Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, bir tarih dersi formatında sunulan, Orta Çağ'da Batı Avrupa'nın ekonomik ve sosyal değişimlerini anlatan eğitim içeriğidir. Konuşmacı, Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden başlayarak 13. yüzyıla kadar uzanan bir tarihsel akışı kronolojik olarak ele almaktadır.
- Video, Germen ve İslam istilalarının etkilerinden başlayarak, Karolenj İmparatorluğu'nun ekonomik yapısını, feodalizmin gelişimini, Haçlı seferlerinin sonuçlarını ve özellikle 12. yüzyıldan itibaren kentlerin ekonomik ve sosyal dönüşümünü detaylı şekilde incelemektedir. Anlatım, ticaretin gelişimi, tüccar sınıfının ortaya çıkışı ve kentlerin feodal sistemi nasıl etkilediği gibi konuları kapsamaktadır.
- Venedik, Ceneviz ve Pizza gibi İtalyan kentlerinin ekonomik üstünlüğü, kentlerdeki yönetim kurullarının gelişimi, tüccarların toplumsal hiyerarşiyi nasıl sarsması ve "burjuva" kavramının ortaya çıkışı gibi konular da videoda ele alınmaktadır. Ayrıca, kentlilerin köylülerle olan ilişkileri, paranın önem kazanması ve ticaretin toplumsal yapıya katkısı da detaylı olarak anlatılmaktadır.
- Germen İstilaları ve Akdeniz
- Yüzyılın başında Batı istila edilmiş, Roma eyaletleri Germen krallıklarına dönüşmüştü; Vandallar Afrika'ya, Vizigotlar Akitanya ve İspanya'ya, Burgonlar Vadisi'ne, Ostrogotlar İtalya'ya yerleştiler.
- Germen kabilelerinin Akdeniz kıyılarında görünmeleri Avrupa tarihinde yeni bir çağın başlangıcını belirledi, ancak Roma İmparatorluğu'nun ekonomik birliği korundu.
- İstilacıların amacı Roma İmparatorluğu'nu yıkmak değil, işgal etmek ve keyfini çıkarmaktı; onu barbarlaştırdılar ama bilinçli olarak germenleştirmediler.
- 01:40İslam İstilası ve Akdeniz'in Değişimi
- İslam istilası, Germen istilalarından sonra varlığını sürdüren dünya düzenini yok etti; İslam ilk darbede Pers İmparatorluğu'nu devirdi, ardından Suriye, Mısır, Afrika ve İspanya'yı Bizans İmparatorluğu'ndan koparıp aldı.
- İslam istilası, Akdeniz kıyılarındaki kavimler topluluğuna son verdi; eskiden bir aile denizi olan Akdeniz artık bu kavimler arasında bir engel oldu.
- Akdeniz'in büyük bölümü Müslüman göl haline geldi; Hıristiyan inancı yerini Peygamber'e bağlılığa, Roma hukuku yerini İslam hukuku, Yunan ve Latin dillerinin yerini Arapça aldı.
- 03:18Frank İmparatorluğu'nun Yükselişi
- İslam istilası, daha önceki olguların hiçbirine benzemeyen yepyeni bir durum yarattı; Batı Avrupa artık doğunun kültür damgasını taşıyarak değil, kendi kaynaklarıyla yaşamak zorunda kaldı.
- Akdeniz kıyılarında bulunan ağırlık merkezi kuzeye kaydı; Frank İmparorluğu'nun artık Avrupa'nın yazgısını belirleyeceği sonucuna ulaşıldı.
- İslam istilası, tarihsel evrimi yolundan saptırma saydı ve onu "Sakson niteliğinden arındırma" saydı; belki de İslam olmasaydı Frank İmparatorluğu hiç var olmayacaktı.
- 04:30Karolenciler ve Roma Mirası
- Şarlman Roma İmparatoru ve Augustus unvanını alırken, Konstantinopoli'deki imparatora karşı tavır alarak eski geleneği bozmuş oldu.
- Katolik Kilisesi ne denli Romalıysa, Şarlman'ın imparatorluğu da ancak o ölçüde Romalıydı; çünkü bu imparatorluğun tek esin kaynağı Kiliseydi.
- Şarlman'ın Kilisesi'ne hizmetine verdiği kuvvetler kuzeyli kuvvetlerdi; işbirliği yaptığı başlıca kişiler İtalyan, Akitanya veya İspanyol değil, Anglo-Saksonlardı.
- 05:36Ekonomik Değişim ve Gerileme
- Karolenj dönemi ile Merovenj dönemi arasındaki ekonomik çelişki dikkat çekicidir; Merovenj döneminde Galya bir deniz ülkesiyken, Şarlman'ın imparatorluğu bir kara ülkesiydi.
