Buradasın

İktisat ve Toplum: Türkiye'nin Ekonomik Sorunları ve Çözümleri

youtube.com/watch?v=Vvxxg-BhmY4

Yapay zekadan makale özeti

Kısa
Ayrıntılı

"İktisat ve Toplum" adlı programda, sunucu, Trakya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu ve diğer konuklar (Ömer Hoca, Gökhan Bey, Ömer Faruk Çolak) yer almaktadır. Program, ekonomik büyüme, gelir dağılımı ve Türkiye'nin ekonomik sorunları üzerine kapsamlı bir tartışma formatında sunulmaktadır.
Video, ekonomik büyümenin tanımı ve ölçümü ile başlayıp, Türkiye'nin ekonomik paylaşım sorunları, gelir dağılımındaki eşitsizlik, sosyal devlet kimliği, işsizlik, eğitim sistemi ve dış ticaret politikaları gibi konuları ele almaktadır. Program boyunca, Türkiye'nin potansiyel büyüme oranları, üretim kapasitesi, ihracat stratejileri ve küreselleşme sürecindeki konumu detaylı olarak incelenmektedir.
Konuşmacılar, Türkiye'nin yüksek teknolojili ihracat oranlarının düşük olması, aramalı ithalatın artması, tüketimde büyümenin yetersizliği ve gelir dağılımının bozukluğu gibi sorunları tartışırken, aynı zamanda Almanya ve İsviçre gibi ülkelerin kurumsal yapılarından dersler çıkarmayı ve Türkiye'nin gelecekteki ekonomik kalkınması için gerekli reformları vurgulamaktadırlar. Program, gençlerin üretken ve yenilikçi olabilmesi için gerekli politik özgürlük ve ekonomik reformlar üzerinde durarak sonlanmaktadır.

00:13Programın Tanıtımı ve Büyümenin Tanımı: İktisat ve toplum programının üçüncü bölümü Trakya Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu'nun katılımıyla yayınlanıyor.
Programda büyümenin tanımı, büyümenin herkese nasıl yansıyıp yansımadığı konuları ele alınacak.
Büyüme, ekonomideki üretilen mal ve hizmetlerin bir önceki yıla göre artıp azalma hızını ifade eden bir kavramdır.
01:30Büyümenin Ölçümü ve Farklı Bakış Açıları: Milli gelir hesaplamasında üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarıyla çarpılması sonucu gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) elde edilir.
Fiyatlar artarken üretim miktarı artmazsa bile milli gelir artabilir, bu nedenle iktisatçılar ve istatistikçiler fiyatlarla sabitleme yaparak reel büyüme oranını hesaplarlar.
Büyüme, üretim, harcama ve gelir yönünden üç farklı bakış açısıyla değerlendirilebilir.
03:41Büyümenin Nüfus ve Gelir Dağılımı ile İlişkisi: Bir ülkenin milli geliri, nüfusunun eşit olarak paylaştığı bir değer değildir; gelir dağılımı ve eşitsizlik meselesi önemlidir.
Türkiye'nin geçen çeyrekte %11,10 büyümesi, dokuz aylık büyüme oranı %7,30 olarak belirlenmiştir.
Büyüme oranının ne kadar olması gerektiği, nüfus artışı ve amortisman ihtiyaçları gibi faktörlerle belirlenir.
08:18Potansiyel Büyüme ve Durgunluk: Türkiye'nin nüfus artışı yaklaşık %5 civarında olduğundan, mal ve hizmet üretimini bu oranın üzerinde artırmak gerekir.
Büyüme oranının %5'in altına düşmesi ekonomide durgunluk ve potansiyel büyümenin altına düşme durumu anlamına gelir.
Büyümenin sorunu çözüldükten sonra, üretilen mal ve hizmetlerin nasıl paylaşıldığı asıl problem olarak karşımıza çıkar.
09:09Ekonomik Paylaşım Sorunları: Sermayenin payı son iki yıldan beri yükselirken, emeğin payı düşmeye başlamış, bu da geniş kesimlerin daha az paya sahip olmasını gösteriyor.
