• Buradasın

    Türk Edebiyatı, Sineması ve Modern Toplum Üzerine Bir Sohbet Programı

    youtube.com/watch?v=PaHZ-zGdvLg

    Yapay zekadan makale özeti

    • Bu video, bir sohbet programı formatında olup, Ahmet, Aykut, Ayşe Şahsa, Yavuz Turgul, İsmail Kılıçarslan gibi konuşmacıların yer aldığı bir tartışmayı içermektedir. Programda "Ahmet abi" olarak hitap edilen bir sunucu da bulunmaktadır.
    • Program, Kemal Sunal'ın Yeşilçam filmleri ve karakterleri ile başlayıp, geleneksel Türk tiyatrosu, Dede Korkut hikayeleri, Türk edebiyatı ve eğitim sistemi gibi konulara geçmektedir. Daha sonra sosyal medyanın edebiyata etkisi, çevrimiçi yazarlık ve modern toplumda yalnızlık gibi güncel konular ele alınmaktadır. Video, yeni çıkan kitaplar hakkında değerlendirmeler ve gelecek etkinlikler hakkında bilgilerle sonlanmaktadır.
    • Programda ayrıca Salur Kazan hikayesi, Osmanlı döneminden kalma nüshalar, Türk-Islam kültürünün yansıtıldığı hikayeler ve edebiyat okuryazarlığının durumu gibi konular da tartışılmaktadır. Konuşmacılar, sosyal medyanın teşhir kültürünü nasıl yarattığını, çevrimiçi yazarlığın edebiyata etkilerini ve modern toplumda kamusal insanın çöküşü gibi konuları psikanalitik bir bakış açısıyla incelemektedir.
    00:05Programın başlangıcı ve Efe'nin doğum günü
    • Kemal Sunal'ın vefat edeli 19 yıl olmuş ve onun güler yüzünü ve yüzümüzü güldüren filmlerini hatırlıyoruz.
    • Aykut Ertuğrul programın nöbetçi konuşmacısı olarak yer alıyor, Furkan ise Berlin veya Budapeşte'de.
    • Efe Yusuf'un doğum günü kutlanıyor ve programda ona selam gönderiliyor.
    01:09Efe'nin futbol kariyeri hakkında
    • Efe'nin iyi futbol oynadığı ve yatkın olduğu söyleniyor, ancak eğitimini engellememesi gerektiği vurgulanıyor.
    • Trabzonspor ve Altınordu'nun iyi altyapıya sahip olduğu belirtiliyor.
    • Ailelerin çocuklarının futbola çok fazla göndermedikleri, eğitimi aksar diye korktukları ifade ediliyor.
    03:15Kemal Sunal'ın filmlerinin anlatımı
    • Kemal Sunal'ın filmlerini ailece izlenen, birliktelik havası yaratan ve o zamanların hatırasını getiren birer eser olarak değerlendiriliyor.
    • Kemal Sunal'ın geç ilgi gören bir sanatçı değil, çekildiği zamanlarda da çok sevildiği belirtiliyor.
    • Kemal Sunal'ın ilk oyunculuk filmi Halit Akçatepe ile birlikte oynadığı ve Ertuğrul Eğilmez'in yönettiği bir filmdi.
    05:38Kemal Sunal'ın gülüşünün ve karakterlerinin önemi
    • Kemal Sunal'ın ünlü gülüşüyle sadece gülüşüyle rolünde parlayan bir karakter canlandırdığı belirtiliyor.
    • Kemal Sunal'ın karakterlerinde kendimizi bulduğumuz ve onları sevdiğimiz için saflık ve güçsüzlük özelliklerine sahip oldukları vurgulanıyor.
    • Kemal Sunal'ın canlandırdığı karakterlerin, kendi güçsüzlüklerine rağmen kazanıyor oluşunun bize moral ve umut verdiğini ifade ediliyor.
    09:53Kemal Sunal ve Oyunculuk
    • Kemal Sunal, standart dışı bir adam olarak tanımlanmış ve çirkin tabir edilen bir gülüşüyle insanları etkilemiştir.
    • Oyunculuğunda köyden şehre geçiş temalarını işleyen filmlerle büyük bir oyuncu olduğunu göstermiştir.
    • Normal hayatında ciddi ve üzgün bir insan olan Kemal Sunal, komedyenlik hüzünlü bir sanat olarak nitelendirilmiştir.