- Frank İmparatorluğu'nun temelde bir kara ülkesi niteliği taşıdığını, Müslümanlara ve İskandinavlara karşı kıyılarının savunmasını örgütleme yeteneğinden yoksun oluşundan daha iyi ortaya koyuyor.
- İslam istilası ile birlikte Akdeniz'in kapanmasından sonra düzenli ve normal bir ticari etkinlik, meslekten tüccarlar sınıfında yürütülen düzenli bir alışveriş rastlanmamaktadır.
- 07:15Para Sistemi ve Ekonomik Gerileme
- Kısa Pepin'in başlattığı ve Şarlman'ın tamamladığı para sistemi reformu, altın parayı bir yana bırakıp gümüşü koymuştur; tek gerçek para, yaklaşık iki gram ağırlığındaki gümüş dinardı.
- Şarlman ve ardıllarının dinarların yalnızca kraliyet darphanelerinde basılmasını öngören buyrukları boşuna olmuştur; zamanla para basma tekel devletin elinden kaymıştır.
- Tarih başka bakımlardan ne denli göz kamaştırıcı olursa olsun, Şarlman döneminin ekonomik açıdan bakıldığında bir gerileme dönemi olduğunu kabul etmek zorundayız.
- 08:24Frank İmparatorluğu'nun Ekonomik Yapısı
- Frank İmparatorluğu'nun mali örgütlenmesi ekonomik gerilemenin açıkça ortaya koyduğu gerçeklerden biridir; vergiler, nehir veya karayoluyla taşınan mallardan zorla alınan aynı vergiden başka bir şey değildi.
- Görevlilerin soylular arasından seçilmesi, Frank İmparatorluğu'nun başlıca kusuru ve Şarlman'ın ölümünden sonra imparatorluğun hızlanan çöküşünün temel nedeniydi.
- Karolanj İmparatorluğu, dış pazarlardan yoksun bir kara devleti olduğu için temelde bir tarım devletiydi; ülkede hala rastlanabilen ticaret izleri dikkate alınmayacak kadar önemsizdi.
- 10:13Karolenj Dönemi Ekonomisi
- Antik çağın sona erdiği zamanlarda Avrupa'nın batısı, büyük malikanelerle kaplıydı ve varlıklı bir azınlıkla yoksul bir çoğunluk oluşmaya başlamıştı.
- İstilacıların Roma eyaletlerine gelişi, kurulu düzenin ortadan kalkmasına yol açmamış, yeni gelenler kendilerini buraya uydururken statükoyu korumuşlardır.
- Özgür küçük toprak sahiplerinin ortadan kalkması, korunma gereksinimi doğrultusunda daha güçlü bireylere başvurarak kendilerini ve mallarını onların buyruğuna vermelerine yol açmıştır.
- 11:18Kentler ve Ticaretin Dönüşümü
- Kentsel yaşam ve ticaret serpilip geliştiği sürece, büyük malikanelerin ürünlerini elden çıkarmaları için bir pazarı vardı.
- Merovenj dönemi boyunca kent topluluklarının gereksinimlerinin karşılanması ve tüccarların mal edinmeleri bu pazarlar aracılığıyla sağlanıyordu.
- Ticaretin ve onunla birlikte tüccar sınıfı ile kentsel nüfusun ortadan kalkmasıyla durum değişti, büyük malikanelerin yazgısı Frank İmparatorluğu'nun yazgısı ile aynı oldu.
- 12:10Kapalı Malikane Örgütünün Doğuşu
- Değişim ekonomisinin yerini tüketim ekonomisi aldı, alıcı yokluğu nedeniyle artık dış ülkelere mal satma olanağı kalmamıştı.
- Dokuzuncu yüzyılın başında ortaya çıkan kapalı malikane örgütü zorunluluktan doğan bir olguydu.
- Karolenj Avrupası'nın görünümü, aynı dönemde Güney Rusya'nın görünümü ile karşılaştırılarak en etkin bir biçimde gösterilebilir.
- 12:33Güney Rusya'nın Ekonomik Durumu
- Denizci İskandinavlardan oluşan grupların, dokuzuncu yüzyıl boyunca Dinyeper nehri havzasında yaşayan Sınavları boyunduruk altına aldıkları bilinmektedir.
- Fethedilenlerin Rus adını verdikleri bu fatihler, boyunduruk altına aldıkları halklar arasında güvenliğini sağlamak için doğal olarak bir araya toplanmak zorundaydılar.
- Rusların, ülkenin kendilerine bol bol verdiği kaynakları desteklemek için dış ülkelerde ek kaynaklar aramaksızın geçimlerini topraktan sağlama olanakları vardı.