Büyüme oranlarında işsizlik azalırken, işsiz kalan insanlara yeni işler yaratılınca toplumun bazı kesimleri mutlu oluyor ve harcamaya başlıyorlar.
Gelir dağılımında Türkiye'de yüzde 20'lik bir nüfus gelirin yaklaşık yüzde 50'sini alırken, nüfusun en fakir kesimi (yüzde 20'lik kesim) sadece pizzanın yüzde 5'ini alıyor.
11:20Gelir Dağılımının Bozukluğu: Gelir dağılımının bozukluğu OECD ülkeleri içinde Meksika ile yarışma durumunda olan Türkiye'nin önemli bir sorunu.
Paylaşım sorunu ekonomik büyüme oranını istikrarsızlaştırıyor, 1999-2012 arasında büyüme oranları zikzaklar çiziyor.
Gelir dağılımı bozuk olduğunda, insanlar krediyle tüketim yaparak ekonomiyi kısa vadede büyütmekle birlikte, borçlanma limitine ulaştıklarında ekonomik sorunlar yaşanıyor.
13:22Ekonomik Büyüme ve Sorunlar: Türkiye ekonomisi 2003'ten bu yana hızlı büyüdü ancak 2009'un ilk çeyreğinde %14,60 küçülerek cumhuriyet tarihindeki en düşük büyüme oranını yaşadı.
Türkiye siyasi olarak bölünmemiş olsa da iktisadi olarak bölünmüş bir yapıya sahip; Siirt, Şırnak, Batman'daki hane aileleri gelirinin %50-60'ını gıdaya ayırmakta, İstanbul'daki aileler ise sadece %19-20'sini.
Devletin ekonomik politikalarında, büyümenin toplumun geniş kesimlerine yansıması için daha fazla bir rol olması gerekiyor.
15:03Üretim ve Tüketim Sorunları: Devlet üretimi desteklemiyorsa ve ekonomik yapıyı sağlayamıyorsa, toplumu üretmeye teşvik etmek mümkün değil.
Cumhuriyet tarihinin özelleştirmeli kurumlarının hepsi özelleştirildi ve devlet bu mekanizmadan elini çekti.
DISCAR'ın araştırmasında 100 işçinin 66'sı 2000 TL'nin altında gelirle yaşıyor.
16:34Türkiye'nin Ekonomik Durumu: Türkiye'de ortalama aile yapısı üç buçuk kişiden oluşmaktadır ve işçi sınıfı içinde iki buçuk kişi çalışıyor.
Açlık sınırı bin altı yüz otuz TL civarında, yoksulluk sınırı ise beş bin üç yüz-beş bin dört yüz TL civarındadır.
Toplumun yüzde altmış altısının geliri iki bin TL'nin altında olup, devlet toplumun yüzde on yedi'sine yardımla ayakta tutmaya çalışıyor.
17:31Koşulsuz Yardımların Sorunları: Türkiye'deki yardımların büyük bir yanlışlığı koşulsuz olmasıdır, bu durum yozlaştırıcı bir mekanizma oluşturuyor.
İsviçre ve Almanya gibi ülkelerde yardımlar koşullu olarak verilir; bireylere iki yıl süre verilir, eğitim alması ve iş bulduğunda kabul etmesi şartıyla destek sağlanır.
Koşulsuz yardımlar, düşük gelirli ailelerde sürekli finansman mekanizması oluşturarak, insanların çalışmak istememesine ve kayıt dışı çalışmalara yönelmesine neden oluyor.
20:38Sosyal Devlet Kimliği: Türkiye, sosyal harcamaları bölü milli gelir oranında OECD ülkeleri içerisinde en gerideki üçüncü ülke konumundadır.
Sosyal harcamalar, gelir dağılımının bozukluğuna olumlu yönde yansıyabilir; örneğin devletin iyi eğitim ve güvenlik sağlarsa, vatandaşların özel harcamaları azalır.
Türkiye'de temel sağlık hizmetleri parasız alınamıyor, bu da sosyal devlet kimliğinin korunması gerektiği bir başka kanıtıdır.
24:31Sosyal Devlet Kimliğinin Kaybı: Türkiye son yıllarda sosyal devlet kimliğini kaybetmiş durumdadır; devlet velilere çocuklarını özel okula göndermeleri için para vermek yerine, devlet hizmeti sunmalıdır.
