Yapay zekadan makale özeti
- Kısa
- Ayrıntılı
- Bu video, doktora çalışmasında kırk kent dinamikleri üzerinde çalışmış bir akademisyenin Türk sinemasında taşra temsili konusunu ele aldığı bir panel formatındadır.
- Konuşmacı, Türk sinemasında taşra temalarının Osmanlı'dan günümüze kadar kronolojik olarak nasıl işlendiğini incelemektedir. Osmanlı'dan kalan sürgün yeri ve olmamış bir yere atılma duygusu etrafında oluşan taşra kavramının, 1950'lerden sonra metropol-taşra geriliminin artmasıyla nasıl değiştiği anlatılmaktadır.
- Videoda "Salako", "Gecekondu Filmleri", Nuri Bilge Ceylan'ın "Kasaba" ve "Mayıs Sıkıntısı", 1990'lardaki küreselleşme sonrası taşra anlatıları ve Derviş Saim'in "Devir" ve "Balık" filmleri gibi çeşitli örnekler üzerinden, taşra-metropol geriliminin Türk toplumunda nasıl yansıtıldığı açıklanmaktadır. Ayrıca, taşranın zaman içinde kazandığı farklı anlamlar ve kültürel semboller de ele alınmaktadır.
- 00:17Türk Sinemasında Taşra Temsili
- Türk sinemasında taşra, toplumsal ilişkiler ve sanat dünyası içinde önemli bir yer tutar.
- Filmler edebiyat, siyasal ve kültürel süreçlerle yoğun etkileşim içinde oluştuğu için, her dönem sanatın ve sinemanın toplumsal ve siyasal çerçevesine eğilmek gerekir.
- Taşra kavramı bir iktidar kavramı gibi gelir ve sözcükler arasında iktidar ilişkileri vardır.
- 02:45Taşra ve Merkez İlişkisi
- Taşra, Osmanlı'dan kalan bir sürgün yeri ve olmamış bir yere atılma duygusu etrafında oluşmuş bir anlam kümesidir.
- Çağdaş sosyal bilimlerde metropol ve taşra gerilimi önemli bir değişken olarak kullanılır ve Türkiye siyasetini açıklamak için Şerif Mardin'in merkez-taşra makalesi en çok kullanılan modellerden biridir.
- 1950'lerde İstanbul her şeyin taşrası olarak görülürken, 1950'li yıllardan sonra taşra ve merkez arasındaki anlam kümeleri iç içe geçmeye başlar.
- 05:14İstanbul ve Taşra İlişkisi
- Herkes kendi taşrasını kendi içinde, kendi karanlığında kökenlenmiş taşrayı veya kendi içinde geliştirdiği şehirliyi taşralı karşısında anlamlandırmaya çalışır.
- Türkiye'de kültür hala İstanbul'a bakan, kendini onun üstünden tanımlayan ve ona ulaşmaya çalışan bir yapıya sahiptir.
- İstanbul'un karmaşıklığı, göç sonrasında taşra'nın İstanbul'a taşınması ve şehirli köylülerin ortaya çıkışı, Türkiye'deki modernlik deneyiminin temel çelişkisini dışa vurur.
- 06:46Taşra Kavramının Kültürel Boyutu
- Taşranın negatif ve pozitif anlamları, sıkıcılığın karşısında dostluk, sıcaklık ve doğaya açılma hali Türk kültürüne çok aittir.
- Almanya ve Amerika'da taşra bu kadar negatif bir yer değildir, bu durum Paris ve İstanbul gibi büyük şehirlerin egemen kültürü domine ettiği bağlamda daha çok hissedilir.
- Sosyal bilimlerde 1950'li yıllardan sonra göç hikayelerinde ve gecekondu araştırmalarında metropol ile karşılaşma deneyiminin travmatik yüzü ve mülksüz köylülerin iktidarla karşılaşma biçimleri Türk sinemasında da karşılıklarını bulur.
- 08:41Ulus-Devlet Oluşum Süreci ve Taşra
- Ulus-devlet oluşum sürecinde köy-taşra siyasal olarak aşırı derecede idealize edilmiştir çünkü o dönemde insanların yarıdan fazlası köylü insanlardan oluşuyordu.
- 20. yüzyılın büyük devrimleri köylü devrimleridir ve cumhuriyet elitleri köylü ideolojisini topluma empoze etmişlerdir.
- Köy, modernleşmesi gereken insan kitlelerinin yığıldığı alanlar olarak ulus devletin potansiyel iktidar uygulama alanı olarak karşıda duruyordu.
- 10:44Türk Sinemasında Taşra Temsili
- Aziz Nesin hikayeleri köylü tiplerinin sinemaya aktarılarak çoğullaşmasında etkili olmuştur.