- 13:31Rusya ve Karolenj İmparatorluğu'nun Karşılaştırması
- İşgal ettikleri ülke, onlara yaşamın inceliklerini alışmış zengin imparatorluklarla ticaret yapmaya özellikle uygun ürünleri sunuyordu.
- Dinyeper İskandinavların pagan oluşu, onların Batılı Hıristiyanların Müslümanlarla alışverişte bulunmalarını engelleyen dinsel kaygılara kapılmalarını önlüyordu.
- Rusların toplumsal durumuyla Karolenj İmparatorluğu'nun karşılaştırıldığında ortaya çıkan çelişki, Rusya'ya pazarlar sunarken, Karolenj İmparatorluğu'nun pazarlardan yoksun bırakan koşulların sonucu olduğunu tarih açık seçik olarak göstermektedir.
- 16:19Kentlerin Dönüşümü
- Batı Avrupa'nın dokuz yüzyıl boyunca gelişerek dönüştüğü tarıma dayalı uygarlıkta kentlerin var olup olmadıkları ilgi çekici bir sorudur.
- Kent sözcüğüne verilen anlama bağlı olarak, kentlerin varlığı farklı şekillerde değerlendirilebilir.
- İlkel de olsa her dengeli toplum, üyelerine toplanma ya da buluşma merkezleri sağlama gereğidir, bu nedenle dinsel törenler, pazarlar, siyasal ve hukuksal toplantılar için belli yerlere ayrılmasına yol açar.
- 17:35Kentlerin Gelişimi
- Askeri gereksinimlerin daha doğru bir etkisi vardır, halk bir istila durumunda her an için düşmana karşı bir korunma sağlayan sığınaklar hazırlamak zorundadır.
- Gerçekten görünüyor ki insanlığın yaptığı ilk yapılar koruyucu duvarlar olmuştur, bugün bile bu eğilime rastlanmayan hemen hemen hiçbir yabanın sol yoktur.
- Uygarlık ilerledikçe bu kentlerin aralıklı olarak canlanması sürekli bir canlılığa dönüştü, anıtlar yükseldi, yönetici ya da başkanlar konaklarını kurdular, tüccar ve sanatçılar oraya yerleşmeye geldiler.
- 18:57Kilise ve Kentler
- Belediye sistemi antik çağda yapısal sistemle özdeşleşmiştir, ancak ticareti olanaksız kılarak bu kentleri kaçınılmaz bir gerilemeye sürükledi.
- Barbarların saygı gösterdikleri kilise, imparatorluk eyaletlerinin Barbarlarca ele geçirilmesinden sonra da dayandığı kentsel sistemi sürdürmüştür.
- Ticaretin sönmesi ve yabancı tüccarların göçmenlerinin kilise örgütüsünü hiçbir etkisi olmadı, piskoposların oturdukları kentler yoksullaşmış, nüfusları azalmış, ancak piskoposlar bunun etkilerini duymamışlardır.
- 19:41Karolenj Dönemi Yönetim Sistemi
- Devletin ortadan kalkmış olması nedeniyle daha da büyük bir ayrıcalığı olan kiliselerinde tapanların bağışları ile desteklenen ve toplumu Karolenjler ile ortaklaşa yöneten piskoposlar, tinsel yetkileri, ekonomik güçleri ve siyasal etkinlikleri dolayısıyla egemen durumdaydılar.
- Kentler artık ticaret merkezleri olmaktan çıkınca nüfuslarının büyük bir çoğunluğunu yitirdiler, ancak çevresindeki büyük malikaneler kendi yaşamlarını sürdürüyordu.
- Karolenj prenslerinin saraylarının kentlerde yer almayışı tipik ve aydınlatıcıdır, imparatorluğun nasıl bir başkenti yoksa, eyaletlerinde de bir merkezi kenti yoktu.
- 21:08Piskoposların Yetkilerinin Genişlemesi
- Piskoposlar, kentsel toplumun düzensizliğinden yararlanarak, devletin ilgilenmediği ve yetkisiz olduğu alanlarda kendilerine yetki tanıdılar.
- Dördüncü yüzyıldan sonra ruhban sınıfı, yargılama ve vergi konularından yararlanmaya başladı ve Frank krallarının beratları sayesinde kilise topraklarına konutların karışması engellendi.
- Sekizinci yüzyıldan itibaren piskoposlar, halk ve toprakları üzerinde tam bir egemenlik yetkisi aldı ve bu yetki, piskoposlarca oluşturulan yargı kurumuna verildi.
- 22:09Teokratik Yönetim ve Kentlerin Önemi
- Dokuzuncu yüzyılda ticaretin ortadan kalkmasıyla kent yaşamının son izleri de yok olup, piskoposların etkileri rakipsiz bir duruma geldi.
- Teokratik bir yönetim biçimi, antik çağın belediye yönetiminin yerini aldı ve halk piskopos tarafından yönetiliyordu.