Küreselleşme sürecinde sosyal devlet kavramı kötülenmiş, yerine "yardımsever devlet" kavramı getirilmiştir.
Sosyal yardım mekanizmaları ve vakıfların tek merkezden yönetilmesi başarılı bir organizasyon olsa da, yardım devletiyle sosyal devlet birbirinden farklıdır.
27:30İşsizlik Sigortası ve Kurumsal Yapı: Almanya, İsviçre ve Kuzey ülkelerinde işsizlik sigortası konusunda kurumsal bir yapı bulunmaktadır.
İşsizlik sigortası, işsiz kişilerin önce sigorta fonundan para almasını, sonra belediyeye giderek ihtiyaçlarını belirtmelerini ve belirli bir süre sonra kurslara gitmelerini ve meslek sahibi olmalarını sağlar.
İşsizlik sigorta fonu üç-üçvirgülelli milyar TL gibi büyük bir kaynak sağlarken, eğitimin niteliksel boyutunda sorunlar yaşanmaktadır.
28:54Eğitimin Kalitesi ve Sorunları: Eğitimin kalitesinde sorunlar yaşanmaktadır; örneğin kodlama eğitimi veren kişiler, bu işi yapmasalar bile yirmi-otuz bin lira kazanabilecek durumdadır.
Teorik bilgi verilirken, uygulamalı eğitim eksik kalır ve bu durum öğrencilerin meslek edinmesini zorlaştırır.
İşsizlik sigorta fonu, eğitimi alan kişileri işsizlik istatistiklerinden çıkarır, ancak yarattığı istihdamın asgari ücret yerine düzgün ücretli olması gerekir.
31:30Ekonomik Yük ve Güvenlik Sektörü: Asgari ücretle çalışanlar ekonomiye yük olur çünkü sosyal güvenlik sisteminde yaşlanan nüfus ve kayıt dışı çalışanlar nedeniyle zaten devlet büyük miktarda para aktarmak zorundadır.
Türkiye'de 150 bin civarında asker, 300 bin civarında polis ve 3,5 milyon kamu çalışanı bulunmaktadır, yani yedide biri güvenlikle ilgili çalışmaktadır.
Güvenlik çalışanları katma değer üretmez ve dışarıya satılabilecek mallar üretmez, bu nedenle ekonomik büyüme açısından sorun yaratır.
34:43Harcamaların Önemi ve Planlama: İnsanların aldıkları eğitim önemlidir ve büyüme ile ilgili olarak tüketim, yatırım ve devlet harcamaları önem taşır.
TUİK'in değişikliğiyle silah harcamaları yatırım harcaması olarak alınmaya başlandığı için, silahlanma harcamalarını en fazla yapan ülkeler artık ekonomik büyüme açısından en üst sırada yer alacaktır.
Kalkınma planı olarak, ülkenin sanayi üretiminde hangi sektörlerin ağırlık kazanacağına yönelik bir politika uygulanmalıdır.
36:40Türkiye'nin İhracat ve İthalat Durumu: Türkiye'nin yüksek teknolojili ihracatı %3,30 civarında seyrediyor, bu rakam yeni çıktı ve %2,80'den düşüş gösteriyor.
Türkiye'nin ithalattaki büyük kısmı tüketim malları değil, ara mal ve imalat sanayi ürünü olarak değerlendirilmelidir.
Türkiye'de neyi tükettiğimiz, nereye yatırdığımız ve devletin harcaması önemli bir faktördür.
37:30Gelir Dağılımı ve Tüketim: Milli gelirin %71'i devletin, hane halkının %60'sı ve özel kesimin %2'yi oluştururken, devletin harcaması %12,90'dur.
Türkiye'de tüketimde büyüme yaşanıyorsa, bu durumun uzun vadede yararı vardır.
Gelir dağılımı, geniş kesimin asgari ücret veya 2000 TL'nin altında bir gelirle çalışması durumunda, tasarruf yapamama sorununa yol açmaktadır.
