Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, 73 yaşındaki edebiyatçı, yazar, besteci ve müzisyen Zülfü Livaneli ile yapılan kapsamlı bir röportajdır. Livaneli, "Sevdalım Hayat" adlı kitabını okuyan röportaj yapan kişiyle sohbet etmektedir.
- Röportajda Livaneli'nin çocukluğundan başlayarak hayatının çeşitli dönemleri anlatılmaktadır. Çocukluğunda bisiklet yerine saz alması, Barif Koleji'ndeki eğitim hayatı, saz ustası Yusuf Erenler ile tanışması, hapishane deneyimleri, yurt dışına kaçışı ve Nazım Hikmet'in şiirlerini besteleme çalışmaları gibi önemli anılar paylaşılıyor. Ayrıca Türkiye'nin tarihsel dönemleri, kültürel birliği ve Livaneli'nin sanatı hakkında görüşler aktarılmaktadır.
- Röportajda Livaneli'nin ailesinin hukukçu geleneği, 1971'de kurulan "Titrek Hamsi Hücresi" adlı örgüt hakkındaki anıları, Sirkeci'den Avrupa'ya geçiş deneyimi ve yurt dışında yaşadığı zorluklar da ele alınmaktadır. Livaneli, kendisini hiçbir örgütle ilgisi olmadığını ancak "vatan haini" olarak suçlandığını belirterek, Türkiye'nin geçmiş ve gelecek hakkında düşüncelerini de paylaşıyor.
- Mustafa Sabri Bey'in Oğluna Bisiklet Alması
- Oğlu Mustafa Sabri Bey'den bisiklet istemekte ve baba bisiklet almak için karar verir.
- Mustafa Sabri Bey biriktirerek oğluna bisiklet almayı planlar ve çarşıdan almak üzere çıkar.
- Gazetede bir kamyon kazası ve bisiklete binen iki çocuğun trajedik haberi okunur.
- 00:29Sazın Hikayesi
- Mustafa Sabri Bey çarşıya çıkar ve eve geldiğinde bir bisikletle değil bir sazla döner.
- Oğluna bisiklet yerine bir saz alır.
- Bu çocuk, sazı çalmaya başlayan Zülfü Livaneli'dir.
- 00:53Zülfü Livaneli'nin Hayatı ve Ailesi
- Konuşmacı, Zülfü Livaneli'nin hayatını ironik, güldüren ve hüzünlendiren bir eser olarak tanımlıyor.
- Livaneli, babasının kazadan korktuğu ve onu Maarif Koleji'ne (TED Koleji) verdiğini anlatıyor.
- Livaneli, yaşar Kemal ile ortak yönlerinin birinin Anadolu kültürü olduğunu, binlerce türkü bilmeyi önemlediğini belirtiyor.
- 02:22Eskişehir'de "Sevdalım Hayat" Müzikali
- Konuşmacı, Eskişehir'den geldiğini ve şehir tiyatrosunda "Sevdalım Hayat" müzikalini izlediğini söylüyor.
- Müzikalda, eski arzuhalciler hikayesini anlatıyor; köylülerin dilekçelerini yazan arzuhalcilerin hikayesini aktarıyor.
- Livaneli, hikayesinin bazı yerlerinde duygulanacağını belirtiyor.
- 03:58Livaneli Ailesinin Hukukla Bağlantısı
- Livaneli'nin en büyük dedesi Osmanlı subayı Şehit Ahmet Muhtar Paşa'nın muhafızı Ömer, babası Zülfikar Bey'dir.
- Dedesi hakim, babası sorgu hakimi, amcaları da hakim veya savcı olan Livaneli ailesi, adliyede çok bilinen bir soyadıydı.
- Livaneli, ailesinde ilk sanık tarafına geçen Livaneli olduğunu belirtiyor.
- 04:4312 Mart Dönemi ve Hapishane Deneyimi
- 12 Mart döneminde ailelerin birbirlerini tanımadığı, terör esirdiği bir dönemden bahsediliyor.
- Livaneli, babasının askeri hapishaneye geldiğini ve onun kendisine "ailemize leke süren bir şeyden dolayı burada değilsin, düşünceden dolayı buradasın" dediğini anlatıyor.
- Babasının, onu savunarak aile adınıza leke sürdüğünü söyleyip söylemediğini sorgulamadığını vurguluyor.
- 06:04Eski Türkiye'de Devlet Memurlarının Durumu
- Livaneli, babasının Yargıtay başkanı olduğunu ve makam arabası kullandığını anlatıyor.
- O dönemde devlet memurlarının rüşvet aldığını düşünmek için çok zor olduğunu, trafik polisinin bile üç kuruş aldığına inanmak mümkün olmadığını söylüyor.
