• Buradasın

    Blind ne için kullanılır?

    Yazeka

    Arama sonuçlarına göre oluşturuldu

    Blind kelimesi, İngilizce'de çeşitli anlamlarda kullanılır:
    • Sıfat olarak:
      • Kör, görme engelli, âmâ 125. Örnek cümle: "He went blind after an accident" (Bir kaza sonrası kör oldu) 2.
      • Anlayışsız, düşüncesiz, körü körüne 14. Örnek cümle: "She had blind faith in his fidelity" (Onun sadakatine körü körüne inanıyordu) 4.
      • Gizli, saklı, görünmez 14. Örnek cümle: "Blind hemming" (Gizli etek baskısı) 4.
    • Fiil olarak:
      • Kör etmek, gözlerini bağlamak 234. Örnek cümle: "I was blinded by the car headlights" (Araba farları gözlerimi kamaştırdı) 3.
      • Karartmak 4. Örnek cümle: "The room was blinded by heavy curtains" (Oda kalın perdelerle karartıldı) 4.
    • İsim olarak:
      • Perde, stor, güneşlik 234. Örnek cümle: "Pull down the blinds!" (Perdeleri indir!) 3.
      • Şaşırtmaca, örtmece 34. Örnek cümle: "He did that as a blind" (Bunu bir şaşırtmaca olarak yaptı) 3.
    5 kaynaktan alınan bilgiyle göre:

    Konuyla ilgili materyaller

    Double blind ne anlatıyor?

    "Double Blind" filmi, deneysel bir ilaç denemesinin ters gitmesi sonucu, deneklerin yaşadığı korkunç yan etkileri konu alır. Filmde, fütüristik bir alanda toplanan yedi genç, ilacın beyinde büyük uykusuzluğa ve beklenmedik reaksiyonlara neden olması nedeniyle 4 gün boyunca uyanık kalmak zorunda kalır.

    Blind ne anlama gelir?

    Blind kelimesi İngilizce'de çeşitli anlamlara gelir: Sıfat: kör, görme engelli, âmâ; anlamak istemeyen, görmemezlikten gelen; akla/mantığa sığmayan; körü körüne, düşünmeden; uyuşuk, dünyadan habersiz; gizli, saklı, görünmez; kimliği belirsiz/gizli/saklı, kime ait olduğu bilinmeyen; deliksiz, geçitsiz (kemer vb.); çıkmaz, geçit vermez; aletli, gözle görülmeden/aletle yapılan. Fiil: körleştirmek, (geçici veya sürekli olarak) kör etmek, gözlerini bağlamak/kamaştırmak, göremez hale getirmek; karartmak; köreltmek, akıl ve muhakemesini işlemez hale getirmek; saklamak, gizlemek. İsim: perde, abajur, stor, gölgelik vb. gibi ışığı geçirmeyen/görüşe engel olan şey; avcı siperi: avcıların gizlendikleri dal, çalı vb.; şaşırtmaca, örtmece, gösteriş: gizli bir maksat veya yasa dışı faaliyeti örtmeye yarayan eylem/kurum vb.; tuzak; içki âlemi, cümbüş; (pokerde) elini bilmeden sürülen pey. Zarf: delice, şuursuzca, sonunu düşünmeden; ilerisini/önünü görmeksizin, körü körüne, kör gibi; rehbersiz, bir yol gösteren olmadan; gözü kapalı, bakmaksızın.