    11:31Geleneksel Türk Tiyatrosu
    • Ertuğrul Eğilmez'in sineması, Kemal Sunal'ın karakterleri ve ortaoyunun arketiplerine dayanmaktadır.
    • Geleneksel Türk tiyatrosu konservatuvarlarda okutulmamakta ve bu durum önemli bir eksiklik olarak görülmektedir.
    • Yavuz Turgul ve Ertuğrul Eğilmez'in mahalle temalı eserleri, geleneksel Türk tiyatrosunun damarını devam ettirmeye çalışmaktadır.
    13:06Geleneksel Türk Tiyatrosunun Önemi
    • Nihat Genç'in geleneksel Türk tiyatrosu konusunda önemli yazıları bulunmaktadır.
    • Geleneksel Türk tiyatrosu, toplumsal barış ve iç huzur gibi büyük meseleleri ele alır.
    • Osmanlı'da tiyatronun "ibret sahnesi" olarak adlandırılması, sahnenin ibret veren bir alan olduğunu göstermektedir.
    14:43İbret Sahnesinin İşlevi
    • İbret sahnesinde farklı etnik gruplar (Laz, Arnavut, Kürt, Arap) kendi kimlikleriyle sahneye çıkarılır.
    • Sahnede farklı gruplar arasında yaşanan kavga ve barış, toplumsal bir simülasyon olarak görülür.
    • Geleneksel Türk tiyatrosu, farklı grupların nasıl kavga edip barışacağını göstererek toplumsal barışın bir aracı olarak işlev görür.
    19:51Türk Sineması ve Geleneksel Tiyatro
    • Ertuğrul Eğilmez, geleneksel Türk tiyatrosu ve ortaoyunun üzerine kurmuş bir yönetmendir.
    • Sadık Şendil, "Mavi Boncuk" ve "Aile Şerefi" gibi filmlerin senaristidir ve Ertuğrul Eğilmez'in çalışmalarında önemli bir rol oynamıştır.
    • Ertuğrul Eğilmez, Yeşilçam'daki sol sinemadan farklı bir bakış açısıyla çalışmıştır.
    21:10Kemal Sunal'ın İki Dönemi
    • Kemal Sunal'ın iki dönemi vardır: birincisi Ertuğrul Eğilmez'in yönettiği dönemde komik ve aptal halleriyle tanınan dönem.
    • İkinci dönemi, Yeşilçam tarafından daha sol bir karaktere dönüştürüldükten sonra, giderek sevimsiz bir komik karaktere dönüşmesiyle karakterize edilen dönemdir.
    • Kemal Sunal'ın karakteri, zengin ortaoyunu geleneğimizin üzerine inşa edilmiş bir karakter olarak sinemada tespit edilmelidir.
    22:23Türk Sinemasının Gelişimi
    • Erkan Bey'den sonra onun talebesi olan Kartal Tibet, yönetmen olarak belirleyici olmasa da öğrendiği şeylerin uygulamış biridir.
    • Yavuz Turgul, Ertuğrul Eğilmez'in yönetmenliğinde kendini geliştirmiş, senaryolarda yazmış ve Sadık Şendil'den faydalanmış bir hem senarist hem yönetmendir.
    • 1965'ten önce Yılmaz Güney, sinemaya ilgi duyan, mahçup ve kendi halinde bir arkadaşken, 1965'ten sonra Sinema Tek hareketiyle değişti.
    23:39Sinema Tek ve Türk Sineması
    • Sinema Tek, Türk sinemasında Fransız kültürü ve sinemasını takip etme ideolojisini benimseyen bir hareket olarak gelişti.
    • Yılmaz Güney, Sinema Tek'e katıldıktan sonra yukarıdan bakma, kibir ve üstünlük gibi özellikler kazandı.
    • 1965'ten sonra Yılmaz Güney, feodal bir kahramana dönüştü ve giderek bu imajı yaşamaya başladı.
    25:19Türk Sinemasının Dönüşümü
    • Sinema Tek'e solculuk eklendi ve Yılmaz Güney'in imajı üzerinde bu etkiyi gösterdi.
    • Fransız-Avrupa sineması etkisinin yükseldiği dönem, Türk sinemasıyla toplum arasındaki bağların kopmasıyla da birlikte geldi.
