Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, Fyodor Dostoyevski'nin "Yeraltından Notlar" eserinin seslendirilmesidir. Vasfiye Sarıkaya tarafından seslendirilen monolog, kırk yaşındaki, hasta, kötü ve suratsız bir memur olan Fiador karakterinin kişisel deneyimlerini ve düşüncelerini anlatmaktadır.
- Video, Fiador'un kendi kendine yazdığı notları ve monologlarını içermektedir. Anlatı, karakterin kendini tanımlaması, üstün anlayışlı insanlar hakkındaki düşünceleri, tembellik, zevklerin inceliği, insan davranışları, öç alma duygusu, uygarlık ve bilim etkileri gibi konuları ele almaktadır. Monolog, Fiador'un bir subaya karşı yaşadığı şeref meselesi ve intikam almasıyla devam ederek, on dört yıldır görmediği subay hakkında tahminlerle sonlanmaktadır.
- Videoda ayrıca Rus romantizmi, insanın iradesi, bilimsel mantık ve istekler arasındaki ilişki, yalnızlık hissi ve içsel çatışmalar gibi derin psikolojik konular da incelenmektedir. Fiador, kırk yıllık yeraltı hayatı geçirmiş biri olarak, yeryüzündeki insanların yaşamını kıskandığını ancak kendisinin yeraltı yaşamını tercih ettiğini belirtmektedir.
- 00:09Kendini Tanımlama
- Konuşmacı kendisini hasta, kötü ve suratsız bir adam olarak tanımlıyor.
- Karaciğerinden sorun olduğunu ve hastalığının ne olduğunu bilemediğini belirtiyor.
- Tıpta saygısı olsa da tedavi olmak istemediğini, bunun sadece inadından geldiğini söylüyor.
- 01:27Memur Deneyimleri
- Eskiden çalıştığını, şimdi işini bıraktığını ve fena bir memur olduğunu anlatıyor.
- İş sahipleriyle sert konuşup onları rahatsız etmeyi zevk aldığını belirtiyor.
- Bir subayla bir yıl boyunca "kılıç mücadelesi" yaptığını ve sonunda zaferi kendisinin kazandığını söylüyor.
- 02:32İçsel Çelişkiler
- Kendisini aslında kötü veya hırçın olmadığını, sadece kuru gürültü çıkarabildiğini idrak etmekten utandığını ifade ediyor.
- Kızgın anlarda bile biraz gülümseyip şekerli çay sunulduğunda hemen yumuşayacağını söylüyor.
- İş sahiplerine ve subaya diklenmesinin aslında yalan olduğunu, aslında zarar vermediğini itiraf ediyor.
- 04:03Kişisel Değerlendirmeler
- Kendisini kötü, iyi, alçak, namuslu, kahraman veya haşere olarak tanımlayamadığını belirtiyor.
- 19. yüzyıl insanının karakter sahibi olmak yerine karakteriz olmak zorunda olduğunu düşünüyor.
- Kırk yaşının ihtiyarlık, bayağılık ve hatta ahlaksızlık olduğunu savunuyor.
- 05:54Yaşam Durumu
- Sekiz. dereceden memur olduğunu ve sadece karnını doyurmak için çalıştığını söylüyor.
- Uzak akrabasından 6000 ruble miras aldığı için işten ayrıldığını ve Petersburg'da bir köşeye yerleştiğini anlatıyor.
- Petersburg'da kalacağını, gitmeyeceğini belirtiyor.
- 07:33Anlayış ve Hastalık
- Her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalığa benzetiyor.
- Petersburda oturmak gibi "katmerli bir felaket" için yeterli anlayışın dörtte biri bile yeterli olduğunu söylüyor.
- Anlayışın sadece çokluğun değil, kendisinin de bir hastalık olduğunu savunuyor.
- 08:58İçsel Çatışma
- Güzel ve yüce şeylerin inceliğini anlamaya hazır olduğunda saçma hareketler yaptığını ifade ediyor.
- Anlayışının derinleşmesiyle daha çok batağa saplanıp boğulacak gibi olduğunu anlatıyor.
- Bu durumun rahatsızlık değil, olağan haline geldiğini ve bununla mücadele etmediğini söylüyor.
- 10:03Utanç ve Haz
- Yaşadıklarını içine sakladığını ve utanç duyduğunu belirtiyor.
- Rezil gecelerden sonra yaptıklarının hatalar ve kepazeliklerle dolu olduğunu görse de içten içe garip bir haz duyduğunu söylüyor.
- Kendini küçümsemek ve değişemeyeceğini bilmenin verdiği hazı tanımlıyor.
- 11:32Üstün Anlayış ve Tokat Zevki
- Konuşmacı, üstün anlayışlı biri olarak aşağılık bir herifin ahlaksızlığını fark ederek kendini kandırdığını ve bazı haklar kazandığını belirtiyor.
- Konuşmacı, kendisini tokatlayan kişilere sevinç duyduğunu ve bu durumun kederden doğan, kederin artmasıyla birlikte çoğalan bir zevk olduğunu ifade ediyor.