39:09Orta Gelirli Kesimin Tasarruf Sorunu: Orta gelirli kesim tasarruf edemiyor çünkü çocuklarını özel okula göndermek zorunda kalıyor, bu da cebinde kalan paranın azalmasına neden oluyor.
Türkiye'de her şey çok pahalı, mal ve hizmetler yüksek fiyatlarla satılıyor.
Yunanistan'da ortalama kişi başına 20-25 bin dolar gelir olmasına rağmen, dana bonfile 9 Euro (45 TL) iken, Türkiye'de 70-80 TL civarında satılıyor.
40:24Gece Yaşamı ve Harcama Düşüşü: İstanbul'un gece yaşamında 600-700 bin insan çalışıyor, ancak insanlar artık dışarıda yemek yiyemeyecek duruma geldi.
Gece mekanları sadece 3-5 masayla akşamı bitiriyor, bu durumun insanlar için ekmek getirmesi zorlaşıyor.
İnsanlar artık akşamları dışarıya çıkma olayını bırakıyor, AVM'lerde fast food ile dışarıya çıkıyorlar.
42:06Borç ve Büyüme Sorunu: Gelir dağılımı bozukluğu, gelir yetersizliği ve ülkenin pahalılığı, tasarruf yapamama durumunu yaratıyor.
Bu durum, yatırımların finansmanında ve üretimin finansmanında otomatik olarak borca götürüyor.
Üretim ithalata bağımlı olduğu için, bir şey üretmek için sürekli ithal etmek zorunda kalınıyor.
43:26Büyüme Oranı ve Refah: %11,10 büyüme oranı açıklandığında, bu büyümenin hissedilmediği belirtiliyor.
Büyüme oranı her şeyi anlatmaz, kişi başına düşen gelir önemli olsa da, bireyin bu geliriyle nasıl yaşadığını göstermez.
Refah göstergesi tek başına otomobil sayısı veya konut sahipliği değildir, eğitim kalitesi, ilkokullaşma, üniversiteleşme ve kadınların işgücüne katılma oranları da önemlidir.
45:09Şeker Fabrikalarının Özelleştirilmesi Tartışması: 2017 yılında Türkiye yaklaşık 7 milyar dolarlık tarım ürünü ithal ederken, 4 milyar dolarlık ihracat yapmıştır.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, neredeyse kullandığımız şekerin önemli bir kısmını ithal etmeye yönlendirecek durumdadır.
14 şeker fabrikasının 14'ü üretim yapabilecek noktada değildir çünkü 2003'ten bu yana yenileme yatırımı yapılmamıştır.
46:31Şeker Fabrikalarının Önemi: Şeker kritik bir üründür çünkü ürettiği sadece şeker değil, şeker pancarından hayvan yemi de üretilmektedir.
Şeker fabrikaları özelleştirildiğinde, özellikle alacak olanlar fabrikaları yıkıp AVM veya bina yapmak isteyecektir.
Polonya'da şeker fabrikaları özelleştirildikten sonra durum vahim olduğu için geri alınıp kooperatiflere verilmiş, Yunanistan'da ise en son şeker fabrikası kapatılmıştır.
48:16Stratejik Ürünlere Devlet Kontrolü: Şeker stratejik bir üründür ve halkın sağlığıyla ilgili olduğu için devletin kontrol edici rolü önemlidir.
İngiltere'de suyu özelleştirirken, altın mis'e konusunda devletin karar alma hakkı korunmuştur.
Türkiye'de su faturası ödenmezse su kesiliyor, ancak su insan yaşamı için birinci derece önemli bir maldır.
50:39Dış Ticaret ve Üretim Bilinci: Bir ülke hiçbir zaman her şeyi kendisi üretemez, mutlaka başka ülkelerle ticaret yapmak zorundadır.
Dış ticaret birbirine destek olursa ülkeler için iyi olabilir, ancak belli bir üretim düzeyine sahip olmak gerekir.
Almanya II. Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılmış olsa da üretim bilinci ve bilgisi sayesinde hemen toparlanmıştır.
52:572000 Yılından Sonraki Ekonomik Durum: 2000 yılına kadar imalat sanayinde ithalat bağımlılığı yaklaşık %40 seviyesindeydi.