- Kentler, istilaya uğramış, haraca bağlanmış ve yıldırılmış bir toplumun siperi olarak görev yaptı.
- 23:06Feodalizmin Doğuşu
- Dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkan kargaşanın Frank devletinin parçalarını çabuklaştırdığı açıktır.
- Bölgelerin en büyük toprak sahibi olan kontlar, kendilerine özerklik tanıdı, görev yerlerini emlake dönüştürdüler ve ele geçirebildikleri tüm eyaletleri tek bir prenslikle birleştirdiler.
- Karolenj imparatorluğu, dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından sonra yerel hanedanların uyrukluğunda ve tacı feodal saygının pamuk ipliği ile bağlı bir takım ülkelere bölündü.
- 23:58Prenslere Geçiş ve Kalelerin Önemi
- İktidar ele geçirir geçirmez prensler, bu iktidarın yüklediği yükümlülükleri üstlendiler ve topraklarını ve insanlarını savunmak için görevlendiler.
- Güçleri sağlamlaştıkça, prensliklerine kamu düzeni ve barışı güvence altına alacak bir örgüt sağlama düşüncesi zihinlerini işgal etti.
- Dokuzuncu yüzyılın başında her yerde kaleler (burguslar) yükselmiş, başlangıçta askeri kuruluşlar olan bu kaleler kısa sürede yönetim merkezi olmuştu.
- 25:14Kale Kentleri ve Ekonomik Durum
- Başpiskoposluk kasabaya bağlanmışsa, kale bölgesinde kale kenti (burgus) öyle bağlanmıştı.
- Kaleken en küçük bir kentsel özellik taşıyordu, nüfusu özünü oluşturan şövalye ve rahiplerin dışında sadece hizmetçilere dayanıyordu.
- Dokuzuncu yüzyılın sonu, Akdeniz'in kapatılmasından sonra Batı Avrupa'nın ekonomik gelişiminin en düşük düzeye indiği ve barbar akınlarının yol açtığı toplumsal düzensizliğin en yüksek noktaya ulaştığı andıydı.
- 26:09Onuncu Yüzyıl ve Toparlanma Dönemi
- Onuncu yüzyıl bir toparlanma dönemi değilse de en azından bir denge ve göreli barış dönemiydi.
- İlk tanrısal barış 989 yılında ilan edildi ve o sıkıntılı yılların en büyük belası olan özel savaşlar, Fransa'da toprak sahibi konutlar, Almanya'da ise İmparatorluk Kilisesi'nin yüksek dereceli din adamlarınca yürütülüyordu.
- 1000 yılının dehşeti ile ilgili efsane, bu tarihte başlayan yüzyılın başlıca özelliği olan yeniden canlanan bir faaliyeti simgeliyordu.
- 26:57Feodalizmin ve Kilisenin Yeniden Canlanması
- Bu yıllarda feodalizmin askeri niteliği, kiliseyi destansı girişimlere atılmaya ve başarı kazanmaya gitmiştir.
- Normal şövalyeleri Güney İtalya'da Bizanslılar ve Müslümanlarla savaşmış, Normanlar İngiltere'yi ele geçirmiş, Hıristiyanlar İspanya'daki Müslümanları önlerine kattılar.
- Bu yüzyılda Avrupa'nın her yerinde büyük bir iş gücü vardı, prensler ve büyük toprak sahipleri yeni kasabalar kurmaya yöneldiler ve büyük ormanlar tarıma açıldı.
- 28:32Venedik ve Bizans İmparatorluğu
- Venedik, 8. yüzyılda özel bir piskoposluk bölgesi oluşturmaya yetecek ölçüde yoğun bir nüfusa sahipti ve İtalya'nın tümü hala Bizans İmparatorluğu'na bağlıydı.
- Ada konumunda oluşu, birbiri ardı sıra yarımadayı istila edenlerin ülkeye egemen olma girişimlerinde başarısızlığa uğramalarına yol açtı ve Venedik, Konstantinopolis'in egemenliği altında kaldı.
- Venedik, Adriyatik Denizi'nin üst ucunda ve Alplerin eteklerinde Bizans uygarlığının çevreden soyutlanmış bir ileri karakolunu oluşturuyordu.
- 29:22Konstantinopolis ve Ticaretin Gelişimi
- Konstantinopolis, 11. yüzyılda bile yalnızca büyük bir kent değil, Akdeniz havzasının en büyük kenti olarak görülmekteydi ve oturanların sayısı neredeyse bir milyona ulaşıyordu.
- Bu kent, siyasal başkenti olduğu kadar büyük bir liman ve sınıf bir imalat merkeziydi ve 11. yüzyıl başlarında ve gücü, serveti olağanüstü bir gelişme gösteriyordu.