- Konuşmacı, kendisini etrafındaki insanlardan daha akıllı görmenin kendisini utanç duymasına neden olduğunu ve bu nedenle hayatımda kimsenin yüzüne doğrudan bakamadığını söylüyor.
- 13:14İyilikseverlik ve Öç Alma
- Konuşmacı, iyiliksever biri olmadığını ve bu özelliğini yerinde kullanamadığını, bir davranışın doğa kanunu olması onu affetmeme gerektiğini belirtiyor.
- Öç almanın en büyük amaç haline getirildiğinde varlıklarındaki her şeyin yok edildiğini, kudurmuş bağların boynuzlarını öne eğerek hedefe koştuğunu anlatıyor.
- Konuşmacı, düşünen fikir insanları için yapılmış duvarların kendilerini durduracak bir bahane olmadığını, ancak bu bahaneyi dört elle sarıldıklarını söylüyor.
- 15:29Normal İnsan ve Üstün Anlayışlı İnsan
- Konuşmacı, içten olan insanı doğanın sevgisiyle yarattığı gerçek ve normal insan olarak düşünürken, üstün anlayışlı insanın kendisini bir fare gibi görmesini anlatıyor.
- Üstün anlayışlı insanın, normal insanların önünde çözüldüğünü ve kendisinden farklı bir varlık karşısında kendini fare olarak görmesinin önemli bir mesele olduğunu belirtiyor.
- Fare olarak görünen kişinin, öç almak istese de içindeki şüpheler, heyecanlar ve kendisiyle alay eden insanlar nedeniyle durumunun güçleştiğini anlatıyor.
- 18:23Kırk Yıllık Hatırlama ve Öç Alma
- Konuşmacı, fare olarak görünen kişinin kırk yıl boyunca uğradığı aşağılanmayı en küçük ayrıntısına kadar hatırlayacağını ve uydurma anılar ekleyerek kendisini yiyip bitireceğini söylüyor.
- Bu kişi bağışlamak aklından geçirmeyeceğini, öç almaya kalkışacağını ancak miskin ve sinsice yapacağını belirtiyor.
- Konuşmacı, bu durumun son derece ince ve anlaşılması zor bir zevk olduğunu, dar kafalı ve sinirleri sağlam olanların bile bundan faydalanamayacağını ifade ediyor.
- 20:33Tokat Zevki ve Sonuç
- Konuşmacı, bu zevkin soğuk, çirkin bir yarı ümitsizlik ve yarı inançla, kırk yıllık bilinçli bir gömülme zorlamayla oluşturulduğunu anlatıyor.
- Konuşmacı, hayatında hiç tokat yemediğini ve karşıma tokat atma fırsatı çıkmadığı için üzündüğünü söylüyor.
- 21:40Sinirli ve Zorluk Karşıtı İnsanlar
- Konuşmacı, sinirleri sağlam ancak zevkin inceliğini kavrayamayan kişilerden bahsediyor.
- Bu insanlar zorlukla karşılaştıklarında hemen köşeye çekiliyor, zorluk bir taş duvar gibi onları durduruyor.
- Doğa kanunları, doğa bilimleri ve matematik gibi kesin gerçekler karşısında itiraz edemezler.
- 23:01Doğa Kanunlarına Boyun Eğmek
- Doğa insanlara danışmadan, kişisel isteklerini umursamadan varlığını sürdürür.
- İnsanlar doğayı kabul etmek zorunda kalır, taş duvarların ve matematiğin kesinliklerini değiştiremezler.
- Taş duvarları görüp anlamak güzel olsa da, onlara boyun eğmek tiksinti verici olabilir.
- 24:40Acı ve Zevk İlişkisi
- Konuşmacı, diş ağrısının da bambaşka bir zevki olduğunu belirtiyor.
- Acı çeken insanın iniltileri aslında dinlemekten zevk alması sonucu devam ediyor.
- Acı çeken kişi, kendisini kendi acısından kurtaramıyor ve bu durum ona zevk veriyor.
- 26:1419. Yüzyıl Aydın'ın Diş Ağrısı
- 19. yüzyıl aydın'ın diş ağrısı çektiğindeki inlemeleri, sadece acıdan değil, zevk alarak yapılan bir gösteriş olarak değerlendiriliyor.
- Bu inlemelerin hiçbir faydası yok ve etrafındakileri rahatsız ediyor.
- İnsanlar, bu inlemelerin yapmacıksız ve gürültüsüz olabileceğini düşünüyorlar.
- 28:02Kendine Saygı ve Pişmanlık
- Konuşmacı, zevksiz ve karmaşık şakalarının güvensizlik olduğunu ve kendine saygı duymadığını gösterdiğini belirtiyor.
- Küçük düşürülmekten ve aşağılanmaktan zevk alan bir adamın kendisine saygı duyduğu söylenebilir mi sorusuyla kendini eleştiriyor.
- Pişmanlık duymaktan nefret ettiğini ve asla bağışlanmaz diyeceğini ifade ediyor.