2002 yılından sonra dünyada para bolluğu ve sermayenin akıl almaz bir şekilde hareketi, Türkiye gibi ekonomileri darmaduman etmiştir.
2002'den bu yana yılda Türkiye gibi ekonomilere 600-800 milyar dolar para akıyor, bu durum ekonomiyi uyuşturucuya alıştırmıştır.
55:48Enflasyon ve Popülizm: Kuru baskılamak popülizm olarak nitelendirilir ve popülizmin çeşitli yöntemleri vardır.
Düşük enflasyon, sermaye akışının sonucu olarak yaratılmıştır, ancak bu "bastırılmış enflasyon" olarak adlandırılabilir.
Kurların düşüşü ve iç enflasyonun yükselişi nedeniyle ithalat oranı %60'ın üzerine çıkmıştır.
57:18Yatırım Seçenekleri ve Ekonomik Strateji: Türkiye'de yatırım harcamaları konut sektörüne odaklanmış, ancak konut dış ticarete konu olmayan bir mal olarak değerlendirilmiştir.
Türkiye farklı seçeneklerle çıkabilirdi: yenilenebilir enerjiye, eğitime veya imalat sanayisine yatırım yapabilirdi.
Orta vadeli programlar sadece parasal hedeflere odaklanmış, kalkınma programı niteliğinde olmamıştır.
58:46Kamu Açıklarının Değişimi: 2012 yılına kadar büyük devlet açıkları vardı, ancak 2012'den sonra kamu kesiminde büyük bir düzelme görüldü.
Dünya krizi sonrası özel sektörün borçlanarak yatırım yapması istendi, ancak özel sektörün hedefi kar elde etmek olduğu için devletin yönlendirici elinin kullanılması gerekiyordu.
Devlet vergi alarak bütçesini dengelendirdi, ancak vatandaşların ve şirketlerin denge bozuldu.
1:03:45Kredi Garanti Fonu ve Kaynak Sorunu: Dışarıdan kaynak gelmediği ve maliyeti yükseldiği zaman, ekonomiyi harekete geçirmek için Kredi Garanti Fonu devreye sokuldu.
IMF, Kredi Garanti Fonu'nun geçici ekim ayında yayınladığı raporda övgüler düzüyor.
Türkiye Varlık Fonu da benzer amaçlarla oluşturulmuş, tüm bunlar devletin kaynak bulma çabasının sonucudur.
1:05:53İhracat ve Büyüme Sorunları: İhracatın %92'si sanayi ürünü olmasına rağmen, sanayi ayağa kaldırılmamış ve kaynaklar yetersiz kalmış durumda.
Kredi garanti fonu, kredileri ihracat ve yatırım olarak belirli bir kulvar içinde dağıtmaya başlamış.
Geçen seneki büyüme, panik ve krizden kaçma hali sonucu gerçekleşmiş, ancak enflasyon ve ithalat patlamasıyla karşı karşıya kalmış.
1:06:41Döviz Açığı ve Doğru Büyüme: İthalat patlamasıyla döviz açığı hızla büyüyerek gelirin %5,5'i kadar açığa neden olmuş.
Bu açıktaki eksiklik, kurlar yükselirken dışarıdan borç parayla kapatılmaya çalışılmış.
Doğru büyüme için kendimizi üretecek, pahalı maliyetleri düşürecek ve doğru tercihlerle üretim yapmalı.
1:08:00Yenilenebilir Enerji ve İthalat: Almanya ve Fransa gibi ülkeler nükleer santrallerini 2030 yılına kadar kapatma kararı almış, Almanya güneş enerjisiyle toplam enerjisinin %50'sini üretiyor.
Türkiye'nin toplam ithalatının %20-30'u enerji ithalatından oluşuyor, yenilenebilir enerjiye yatırım yapılırsa tasarruf sağlanabilirdi.
Türkiye'nin avantajı, güneş, rüzgar ve jeotermal gibi farklı yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip olması.
1:10:16Kurumsal Yapı Sorunları: Kurumsal yapılanma zayıflığı, yenilenebilir enerji sektöründe de görülmüş; sertifikaları alan kişilerin koltuğunun altına dosyasını alan bir ayakkabıcı gibi davranması.