- Venedik'in etkisi İtalya'da ağır basmakla birlikte, bu etki kendini yalnızca orada duymuyordu; Napoli, Amalfi gibi kentler de Konstantinopolis ile benzer ilişkiler sürdürüyordu.
- 31:06Haçlı Seferleri ve Akdeniz'de Hıristiyan Ülkelerin Yükselişi
- Pizzalılar 1062 yılında zafer kazanarak Palermi limanına girdiler ve kentin askeri tersanesini yok ettiler.
- 1087 yılında Cenova ve Pizza kentlerinin donanmaları, Papa III. Victor'un yüreklendirme ile Mehdi'ye saldırdı.
- Cenovalılar ve Pizzalılar kendilerini İsa'nın ve Kilisenin askerleri olarak görüyorlardı, ancak zaferlerinden sonra ticaret anlaşmaları imzalıyorlardı.
- 32:17Haçlı Seferlerinin Sonuçları
- Birinci Haçlı seferi, İslam'ın ilk kesin gerilemesini belirledi ve İslam İmparatorluğu'nun deniz açısından sona ermesine neden oldu.
- Kudüs Krallığı ve Urfa, Antakya prenslikleri 12. yüzyılda Müslümanlarca geri alındı, ancak Akdeniz'de ekonomik üstünlük artık Hıristiyanların elinde kaldı.
- Ceneviz ve Pizzaların gelişmesi Venedik'in kıskançlığını uyandırdı ve 1100 yılının ilkbaharında Venedik donanması, Pizzanın Kudüs'e gönderdiği filoya Rodos önlerinde saldırarak birçok gemiyi batırdı.
- 33:31Ortaçağ'da Akdeniz'de Devletler Arası Çekişme
- Akdeniz, Roma döneminde kayzerlerin imparatorluğu tarafından sağlanan barışı artık bir daha göremeyecekti.
- Çıkar aylıkları, üstünlük sağlamak için birbirleriyle yarışanlar arasında kimi zaman gizli, kimi zaman açıkça ortaya konan bir düşmanlığı besleyecekti.
- Ortaçağ'da İtalyan cumhuriyetleri arasındaki kavgalar, modern çağlarda Akdeniz'in kıyılarını yalayıp devam etmiştir.
- 33:57Batı Avrupa'nın Ekonomik Dönüşümü
- Batı Avrupa, 12. yüzyılda dönüşüme uğramış ve geleneksel hareketsizlikten ekonomik kalkınma kurtulmuştur.
- Ticaret ve sanayi, tarımın yanı sıra kendine yer bulmakla kalmamış, tarımı etkilemiştir.
- Tarımsal ürünler artık sadece toprak sahiplerinin ve toprağı işleyenlerin tüketimini karşılamakla kalmayıp, değiş tokuş eşyası veya hammadde olarak genel sürümü sağlanmıştır.
- 34:28Kent ve Kırsal Bölge Arasındaki İlişki
- Ülke bir kez daha kendini kente göre yönlendirmeye başlamıştır.
- Kırsal bölgeler kentlerin beslenme gereksinimini karşılıyor, buna karşılık kentler onlara ticari mallarla mamul eşya sağlamaktadır.
- Kentlerin ortaya çıkışı toplumsal gelişimin itici gücü olmakla kalmayıp, iş kavramının yayılmasına katkıda bulunmuştur; işgücü artık toprak kölesi değil, özgürleşmiştir.
- 35:40Ticaretin Yayılması ve Tüccar Sınıfının Gelişimi
- Ticaret, Avrupa'nın kusursuz güzellikteki girintili çıkıntılı kıyılarının sınırını belirleyen iki iç denize egemen olmuştu.
- Alman kentleri 12. yüzyıl boyunca İskandinavları Kuzey Denizi ve Baltık'tan püskürtmüşler, böylece ticaretin yayılması ilk kez iki noktada belirmiştir: Doğu dünyası ile iletişim kurmasını sağlayan Venedik ve Rus-İskandinav dünyası ile iletişimini sağlayan Flender.
- İskandinavyalı Vikingler arasında olduğu gibi, Homeros döneminde Yunanlılar arasında da korsanlık deniz ticaretinin başlatıcısı olmuştur.
- 37:53Venedik'te Ticaretin Gelişimi
- Ticaret mesleğinin Batı Avrupa'da yayılmasını beklemek için ortada henüz hiçbir nedenin olmadığı bir dönemde Venedik'te ortaya çıkmıştır.
- Venedik'te okuma-yazma yaygındı ve bu garip olgu ile ticaretin gelişmesi arasında yakın bir ilişki vardı.
- Venedikli tüccarlar, yüklerinin giderlerini karşılamak için genel olarak ortalama yüzde yirmi faizle bir kapitalistten ödünç almayı alışkanlık haline getirmişlerdir.