- 30:08Can Sıkıntısı ve Oyunlar
- Konuşmacı, boş durmaktan bıkıp kendini oyalamak için binbir çeşit maceralar uydurduğunu ve yaşam oyunu oynadığını söylüyor.
- Hiçbir sebep olmadan gücenmeyi denediğini ve sonunda gerçekten gücenirdiğini belirtiyor.
- Kendini aşabilmek için aşık olmayı denediğini, korkunç acılar çektiklerini ve kıskançlık krizleri geçirdiğini anlatıyor.
- 32:27Tembellik ve Haylazlık
- Konuşmacı, sabahtan akşama kadar serserilik yaptığını ve yaramaz oyunlar oynadığını söylüyor.
- İçinde bulunduğu sonsuz kaynaklardan beslenen tembelliğin verdiği sıkıntıdan haylazlığa itildiğini belirtiyor.
- Kimlerin çok çalışkandığını sorgulayarak, içlerinden geldiği gibi davrananlar ve dar kafalı iş güç sahiplerinin çok çalışkandığını ifade ediyor.
- 33:11Dar Kafalı İnsanların Düşünce Yapısı
- Dar kafalı insanların akılları yeterince çalışmadığından, karşılaştıkları meselenin ilk sebeplerini araştırmadan ikinci dereceden sebeplere sarılırlar.
- İnsan herhangi bir işe girişmeden önce bütün tereddütlerden sıyrılarak bir iç huzuru sağlamalıdır.
- Karşılaşılan bir meselede ilk sebebin hemen ardından bir önceki sebep gelir ve bu süreç sonsuza kadar devam edebilir.
- 34:17Öç Alma ve Adalet
- İnsanın hak yerini bulsun diye öç aldığı söylenir ve bu durumda ilk sebebin adalet olduğu belirtilir.
- Konuşmacı öç alma duygusunda ne adalet ne de erdemlik göremediğini, insanın sadece huysuzluğundan öç aldığını düşünüyor.
- Kimyasal analizlerden geçirilen huysuzluk, asıl maddeyi uçurarak sebeplerin hepsini buhar haline getiriyor.
- 35:57Tembellik ve Özdeğerlendirme
- Konuşmacı kendini akıllı görmemesinin, başladığını hiçbir işi bitirememesinden kaynaklandığını düşünüyor.
- Tembellik olsa bile bir özellik olur ve bu kendine saygı duymasını sağlardı.
- Tembellik bir ünvan, bir makam ve koca bir gelecek olarak görülürken, konuşmacı bu durumda en gözde derneklerden birine üye olmayı hayal ediyor.
- 38:18Güzel ve Yüce Şeylere İlgi
- Konuşmacı sadece tembel ve obur olmak istemiyor, bütün güzel ve yüce şeylere ilgi duyan biri olmak ister.
- Dünya üzerindeki her şeye güzellik ve yücelik penceresinden bakarak, en kötü ve çirkin şeylerin bile güzel ve yüce olan taraflarını görmek ister.
- Güzel ve yüce şeyleri seven biri olarak, insanların kendisine saygı duymasını bekler ve gösterişli ölmekten daha güzel bir şey olmadığını düşünüyor.
- 40:28İnsanların Çıkarları ve Hareketleri
- İnsanların çıkarlarının nerede olduğunu bilmelerinden dolayı kötülük yaptıkları iddiası, konuşmacıya göre gerçekçi değil.
- Dünya kurulduğundan beri insanların sadece kendi çıkarlarını düşünerek hareket ettikleri görülmemiştir.
- İnsanlar bazen kendileri için iyi olanı değil, kötü olanı isteyebilir veya yapmak zorunda kalabilir.
- 42:23İnsanların Gerçek Çıkarları
- İnsanların çıkarları refah, zenginlik, özgürlük ve rahatlıktan oluşur ve bunlara sırt çevirenlere cahil veya deli gözüyle bakılır.
- İstatistikçiler ve bilginler, insanlarla ilgili hesaplar yaparken insanların çıkarlarından birini daima gözden kaçırmaktadır.
- Konuşmacının bir dostu var ki, akıl ve mantık kurallarını açıklayıp insan çıkarlarını anlatır, ancak sonra tüm bunları terk ederek bambaşka bir yol izler.
- 44:27İnsanın Üstün Çıkarları
- İnsanlar en değerli, en köklü çıkarlarını korumak için akıl, şeref, huzur ve refah gibi değerli şeylere karşı çıkabilirler.
- Bahsedilen çıkar tüm sınıflandırmaları ve mutluluğu sağlayan sistemleri paramparça edebilir.
- Konuşmacı, insanlığın gerçek çıkarlarının belirlenmesi ve sağlanmasıyla herkesin iyi ve soylu olacağı fikrinin sadece bir varsayım olduğunu belirtiyor.
- 46:02Uygarlığın Etkisi
- Uygarlığın insanları yumuşattığı ve savaşmaya daha az yatkın hale getirdiği savı, konuşmacıya göre mantıksız bir sonuç.
