında Kavala'nın hedefe yerleştirilmesi söz konusu olmuştur.
Kavala ve Gezi olayı, daha sonra casusluk olayıyla ilgili hukuki süreçler incelenmiştir.
1:35:15Hukuki Süreç ve Cumhurbaşkanı'nın Rolü: Kavala davasında istinaftan, birinci mahkemeden, hatta Yargıtay'dan yapılan kararlarla davaların birleştirilip ayrıldığı, amaçların Kavala'yı içeride tutmak olduğu belirtilmiştir.
Cumhurbaşkanı'nın seçim döneminde Kavala'yı muhafazakar ve dindar kesimlerin kriminalize edilmiş bir hedefi olarak kullanacağı öngörülmüştür.
FETÖ'nün artık bir hedef olarak yeterli olmadığı, kendi bakanlarının da FETÖ ile ilgili fotoğrafları çıkması nedeniyle belirtilmiştir.
1:36:42Hukukun Durumu ve Gelecek: Üst yargı makamları (istinaf, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi) davayı onar onarabilir ve idama eşdeğer bir ceza verme ihtimali vardır.
Cumhurbaşkanı için hukuka ve anayasaya uygunluk önemi yoktur, bu konuda önceki açıklamaları hatırlatılmıştır.
Bu durum, Türkiye'de hukukun bitmiş olduğunu ve ülkenin uygar dünyadan tamamen kopmuş olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.

Osman Kavala Davası ve Türkiye'deki Yargı Bağımsızlığı Tartışması

Yapay zekadan makale özeti

Yanıtı değerlendir