- 38:53Tüccar Sınıfının Yeniden Ortaya Çıkışı
- Venedik, Batıya yalnızca coğrafi konumuyla bağlıydı, kendisini canlandıran yaşam ve esinleyen ruh bakımından Batıya yabancıydı.
- Meslekten tüccarlar sınıfının kara Avrupa'sında yeniden ortaya çıkışı 10. yüzyılda oldu ve gelişimi daha sonraki yüzyılda hız kazandı.
- Nüfus artışı, topraktan koparıp gezici ve tehlikelerle dolu bir yaşama bağlamıştır; bu durum başıboş dolaşan, manastırlardan aldıkları sadakalarla günü gününe yaşayan, harman zamanı kendilerini başkalarına kiralayan, savaş zamanı ordulara giren, çapulculuk ve yağmacılık yapan serseriler kalabalığının sayısını artırmıştır.
- 40:00Tüccarların Toplumsal Etkisi
- Tüccarlar, tarımsal toplumda yaşam biçimlerinin garipliğiyle şaşırtıcı olmuş, geleneklere bağlı bir dünyaya canlılık getirmişlerdir.
- Tüccarlar, servetin toplumsal durum yerine zeka ve enerjiye bağlı olduğu, kurnazlık ve akılcılığa dayalı bir etkinlik getirmişlerdir.
- Soylular ve ruhban sınıfı tüccarlara karşı olumsuz tutum sergilemiş, kilise hukukçuları ticareti bir çeşit gasptı olarak görmüştür.
- 41:26Tüccarların Yasa ve Hukuki Durumu
- Tüccarlar derebeylik ve toprak hukukuna değil, yalnızca kamu hukukuna bağlıydılar ve onları yargılayan özel mahkemeler vardı.
- Tüccarlar daha hızlı ve daha eşitçi bir yasal sisteme ihtiyaç duymuş, 11. yüzyıl başlarında bir ticaret yasası geliştirmişlerdir.
- Tüccarlar yalnızca özgür değil, aynı zamanda ayrıcalıklı insanlar olarak görünüyorlardı, kural dışı bir yasadan yararlanıyorlardı.
- 42:09Kentlerin Gelişimi
- Hiçbir uygarlıkta kent yaşamı ticaret ve sanayiden bağımsız olarak gelişmemiştir, bu kural antik çağdan modern zamanlara kadar geçerlidir.
- Kentler, yiyecek maddelerini dışarıdan getirerek yaşayabilir ve bu dış alımın, mamul ürünlerin dış satımı ile dengelenmesi zorunludur.
- Kentler, ticaretin yayıldığı doğal yollar boyunca belirir, önce deniz kıyılarında ve ırmak boylarında, sonra ticaret yayıldıkça diğer kentler kurulmuştur.
- 43:48Tüccar Kolonilerinin Gelişimi
- Kale kentler, duvarları çok sınırlı bir alanı çevreleyen müstahkem yerlerden başka bir şey değildi.
- Tüccarlar kale kentlerin dışında dış kentler (banliyya) kurmuş, bu yerleşimlerde portus (liman) olarak adlandırılmışlardır.
- Portus, pazar ve panayır yerlerinden farklı olarak sürekli bir alım satım yeri ve aralıksız bir gidiş geliş merkeziydi.
- 45:25Kentlerin Dönüşümü
- 9. yüzyılın ikinci yarısında, surların koruması dışında kişisel malların güvenliği için artık hiçbir güvence yoktu.
- Tüccar kolonilerinin artan zenginliği, yanlarında kuleleri bulunan sağlam taş duvarlar yaparak güvenliklerini daha çok sağlamlaştırmalarına olanak sağladı.
- Eski feodal ya da psikoposluk kentleri artık işe yaramaz olmuş duvarları yıkılmaya bırakıldı, yeni sokaklara yer açmak için yıkıldı.
- 46:41Kent Sözcüğünün Doğuşu
- Ortaçağ kentlerinin temel niteliği, tüccarların duydukları güvenlik gereksiniminde yatmaktaydı ve bu kentler müstahkem mevkilerdi.
- Duvarları olmayan bir kasaba düşünmek olanaksızdı, bu kasabaları köylerden ayıran bir nitelikti.
- 11. yüzyılın başında bu ticaret merkezlerinde yaşayanlar "kent soylu", "burjuva" veya "burgensis" adını almıştır.
- 47:41Sanayi ve Emek İlişkisi
- 11. yüzyılın başında kentsel nüfusun kırsal nüfusu kesin ve belirgin biçimde kendine çekişi açıkça kendini göstermiştir.