- Uygarlık insanlara duygusal çeşitlilik kazandırırken, insanları kan dökmekten zevk alana kadar getirmiş olabilir.
- Uygarlıkla beraber insanlar daha az kan dökmese de, daha kötü ve iğrenç caniler haline gelmişlerdir.
- 49:36Bilim ve İnsan İradesi
- Bilim insanlara birçok şey kazandırmış olsa da, insanın iradesinin ve kaprislerinin sadece bir piyano tuşu veya ork cıvatası kadar değerli olduğu düşünülüyor.
- İnsanların hareketlerinin kendi kişisel istekleriyle değil, doğa kanunları tarafından belirlendiği inancı yayılıyor.
- Bilimin ilerlediği bir gelecekte, insan hareketleri matematiksel algoritmalarla hesaplanacak ve suç ve macera kavramları ortadan kalkacak.
- 51:18Matematiksel Düzen ve Can Sıkıntısı
- İnsan hareketlerinden ve hatalarından sorumlu olmayacak, hayat kolay ve huzur verici hale gelecek.
- Matematiğin kesinliğiyle kurulacak ekonomik düzende soru olmayacak, çünkü cevaplar çok önceden hazır olacak.
- Her şey matematiksel olarak hesaplanınca insanın yapabileceği bir şey kalmayacak ve can sıkıntısı yaşanacak.
- 52:27İnsanın Doğası ve İstekleri
- İnsanlar ahmak değil, nankördur ve matematiksel hayatı boş verip canlarına uygun şekilde yaşamak isteyebilirler.
- İnsanlar her zaman ve her yerde aklının ve çıkarının gösterdiği değil, canlarının istediği yoldan yürümeyi sever.
- Özgür, sınırlanamayan istekler, kaprisler ve hayaller, çıkarlar listesinin en üstünde bulunması gereken değerli bir şeydir.
- 54:16İstek ve İrade
- Bilim insanları, istek ve hür irade denilen şeyin doğanın yaratıcılığından bağımsız olmadığını göstermiştir.
- Eğer istek ve kaprislerimizin formülü bulunsa, insanlar tüm isteklerinden vazgeçecektir çünkü listeye bakarak istemekte ne tat verir.
- İnsanlar çıkarlarını bilemedikleri için, kendilerine uygun gördükleri çıkarı elde etmek için en kısa yolu seçmek yerine saçmalıklar yaparlar.
- 56:19Geleceğin Tepkileri
- Gelecekte insanlar doğa kanunlarını öğrenince, içinde istek kalmayacak ve sadece aklın sesini dinleyecekler.
- Kişisel istekler düzenlendiğinde, her şey listelere göre belirlenecek ve kişisel özgürlük kaybedilecek.
- Doğanın neyi ne zaman yapacağını ancak kendisinin bildiği için, onu kafamızda oluşturduğumuz gibi değil, gerçekte olduğu şekilde kabul etmeliyiz.
- 57:52İstek ve Hayatın Anlamı
- Mantık önemli bir özellik olsa da sadece düşünme ihtiyacını giderir, istek ise hayatın tüm anlamıdır.
- Dizginleri isteklerin eline verilmiş bir hayat çılgınca yaşanan bir hayat olsa da yine de hayattır.
- İnsan hayatı bilerek ya da bilmeyerek birçok aldanma ile devam eder ve bilinçli olarak zararlı istekler de değerlidir.
- 59:50İstek ve Akıl İlişkisi
- İnsan için en değerli şey kişiliğini korumaktır ve istek bazen akılla bir noktada birleşebilir.
- Akıl kötüye kullanılmazsa, istek ve akıl arasındaki birleşme yararlı sonuçlar verebilir.
- İstek ve akıl arasında ciddi çekişme olsa da bu durum hem çok yararlı hem de övünülecek bir durumdur.
- 1:00:26İnsanın Nankörlüğü ve Erdemsizliği
- İnsanların aptal olmadığı düşünülebilir, ancak en büyük kusuru nankörlük olup, "iki ayaklı nankör yaratık" olarak tanımlanabilir.
- İnsanın en büyük kusuru Nuh Tufanı'ndan günümüze kadar süren erdemsizliğidir ve bu erdemsizlik ölçüsüzlüğe yol açar.
- İnsanlık tarihinde ihtişam, göz alıcılık ve tekdüzelik görülebilir, ancak ağırbaşlılık yakıştırılamaz.
- 1:02:14İnsanın Rezillikleri ve Nankörlüğü
- İnsanlar başlangıçta erdemli görünürler ancak sonunda çılgınlıklar yaparlar.
- İnsanlara dünya nimetleri ve zenginlik verildiğinde bile nankörlükleri nedeniyle rezillikler yaparlar.
- İnsanlar mantıklı yaşamaktan bıkıp, en tehlikeli şeylere kaçan hayal güçlerini her işine sokmak isterler.
- 1:03:34İnsanın Kimliği ve İrade
- İnsanlar bir piyano tuşu değil, insan olduğunu ispat etmek isterler, ancak doğa kanunları onları kontrol eder.