    • Türk sineması, sanat sinemasına yönelirken yaklaşık on yirmi yıllık bir kesinti yaşadı, ancak Yavuz Turgul'la "Eşkıya" ile yeniden yükseldi.
    26:46Dede Korkut ve Yeni Nüshalar
    • Dede Korkut'un orijinal dilinin bir nüshası, İran taraflarında Türkistan'da çok yeni bulunmuştur.
    • Prof. Dr. Metin Ekici, bu nüshayı yayına hazırladı ve İsmail Kılıçarslan bu nüshayı okudu.
    • Ötüken Yayınları'ndan Salur Kazan'ın ejderhayı öldürdüğü boyu içeren on üç boyundaki yeni nüsha kitaplaştırıldı.
    28:43Dede Korkut Hikayelerinin Önemi
    • Necati Demir hoca, farklı Oğuz nağmelerinde yedi yedi Dede Korkut hikayesi boyu daha bulduğunu ve bunu yayına hazırladığını belirtmiştir.
    • Yeni bulunan boyda bir ejderha ortaya çıktığı için özellikle ilgi çekmektedir.
    • Ejderha, Türk anlatılarında nefsi temsil eden çok sembolik bir karakterdir.
    30:09Salur Kazan'ın Hikayesi
    • Salur Kazan'ın hikayesi, Salur Kazan'ın dilinden başlıyor ve beyleriyle ordusuyla av avlamaya çıkıyor.
    • Düşman haberi geldiğinde, Salur Kazan on bin, yirmi bin, hatta yüz bin düşman geldiğini bile umursamıyor.
    • Salur Kazan av peşinde uzun süre koşarken, Allah'a yalvararak bir av çıksın diye dua ediyor.
    31:17Yedi Başlı Ejderha ile Karşılaşma
    • Dua eder etmez uzakta yedi yerden ateş ve dumanlar yükseliyor, Salur Kazan yaklaştığında yedi başlı bir ejderha görüyor.
    • Salur Kazan'ın hocası Lala Lalası, Salur Kazan'ın ava çıktığı haberiyle peşinden gidiyor.
    • Lala Lalası, Salur Kazan'ın yiğit olduğunu düşünerek ejderha ile savaşmayı öneriyor.
    32:24Ejderha ile Savaş
    • Ejderha uyurken Salur Kazan onu uyandırmak için ok atıyor ve uyandıktan sonra savaşa başlıyorlar.
    • Savaş sırasında Salur Kazan'ın gözü nemleniyor, bu durum karşısında gözüne kızıyor ve hançerini çıkararak gözünü oyacak.
    • Salur Kazan, gözünü oyarsa Oğuz boyundan "ejderhadan korktu" diye suçlanacağını düşünerek vazgeçiyor ve ejderhayı yeniyor.
    33:51Hikayenin Sonuçlanması
    • Ejderhayı yendiği haberi Oğuz'a ulaştığında, önce sevinçle karşılanıyor.
    • Sonra Oğuz boyunun ileri gelenleri, ejderha olduğunu düşünerek savaşa tutuşmayı planlıyorlar.
    • Sonunda Salur Kazan, ejderha olmadığını ispatlıyor ve barış sağlanıyor.
    34:34Hikayenin Kaynakları ve Yorumları
    • Hikaye en kaba hatlarıyla anlatılıyor ve farklı nüshaları var, Vatikan ve Dresden nüshaları bilinenlerden.
    • Hikayenin metninde "hanlık kayı'ya yaraşır" ifadesi bulunuyor ve bu ifade hikayenin Osmanlı döneminde söylenip yazılıya geçtiğini gösteriyor.
    • Salur Kazan'ın ejderha olarak görülmesi, nefsine yenik düştüğünü ve ejderhayı yendiği için kibirlendiğini gösteriyor.
    38:03Dede Korkut Hikayelerinin Kültürel Önemi
    • Dede Korkut hikayeleri, Türk-Islam kültürünü ve Türklerin İslam'a geçiş döneminin hikayesi olarak değerlendirilmektedir.
    • Bu hikayelerden toplumun karakteriyle ilgili veriler toplanabilir, örneğin İslam kültürüne geçmeden önce Türklerde bir komutanın muzaffer olması durumunda ona bir paye verilmesi gibi.
    • Türklerin İslam'a geçişini kolaylaştıran faktörler arasında ortaklıkların çokluğu bulunmaktadır.