Bir köyün iki tarafında farklı gelir ve eğitim seviyesi durumu, kurumsal yapıların önemini gösteriyor.
Türkiye'de yurt dışındaki futbolcu sayısı çok azken, Almanya'da Türk asıllı oyuncuların uluslararası kulüplerde oynadığı durum, kurumsal yapı farkını gösteriyor.
1:11:44Teşvik Sistemleri ve Hukuksuzluk: Devletin problemi, verdiği teşvikleri sonuna kadar takip etmemesi; örneğin hayvancılık kredisi alan kişinin hayvanı koyup teşvik almaya devam etmesi.
Vatandaşın problemi, en kısa sürede rant elde etmeye çalışması ve bu durumun mafyatik bir yapı oluşturmasına neden olması.
Devletin kurumsal yapı oluşturması gerekiyor; Almanya'daki vatandaşla Türkiye'deki vatandaş arasında fark yokken, kurumsal yapı sayesinde Almanya'daki vatandaş kurallara daha iyi uymaktadır.
1:14:29Kurumsal Yapı ve Trafik Sorunu: Trafik sorunları gibi basit problemler, kurumsal yapı eksikliği nedeniyle çözülmemekte.
Trafik polisi, sorunu görüp çözebilirken, kurumsal yapı eksikliği nedeniyle çözmüyor.
Sivil toplumda "hakkını gerekirse döverek al" anlayışı yaygınlaşmakta, bu da mafyatik bir yapı oluşturuyor.
1:16:35Faizsiz Kredi ve Verimsizlik: Faizsiz veya enflasyonun altında faizle kullanılan kredi verimsizdir çünkü bu paralar verimsiz alana gider.
Kapitalist sistemin adına, bedava veya karşılıksız para verildiğinde verimsizlik yaratır.
Sıfır faizle para vermek ve kurumu aşağı çekmek verimsizlik yaratır çünkü ekonomi ithalata bağımlı hale gelir.
1:17:31Enflasyon ve İthalat İlişkisi: Kur yükseldiğinde enflasyon artar çünkü Türkiye etini, sütünü ve her şeyini ithal eder hale gelmiştir.
Türkiye enflasyonu kontrol etmek için Çin'den ucuz ithalat yapmıştır.
Üretim yapılmadığında gelir yaratılamaz, düşük gelirle çalışanlar kalıcı talep oluşturamaz.
1:18:45Türkiye'nin Sanayileşme Tarihi: Türkiye'nin temel sorunlarından biri sanayileşme sürecidir; Cumhuriyetle beraber sanayileşmeye başlanmıştır.
Türkiye'nin sanayileşmesi için iki planlı program vardır: Cumhuriyetin ilk yılları ve 1963'te devreye giren kalkınma planı.
Gümrük birliğine giriş, rekabeti getirmiş ve otomobillerde emniyet kemerlerinin ve radyoların bulunması gibi gelişmeleri sağlamıştır.
1:19:38Rekabet ve Sanayileşme: Sadece üretmek yeterli değildir, rekabet edebilmek önemlidir.
Güney Kore otomobil, cep telefonu ve beyaz eşya sektörlerinde rekabet edebilmektedir.
Türkiye'de sanayiciler de rekabetin önemini anlıyor ve bunun konferanslar vererek vurgulanması gerekiyor.
1:20:20Ekonomik İstikrar ve Büyüme: Kurumsal yapılanmanın bozukluğu getirdiği gelir dağılımındaki eşitsizliği düzeltecek sosyal devlet mekanizması oturtulmalıdır.
2012 sonrası Türkiye'de ortalama büyüme oranı yüksek görünse de, bu bir veya iki sanayi planlarının altındadır.
Türkiye'nin istikrarlı olarak %5'in üzerinde büyümesi gerekiyor, aksi takdirde ekonomik sorunlar yaşanır.
1:21:58Çocukların Doğru Eğitimi: Konuşmacı, çocukların doğru şekilde yetiştirilmesi gerektiğini vurguluyor ve geçmişte kendisinin çalışarak üniversiteyi bitirdiğini, her liranın değerini anlamış olduğunu anlatıyor.