- İnsanlar isteklerini elde etmek için lanetler saçar ve bu onları diğer canlılardan ayıran özelliklerden biridir.
- İnsanların en önemli işi bir cıvata veya piyano tuşu değil, insan olduğunu kendilerine ispat etmektir.
- 1:05:24İrade ve Matematik
- İnsanlar iradelerinin özgür olduğunu, sadece normal çıkarlarını ve matematiğe uygun olması için çalıştığını iddia ederler.
- İki kere ikinin dört etmesi matematiksel bir gerçektir, ancak bu iradeyi açıklamaz.
- Konuşmacı, insanların eski alışkanlıklarından kurtulup iradelerini bilimle uygunluk göstermeye zorunlu olacaklarına nasıl inandıklarını sorgular.
- 1:07:20İnsanın Doğası
- İnsanın doğduğu andan itibaren yapıcılığa ve hedefine ulaşmak için bir yol açmakla sorumlu olduğunu düşünmek gerekir.[Nl]- İçten olan insanlar ne kadar ahmakça hareket ederlerse edinler, açtıkları yolun bir yerlere gittiğine inanırlar.
- 1:07:54İnsanın Hedef ve Yol İlişkisi
- Yolun nereye gittiği değil, yolun var olması önemlidir ve akıllı uslu çocukların mühendislik sanatını göz ardı etmemeleri gerekir.
- İnsan yapıcıdır, üretmeyi ve yeni hedefler edinmeyi sever, ancak her şeyi yıkmaya ve paramparça etmeye düşkündür.
- İnsanlar genellikle amacına ulaşmaktan korktukları için yıkmayı ve parçalamayı seviyor olabilirler.
- 1:08:57İnsan ve Karıncaların Farklılığı
- Karıncalar dibi sonsuzluğa giden muhteşem, sağlam yapılar kurar ve hayatları yuvalarında başlar ve biter.
- İnsanlar gelip geçici hevesleri olan tutarsız bir varlıktır ve hedefe ulaşmayı değil, hedefe giden yolları sever.
- İnsanın ulaşmak için çabaladığı şey hedefe giden yol olabilir, ancak bu formül hayatın değil, ölümün başlangıcıdır.
- 1:10:04İnsanın Hedefe Ulaşma Korkusu
- İnsanın korkusu hedefe ulaşmaktır çünkü ulaştığı an hedefsiz kalacağının bilincindedir.
- İnsan hedefe ilerlemeyi sever, ulaşmayı değil, bu da gülünç bir durumdur.
- İki kere iki dört formülü yine de dayanılmaz bir şeydir ve etrafa tükürükler saçan, elleri belinde yol kesen bir külhan beynin ta kendisidir.
- 1:11:05Refah ve Acı İlişkisi
- İnsanın sevdiği şey sadece refah değil, çektiği acılar da olabilir.
- İnsanın çektiği acıların, refahın sağladığı mutluluktan daha yararlı olması da mümkündür.
- Bazı zamanlar tutkuya varan bir sevgiyle acıyı sevdiğimizde, bu bir gerçektir.
- 1:12:30Anlama ve Acı İlişkisi
- Anlamanın tek kaynağı acı duymaktır.
- Anlama iki kere iki ile karşılaştırılamayacak kadar üstündür çünkü iki kere iki den sonra yapacak bir şey kalmamıştır.
- Aslında anlama da insanı aynı sonuca ulaştırır ama kendini yumruklayarak biraz toparlanabilirsiniz.
- 1:13:35Mantık ve Arzular
- Mantık özgür insanlar için önemli bir özellik olsa da, sadece düşünme ihtiyacını gidermekten başka bir işe yaramaz.
- Arzular insan yaşamının tüm anlamıdır ve en küçük bir hareketten yüce mantığa kadar her şey arzuların tatmin edilmesine yöneliktir.
- Dizginleri isteklerin eline verilmiş bir hayat çılgınca yaşanan bir hayattır, ancak yaşamın kendisi anlamlı olanıdır.
- 1:15:07İstek ve Akıl İlişkisi
- İnsanın bilinçli olarak zararlı, anlamsız, budalaca bir isteğe kapılabilmesi mümkündür.
- İstek bazen dünyadaki bütün nimetlerden değerli olabilir ve bazı zamanlar bize açıkça zarar verdiği halde daha çok yarar sağlayabilir.
- Kişiliğimiz her şeyden değerlidir ve isteğin bazen akılla bir noktada birleştiği de olabilir.
- 1:16:39Sırça Saray ve Kümes İlişkisi
- Konuşmacı, sonsuza dek varlığını sürdürecek bir sırça saraya inanmak yerine, yağmur yağarken bir tavuk kümesi tercih eder.
- Kümesle saray aynı olamaz çünkü yaşamın saraylarda geçmesini isteyenler vardır.
- Sırça saray uydurma olabilir, doğa kanunlarına uymayan bir hayali aptallık olabilir.
- 1:19:30Kişisel İstekler ve Yeraltı Yaşamı
- Konuşmacı, isteklerini yok ettiler ve ideallerini değiştirdilerse peşlerinden gideceğini söyler.