    39:44Dede Korkut'un Dil Özellikleri
    • Dede Korkut'un dili güçlü bir kelime ekonomisi ve anlam zenginliğine sahiptir.
    • Sözlü kültürde tekrar, şiirsel bir akış sağlar ve hikayelerin uzun ömürlü olabilmek için ritimli olması gerekir.
    • Kahramanların lakapları (Aşil, Keloğlan, Kara Dündar gibi) dinleyicinin aklında kalması için kullanılır.
    41:22Dede Korkut'un Günümüzdeki Etkisi
    • Dede Korkut hikayeleri okurken, konuşmacılar çocukluklarında duymuş oldukları aile üyelerinin kelimelerini ve ifadeleri tekrar yakalamışlardır.
    • Bazı günlük kullanımda olan kelimeler (akçak, zibillik, döngü) Çağatayca kökenli olabilir.
    • Dede Korkut hikayeleri, tedrisatın dayattığı bir şey olduğu için bazı kişiler tarafından antipatik karşılanmıştır.
    43:55Edebiyata Karşı Olumsuz Tepkiler
    • Nurullah Ataş, Sait Faik ve Behçet Necatigil gibi yazarlar, ders kitaplarında yer alması nedeniyle ilk başta olumsuz karşılanmışlardır.
    • Bu yazarlar kırk yaşından sonra tekrar incelendiğinde, daha önce algılanan mat ve çirkin kitap kapağı yerine gerçek değerleri keşfedilmiştir.
    • Behçet Necatigil, başarılı çevirilerinden sonra muhteşem bir yazar olarak görülmüştür.
    45:44Edebiyat Eğitiminin Sorunları
    • Çocukların ders kitaplarında gördükleri eserleri sıkıcı şeyler klasörüne koymaları, kitap kapağından kaynaklanabilir.
    • Milli Eğitim'de önemli yazarların metinlerini koymak zorunluluğu vardır, ancak bu yazarları anlatan öğretmenlerin kendilerinin de bu yazarları iyi bilmeleri gerekir.
    • Edebiyat öğretmeninin öğrenciler üzerindeki etkisi ve onları dönüştürme başarısı, edebiyatı sevmeyen bir milletin oluşumunda önemli rol oynar.
    49:12Milli Eğitim ve Öğretmenlik
    • Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlere nasıl öğretmeleri gerektiğini belirtmemiştir; iyi öğretmenler kendi çabaları ve aşklarıyla kendilerini geliştirmiştir.
    • İyi öğretmenler yetiştirmek, eğitim modeline kurallarla geçiş yapmaktan daha önemlidir.
    • Cumhuriyet'in ilk yıllarında öğretmenler yüksek maaş almış, kolayca ev alabilecek durumdaydılar ve öğretmenlik hem prestijli hem de maddi olarak iyi bir meslek olarak görülüyordu.
    51:14Modern Eğitim Yaklaşımları
    • Mevcut Milli Eğitim Bakanı, öğretmenlere "çocuklarla göz teması kurun" diyerek usta-çırak ilişkisinin başlamasını vurgulamıştır.
    • Günümüz üniversitelerinde eğitim değil, bilgi girişimciliği olduğu ve öğrenci ile öğretmen arasında hizmet satın alma ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
    • Türkiye'de milli eğitim sistemi edebiyatı sevdiren bir unsur olmuştur ve ortaokulda Türk tiyatrosunun eğitimsel programdan dışlanması büyük bir kayıptır.
    53:12Edebiyat Eğitimi ve Okur Toplumu
    • Edebiyata yönelenlerin çoğunun bu tutkunun kaynağının okul müfredatından değil, kişisel çabalarından ve özel öğretmenlerden kaynaklandığı belirtilmiştir.
    • Türkiye'de edebiyatı sevdiren bir eğitim sistemi olmadığı, edebiyatı sevmenin kendi çabalarla ve okumalarla gerçekleştiği vurgulanmıştır.
    • Avrupa'da, özellikle Fransa'da nitelikli okur, müze ziyaretçisi ve entelektüel sayılarının Türkiye'den çok daha yüksek olduğu düşünülmektedir.
    56:32Okur Sayıları ve Kültür Farkları
    • Türkiye'de en zor metinleri okuyanların sayısı 300 ile 1000 arasında olduğu tahmin edilirken, Fransa'da bu sayı 10 kat daha fazla olabilir.
