Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- "Aşkımız Eski Bir Roman" adlı programda Beşiktaş tribünlerinin "Alen abisi" olarak bilinen Allen Marian ile yapılan bir röportaj. Allen Marian, 1983 yılında kuyumcu dükkanı sahibi olarak başladığı kariyerini ve daha sonra Beşiktaş tribün lideri olarak nasıl yükseldiğini anlatıyor.
- Röportajda Beşiktaş'ın tarihi, tribün kültürü ve futbol kültürü hakkında detaylı bilgiler paylaşılıyor. Allen Marian, çocukluğundan itibaren stadyumda geçirdiği zamanları, İnönü Stadı'nın mimari özellikleri, "Kartal gol gol" sloganının önemini ve Beşiktaş'ın 1981-1982 şampiyonluğundan sonraki gelişimini anlatıyor. Ayrıca, Beşiktaş'ın 1984-1994 yılları arasındaki kadrosu, Metin, Ali, Feyyaz gibi eski futbolcuların değeri ve takıma katkıları da tartışılmaktadır.
- Röportajda ayrıca taraftar kültürü ile eski günler arasındaki farklar, sosyal medyanın etkisi ve deplasman kültürünün nasıl değiştiği ele alınıyor. Allen Marian, taraftar, futbolcu ve yönetim arasındaki üçgenin önemini vurgulayarak, bu üçgenin iyi anlaşılmasıyla başarı elde edilebileceğini belirtiyor.
- Beşiktaş Tribünlerinin Alen Abisi
- Program, Beşiktaş tribün emekçilerini tanıtacak ve keyifli sohbetler yapacak.
- İlk konuk, Beşiktaş tribünlerinin "Alen abisi" Allen Marian ile birlikte.
- Allen Marian, Beşiktaş'lı olmasının babasından geldiğini ve çocukluğunda babasının anlattığı maç hikayelerinden etkilendiğini anlatıyor.
- 00:43Beşiktaş'lı Olma Süreci
- Allen Marian, Kurtuluş'ta küçük bir evde otururken babasının anlattığı maç hikayelerinden etkilendiğini belirtiyor.
- Beş-altı yaşındayken babasıyla birlikte Galatasaray maçı izlemiş ve Beşiktaş'lı olma yoluna adım atmış.
- On bir yaşındayken sokakta top oynarken Beşiktaş'ın Üsküdar Motor Beşiktaş maçında Beleştepe'den seyretmiş ve o gün bugün geçmiş olsun diyerek anılarını paylaşıyor.
- 03:16İnönü Stadı Anıları
- Allen Marian, İnönü Stadı'nın kırk sene boyunca yaşadığı kavgalar, çocukluk ve gençlik anılarını paylaşıyor.
- Kadınlar tuvaletinden saat altıda stada girip, kapıların açılmasını bekleyerek maçları izlediklerini anlatıyor.
- İnönü Stadı'nın her santimetre karesini bildiklerini ve Maçka Parkı'nın da anılarının bir parçası olduğunu belirtiyor.
- 04:47Tribünlerin Değeri
- Allen Marian, tribünlerin üç-dört jenerasyondan ve yaklaşık çeyrek asırdan bahsedildiğini, yüzlerce, binlerce insanın alın teriyle oluştuğunu vurguluyor.
- Tribünlerin 1979-1980'lerden başlayarak her sene bir kiremit, bir tuğla koyarak, döşeğe döşeğe gelinen bir yapı olduğunu anlatıyor.
- Kendisinin vitre çıkmış birisi olduğunu, arkasında onu yapan arkadaşlarının olduğunu ve onların sayesinde bir yerlere geldiklerini belirtiyor.
- 05:51İnönü Stadı'nın Özellikleri
- İnönü Stadı'nın 1947 yılında yapıldığını ve hiçbir statta bulunmayan coğrafi konumu ve mimari yapısını vurguluyor.
- Stadın dibin tavanla birleşmesi ve sesin yansıtmaması enteresan bir özellik olduğunu, Ali Sami Yen'in akustiğinin çok iyi olduğunu anlatıyor.
- İnönü Stadı'nın çevre yollarıyla beraber, numaralının yokuşu gibi üstüne çıkan yokuş, Maçka'ya çıkan yokuş ve Kabataş'taki kayıkhanelerle ilgili anılarını paylaşıyor.
- 07:17Tribünlerin Değişimi ve Değerler
- Allen Marian, tribünü kovalayan insanların az olduğunu, çoğu insanın beş-on sene sonra evlendiği veya iş hayatı kurduğu için uzaklaştığını belirtiyor.
- Yönetimlerin değeri bilmediğini, bir camia nasıl gelir, nasıl kurulur ve nasıl bir yere gelir konusunda bilgi sahibi olmadığını vurguluyor.