- Nüfus artışı sanayi yoğunlaşmasına yaradı, yoksullar kumaş yapımcılığının günlük ekmeklerini güvence altına aldığı kasabalara akın ettiler.
- İşgücü piyasasında birbirleriyle sürdürdükleri yarışma, tüccarlara onlara çok düşük ücret ödeme olanağı veriyordu.
- 48:36Sanayi ve Tarım Arasındaki Bölünme
- Eski kırsal sanayi hızla ortadan kalktı, kırsal dokumacıları daha ekonomik ve taşınması daha kolay olan kumaş parçaları üretmeye başladı.
- Kasabaların kırsal nüfusu her türlü sanayi ürünlerini sunmaya başlamasıyla bütün dengeler değişti.
- Kasaba ve kırsal bölgeler arasında kesin bir iş bölümü oldu: kırsal bölgeler kendilerini yalnızca tarıma, kasabalar sanayi ve ticarete adadılar.
- 49:53Orta Sınıfın Toprak Köleliğinin Etkileri
- Tüccarlar, kasabalara yerleşirken hiçbir önlem alınmamıştı ve başlangıçta huzursuzluk nedeni olup istenmeyen kişiler olarak karşılanıyorlardı.
- Tüccarlar fiilen özgür kişilerdi, ancak kasabalara akın eden göçmenlerin çoğu toprak kölesi olarak doğmuştu ve bu durum zanaatçıların çoğunluğunda sürdürüldü.
- Tüccarlar evlenmek istediklerinde, seçtikleri kadın genellikle köle sınıfına mensup olduğu için çocukların da köle kalması sonucunu doğuruyordu.
- 51:26Sosyal Sınıfların Değişimi
- Orta sınıf güç kazandıkça, soylu sınıf gerileyerek gücünü yitirdi ve 12. yüzyılda soyluların kırsal bölgelere göçü tamamlanmıştı.
- Ruhban sınıfının durumu, orta sınıfın kasaba ve kale kentleri akışı ile çok değişmedi, bazı elverişsiz durumlar yaratmasına rağmen bazı yararlar da sağladı.
- Kent soylulara devredilen topraklardan alınan kira ve vergiler, verimliliği artan bir gelir kaynağı oluşturdu.
- 52:51Orta Sınıfın Toplumsal Durumu
- Orta sınıf içinde iki ayrı dünyanın tüm çelişkilerini ortaya koyan iki farklı halkı yan yana yaşıyordu.
- Orta sınıfların istekleri, yerleşik düzeni ortadan kaldırmayı amaçlamıyordu, sadece varlıklar için gerekli olduğundan basit ödünler sağlamak istiyorlardı.
- Kent soyluları, özel mahkeme kurulması ve ceza yasasının oluşturulması gibi az çok genişletilmiş siyasal özerklik ve yerel özyönetim istiyorlardı.
- 54:09Orta Sınıfın İlk Eylemleri
- Orta sınıfların katlandıkları düzene karşı doğrudan doğruya giriştikleri ilk eylem 11. yüzyılın başında yer aldı ve bundan sonra çabaları aralıksız sürdü.
- Demokrasi, kendi programlarını halkın karışık beklentilerine dayandıran bir avuç seçkin kişinin yol göstericiliğinde ortaya çıkmıştır.
- Hareket Kuzey İtalya'da başladı, burada ticaret yaşamı daha eskiydi ve siyasal sonuçları da daha erken ortaya çıktı.
- 55:12Direniş ve Yönetim Değişikliği
- Mistizm, tüccarların istekleri ve sanayi işçilerinin yoksulluğundan doğan hoşnutsuzluk birleşerek birbirlerini güçlendiriyordu.
- 1097'de Milano, başpiskoposa karşı açıkça baş kaldırmış ve piskoposların onayıyla veya zorla atanan konsül ünvanını taşıyan yüksek görevliler kasabaların yönetimiyle görevlendirildi.
- Konsüllük çok geçmeden İtalya'dan Provence kentlerine yayıldı.
- 56:15Kent Soylularının Yeni Statüsü
- Orta sınıf yavaş yavaş kırsal bölge halkının ortasında ayrık ve ayrıcalıklı bir grup olarak yer aldı.
- 1127 yılında Saint-Omer'e tanınan statü, kenti tüm içinde yaşayanlar için ortak bir özel hukuku, özel mahkemeleri ve tam bir komün özelliği olan yasal bir bölge olarak tanıdı.
- Kent soyluların bunları özenle korumaları, tüm haklarını kapsamalarından değil, çiğnendikleri zaman başkaldırmalarına gerekçe sağlamalarından ileri geliyordu.
- 57:38Kentlerdeki Özgürlük ve Hukuk Değişiklikleri
- Kent duvarları içinde kırsal köleliğin tüm kalıntıları ortadan kaldırılıyordu; bir yıl bir gün yaşayan her köle özgürlüğe sahip oluyordu.