    • Türkiye'de bir edebiyat dergisi takipçisi sayısı 5000 civarında iken, Fransa'da bu sayı 50.000'e kadar çıkabilir.
    • Sinema biletleri satışları da Türkiye ile Fransa arasında kültürel farkı göstermektedir: Türkiye'de yılda 95-100 milyon bilet satılırken, Fransa'da bu sayı yaklaşık 400 milyona ulaşmaktadır.
    59:58Programın Devamı ve Washington'dan Haberler
    • Program ara vermeden önce Leylî Ley şarkısı dinlenecek.
    • Washington'da Furkan Çalışkan adlı bir kişi bulunuyor ve Beyaz Saray'dan yansıyan son haberler hakkında bilgi alacaklar.
    • Birleşik Devletler'in son kongre toplantısı kararı hakkında Furkan Çalışkan'a bağlanılacak.
    1:01:59Okurluk ve Wattpad Tartışması
    • Konuşmacı, okurluk ve okuryazarlık konusuna verilen önemin abartıldığını düşünüyor.
    • Wattpad'de binlerce, belki yüzbinlerce okuru ve yazarı bulunuyor, ancak bunun anlaşılan anlamda okurluk ve yazarlıkla alakası yok.
    • Wattpad'da yayınlanan yazıların, romanların ve hikayelerinin popüler olanları yayınevleri tarafından kitaplaştırılıyor ve fuarlarda önünde kuyruklar oluşuyor.
    1:03:51Gölge Yazarlık ve Edebiyatla İlişkisi
    • Yayınevlerinde gölge yazarlık fenomeni var; bazı yayınevleri, Vetbet yazarları için editör çalıştırıyor ve onların adıyla piyasaya sürüyor.
    • Konuşmacı, Wattpad'in edebiyatla çok az alakası olduğunu ve okuma oranlarının edebiyatla veya toplumu olumlu anlamda okur saymakla bir alakası olmadığını düşünüyor.
    • Sosyal medya sayesinde herkes bir şeyler okuyor, ancak bu okuma edebiyata bulaşmış olup ciddi bir aşamaya geçebilir diye düşünülebilir.
    1:05:26Sosyal Medya ve Edebiyat İlişkisi
    • Sosyal medya, konvansiyonel medyayı öldürdü ve insanlar artık klasik gazetelere ve televizyon haberlerine bakmıyorlar.
    • Sosyal medya, edebiyatı öldüren bir alan açabilir veya en azından okur sayısında bir eksiltme yaratabilir.
    • İyi edebiyatın satışının düşük olması sosyal medya ile bağlantılı olabilir.
    1:06:58Sosyal Medya ve Konvansiyonel Medya
    • Sosyal medyada gençler kendi hikayelerini veya kurgulanmış hikayeleri teşhir ediyor ve birbirlerine röntgenleme imkanı sunuyor.
    • Konvansiyonel medya tamamen ölmemiş, etkisini yitirmiş olsa da hala varlığını sürdürüyor.
    • Televizyonlar çıktığında sinema ölecek diye düşünülmüş, sinema etkisini yitirmiş olsa da hala sinema salonlarına gidip film izleyenler var.
    1:09:59Deneyimin Değersizleştiği Çağ
    • Günümüzde deneyimin değersizleştiği bir çağda yaşıyoruz, gündelik hayatta, sanatta ve diğer alanlarda.
    • Schopenhauer'un "kötü okumak mideni bozar" sözüne benzer şekilde, teşhire dayalı içerikler gerçek edebiyattan uzaklaştırıyor.
    • MTV kuşağında hızla değişen sekanslar algıyı yoruyor ve edilgen pozisyona geçiriyordu.
    1:12:53Hızlı Deneyimler ve Turizm
    • Seyyahlar turistlere dönüştü, turistlerin gideceği yer, kalacağı yer ve gezeceği yerler önceden belirlenmiş.
    • Hızlandırılmış turlarda deneyimler kısıtlanmış, fotoğraf çekme süresi veriliyor ve deneyimin gölgesi sadece sosyal medyadan paylaşımla kalıyor.
    • Konum atmak için yere gitmek, deneyim yerine sadece sosyal medyada gösteriş yapmak hedefleniyor.
    1:14:57Bilgi Kaynağı Değişimi
    • İnternet ve Google ile bilgiye kolay erişim imkanı sağlansa da, kitaplar arasında gezmek ve farklı konularla karşılaşma deneyimi kaybediliyor.