Çocukların değer bilincine sahip olması gerektiğini, ancak ailelerin çocuklarını çok koruyarak kendi ayakları üzerinde duracak hale getirmemeleri gerektiğini belirtiyor.
Çocukların her isteğini yerine getirmelerinin değil, bütçeleri olduğunu anlayacak şekilde yetiştirilmeleri gerektiğini vurguluyor.
1:23:24Eğitim Sisteminin Değiştirilmesi: Eğitim sisteminin üretime yönelik olmalı ve lise eğitimlerinde mesleki eğitimlerin daha fazla vurgulanması gerektiğini savunuyor.
En iyi çocukların mesleki eğitimlere aktarılması ve öğretmenlerin de tatmin edilerek gecede başka yerlerde çalışmaması gerektiği belirtiliyor.
Milli eğitim harcamalarının büyük olduğunu ancak niteliksel olarak yetersiz olduğunu, normal liseyi bitiren çocukların bile İngilizce konuşamadığını eleştiriyor.
1:24:21Tüketim Kültürü ve Küreselleşme: Herkesin hemen ev sahibi olmak istemesi eleştiriliyor, Japon, Fransız ve Almanların genellikle küçük evlerde yaşadıkları belirtiliyor.
Amerika'nın tüketim kültürü yanlış algılandığı, Amerikalıların bol tüketirken eski eşyalarını atmadıkları ve servet dağılımının bozuk olduğu vurgulanıyor.
Küreselleşme dalgasının sadece zengin ülkenin fakir ülkeler üzerindeki hegemonyasını değil, kendi ekonomik yapılarını da bozduğunu, İngiltere'de neredeyse her on yaşından birinin sokakta yattığı belirtiliyor.
1:25:44Ekonomik ve Sosyal Sorunlar: IMF başkanı Lagarde'nin sorunların iki olduğunu, istihdam ve eşitsizlik olduğunu belirttiği vurgulanıyor.
2015'ten bu yana yaklaşık yüzde elli fakirleşildiği, biriktiremediğimizden dolayı eksi eksine gittiğimiz belirtiliyor.
Üretken ve yenilikçi çocuklar yetiştirmenin öneminden ve politik özgürlüğün olmadan ekonomik özgürlüğün ve inovasyonun olamayacağı vurgulanıyor.
1:27:01Eğitim Sisteminin Sorunları: Çocukların boşu boşuna politik sebeplerden dolayı imam hatiplere yönlendirildiği, aslında çok zeki ve üretken olabileceklerin orada olmaktan mutsuz olduğu belirtiliyor.
Aysel Gürel örneğiyle, çizginin dışındaki ve yetenekli kişilerin ülkeye katkı sağlayabileceği vurgulanıyor.
Almanya gibi gelişmiş ülkelerin Çin ile rekabet edemediği için "sanayi 4.0" adı verilen robot teknolojilerine yönelmesi gerektiği belirtiliyor.
1:28:40Gelecek ve Riskler: 15-24 yaş arası gençlerin neredeyse dörtte birinin ne okula gidiyor ne de istihdamda olduğu belirtiliyor.
Robotik teknolojilerle birçok insanın işsiz kalacağı, üretime öğrenemeden dışarıdan robotlar alınacağı endişesi dile getiriliyor.
Yaratıcı olmak ve katma değer yaratan eğitimleri bilimsel hale getirmenin öneminden, Litvanya ve Slovenya gibi ülkelerin İngilizce ve kodlama öğrettiği belirtiliyor.
1:30:59Programın Kapanışı: Ömer Faruk Çolak'ın "Sanayileşmenin Gizli Tarihi" ve "Eşitsizlik: Ne Yapılabilir" adlı kitaplarını programa getirdiği belirtiliyor.
Özellikle gençlere ve ekonomiyi anlamak isteyenlere bu kitapların önerildiği vurgulanıyor.
Programın sonunda seyircilere teşekkür ediliyor ve önümüzdeki hafta Cuma günü tekrar buluşulacağı duyuruluyor.

İktisat ve Toplum: Türkiye'nin Ekonomik Sorunları ve Çözümleri

Yapay zekadan makale özeti

Yanıtı değerlendir