- Tribünlerin değerlerini göz ardı etmeden, yaşantının verdiği cilveleri öne çıkartarak futbolcuları ve yöneticileri karalamaya çalışmanın hoş olmadığını, özellikle genç kuşaklara tavsiye ettiğini belirtiyor.
- 08:41Tribünlerin Çeşitliliği
- Allen Marian, tribünde profesör, doktor, pilot, ziraat mühendisi gibi farklı mesleklerden insanlar olduğunu anlatıyor.
- İş bulamayan ama Beşiktaş sevdasıyla herkesle bütünleşmiş insanlar da tribünde olduğunu belirtiyor.
- Deplasmanlarda yaşanan olaylarda, beyaz saçlı, beyaz sakallı, kot pantolon mont yakası kürklü bir adamın onlara yardımcı olduğunu ve ertesi maçta Şak Sigortanın sahibi olduğunu öğrendiğini anlatıyor.
- 10:12Tribün Kültürü ve Değişim
- Konuşmacı, 2004 yılında British Council'ın düzenlediği bir panelde endüstriyel futbol konusunu ele aldıklarını anlatıyor.
- İngiltere'de yüksek mertebede bir adamın gizli kamerayla kaydedildiği bir olay anlatılıyor, bu olay tribün kültürüne dair farklı bir bakış açısı sunuyor.
- Tribünlerdeki insanlar toplumun dışladığı, kendilerine yer bulmak için adet duygusunu besleyen kişiler olarak tanımlanıyor.
- 11:31Tribün Kültürü ve Ekonomik Bağlantılar
- Konuşmacı, 1980'lerin sonu ve 1990'ların başlarında Beşiktaş'ın en hızlı zamanlarında kuyumcu dükkanı işlettiğini ve 14 kişilik atölyesinde çalıştığını anlatıyor.
- Tribünlerdeki olaylar nedeniyle dükkana gelen yüzükler ve kolyelerin gittiğini, 6-7 kilo altın eritildiğini belirtiyor.
- İnsanların verilenle yaşadığını, toplumlara ne verilirse o üzerinden yargı ve algı alındığını vurguluyor.
- 14:11Sergen Yalçın ve Futbol Kültürü
- Sergen Yalçın'ın var olan ezberleri bozmaya başladığı ve bu durumun insanları rahatsız ettiği belirtiliyor.
- Şenol Güneş, Mustafa Denizli ve Fatih Terim'in Türk futbolunda "papazları" olarak tanımlandığı, etrafında dönen bir dünya olduğu söyleniyor.
- Sergen Yalçın'ın futbolun içinde kalmasıyla, hakemlere olan konuşmasıyla ve beşin hakkını aramasıyla farklı bir soluk getirdiği vurgulanıyor.
- 15:18Beşiktaş Tribünü ve Futbolcu İlişkisi
- Beşiktaş tribününün 1978-1977 yıllarından beri mücadele verildiği, abilerin bayrağı verip sonra kendilerinin taşıdığı belirtiliyor.
- Tribün liderinin sahaya çıktığında "Aln ortaya üçlü çektir kartal'a her maçta cezayı" sloganıyla 35-40 bin kişinin susup tek bir hareketle ayağa kalktığı anlatılıyor.
- Tribünün futbolculara itici güç olduğu, adet duyguları yoğun ve takımla duygusal bağı kuvvetli futbolcuların başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğu vurgulanıyor.
- 20:05Unutulmaz Maçlar
- Konuşmacı, tribün lideri olarak unutamadığı maçların genellikle mağlub maçlar olduğunu belirtiyor.
- Şeker Begoviç'in golü kaçırdığı, 2-1 galipken İlyas Tüfekçi'nin gol atarak 2-2 biten ve Beşiktaş'ın şampiyonluğu garantiliyken beraberlik yettiği bir Fenerbahçe maçı anlatılıyor.
- Kocaeli maçında son dakikada Kova'nın attığı golle 1-0 mağlubiyetin hayatta unutulamayacağı belirtiliyor.
- 21:42Eski Maç Anıları
- Konuşmacı, üçlüden sonra bağıran "lay lay lay" sesleriyle biten bir maçın anısını paylaşıyor.
- Kadıköy'de Fenerbahçe'yi yendiği bir maçta, nezarethanede beklerken radyodan maçı dinlediklerini ve Beşiktaşlı bir arkadaşı nezarette olduğunu anlatıyor.
- Zeki Lukacan'ın kalede olduğu bir Galatasaray maçı da anımsıyor.
- 23:04Tribünlerdeki Saygı ve Sevgi
- Eskiden tribünde büyüklere saygı gösterildiğini, Optik Abi ve Alparslan Dikmen gibi isimleri gördüklerinde önlerini iliklediklerini anlatıyor.