    • Evlerdeki ansiklopediler artık kullanılmıyor çünkü bilgisayar ve telefonlarda aynı bilgiler bulunuyor.
    • Okurluk yeteneği azalıyor, ansiklopedilerdeki bilgileri bulma süreci ve deneyimi kaybediliyor.
    1:17:36Hızlı Yaşam ve Edebiyat
    • Dostoyevski'nin "çabuk iş başarma isteği modern bir hastalıktır" sözüne göre, hayatın her ünitesi hız üzerinden tanımlanıyor.
    • Belediye başkanları bile daha hızlı ulaşım ve daha çabuk başarı hedefliyor.
    • Hız, edebiyatı da belirlemeye başlıyor ve insanlar sabrı ve vakti olmadığı için kolay algılanabilir içeriklere yöneliyor.
    1:18:52Çevrimiçi Yazarlık Kavramı
    • Konuşmacılar "çevrimiçi yazarlık" kavramını tartışıyor ve internet bağlantısı olmadan yazamadıklarını belirtiyorlar.
    • Bu durumun edebiyata ve yazarlığa etkileri inceleniyor, üslup değişiklikleri ve hikaye boyutlarına yansıması bekleniyor.
    • İnternet sayesinde okunabilir metinler artıyor, ancak bu da okurluk kültürünü zayıflatıyor ve okurda "kitap okuduğum" yanılsamasına sebep oluyor.
    1:21:27Edebiyatın Değişimi
    • Edebiyatın bu değişim süreciyle birlikte hızla okunabilen, yüzeysel metinler artıyor.
    • İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika'da ortaya çıkan Beatnik edebiyatı, dışarıdan bakıldığında hızlı bir edebiyat gibi görünse de aslında durağanlık teklif ediyor.
    • Edebiyatın hızla okunabilen metinlere dönüşmesi, okurların edebiyatla olan ilişkisini değiştirmekte.
    1:23:14Kamusal İnsanın Çöküşü
    • Kamusal insanın çöküşü konusu ele alınıyor, insanlar artık dışarı çıkarken kimliğini önemsemeden, eşofman altına farklı giysiler giyebiliyorlar.
    • Kamusal alanda insanlar ilişkileriyle moral güç elde ediyordu, ancak artık bu kamusal insan kimliği kaybolmuş durumda.
    • Kamusal insanın sokağa adımını attığında bir kimliği vardı ve etrafıyla birlikte tanınıyordu, ancak artık bu kimlik yok.
    1:26:30Edebiyat ve İletişim
    • Edebiyat, ötekini dikkate almadığında yeryüzünde olmadığını hisseder ve konuşma gereği duymaz.
    • Bilgisayar başında çevrimiçi olmadığında kendini izole edilmiş hissediyor, kağıt kaleme döndüğünde ise böyle düşünmüyor.
    • Eski dönemlerde insanlar bir muhatabı varmış gibi davranırken, günümüzde yazarlar ifadelerinin kamuya çıkacağına dair eminlik ve sorumluluk duygusu hissediyor.
    1:30:25Çevrimiçi Olma ve Yalnızlık İlişkisi
    • Çevrimiçi olmayan yazarlar yalnızlıklarından dolayı korku ve anksiyete içinde yazarken, çevrimiçi olma onlara yalnız olmadığını ima eden bir simülasyon sağlar.
    • Çevrimiçi olma, yazarlara canlı olduğunu ve insanlarla birlikte dünyada yaşamakta olduğunu yanılsamasını sağlar.
    • Bu durum sadece edebiyatla ilgili değil, müzik, plastik sanatlar ve modern sanatlar dahil tüm sanat kategorilerinde geçerlidir.
    1:31:51Sosyal Medya ve İletişim
    • Twitter'da yazanlar gerçekte olduklarından daha cesaretli olurlar çünkü zihnilere iletişimin aslında var olmadığını düşündükleri bir yanılsama var.
    • Sosyal medyada insanların cesareti ikiye katlanıyor çünkü karşı tarafın aslında iletişimde olmadığına inanıyorlar.
    • Eser üretmenin temel dinamiklerinden biri izolasyon olmasına rağmen, öldürecek kadar değil, eser verecek kadar yalnızlık demektir.
