2007 yapımı The Messengers filmi, Kuzey Dakota'daki sakin bir ayçiçeği çiftliğini istila eden uğursuz bir karanlığı ve bu çiftliğin sahipleri olan Solomon ailesinin şüphe, kargaşa ve cinayetle parçalanmasını anlatıyor. Filmin konusu şu şekilde özetlenebilir: Bir anne, genç kızı ve küçük oğlu, görünmeyen bir saldırgan tarafından öldürülünce kaçmayı planlar. Beş yıl sonra, Solomon ailesi, Roy Solomon'un ayçiçeği çiftliği kurma umuduyla taşındığı, Kuzey Dakota'daki küçük bir kasabanın yakınındaki eve taşınır. Ebeveynler Roy ve Denise ile kızları Jess arasında, iki yıl önce küçük kardeşi Ben ile geçirdiği araba kazası yüzünden gerginlik vardır. Ağır yaralanan Ben, uzun bir tedavi sürecinden sonra sadece travma nedeniyle konuşamaz hale gelir. Roy, çiftliğe taşınmanın onları iyileştireceğine inanır. Evde uğursuz olaylar yaşanmaya başlar. Kargalar sürekli eve saldırır. Roy'a saldırırlar ama Roy, çiftlik işçisi olarak tuttuğu John Burwell adlı bir serseri tarafından uzaklaştırılırlar. Jess ve Ben, öldürülen anne ve çocukların hayaletleri tarafından rahatsız edilir. Jess, içinde annenin resmi olan bir kolye bulur. Küçük çocuğun hayaletinin saldırısıyla hastaneye kaldırılır. Doktorlar, yaraların kendi kendine oluştuğunu düşünür. Ailesi ona inanmayınca büyük bir tartışma çıkar. Jess kaçar ve yeni arkadaşı Bobby ile kasabaya gider. Roy, onu takip eder çünkü John, büyük bir kargalar sürüsü tarafından saldırıya uğrayıp bilinçsiz hale gelir. Evde, Denise annenin hayaletini görür ve Jess'in doğruyu söylediğini anlar. Jess, anneyi mağazadaki bir gazete kupüründe görür ve babasının aslında John Burwell olduğunu anlar. John uyanır ve Denise'in evden aceleyle çıktığını görür. John, anıları geri döndüğünde Denise'e saldırır. Denise, Ben ile birlikte bodruma saklanır. Bobby ve Jess geldiğinde, John Bobby'yi bayıltır ve Jess bodruma sığınır. Denise, Jess'e inanmadığı için özür diler. John kapıyı yıkarken, "Ailemin benden ayrılmasına izin vermeyeceğim" diye bağırır. Roy