- Sosyal medyadan sonra taraftarların birbirine saygısının azaldığını ve büyük kulüplerin eski futbolcularına saygısının kalmadığını belirtiyor.
- Bu durumun önüne nasıl geçileceği konusunda ciddi bir soru soruyor.
- 23:53Tribünlerin Oluşumu ve Değişimi
- Tribünlerin deplasmanda kurulduğunu, deplasman yollarında arkadaşlıkların pekiştiğini ve zor anlarda yan yana omuz omuzaların çoğaldığını anlatıyor.
- Günümüzde uçak biletleri bonuslarla alınabildiği için 20 yaşında çocuklar bile deplasmana uçakla gittiğini ve bu durumun adet duyguları zayıflattığını belirtiyor.
- İnonu Stadı'nda kapalı tribünde herkesin yan yana geldiğini ve maçları bir saat evvel çay içmek, kahve içmek, eskileri anlatmak gibi aktivitelerin taraftarları yan yana tuttuğunu anlatıyor.
- 25:40Yeni Stad ve Taraftar İlişkileri
- Yeni stadın inşasında acele edildiği ve geçmişe dönük açıkların kapatılamadığı, vazonun kırıldığı gibi bir durum olduğu belirtiliyor.
- İnonu Stadı'ndan yeni stada geçişin netameli olmadığı ve gereken önlemlerin alınamadığı için taraftarlar savrulduğu anlatılıyor.
- Bilet fiyatları, pasolik muhabbeti ve yönetimin taraftar bakış açısı nedeniyle toparlanamadığı, iki sene üst üste şampiyon olmalarına rağmen toparlanamadıkları belirtiliyor.
- 27:01Başarı İçin Gerekli Üçgen
- Yönetim, taraftar ve futbolcu üçgeninin iyi yakalanması, analiz edilmesi ve sosyolojisine iyi inilmesi gerektiği vurgulanıyor.
- Sergen Hoca'ya, yönetime ve futbolculara büyük görev verildiği belirtiliyor.
- 2003 yılında "Futbolcu, taraftar, yönetim el ele hep beraber zafere" sloganıyla başarıya ulaşıldığı hatırlatılıyor.
- 28:05Beşiktaş'ın Önemli Futbolcuları
- Konuşmacı, Sergen Yalçın gibi büyük topçuların yanı sıra Metin, Ali, Feyyaz, Gökhan, Recep ve Rıza gibi futbolcuları da göz ardı edemeyeceğini belirtiyor.
- 1984-1994 yılları arasında Beşiktaş'ın 10-10 yapacak bir kadro olduğunu, çeşitli nedenlerden dolayı 10-5 yaptığını iddia ediyor.
- Bu kadronun futbolcularını ön plana koymamak tarihine ihanet olduğunu ve bu futbolcuların yanaklarından, gözlerinden, ellerinden öpülecek kişiler olduğunu vurguluyor.
- 29:43Beşiktaş'ın Değerli Oyuncuları
- Mario Gomez gibi oyuncuların iyi golcü olmalarına rağmen, Metin, Ali, Feyyaz gibi oyuncuların daha değerli olduğunu belirtiyor.
- Atiba'nın iyi bir topçu olup geldiği konumu değerlendirip gençlere profesyonel örneği olarak konulması gerektiğini düşünüyor.
- Beşiktaş'ın 100-120 senelik bir takımda 2015-2017 yılları arasındaki takım, 2003 yılındaki 100. yıl takımı ve Metin-Ali-Feyyaz takımı gibi ultra takımların çok nadir geldiğini vurguluyor.
- 31:05Değerlere Saygı
- İnsanların senelerce emek vererek bir yerlere geldiğini, her camia kendi içinde değerlere sahip çıkması gerektiğini belirtiyor.
- Beşiktaş tribünün en büyük avantajlarından birinin jenerasyonlar arasındaki bağın hiç kopmaması olduğunu söylüyor.
- 1980'den 2010-2015 yılına kadar bir jenerasyonun Beşiktaş'ı kovaladığını, o jenerasyonun çocuklarının da maçlara geldiğini anlatıyor.
- 33:00Nostalji ve Sahaya çıkma
- Hakan'ın zaman ve şartlar elverirse mutlaka bir kere sahaya çıkacağını belirtiyor.
- 2015 yılında Beşiktaş'ın açılışında çok insanın istediği için gittiğini, o zaman gitmeyeceğini ama orada dururken bile çağrıldığını anlatıyor.
- Yeni nesle bir tribünden sahaya çıkmaktan ziyade tribünde olmak, havayı koklamak ve yaşatmak gerektiğini vurguluyor.