    1:33:11Yazarlar ve İzolasyon
    • Sadık Hidayet ve Franz Kafka gibi yazarlar yazarken zaten mezarda olduklarını düşünüyorlardı ve bu nedenle eserlerini yakmak istediler.
    • Nietzsche'nin ilk kitabının satış rakamı dörttü, Stefan Zweig'in de müteferrika'nın bastığı kitaplar üç veya dört satıyordu.
    • Kafka'nın eserlerini yakma meselesi, kendisini yansıtmadığı için değil, var olmuş yazarlık imajına uygun düşmeyeceğini düşündüğü için yapılmıştır.
    1:35:37Müzik ve Toplumsal Değişim
    • 1980'lere kadar olan müzikle Özal sonrası müziği arasında fark vardır; muhatabına ulaşacağını hissetmiş müzik ile ulaşmayacağını hissetmiş müzik arasında kategorik olarak büyük bir sosyoloji vardır.
    • Özal'ın yaptığı bir şey, bugünün toplumunun sosyolojisi ve resmiyi değiştirmiştir.
    1:36:43Sabah Ülkesi Dergisi
    • Sabah Ülkesi dergisi, Ocak sayısıyla "Zamanın Ruhu" dosyası yapmış, en yeni sayısı Nisan sayısıdır.
    • Derginin merkezi Almanya'da olup, Avrupalı, Amerikalı ve Türk akademisyenlerden yazılar içerir.
    • Dergi internetten ulaşılabilir ve çok iyi çalışılmış dosyaları vardır.
    1:39:58Toplumsal İlişkiler ve Yalnızlık
    • Kısa vadede yaşayan bir toplumda uzun vadeli hedeflerin güdülebilmesi, kalıcı toplumsal ilişkilerin sürdürülebilmesi ve kişisel kimlik anlatısının geliştirilmesi zorlaşmaktadır.
    • Topluma dair sadakat ve sorumluluk hissi ortadan kalkarken, insanların yaşadığı yalnızlık doyurucu değil, ruhu yakan ve zayıflatan bir yalnızlık olmaktadır.
    • Günümüz toplumunda yaşanan yalnızlık, tercih edilmiş bir yalnızlık değil, sıkıştırılmış ve mahkum edilmiş bir yalnızlık olarak tanımlanabilir.
    1:41:41Kitap Eleştiri Dergileri
    • Sabit Fikir, Mustafa Akar'ın yayın yönetmenliğinde çıkan ve okurlara kitap seçiminde yardımcı olan bir dergidir.
    • Üç, aylık olarak çıkan bir kitap eleştiri dergisidir ve hem kurgu hem kurgu dışı kitapları takip etmektedir.
    • Okur Dergisi de kitap eleştiri dergisidir ve aylığa dönmesi önerilmektedir.
    1:43:12Kitap Önerileri
    • Ziyaettin Serdar'ın "Cenneti Arayan Adam" kitabı, İslamcilik entelektüel tarafını ve kendi serüvenini anlatan bir eserdir.
    • Kitapta farklı İslam ekollerinin cennet tasavvurları anlatılmakta ve Türkiye dışındaki İslamcilik anlayışını anlamak için önemli bir kaynak olarak değerlendirilmektedir.
    • Yasemin Kara Hüseyin'in "Kör Nokta" kitabı, Necip Fazıl Roman Ödülü'nü kazanmış olan yazarın üçüncü romanıdır.
    1:47:09Metin Önal Mengüşoğlu
    • Metin Önal Mengüşoğlu, en iyi şair olarak bilinirken aynı zamanda iyi bir hikayeci olarak da değerlendirilmektedir.
    • Beyan Yayınları tarafından yayınlanan ilk hikaye kitabında, Anadolu'yu ve inanma biçimleriyle ilgili ortaya çıkan çelişik durumları anlatan hikayeler bulunmaktadır.
    • Metin Önal, Bursa'da yaşamaktadır ve hala üretimi devam etmektedir.
    1:49:17Program Kapanışı
    • Lüfer ile ilgili Sabit Fikir dergisinde Necip Tuna'nın yazısı bulunmaktadır.
    • Kitabın entelektüel planda gördüğü ilgi yazarı memnun etmektedir.
    • Haftaya Seçkin Abla ile İzzet Yazar'ın ölümünün yıldönümü (12 Temmuz) konuşulacaktır.

    Yanıtı değerlendir

  • Yazeka sinir ağı makaleleri veya videoları özetliyor