- 1940'lı yıllarda Marksist sosyal bilimin, özellikle Behice Bora'nın köy-toplumsal ilişkilerini iktidar ilişkisi olarak açıklama deneyimi ile köy hikayeleri şekillenmeye başlamıştır.
- Kemal Sunal filmleri taşralı tipinin çeşitli biçimlerini gösterir; "Zübük" filminde kurnaz bir kasaba tüccarı, "Köyden İndim Şehre" filminde ise zenginleşme uğrunda şehre göç eden kardeşler temsil edilir.
- 13:2470'lerin Gecekondu Filmleri ve Toplumsal Anlamı
- Filmin toplumsal aurası 70'lerin dinamiklerini iyi yansıtıyor ve "Salako" filmindeki romantik karakter yerel iktidara başkaldırıyor ancak mantıksal sonuçları taşımaktan uzak bir trajik tip.
- Gecekondu filmleri, taşralı köylünün hikayesini anlatan ve Türkiye'deki arabesk bunalımının arka laik motifi olarak okunabilen bir kanonun yükselişini yansıtır.
- Bu filmlerde metropole sığınan taşralıların hayat hakkını tanımayan bir düzen var ve devlet genellikle pasif rollerde, mafya lideri veya zorba olarak karşımıza çıkar.
- 14:3370'lerin Siyasal İtiraz İklimi ve Gecekondu Afları
- Gecekondu filmlerinde Orhan Gencebay, Kemal Sunal, Cüneyt Arkın, Bulut Ara, Türkan Şoray ve Hülya Koçyiğit gibi karakterler, 70'lerin siyasal itiraz ikliminin büyük bir rolünü oynayan kişilerdir.
- 70'lerin ortasından itibaren gecekondu afları ile beraber gecekonduların ticarileşmesi ve kentsel arsaların spekülatif değerinin ortaya çıkmasıyla taşralı başka bir formda karşımıza çıkıyor.
- Bu dönemde kendi özgüvenini kazanmış çeşitli uyanık tipler, kapıcılar kralı banker Bilo Muhsin Bey filmindeki yırtıcı tipler ve şehirlerin yavaş yavaş taşralı mat olmaya başladığı anlatı kalıpları ortaya çıkıyor.
- 15:52Nuri Bilge Ceylan'ın Taşra Filmleri
- Nuri Bilge Ceylan'ın "Kasaba" ve "Mayıs Sıkıntısı" filmleri, kasaba ve taşra hikayelerinde esas bir dönüm noktası oluşturuyor.
- Bu filmlerde güçlü bir natüralizm var ve kasaba ve taşra ilk kez bu kadar yoğun imgesel bir dille karşımıza çıkıyor, bu durum ikinci yeni şiirinin doğuşuna benzetilebilir.
- Taşra filmlerinde göç meselesi, kasabadan kaçış, boğulma, sıkılma ve tekdüzelik gibi hikayeler, taşraya sığınma, dönüş, sıcaklık ve dostluk arayışı gibi konuları da içine almaya başlıyor.
- 17:40Taşra ve Metropolün Dönüşümü
- Taşranın ve metropolün birlikte dönüşümü görülebilir, 90 sonrası taşra anlatısını ana damgasını vuran şey küreselleşme.
- Küreselleşme karşıt olarak kendini ulusal olanı alan bir şey değil, yerli alıyor ve yerelde taşra-köy ilginç bir biçimde karşımıza çıkıyor.
- Dönüş mitolojisini vurgulayan iki film örneği: Özcan Alper'in "Sonbahar" filmi ve Cagan Irmak'ın "Babam ve Oğlum" filmi.
- 19:02Derviş Saim'in Taşra Filmleri ve Doğa
- Derviş Saim'in "Devir" ve "Balık" filmleri, taşra ve köylülük meselesi üzerine paradigmatik bir kayma işaret ediyor.
- Bu filmlerde taşrayı metropol ile kutuplaştırarak okuma hikayesi devam ediyor, ancak taşrayı kendi geleneksel süreklilikleri içinde anlama Türk sanatının en büyük eksikliklerinden biri.
- "Devir" ve "Balık" filmlerinde doğa hem bir iyileştirici kaynak hem de bir kurban olarak karşımıza çıkıyor ve karakterlerin geleneksel anlatıya teslim olmasıyla bu kutuplaşmış hali bitiyor.
- 21:07Taşra Hikayelerinin Toplumsal Anlamı
- Son 70 yılda yaşadığımız demografik geçiş, Türk sanatında taşranın çeşitli dönemlerde çeşitli anlamlarını karşımıza çıkarıyor.
- Taşra hikayeleri ve filmleri, Türk toplumunun kendini arama ve kendini anlamlandırma deneyimleri olarak görülebilir.
- Bu hikayeler, insan toplumunun doğa ve kültür karşıtlığı etrafında kurduğu anlatıların yerinden edilmesi ile tekrardan okunabilecek ürünler gibi görünüyor.