- Eski Türkiye'de devlet memurlarının farklı bir karaktere sahip olduğunu vurguluyor.
- 07:22Adaletin Önemi ve Hapishane Deneyimi
- Sadi Şirazi'nin "dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez" sözü aktarılıyor.
- Livaneli, Trabzon'da bir örgüt kurulduğunu anlatıyor; "Titrek Hamsi Hücresi" adında bir örgütün kurulduğunu ve kendisinin genel sekreter olduğunu söylüyor.
- Uçak kaçırma olayından bahsediliyor, ancak Livaneli bunu kendisinin yapmadığını belirtiyor.
- 11:44Livaneli'nin Doğuşu ve İlgın
- Livaneli, kendisinin İlgın doğumlu olduğunu ve babasının 1940 yılında Ankara Hukuk Fakültesi mezunu olduğunu anlatıyor.
- Babasının ilk savcı olarak tayin edildiği yerin İlgın olduğunu, orada dava vekili Asım Bey'in kızı Şükrü ile tanıştığını söylüyor.
- Kendisinin 1946'da Fethiye'de doğduğunu, babasının o dönemde Fethiye'ye tayin edildiğini belirtiyor.
- 13:04Saz Çalma Deneyimi ve Eğitim Çatışması
- Konuşmacı, saz çaldığını ancak kolejde okuduğu için ve zengin, batı eğitimli ailelere sahip öğrenciler arasında saz çalmanın küçümsendiği bir dönemde bunu söyleyemediğini anlatıyor.
- Sazın günümüzde iftiharla çalındığını ve kendisinin de diğerleriyle birlikte sazı moda haline getirdiğini belirtiyor.
- Konuşmacı, Blues çalan zenci müzisyenlerin de benzer şekilde küçümsendiğini, ancak Atlantic Reckers'ın bu türleri tanıtana kadar hiç kimsenin yüzüne bakmadığını anlatıyor.
- 14:30Çift Hayat ve Eğitim
- Konuşmacı, Barif Koleji'nde okurken İngiliz hocalarla bir dünya yaşarken, eve döndüğünde emekli hakim evinde dedesi Zülfikar Bey tarafından Kur'an kursuna götürüldüğünü anlatıyor.
- Cumhuriyet savcısının da çocuğunu Kur'an kursuna gönderdiği, bu durumun o dönemde normal bir şey olduğu belirtiliyor.
- Konuşmacı, Türkiye'nin ortada bir dairenin içinde Hz. Muhammed, İslam, teravihler, namazlar ve oruçlar gibi unsurların bir arada bulunduğunu, Mustafa Kemal'e saygı duyulduğunu ve etnisite ayrımı yapılmadığını vurguluyor.
- 17:10Sazın Keşfi ve Öğrenimi
- Konuşmacı, saz çalarken radyo sazının standartize edilmiş, renklerini kaybetmiş halini pek sevmediğini belirtiyor.
- Çorum'a adliyesi teftişine gittiğinde, bir saz meraklısı olan bir çocukla tanışıyor ve onunla bir saz ustasına götürülüyor.
- Ustasının çaldığı sazın farklı bir vuruşu ve semahlarla dolu olduğunu hissediyor ve bunu mutlaka öğrenmek istiyor.
- 19:27Saz Ustası Yusuf Erenler
- Konuşmacı, sazı öğrenmek için Hamamönü'ndeki ustaya gidiyor ve orada yakışıklı, bıyıklı, sigara içen ve rakı içen bir saz ustası buluyor.
- Usta, konuşmacının adını Ömer olarak duyunca kızıyor ve Zülfü adını öğrenince haline acıdı, sazı yapmaya ve öğretmeye karar veriyor.
- Usta, konuşmacının kendisini Ömer diye anması durumunda kendisini "kurban olayım" diyeceğini ve "Zülfü" adını kullanmasını istiyor.
- 22:28Kitap Okuma ve Okul Deneyimi
- Konuşmacı, ortaokul ve lise yıllarında çok kitap okuduğunu, hatta gece sabaha kadar kitap okuduğunu ve bunun için anne babasının rahatsız olduğunu anlatıyor.
- Don Kişot'tan bahsederek, insanın gece yattığında Don Kişot gibi hayaller kurduğunu, sabah hayatla karşılaştığında ise Sancho Panza gibi gerçeklere döndüğünü belirtiyor.
- Konuşmacı, kitap okumak için yatağın altında bir "kitap tapınağı" kurduğunu ve bu nedenle karnesinde yedi zayıf aldığını, okulu hiç sevmediğini ve "insanlığın en büyük icadı kitaptır, en kötü icadı okuldur" diyerek okula karşı duyduğu duyguları ifade ediyor.