- Kişi özgürlüğü ile birlikte kentte toprak özgürlüğü de gelişti; bir evin sahibi zamanla otomatik olarak o evin üstünde yapıldığı toprağın mülkiyetine de sahip oluyordu.
- Kentlerde hukukun temel niteliğiyle bir dönüşüm yaşandı; düellolar yerini yargıcın önünde suçun tanıklarla kanıtlanması aldı ve ceza sistemi de değişti.
- 59:04Orta Çağ Kentlerinin Yönetim Sistemi
- Kentler bir kurul tarafından yönetiliyordu; bu kurul üyeleri yetkilerini komünden alıyor, komün temsilcileriydiler.
- Başlangıçta kurul üyeleri kamu yararını gözetmekle görevlendirilmiş, merkezi otoriteden yoksunlardı; belediye başkanları daha sonraki bir olguydu.
- 13. yüzyılda tüccarlar kazançlarının büyük bölümünü yurttaşlarının yararı için harcıyor, kiliseler yaptırıyor, hastaneler kuruyor ve pazar vergilerini ödüyorlardı.
- 1:01:06Kentlerin Köylülere Yönelik Tutumu
- Kentler duvarlar arasında tadına vardıkları özgürlükleri kıskançlıkla kendilerine saklıyor, köylüler onlara yurttaşları gibi görünmüyordu.
- Kentler köylülerin kentlerin tekelindeki sanayi sisteminden kurtulmalarını önlemek için zorbaca davranıyorlardı.
- Kentler, kale duvarları ile çevrili kapalı alanlarda yaşayan, kendine özgü yasa, yönetim ve hukuk bilimine sahip ticaret ve sanayi toplumuydu.
- 1:01:57Orta Sınıfın Toplumsal Düzenindeki Yeri
- Kentlerin doğuşu, Batı Avrupa'nın tarihinde yeni bir dönemin başlangıcını belirlemiş, toplumsal düzende son bir düzeltme yapmıştır.
- Ortak sınıf rahipler sınıfı ve soylular gibi ayrıcalıklıydı, belirli bir yasal topluluk oluşturuyor ve özel yasası vardı.
- Özgürlük, orta sınıfın anlayışına göre bir tekeldi; ticaretin duraklaması üzerine köylüler topraktan daha çok ürün elde etmek için çalışmaya zorlanmıyordu.
- 1:02:56Köylülerin Ekonomik Durumu
- Pazarların canlanması köylülerin boş bıraktığı toprakları işlemeye koyulmasına neden oldu.
- Topraktan elde edilen gelirin köylünün kendi hakkı oluşu durumu daha da elverişli kılıyordu.
- Roma İmparatorluğu'nun sona erişiminden beri hiç artmamış olan ekili toprakların alanı sürekli olarak genişliyordu.
- 1:03:46Para ve Sermaye Kavramının Değişimi
- Kırsal sınıfların özgürlüğe kavuşması, kasabaların sonucu hem aracı oldukları ekonomik canlanmanın yol açtığı sonuçlardan biriydi.
- Topraktan oluşan sermaye yerine, nakit sermayenin gücü açıkça görülüyordu; para artık değişim aracı ve değer ölçüsü olmuştu.
- Para dolaşımının hızlanmasının doğal sonucu, paranın değerinin düşmesi ve tüm fiyatların yükselmesi olmuştur.
- 1:05:16Feodal Sistem ve Prenslerin Durumu
- Feodal hiyerarşi toprak mülkiyetine dayanıyordu; feodal arazi kiraya verilen araziden başka bir şey olmayıp, vasal ile egemenlik arasındaki ilişki mal sahibi ile kiracı arasındaki ilişkilerin özel bir biçimiydi.
- Prensin topraklarından elde edilen gelir yalnızca onun kendi kesesini dolduruyordu, vergi yoluyla gelir artırması olanaksızdı.
- Ekonomik canlanmanın prenslerin gelirlerini artırmalarına olanak vermesi ve paranın kasalarına akmaya başlamasıyla prensler durumdan yararlanmaya başladılar.
- 1:06:43Siyasal Gelişmeler ve Kentlerin Yeri
- 13. yüzyılda icra memurlarının ortaya çıkması, prenslerin gerçek bir kamu yönetimi kurmasına olanak verdi.
- 13. yüzyılda kurullara kendi soyluları da çağırma alışkanlığı edinildi, 14. yüzyılda bu alışkanlık kesin olarak yasallaşmıştı.
- Kentler, din adamları ve soylulardan sonra gelen bir yer elde etmişlerdir; okuma-yazma ticaret için vazgeçilmez olduğundan tüccarlar bu okullara soylulardan çok daha önce gitmeye başladılar.