- Yeraltı adamlarını sıkı kontrol etmek gerektiğini belirtir çünkü kırk yıl yeraltında seslerini çıkarmayanlar bir fırsatını bulduğunda kimse daha susturamaz onları.
- 1:21:04Yeraltı ve Yeryüzü Karşılaştırması
- Konuşmacı, en iyi şey hiçbir şey yapmamak ve seyirci kalmak olduğunu, bu nedenle "yaşasın yeraltı" diyerek yeryüzündeki insanların kıskançlığını dile getiriyor.
- Yeryüzündeki insanların yerinde olmak istemediğini ancak onları kıskandığını, yeraltı'nın daha kazançlı olduğunu belirtiyor.
- Gerçekten yeraltı'nın iyi olmadığını, özlemini çektiği başka bir şey olduğunu ve yeraltının cehenneme kadar yolu olduğunu itiraf ediyor.
- 1:22:13Kendi Karşılaştırmaları
- Konuşmacı, insanın işsiz bir şekilde kırk yıl tek başına bırakılamayacağını savunuyor.
- İnsanların karmaşık mantık yollarıyla yaşamı tartıştıklarını, sırnaşık ve küstah olduklarını ancak korkak olduklarını eleştiriyor.
- İnsanların hem korkmadığını söylerken hem de yaltaklanmakta, hem öfkeden dişlerinin gıcırdadığına inandırmaya çalışırken hem de güldürmek için nükteler savurduğunu belirtiyor.
- 1:23:30İçsel Çelişkiler
- İnsanların acı çekmiş olabilirler ama acılarına saygı duymadıklarını, samimi olduklarını ancak gururunun yüzünden ufacık şeyler mesele yaptıklarını söylüyor.
- İnsanların söylemek istediği şeyler var ama korkudan son sözlerini kekeleyip durduklarını, açık konuşacak kadar kararlı değillerini belirtiyor.
- İnsanların anlayışla övündüklerini ancak tereddütler taşıdıklarını, mantıklarının çalışmasına rağmen yüreğinin kötülükten karardığını ifade ediyor.
- 1:24:20Yeraltı Deneyimi
- Konuşmacı, yukarıdaki sözlerin uydurmalar olduğunu ve gerçek olmayabileceğini, bunların yeraltının ürünleri olduğunu belirtiyor.
- Kırk yıl boyunca deliğinde oturarak yeryüzündeki insanların konuşmalarını dinlediğini, bunları ezberleyerek edebi bir şekil verdiğini söylüyor.
- Yazacağı itirafların ne yayımlanabilir ne de birilerine okutulabileceğini, kendisinde karşı koyulmayacak bir istek olduğunu ifade ediyor.
- 1:25:16Gizli Sırlar
- Her insanın herkese söyleyemeyeceği, sadece dostların açabileceği özel anları ve hatta özel anıları olduğunu belirtiyor.
- Dostlara bile açılamayacak, ancak kendisine itiraf edilebilecek sırların ve kendimize bile açılamayacak şeylerin olduğunu söylüyor.
- En şerefli insanın bile hafızasında bunların epey kabarıp olduğunu, insan onurlu olabildikçe bu sırların sayılarının arttığını ifade ediyor.
- 1:25:55Kişisel Notlar ve İçsel İnceleme
- Konuşmacı, kendisine dürüst olabildiğini ve Han'ın Huasu'nun itiraflarında yalan söylediğini iddia ettiğini reddediyor.
- Konuşmacı, notlarını sadece kendisi için yazdığını ve okuyuculara hitap etmediğini belirtiyor.
- Konuşmacı, notlarını düzenli yazmak yerine aklına geldiği gibi kağıda aktaracağını söylüyor.
- 1:27:44Notları Yazma Nedenleri
- Konuşmacı, notları yazmasının nedenlerinden birinin, anılarını kağıt üzerinde daha ihtişamlı ve etkili bir şekilde aktarmak olduğunu belirtiyor.
- Konuşmacı, eski bir anımın kendisini rahatsız ettiğini ve yazarak bunlardan kurtulabileceğini düşünüyor.
- İşsiz ve güçsüz oturmaktan sıkıldığını, anı yazmanın bir iş olduğunu ve çalışan insanın iyi ve namuslu olacağını söylerler diye düşünüyor.
- 1:29:01Sulusepken ve Kişisel Durum
- Konuşmacı, sulusepken (sulu kar) yüzünden bir anı hatırladığını ve bu anı hakkında yazacağını belirtiyor.
- O sıralarda yirmidört yaşlarındayken hayatının sönüktü ve derbeder bir başımaydı.
- Kimseyle arkadaşlık etmiyor, konuşmaktan kaçınıyor ve giderek daha çok kabuğuna çekiliyordu.
- 1:29:36İş Ortamında Yaşananlar
- Meslektaşlarının kendisine tiksintiyle baktığını hissediyor ve neden kendisinden başka hiç kimse kendisine tiksinerek bakıldığını merak ediyor.