- 26:10Eğitim Sistemi Hakkında Eleştiriler
- Konuşmacı, Türkiye'de eğitim sisteminin kötü olduğunu ve bazı profesörlerin bile anadillerini telaffuz edemediğini belirtiyor.
- Türkiye'de değerli bilim insanları olsa da, eğitim sisteminin durumu çok kötü durumda.
- 27:06Evden Kaçış
- Konuşmacı, okulda hocalarla kavga edip onları güç duruma düşürmekten zevk alıyor ve bir gün evden kaçmayı kararlaştırıyor.
- Hemingway gibi bir hayat yaşamak isteyerek, üç-beş kuruşla Gazanfer Bilge otobüsüne binip Eskişehir'e gidiyor.
- Dar gelirli bir memur çocuğu olarak tatil yapamayan konuşmacı, tatil kokularını hatırlayarak Eskişehir'e gidiyor.
- 28:21Eskişehir'de Balıkçılık
- Eskişehir'e giden konuşmacı, orada bir ihtiyar kadının evine yerleşiyor ve balıkçı Çavuş'un kayığında iki ay boyunca balıkçılık yapıyor.
- Balıkçılık deneyiminden sonra vicdan azabı çeken konuşmacı eve dönüyor ve annesinin kendisini çok sevdiğini anlıyor.
- Babası, konuşmacının derslerini vermesine rağmen ona tam güvenini gösteriyor.
- 31:05Aile ve Arkadaşlar
- Konuşmacının babası, ona "Terzi kumaşını tanır" diyerek onun gerçek kimliğini biliyor.
- Konuşmacının 50. doğum gününde, Sunay'ın bir şiirini bestelediği ve bu bestenin kendisi için en güzel ödül olduğu belirtiliyor.
- Ankara Garı'nın tarihi ve kültürel önemi vurgulanıyor, ancak günümüzde gar katliamıyla anılıyor.
- 33:17Yurtdışına Taşınma
- Ankara'dan İstanbul'a taşınan konuşmacı, Onat Kutlar'ın kendisine Hollanda milletvekili Peter Dankert ile görüşmesini önermesiyle tanışıyor.
- Peter Dankert, konuşmacının hapisteki arkadaşlarıyla görüşmesini istiyor ve ona yurtdışına gitme imkanı sunuyor.
- Onat Kutlar, konuşmacının hayatını kurtarmak için sahte pasaport temin etmeyi göze alıyor ve Mehmet Yılmaz Basmacı adıyla bir pasaport alıyor.
- 35:49İlk Yolculuk Deneyimi
- Konuşmacı ilk kez yolculuğa çıkacağını ve gişeden bilet aldığını belirtiyor.
- Sirkeci'ye gittiğini ve o dönemde pasaport kontrolünün trende yapıldığını, check-in işleminin tebeşirle işaretleme şeklinde yapıldığını anlatıyor.
- Hamalın yardımıyla valizlerini ve sazını taşıttığını, kendisini sanatçı olarak tanıttığını ve Mehmet Yılmaz Basmacı adını verdiği söyleniyor.
- 37:10Yolculukta Bir Mucize
- Hamal kaybolduğunda polis tarafından yakalanacağını düşünürken, hamal geri döndüğünü ve polise kendisinin ağabeyi olduğunu söylediğini anlatıyor.
- Hamal, polise konuşurken "Bu Mehmet Yılmaz ağabeyim benim, öz ağabeyim gibi ona sahip çık" dediğini, polisin de "Sizi polise emanet etti, ağabeyim sana emanet" dediğini söylüyor.
- 37:58Kaçış ve İsveç'te Yaşam
- Konuşmacı, kaçış sırasında trendeki deneyimlerini anlatıyor ve vatan haini olarak görülme endişesini dile getiriyor.
- İsveç'e kaçtıktan sonra İlhân Koman'ın gemisinde kalıyor ve orada Türkiye'den gelen diğer devrimcilerle birlikte yaşamıyor.
- İsveç'te haberleşme imkanlarının olmadığı, internet, radyo ve televizyonun olmadığı bir dönemde yaşadığını belirtiyor.
- 39:52İsveç'teki Zorluklar
- Pasaport alırken yanlışlıkla polise başvurduğu için tutuklanıyor ve kimliğini ispat edemediği için serbest bırakılmıyor.
- İsveç'te geçirdiği süre boyunca farklı pasaportlar almış: kaçak pasaport, mülteci pasaportu, Türk pasaportu ve BM pasaportu.
- İsveç'te kaldığı süre boyunca ailesinden uzak kalmış ve İsviçre'de bile kendisine acılar yaşatılmış.