- İş ortamında diğerlerinin fiziksel veya manevi kusurlarından çekinmediğini ve onların kendilerine tiksinildiğini düşünmediklerini fark ediyor.
- Kendisini hudutsuz gururlu ve aşırı titiz buluyor, bu nedenle sürekli kendisiyle meşgul oluyor ve bazen kendisinden tiksinti duyuyor.
- 1:30:47Kendi Gözünde Yüzü ve Duyguları
- Kendisinin yüzünden nefret ediyor, çirkin buluyor ve alçakça bir ifade olduğundan şüpheleniyor.
- Kendini zeki görünmek için serbest bir tavır takıyor ve yüzüne asil bir ifade vermeye çalışıyor.
- Dairedekilerden nefret ediyor, onları küçümsüyor ama aynı zamanda onlardan korkuyor ve bazen kendini onlardan üstün görüyor.
- 1:32:09Kişisel Tutum ve Düşünceler
- Küçülürken ve kendini herkesin üstünde gördüğünde bile her karşılaştığı kimsenin önünde bakışlarını yere indiriyor.
- Gülünç görünmekten marazi bir korku duyduğu için tüm kurallara bağlı ve genel havaya ayak uyduruyor.
- Zamanının aydınları gibi marazi derecede duyguluyken, iş ortamındaki kişileri hımbıl ve farksız kimseler olarak görüyor.
- 1:33:07Namuslu Adamın Karakteri
- Konuşmacı, kendisini korkak ve köle ruhlu olarak tanımlıyor ve bunu hiç çekinmeden söylüyor.
- Zamanında her namuslu adamın korkak ve köle ruhludur ve böyle olmalıdır diye düşünüyor.
- Namuslu adamların korkak ve köle ruhlu oluşu, sadece o zamanın koşullarına değil, yaradılışlarından kaynaklanıyor.
- 1:33:41Namuslu İnsanların Tabiatı
- Namuslu insanlar her zaman korkak ve köle ruhlu olmalıdır, bu tabiat kanunu değişmezdir.
- Kazara kabadayılık eden namuslu insanlar pesdi verir, bu asla değişmeyen bir sonuçtur.
- Kabadayılıkta ayak direyenler sadece eşekler ve eşek soylulardır, ancak bunların değeri yoktur.
- 1:34:16Kişisel Çelişkiler
- Konuşmacı, kendisinin kimseye benzemediğini ve başkalarının da kendisine benzemediğini hissediyordu.
- Bazı zamanlar daireye gitmekten kaçınırken, bazen birdenbire arkadaşlık etmek istiyordu.
- Dostluğunu arttırdığı zamanlarda evlerine gidip gelmeye, oynamaya ve birlikte içmeye başlıyordu.
- 1:35:35Rus Romantikler ve Avrupalılar
- Ruslar genel olarak Fransız ve Alman romantiklerine rastlayamaz, Rus toprağında aptal bulunmadığı bilinir.
- Rusya'da saf, aklı yıldızlarda gezen hayalci tipler yoktur, bu sadece bazı yazarların hülyalarıdır.
- Rus romantikleri, Avrupa ölçülerine uymayan, her şeyi anlamak ve görmek isteyen, hiçbir şeye boyun eğmeyen, hiçbir şeyi hor görmeyen geniş adamlardır.
- 1:37:47Romantiklerin Özellikleri
- Romantikler genellikle zekidir, ancak bazen ahmak romantikler de çıkabilir.
- Romantikler işlerini küçümseyebilir, ancak başka iş fırsatı yoksa işlerini kötülemezler.
- Romantiklerin büyük çoğunluğu zamanla kodaman olur, birbirine zıt hisler beslemeye karşı aşırı bir istidatla öne çıkar.
- 1:39:06Romantiklerin Son Durumu
- Romantikler düşüşlerinin son basamağında bile ideallerini kaybetmezler, bu geniş yaradılışlarının sonucudur.
- Idealleri için kılları kıpırdamayan azılı haydut hırsızlar olabilirler.
- İlk ideali duydukları saygı kaybolmamıştır, bu nedenle ruh bakımından namuslu sayılabilirler.
- 1:39:30Ruh Durumu ve Düşünceler
- Konuşmacı, ruh bakımından son derece namuslu olabileceğini, ancak arkadaşları arasında açıkgöz ve düzenbaz olarak görülebileceğini belirtiyor.
- Gerçeklik duygusunun olumlu bilgileri kuvvetlendirdiğini ve etrafını şaşkına döndürdüğünü ifade ediyor.
- Konuşmacı, geleceğin nasıl gelişeceğini Tanrı'nın bilmesi gerektiğini ve eldeki malzemenin yabana atılacak gibi olmadığını söylüyor.
- 1:40:38Sosyal İlişkiler ve Kendini Anlama
- Konuşmacı arkadaşlarıyla uzun süreli ilişkiler kuramadığını, aralarında soğukluk olduğunu belirtiyor.
- Evde en çok okumakla vakit geçiriyor ve içimde kabaran duyguları dış etkilerle bastırmak istiyor.