- 42:11Kimlik Sorunları ve Aile Yardımı
- İsveç'te kimliğini tespit etmek için polis tarafından bir salonun kapısının arkasında bekletiliyor.
- Aylin adlı eşinin gelip onu tanıması sayesinde kimliğini ispat ediyor ve özgür kalıyor.
- Konuşmacı, kendisine yapılan zulüm, hapis ve yasaklamaların sadece kitap okuduğu ve müzikle uğraştığı için olduğunu belirtiyor.
- 44:53Vatan Sevgisi ve Kültür
- Konuşmacı, eserlerinde büyük bir vatan sevgisi ve insan sevgisi olduğunu, ülkesini hiçbir zaman kötülemeyeceğini vurguluyor.
- Köklerinin Türkiye'de olduğunu ve ülkesinden kopamayacağını, ülkenin kültürüyle özdeş olduğunu ifade ediyor.
- "Bir ülkenin türkülerini yakanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür" sözünü paylaşarak kültürün önemini vurguluyor.
- 45:50Yurtdışında Yaşananlar
- Rusya'da kitabının imza gününde Kızıl Meydan'da kalabalık bir kitap okuyucu kitlesine karşı çıkıyor.
- Yunanistan'da ünlü olmasına rağmen, ülkesini eleştirmek yerine kültürel bağları anlatıyor ve bu nedenle "vatan haini" olarak görülüyor.
- Yunanistan'da Maria Farando'nun bestelerini söylediği albüm yılın albümü olmasına rağmen, kültür bakanı Melina Mercouri'nin isteği üzerine ülkesini eleştirmemesi nedeniyle yurt dışına para transferi engellendiği için parasız kalıyor.
- 48:39Nazım Hikmet ve Zülfü Livaneli
- Konuşmacı, Nazım Hikmet'in "Sakarlı Kayın Ormanı" şiirini besteleme konusunda büyük kitlelerin beğenisini kazandığını belirtiyor.
- Abidin Dino, Nazım Türküsü'nün bestelenmesinden çok memnun olduğunu ve "Ben mutluluğun resmini henüz yapamadım Nazım ama Zülfü müziğinde yakaladı" diyerek yazdığını ifade ediyor.
- Vera ve Samiye Yaltırım gibi Nazım Hikmet'in yakınları da bestelerden çok takdir etmişler.
- 49:22Çankaya Kültür Merkezi ve Heykel
- Çankaya'da yapılan Liveli Kültür Merkezi'nde Zülfü Livaneli ve Nazım Hikmet'in heykelleri bulunuyor.
- Konuşmacı, Nazım Hikmet'in büyük ustalarından olduğunu ve kendisinin 73 yaşında iken Nazım'ın 60'lı yıllarda öldüğünü belirtiyor.
- Nazım Hikmet'in heykelinin yanında yer alması konusunda kendisine layık olup olmadığından şüphe duyduğunu ifade ediyor.
- 50:35Zülfü Livaneli'nin Eserleri ve Etkisi
- Konuşmacı, Zülfü Livaneli'nin müzisyen kimliğiyle, besteleriyle, kitaplarıyla ve sinemalarıyla Türkiye'ye büyük katkı sağladığını vurguluyor.
- 80'li yıllardan sonra "Ada" adlı eserlerle halkın kalbine sızdığını belirtiyor.
- Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun "Yiğidim, Aslanım" şiirini bestelemeyle ilgili bir anısını paylaşıyor.
- 51:41Türkiye'nin Geçmişi ve Geleceği
- Türkiye'nin her zaman "gaile" (hükümet) ile ilgili sorunlar yaşadığını, Osmanlı tarihindeki "Gaile" adlı eseri örnek vererek anlatıyor.
- 1950'lerde ilkokula başlayan bir çocuk olarak, Atatürk Türkiye'sinin temizliğini ve barış içinde büyüdüğü bir ülkeyi gördüğünü belirtiyor.
- Türkiye'yi rahat bırakmak istemeyenlerin ülkeyi dini ve etnik ayrıştırmaya çalıştığını, bunun Türkiye'nin aydınlarına zulmettiği konusunda durumdan yakınmış durumda.
- 53:07Vatandaşlık ve Sanat
- Ahmet Arif'in "Biz ki ustasıyız vatan sevmenin" sözlerini alıntılayarak, bazı kişilerin ihale ve para yerine memleketi sevdiğini vurguluyor.
- Hakim Mustafa Sabri Bey'in oğlu için bisiklet almak yerine saz getirdiği bir hikaye anlatılıyor.
- Konuşmacı, hayatın güzelliğinin büyük payının Zülfü Livaneli'ye ait olduğunu belirtiyor.