- Kitaplar ona zevk, heyecan, ızdırap veriyor, bazen de bıktırıyor ve hareket ihtiyacı duyuyor.
- 1:41:28İç Çelişkiler ve Sefihlik Arzusu
- İhtirasları, özentileri ve mavi hıçınlığı yüzünden keskin ve yakıcı hissediyor.
- Bu zamanlarda gözyaşlarıyla ve çırpınmalarla karışık buhranlar geçiriyor.
- Konuşmacı, kendini temize çıkarmak istediğini ve yalan söylemekten kaçınması gerektiğini vurguluyor.
- 1:42:22Sefahat Alemleri ve Utanç
- Safahat alemlerini tek başına, geceleri gizli, korka korka ve utanarak yapıyor.
- Utanç duygusu bir an bile peşini bırakmıyor ve en iğrenç anlarda bile onu ezdikçe ezer.
- Kabahatlerini işlerken yakalanmaktan dehşetle korkuyor ve bu yüzden karanlık, şüpheli yerlerde dolaşıyor.
- 1:42:51Meyhane Olayı
- Bir gece kötü bir meyhanenin penceresinden bilardo masasında dövüşen oyuncuları ve birini dışarı attıklarını görüyor.
- Dışarı atılan adamı kıskandığı için meyhaneye girip bilardo odasına sokuluyor.
- Subay, konuşmacıyı hiç ehemmiyet vermeden yerinden alıp öteye çekerek önümden geçiyor ve bu davranış konuşmacıyı içerliyor.
- 1:44:35Kavganın Olmaması ve Sonuçları
- Meyhaneden şaşkın ve heyecanlı olarak eve gidiyor.
- Eski halinden daha ürkek, miskin ve neşesiz bir şekilde devam ediyor.
- Konuşmacı, çekingenliğinin korkaklık değil, hudutsuz gururdan kaynaklandığını açıklıyor.
- 1:46:06Şeref Meselesi ve Subayla Karşılaşma
- Konuşmacı, bilardo salonunda subayın kendisini alaya alacağını ve belki pencereden dışarı fırlatacağını düşünüyor.
- Şeref meselelerinin edebi bir üslupla çözüldüğünü, günlük dilde konuşulamayacağını belirtiyor.
- Subayla karşılaşma sonrası, onu nefretle süzmeye başlıyor ve bu durum birkaç yıl devam ediyor.
- 1:47:21Subay Hakkında Bilgi Toplama
- Konuşmacı, subay hakkında bilgi toplamaya başlıyor; soyadını sokakta öğrendiğini ve evini tespit ettiğini anlatıyor.
- Kapıcısına para vererek subayın yaşam durumunu öğreniyor.
- Subay hakkında karikatürize eden bir hikaye yazıyor ancak o sıralar yergi yazılarının yaygın olmadığı için hikayesi basılmıyor.
- 1:48:19Düello Fikri ve İntikam Planı
- Konuşmacı, düşmanını düelloya çağırmaya karar veriyor ve güzel bir mektup yazıyor.
- Mektubu göndermediğini, bunun için Tanrı'ya şükredildiğini belirtiyor.
- Birdenbire basit ve dahice bir intikam fikri aklına geliyor.
- 1:49:33Nevski Caddesindeki Gezintiler
- Konuşmacı, tatil günlerinde saat dörtte Nevski caddesine çıkıp gezinti yapmaya başlıyor.
- Gezintileri sırasında acılar ve küçümsemeler hissediyor, kılığının sefilliğini ve bayağılığını düşünerek kendini işkenceye sokuyor.
- Subayla karşılaştığında ona yol verdiğini ve bu durumdan nefret ettiğini anlatıyor.
- 1:52:21İntikam Planının Uygulanması
- Konuşmacı, bir gün subaya yol vermemeyi düşünüyor ve bu fikri uygulamak için hazırlanmaya başlıyor.
- Kılık kıyafetinin düzgün olması gerektiğini düşünerek yeni eldiven, şapka ve kunduz yaka satın alıyor.
- Anton Antoniç'ten para ödünç alarak kunduz yakayı tedarik ediyor.
- 1:56:12İntikamın Gerçekleşmesi
- Konuşmacı, subayla çarpışmak için Nevski'ye çıkıyor ancak birkaç denemede cayıyor.
- Sonunda kararlılıkla ilerleyip subayla omuz omuza çarpışıyor.
- Subay geri adım atmadan geçip gidiyor ve konuşmacı, içtimai bakımdan onunla eşit olduğunu göstererek şerefini kurtarmış oluyor.
- 1:58:06Bir Deneyimin Sonuçları
- Konuşmacı eve intikamını almış olarak dönmüş ve zafer coşkunluğuyla İtalyan aryaları söylemiş.
- Üç gün sonraki halinden bahsetmeyeceğini, okuyucuların yeraltını okuduğunu varsayarak kendilerinin tahmin edebileceğini belirtiyor.
- Subayın sonradan başka bir yere atandığını, belki on dört yıldır görmediğini ve şu anda ne alemdede olduğunu bilmediğini söylüyor.